Paylaş
Los Angeles’dan yola çıkmadan önce sadece gece konaklayacağımız yerleri belirlemiştik, onun dışındaki mola noktalarına tamamen paşa gönlümüz karar verdi, çok da iyi oldu. Los Angeles’tan San Francisco’ya araçla ulaşmak isterseniz 2 alternatifiniz var. Birisi TEM birisi E5 dersem aklınızda daha iyi canlanacaktır. Biz daha uzun, bol dolambaçlı olan 101. yolu yani E5’i tercih ettik. Los Angeles’tan çıktıktan sonra ilk durağımızı yaklaşık 1,5- 2 saat uzaklıktaki Santa Barbara olarak belirledik.
Santa Barbara bir sahil kasabası. Minik bir meydanı, her şeyi içinde bulunduran kocaman bir iskelesi var. Biz yemek molamızı bu iskelede çok şirin bir kulübede balık çorbası içip yengeç yiyerek verdik. Normalde balık çorbası sevmeyen ben, bu oldukça lezzetli çorbayı nasıl içtim anlatamam. O sebeple ön yargılı davranmayın mutlaka deneyin. Zaten bu sahil şeridinde birçok restoranın önünde minik bardaklarla tadım yaptırıldığını göreceksiniz, en azından onlardan deneyin, severseniz söylersiniz ortaya bir balık çorbası. Dilerseniz bu bölgede bolca kullanılan bir sunum şekli olarak, ekmeği oyup içerisine çorba konulan şekilde de içebilirsiniz çorbanızı.
Çorba ve yemek keyfimizden sonra, Santa Barbara’nın iskelesinde, sahilinde ve ara sokaklarında bolca vakit geçirip Santa Maria’ya ulaşmak için yola çıktık. Bu arada eğer alışveriş sevenlerdenseniz bu yol üzerinden çok fazla outlet var, biz Los Angeles’ta vakit kaybetmemek için alışveriş kısmını hızlandırmıştık. Bu güzergâhta denk geldiğimiz Premium Outlet’lerde arayı kapattık. Alışveriş kısmında vakit kaybettiğimiz için ve gün batımı yaklaştığından Santa Maria durağını es geçip Pismo Beach’e gitmeye karar verdik, tabii yoldan kahvelerimizi de almayı ihmal etmedik.
Ben bu sahilden o kadar etkilendim ki, kalbimin bir kısmını orada bıraktım sanırım. Oldukça geniş bir kumsal, bir kısmında çocuklarıyla ateşini yakmış, köpekleriyle birlikte frizbi oynayan bir aile. Diğer tarafta kuma otururlarsa kalkamayacaklarını bildiklerinden portatif sandalyeleriyle gelmiş keyfi yapan ortalama 70 yaşlarındaki gençler, spor yapanlar, keyif çatanlar. Şimdi gözünüzün önünde canlandırınca sizde huzur buldunuz değil mi? İşte saydığım bu güzel karelerle birlikte denizin içine batan, gökyüzünü bin bir renge boyayan bir güneş düşleyin şimdi. Bu ortamın hakkını layıkıyla verdik diyebilirim. Efe çok koştu, çok eğlendi. O koşup eğlenirken biz de güneşin batmasıyla hafif serinleyen havada ürpererek kahvelerimizi yudumladık. Bu keyifli dakikalar sonrasında günün geceye dönmeye başladığı saatlerde sahilde aracımızla uzun bir tur atıp Pismo Beach ile vedalaştık.
Bir sonraki durağımız yakın mesafedeki Carmel’di, ufak bir yemek molasından sonra o geceyi Carmel’de geçirdik. Önceki gün aldığımız mis gibi deniz havasının etkisiyle çektiğimiz deliksiz uyku sonrasında, sabahın ilk ışıklarında dışarıdan gelen kuş sesleriyle uyandık. Kahvaltıdan sonra ufak bir yürüyüş için başladığımız turumuz Carmel’in her sokağından ayrı keyif aldığımız için tahminimizden uzun sürdü. Sanki bir film çekiliyormuş da sokaklardaki evlerin hepsi ayrı ayrı düzenlenmiş, ağaçlarla, çiçeklerle süslenmiş gibiydi.
Sonunda ulaşabildiğimiz Carmel sahilinde çıktığımız dik yokuşlar yüzünden o kadar yorulmuştuk ki ufak bir mola verdik. Molamız sonrasında yakın mesafedeki Monterey’e gitmek için yola çıktık hızlıca, çünkü Monterey’de katılmayı planladığımız bir balina turu vardı. Pasifik denizinin bu bölümünde Ocak-Nisan ayları arasında ‘Orca Whale’ olarak geçen ‘Katil Balinalar’ı, Mayıs- Aralık ayları arasında ise ‘Mavi Balinalar’ı görmek mümkün. Biz tam geçiş dönemine denk geldiğimiz için görebilme şansınız nispeten düşüktü fakat şanslıydık ki bir grup balinayı yakalayabildik.
Ortalama 3-4 saat süren bu turda tehlike yaratacak bir durum yok, tekneler oldukça büyük ve tahmin edebildikleri derecede balinalara belirli bir noktadan sonra yaklaşmıyorlar, bu sebeple Efe ile birlikte gidebildik. Benim uzun zamandır yapmak istediğim bir tur olduğu için öncesinde çok da heyecanlıydım, tam 3 saat elimde makine denizde balina aradım, buldum da. Sudan çıkmadan önce fışkırttıkları su sayesinde birçoğunun sudan çıkışını yakalayabildim. Birbirleriyle senkronize halde suya dalmaları, sanki ağır çekimdeymiş gibi edalı hareketleri, kuyruk savurmaları o kadar huzurluydu ki ne başımıza geçen güneşin farkına vardık, ne de çarpan rüzgârın.
Turumuzun dönüş yolunda gördüğümüz denizaslanları ve kökü denizin dibinde olan deniz ağaçları da bu turun sürprizi oldu diyebilirim. Balina turumuz sonrasında öğle yemeğimizi Monterey’de yemek istedik. Son dönemde Amerika’da yayınlanmakta olan ve Türk versiyonu da çekilen ‘Big Little Lies’ isimli dizinin Monterey’de çekilmesi sebebiyle bölge turist akınına uğramış durumda. Biz de dizide görüp hayran kaldığımız manzara eşliğinde yemeğimizi tamamlayıp, kahvelerimizi aldıktan sonra Monterey ile vedalaştık. Bu arada ufak bir not; dilerseniz Monterey’de oldukça büyük ve tavsiye edilen bir Aquapark da var, aklınızda bulunsun. Dilerseniz bu parkta onlarca deniz hayvanını görebilirsiniz, veya siz de bizim gibi doğal ortamında balinaları görebilmeyi tercih edersiniz…
Monterey’den sonraki durağımız San Francisco üzerinden Napa Vadi’leriydi. San Francisco’nun meşhur Golden Gate köprüsünden tam gün batımında geçerek üzüm vadilerine doğru yol aldık. Keyifle geçen günümüz biterken aklımızda tabi ki Kaliforniya sahilleri vardı. Napa Vadisi, Napa’da 2 gün neler yaptık hepsinin cevabı bir sonraki yazımda. Şimdi dilerseniz 3 dakikada Kaliforniya sahillerini birlikte gezelim.
Fotoğraflar: İpek EVCİ
Paylaş