SAFFET EMRE TONGUÇ / tonguc@saffetemretonguc.com
Son Güncelleme:
Valencia'da 4 mevsim karnaval
İspanya deyince iki mimar aklıma geliyor. Biri 19’uncu yüzyıl Barselona’sını taçlandıran Antoni Gaudi, diğeri 21’inci yüzyıl Valencia’sına imza atan Santiago Calatrava. İki şehir de mimariye meraklı turistler için hazineler saklıyor içinde. Biri geleneksel diğeri ultra modern dönemin eserlerini sunuyor. Canlı yaşamı, sıcakkanlı halkı, ılıman iklimi, müzeleri, birbirini izleyen karnavalları Valencia’yı daha da cazip hale getiriyor.
Valencia enteresan bir şehir. İlk bakışta beton blokların istilasındaki sıradan bir yerleşimde olduğunuzu zannediyorsunuz. Tarihi bölüme ve fütüristik “Ciutat de les Arts i de les Ciencies” isimli komplekse gittiğinizde ise fikriniz değişiyor. Avrupa’nın güzel bir kentinde olduğunuzu anlıyorsunuz. Comunidad Valenciana özerk bölgesinin başkenti olan şehrin ilk ismi Latince güç, kuvvet anlamına gelen Valentia. Madrid ve Barselona’dan sonra İspanya’nın üçüncü büyük şehri olan Valencia narenciye ve palmiye ağaçları ile süslü bir Akdeniz kenti. Geçmişte Turia Nehri Valencia’ya hayat katmış ve Roma döneminden itibaren önemli bir yerleşim olmasını sağlamış. Günümüzde kurumuş olan nehir yatağı yemyeşil bir parka ev sahipliği yapıyor. Tarihe baktığımızda Romalıları Vizigotlar, onları da 714 yılında Kuzey Afrika’dan gelen Mağribiler takip etmiş. Arap dönemi 1238’de sona ermiş ve Aragon Krallığı’nın bir parçası olmuş Valencia. Uzun bir süre Araplar ve Hıristiyanlar bir arada yaşamış. Ta ki V. Şarl dönemi başlayana kadar. Ardından Araplar İber Yarımadası’nın diğer kısımlarından olduğu gibi Valencia’dan da ayrılmak zorunda kalmış.
LA LONJA, UNESCO’NUN DÜNYA MİRASI LİSTESİNDE
Trenle Barselona’ya üç, Madrid’e ise üç buçuk saat mesafedeki Valencia yürüyerek keşfedilecek bir şehir. Önce inşaatına 1262 yılında başlanan katedralin olduğu Kraliçe Meydanı’na (Plaza de la Reina) gidin. Katedralin içinde Hz. İsa’nın çarmıha gerilmeden önceki son yemeğinde kullanıldığı söylenen kutsal kase var. Binanın yapımı çok uzun sürdüğü için üç kapısı da farklı dönemlere ait. Biri Gotik, diğeri Romanesk, üçüncüsü ise Barok mimari ürünü. 68 metre yüksekliğindeki çan kulesi de katedrale ayrı bir hava veriyor. Şehrin sembolü Miguelete isimli kule 1420’de tamamlanmış. İsterseniz tepesine çıkıp manzarayı seyredebilirsiniz. 1238’de bir zafer takı gibi inşa edilen Torres de Serranos Gotik mimarinin güzel örneklerinden. Bu görkemli kuleler aslında şehri korumak amacıyla yapılmış. La Lonja ise 1482 ve 1498 yılları arasında şehre kazandırılan Geç Gotik dönemin görkemli eserlerinden biri. Pere Compte tarafından yapılan bina sarmal kolonlarıyla ünlü ve sergiler için kullanılıyor. Geçmişte tüccarların mekanıymış. İşlev olarak bizdeki loncaya benzeyen bu yapı UNESCO’nun Dünya Kültür Mirası Listesi’nde.
