Danimarka kasabası hem de Kaliforniya’da

Bir gün Los Angeles’tan sahil şeridini takip ederek San Fransisko yönüne gitmeyi düşünürseniz karşınıza ilk büyük yerleşim merkezi Santa Barbara gelir. (Veya Los Angeles’tan 101 nolu otobanı kullanarak iki saatlik bir yolculukla günü birlik de gidebilirsiniz.) İsterseniz sizinle böyle bir yolculuğa çıkalım ve tarifsiz güzellikleri olan sahil şehri Santa Barbara’ya geldiğimizde en az bir gün konaklayalım. Harika restoranlarından birinde karar kılalım ve akşam üstü Margarita’mızı keyifle yudumlayalım...

RENGÂRENK EVLER

Sabah Santa Barbara’dan ayrılırken rotamızı kente yakın olan Cachuma Gölü’ne doğru çevirdik. Ormanın içine gizlenmiş bu şirin gölün küçücük koyları fotoğraf makinelerimiz için çok güzel görüntüler sunuyor... Ama asıl varmak istediğimiz yer Solvang! Santa Ynez Vadisi’nin şirin Solvang’i...
Günlerce Amerikan mimarisinin tipik görüntüleri eşliğinde yaşarken birdenbire karşımıza küçücük bir Avrupa köyü çıkıyor, Cachuma Gölü’nü gerilerde bıraktıktan bir süre sonra... Bir anda şirin bir Danimarka köyünün ortasında buluyoruz kendimizi. İster istemez aniden Avrupa’nın bir yerine mi ışınlandığımızı soruyoruz birbirimize. Tek önemli caddesi olan Main Street’te, önümüzde giden at arabasının arkasından ilerlerken hemen bir otoparkta otomobilimizden kurtulmaya çalıştık. Ana caddede ve onunla birleşen birkaç sokağı çevreliyor sivri çatılı, rengârenk Danimarka evleri... Karşımızda duran değirmen ise gülen bir ifadeyle bize “hoş geldiniz” der gibi...

KLASİK OTOMOBİL GÜNÜ

Bir sokağa girdiğimizde ise muhteşem manzarayla karşılaşıyoruz. Sokağın iki tarafına sıralanmış klasik otomobiller! O gün klasik otomobiller sergisi varmış. En az yüz tane, içine oturmaya, dokunmaya kıyamayacağınız kırmızı, siyah, sarı, yeşil otomobiller. Sahipleri pırıl pırıl motorlarını da gösteriyorlar izleyenlere... Önce şaşırıyoruz. Otomobillere mi, masallardan fırlayıp gelen evlere mi bakacağız?
Sonra tek tek evlerin önüne gelip hayranlıkla onları seyrediyoruz. Hemen her evin alt katında bir dükkân var. Çoğu hediyelik eşya satıyor. Dükkânların her biri müze gibi... Seramik, porselen veya ahşap bebekler,  Solveng’in simgesi olan değirmen motifli biblolar, magnetler, kutular... Ahşap çalar saatler, sarkaçlı saatler... Danteller... Yılbaşı süsleri... Hediyelik veya koleksiyonluk her şey…
Hediyelik eşya dükkânlarının aralarında ise şirin dekorlarıyla restoranlar yer alıyor. Geleneksel
kıyafetli garson kızlar Danimarka, Belçika mutfağından tatlar
sunuyorlar müşterilerine.
Solvang bir Danimarka köyü olduğuna göre, içinde Hamlet Parkı’nın ve Hamlet Oteli’nin de bulunduğunu mutlaka kaydetmem gerekiyor.

HANEDANIN UĞRAK YERİ

ABD’yi ziyaret eden Danimarka Hanedanı programlarına Solvang’i mutlaka dahil ediyormuş. 2011’de ise 100’üncü yılını kutlayan şehirde yıl
boyu çeşitli etkinlikler yapılmış. Bisikletçiler için de burası önemli bir noktaymış... Son sayıma göre nüfusunun beş binin üzerinde olduğunu
öğrendiğimiz bu güzel yerden akşama doğru turistler ayrılmaya başlıyor. Gün boyu cıvıl cıvıl olan Solvang giderek sakin, sessiz bir görünüme bürünüyor. Biz de otoparka bıraktığımız otomobilimize binip Los Angeles’a
doğru Main Street’ten yavaş yavaş geçerken gülümseyen yüzlerimizle Solvang’e veda ediyoruz...
Yolunuz bir gün Los Angeles’a düşerse bir gününüzü mutlaka Solvang’e ayırın. Buna değecek.

Yılda 1 milyon ziyaretçi çekiyor

Solvang, 1911’de batıda bir yerleşim yeri oluşturmak isteyen bir grup Danimarkalı tarafından kurulmuş. Başlangıçta, bir mağaza, bir marangozhane, bir postane ve bir kilise varken zamanla büyümeye, gelişmeye başlamış. Daha sonraları küçük bir halk okulu açılmış. 40’lı yıllarda ise değirmenler yapılmış. 1936’dan itibaren her yıl eylülde geleneksel Danimarka Günleri düzenleniyormuş. 1939’da Danimarka Prensi Frederik’in ziyareti burası için bir dönüm noktası olmuş. 1947’de Evening Post’da çıkan bir makale ise Solvang’in bir cazibe merkezi olmasını sağlamış. Bugün yılda bir milyondan fazla gelen
ziyaretçi ile Kaliforniya’nın önemli turistik
merkezlerinden biri olmuş.