Yaz başında İstanbul
İstanbul’un her mevsimi bir başka güzeldir ama yaz başında, yani tam bu günlerde kente doyum olmaz. Bu ay size kentin keyif noktalarını anlatmaya çalışacağım.
Bu günlerde, sabahın erken saatlerinde Boğaz’ın görüntüsüne doyum olmaz. Onun için, kahvaltıyı ünlü Sarıyer Börekçisi’nde yapacaksınız. Sarıyer meydanından Rumeli Kavağı’na giden yolun üstündeki börekçi, yüzyıla yakın bir süredir bu işin erbabı. “Kahvaltı yaparken bir yandan da Boğaz’ı seyredeyim” diye ısrar ediyorsanız, geziye o zaman Kireçburnu’ndan başlayacaksınız.
Kireçburnu Fırını’nın özellikle kuru poğaçası çok lezzetlidir. Sıcak sıcak yenmesine doyum olmaz. Birkaç tane alıp, sahilde bankların birine oturun. Telaşlanmayın, çaycı sizi bulacaktır. Karadeniz’den esen serin yaz rüzgarıyla sarmaş dolaş, karşı sahildeki Beykoz ve Paşabahçe’nin uyanışını seyredin. Kahvaltınız bitince, denizin kıyısından yürümeye başlayın. Kalender, Tarabya...
Sağ tarafınızda hala dimdik ayakta duran yalılar, sol tarafınızda dere gibi akan Boğaz. Oltacılar çoktan kıyıdaki yerlerini almışlardır. Siz de denemek istemez misiniz? Dolmuş, otobüs veya taksiye binmeden önce soluklanmak isterseniz, Yeniköy’de ışıklardan sahile doğru sapmanız gerekiyor. Oradaki Yeniköy Kahvesi’nde, denizi seyrederek demli bir çay içmenin tadına doyum olmaz. Yeniköy’ü ve İstinye koyunu geçip, arabadan Emirgan’da inin. İstanbul’un bu en güzel semtinde biraz oyalanmak gerek.
Ya sahildeki çay bahçelerine, ya da rengarenk çiçeklerle süslenmiş Emirgan Parkı’ndaki ağaçların altına oturun. Sahildeki çay bahçeleri İstanbul’un simgesidir. Bir çay da burada içebilirsiniz. Ayrıca bu kahvelerde pazar günleri nefis kahvaltı verildiğini de bir kenara not edin.
Bundan sonraki durağımız Bebek. Eğer yürümeyi seviyorsanız, araçtan Rumeli Hisarı’nın önünde inmenizi öneririm. Sağ tarafta, Aşiyan mezarlığının bitiminde başlayan bir yokuş göreceksiniz. Eğer bu yolu izlerseniz, ünlü şair Tevfik Fikret’in evi Aşiyan’a çıkarsınız. Oradan İstanbul’a baktığınızda, muhteşem bir manzara ile karşılaşacaksınız.
Bebek Camii’nin karşısında, Bebek Kahvesi var. Denize karşı bir masaya oturup, Kandilli sırtlarını seyrederek bir kahve içebilirsiniz. Burası da İstanbul’un simgelerinden biridir. Oradan bir arabaya binip, Akıntı Burnu’nu, Arnavutköy’ü, Kuruçeşme’yi geride bırakıp Ortaköy’e gideceksiniz. Daracık sokakları aşıp, meydana çıkın. Kahvelerden birinde oturup, dünyanın en güzel camilerinden olan Ortaköy Camii’ni, onun hemen üstünden geçen köprüyü seyredin. Yavaş yavaş Boğaz’dan ayrılma zamanı.
Eminönü’ne gideceksiniz. Ortaköy iskelesine bir soruverin. Vapur varsa çok şanslısınız demektir. Yaz başında kıyıdan, şimdinin okulları, eskinin saraylarını göre göre, püfür püfür bir yolculuk güzel olur. Eminönü’ne vardığınızda öğle olmuştur ve sabah yediğiniz börek veya poğaçalar çoktan erimiştir. Şimdi balık-ekmek yemenin tam vaktidir. Yemeğinizi yerken, bir yandan da karşı kıyıdaki Karaköy’ü ve Salı Pazarı’nı, sırta yaslanmış Cihangir’i, Galata Kulesi’ni, Beyoğlu’nun denize uzanan dar sokaklarını seyredebilirsiniz. Bu enfes manzaraları seyretmek için ekstradan para ödemenize gerek yok. Hepsi bir balık-ekmek parasına.
Bu arada, iskeleden kalkan veya yanaşan vapurlar, bir parça ekmek kapma umuduyla başınızın üstünde çığlıklar atarak daireler çizen martılar, hemen arkanızdaki Yeni Cami, onun yanı başındaki Mısır Çarşısı, kalabalığın göğe yükselen uğultusu size İstanbul’un tam göbeğinde olduğunuzu hissettirecektir.
Karnınızı doyurduktan sonra yola koyulmanız gerekiyor. Bu kez biraz yokuş tırmanacaksınız. Cağaloğlu Yokuşu’ndan Sultanahmet’e doğru gidiyorsunuz. Bu yokuş, öyle herhangi bir yokuş değil. Sadrazamların, yazarların, gazetecilerin, politikacıların tırmandığı bir yokuş.
Sultanahmet Meydanı’nda görülecek o kadar çok şey var ki. Dikilitaşlar, dünyanın en muhteşem camii, Alman Çeşmesi, Ayasofya, Topkapı Sarayı. Gün akşama dönmek üzere. Vaktiniz daralıyor.
Şimdi tekrar Eminönü’ne gideceksiniz. Oradan bir araca binip, yolunuza devam edeceksiniz. Artık Haliç’in kıyısından ilerliyorsunuz. Balat, Fener, Alibeyköy, Eyüp...
İstanbul’un en eski semtleri. Öyle önünden geçip gidilecek yerler değil. Her birini tanımak için değil saatler, günler gerekli. Eyüp sırtlarında, ünlü Piyer Loti Kahvesi’nde güneşi batıracaksınız.
Bu saatlerde Haliç, ‘Altın Boynuz’a dönüşür ki, bu manzaranın dünyada eşi benzeri yoktur. İşte size yaz başında bir İstanbul sefası önerisi. Hem de çok ucuza.