Şehrin tarihi merkezinde dolaşmak, sokaklardaki birbirinden ilginç yapıları keşfetmek yapmanız gereken belki de en önemli şey. İlk katı çok gösterişli bir şekilde dekore edilen Palau de la Generalitat, Valencia hükümetinin bulunduğu yer. 17. yüzyıldan kalma bir kilise olan Basilica de la Virgen de los Desamparados (Terkedilenlerin Meryemi) ise şehirde keşfedilmesi gereken diğer eserlerden. Museo Nacional de Ceramica Valencia şehrin önemli müzelerinden biri ve içinde çok güzel seramik eserler var. Güzel Sanatlar Müzesi olan Museo de Bellas Artes eski çağlardan 19. yüzyıla kadar olan geniş bir yelpazedeki, 2 bin civarında heykel ve tabloyu bünyesinde barındırıyor. Goya’ya ait altı tablo, El Greco’nun San Juan Bautista (Vaftizci Yahya) ve Velazquez’in oto portresi de bu eserler arasında. Güzel bir kafesi olan bu müzenin yanında ise çok bakımlı olan Jardines del Real (Kraliyet Bahçeleri) var. 20 yüzyılın şaheserlerine göz atmak istiyorsanız nehrin karşı yakasındaki Institut Valencia d’Art Modern’e (IVAM) uğrayın. Museo Domingo Fletcher ise Taş Devri’ne ait sıra dışı çizimleri görebileceğiniz bir müze.
LLADRO PORSELENLERİ BLANGUES’TE ÜRETİLİYOR
Valencia’da konaklama için Plaça del Ajuntament ve Plaça del Mercat ideal yerler arasında. Bar ve publar Carmen bölgesinde, diskolar ise üniversite civarında. Yaza doğru metroyla şehrin doğusundaki El Cabanal, La Malvarrosa ve Las Arenas gibi plajlara gidip Akdeniz güneşinin tadını çıkarabilirsiniz. Sahildeki marina da çok güzel. Marina 2007’deki Amerika Kupası yelken yarışında da kullanılmıştı. Dünyaca ünlü Lladro porselenleri Valencia yakınlarındaki Tavernes Blanques kasabasında üretiliyor. Buradaki Lladro Müzesi’nde, Lladro Kardeşler’in üretimine başladığı porselenlerin ilk örneklerini de görmek mümkün. Valencia, Barselona ve Madrid gibi turistlerin akın ettiği bir şehir değil ama gittiğinizde hoş bir kentle karşılaşıp güzel anılarla ayrılıyorsunuz. Sürprizi seviyorsanız, görülecek yerler listenize eklemeyi unutmayın.
ŞEHRE DAMGASINI VURAN MİMAR
Ciutat de les Arts i de les Ciencies (Sanat ve Bilim Şehri) isimli kompleks tam bir modern zaman harikası. Santiago Calatrava dehasını konuşturmuş, Félix Candela ile mimariye apayrı bir yorum getirmiş. Avrupa’nın bu en büyük şehir kompleksi 36 hektarlık alana yayılmış ve öğrenmeyi eğlenceli hale getirmek amacıyla inşa edilmiş. Kompleks beş bölümden oluşuyor. L’Hemisfèric’in içinde bir Imax sinema merkezi ve planetaryum bulunuyor. Bina göz şeklinde yapılmış, yaklaşık olarak 13 bin metrekare genişliğinde. Veliaht Prens Felipe’ye ithaf edilmiş olan Museu de les Ciencies Principe Felipe ise bilim ve teknoloji düşkünlerine adeta oyun alanı. Eserlere dokunarak gezmek mümkün. L’Oceanografic büyük bir akvaryum. 42 milyon litre suda 45 bin canlı yaşıyor. Palau de les Arts Reina Sofia (Kraliçe Sofia Sanat Sarayı) sahne ve gösteri sanatları için kullanılıyor. L’Umbracle ise heykellerle süslenmiş büyük bir bahçe.
PİLAVIN 200 ÇEŞİDİ PİŞİYOR
Şehirde 200’ün üzerinde pilav çeşidi bulunuyor, en ünlüleri ise doğum yeri Valencia olan “paella”. Geçmiş çağlarda artan yemeklerden yapıldığı söylenen pilava deniz ürünlerinden tavuğa aklınıza ne gelirse katılıyor. Şehrin en güzel pazarlarından biri olan Mercado Central’de bin civarında tezgah var. Bu renk cümbüşü içinde yemek yiyecek yerler de bulunuyor. Yer bademini susam tohumu, arpa ve pirinçle karıştırınca boza ve hindistan cevizi karışımı bir içecek ortaya çıkıyor. Valencia’da çok popüler olan “horchata de chufa” isimli bu içeceğin tadına kafelerde bakabilirsiniz.
MARTTA BİR, NİSANDA DÖRT KARNAVAL
İspanya’da karnavallar ve dini bayramlar çok önemli. Bunlar bölgelere göre farklılık gösterebiliyor ve genel olarak fiesta olarak adlandırılıyor. İspanyolların yaşam felsefesini “Viva la fiesta” olarak özetlemek mümkün. Mart ortasındaki Las Fallas Bayramı şehirdeki en keyifli kutlamalardan ve bu güne kadar gördüğüm en eğlenceli olaylardan. Las Fallas Bayramı, Ortaçağ’da baharı kutlayan işçilerin yaktıkları ateşlerle çıkmış ortaya, daha sonra kilisenin yönlendirmesiyle tarihi San Jose Günü’ne kaydırılmış. Meryem Ana’nın eşi ve marangozların azizi olan San Jose (Hz. Yusuf) anısına kutlanıyor şimdilerde. Halk haftalarca uğraşıp kağıt ve tahtadan yüksekliği 30 metreyi bulan dev kuklalar yapıyor. Birinci seçilen müzeye kaldırılıyor, diğerleri 19 Mart akşamı yakılıyor. 15 - 18 Mart arası saat 24.00’ten havai fişek gösterileri yapılıyor. Nisanda ise sokakları renklendiren dört etkinlik var. Paskalyada düzenlenen Semana Santa Marinera geçidinde ortaçağ kıyafetliler sokaklarda yürüyor. Nisan ortasındaki Fiesta de San Vicente Ferrer’de tarihi şehrin meydanları caddeleri rengarenk donatılıyor, eğlenceler düzenleniyor. Moros y Cristianos’da rengarenk kıyafetlerle sokaklara çıkan halk, Mağribilerin İberya’dan çıkarılmasını kutluyor. Nisan ortasındaki Danza Valencia, uluslararası dans festivali. Festival sırasında sokaklarda karnavallar düzenleniyor.
LA LONJA, UNESCO’NUN DÜNYA MİRASI LİSTESİNDE
Trenle Barselona’ya üç, Madrid’e ise üç buçuk saat mesafedeki Valencia yürüyerek keşfedilecek bir şehir. Önce inşaatına 1262 yılında başlanan katedralin olduğu Kraliçe Meydanı’na (Plaza de la Reina) gidin. Katedralin içinde Hz. İsa’nın çarmıha gerilmeden önceki son yemeğinde kullanıldığı söylenen kutsal kase var. Binanın yapımı çok uzun sürdüğü için üç kapısı da farklı dönemlere ait. Biri Gotik, diğeri Romanesk, üçüncüsü ise Barok mimari ürünü. 68 metre yüksekliğindeki çan kulesi de katedrale ayrı bir hava veriyor. Şehrin sembolü Miguelete isimli kule 1420’de tamamlanmış. İsterseniz tepesine çıkıp manzarayı seyredebilirsiniz. 1238’de bir zafer takı gibi inşa edilen Torres de Serranos Gotik mimarinin güzel örneklerinden. Bu görkemli kuleler aslında şehri korumak amacıyla yapılmış. La Lonja ise 1482 ve 1498 yılları arasında şehre kazandırılan Geç Gotik dönemin görkemli eserlerinden biri. Pere Compte tarafından yapılan bina sarmal kolonlarıyla ünlü ve sergiler için kullanılıyor. Geçmişte tüccarların mekanıymış. İşlev olarak bizdeki loncaya benzeyen bu yapı UNESCO’nun Dünya Kültür Mirası Listesi’nde.
Şehrin tarihi merkezinde dolaşmak, sokaklardaki birbirinden ilginç yapıları keşfetmek yapmanız gereken belki de en önemli şey. İlk katı çok gösterişli bir şekilde dekore edilen Palau de la Generalitat, Valencia hükümetinin bulunduğu yer. 17. yüzyıldan kalma bir kilise olan Basilica de la Virgen de los Desamparados (Terkedilenlerin Meryemi) ise şehirde keşfedilmesi gereken diğer eserlerden. Museo Nacional de Ceramica Valencia şehrin önemli müzelerinden biri ve içinde çok güzel seramik eserler var. Güzel Sanatlar Müzesi olan Museo de Bellas Artes eski çağlardan 19. yüzyıla kadar olan geniş bir yelpazedeki, 2 bin civarında heykel ve tabloyu bünyesinde barındırıyor. Goya’ya ait altı tablo, El Greco’nun San Juan Bautista (Vaftizci Yahya) ve Velazquez’in oto portresi de bu eserler arasında. Güzel bir kafesi olan bu müzenin yanında ise çok bakımlı olan Jardines del Real (Kraliyet Bahçeleri) var. 20 yüzyılın şaheserlerine göz atmak istiyorsanız nehrin karşı yakasındaki Institut Valencia d’Art Modern’e (IVAM) uğrayın. Museo Domingo Fletcher ise Taş Devri’ne ait sıra dışı çizimleri görebileceğiniz bir müze.
LLADRO PORSELENLERİ BLANGUES’TE ÜRETİLİYOR
Valencia’da konaklama için Plaça del Ajuntament ve Plaça del Mercat ideal yerler arasında. Bar ve publar Carmen bölgesinde, diskolar ise üniversite civarında. Yaza doğru metroyla şehrin doğusundaki El Cabanal, La Malvarrosa ve Las Arenas gibi plajlara gidip Akdeniz güneşinin tadını çıkarabilirsiniz. Sahildeki marina da çok güzel. Marina 2007’deki Amerika Kupası yelken yarışında da kullanılmıştı. Dünyaca ünlü Lladro porselenleri Valencia yakınlarındaki Tavernes Blanques kasabasında üretiliyor. Buradaki Lladro Müzesi’nde, Lladro Kardeşler’in üretimine başladığı porselenlerin ilk örneklerini de görmek mümkün. Valencia, Barselona ve Madrid gibi turistlerin akın ettiği bir şehir değil ama gittiğinizde hoş bir kentle karşılaşıp güzel anılarla ayrılıyorsunuz. Sürprizi seviyorsanız, görülecek yerler listenize eklemeyi unutmayın.
ŞEHRE DAMGASINI VURAN MİMAR
Ciutat de les Arts i de les Ciencies (Sanat ve Bilim Şehri) isimli kompleks tam bir modern zaman harikası. Santiago Calatrava dehasını konuşturmuş, Félix Candela ile mimariye apayrı bir yorum getirmiş. Avrupa’nın bu en büyük şehir kompleksi 36 hektarlık alana yayılmış ve öğrenmeyi eğlenceli hale getirmek amacıyla inşa edilmiş. Kompleks beş bölümden oluşuyor. L’Hemisfèric’in içinde bir Imax sinema merkezi ve planetaryum bulunuyor. Bina göz şeklinde yapılmış, yaklaşık olarak 13 bin metrekare genişliğinde. Veliaht Prens Felipe’ye ithaf edilmiş olan Museu de les Ciencies Principe Felipe ise bilim ve teknoloji düşkünlerine adeta oyun alanı. Eserlere dokunarak gezmek mümkün. L’Oceanografic büyük bir akvaryum. 42 milyon litre suda 45 bin canlı yaşıyor. Palau de les Arts Reina Sofia (Kraliçe Sofia Sanat Sarayı) sahne ve gösteri sanatları için kullanılıyor. L’Umbracle ise heykellerle süslenmiş büyük bir bahçe.
PİLAVIN 200 ÇEŞİDİ PİŞİYOR
Şehirde 200’ün üzerinde pilav çeşidi bulunuyor, en ünlüleri ise doğum yeri Valencia olan “paella”. Geçmiş çağlarda artan yemeklerden yapıldığı söylenen pilava deniz ürünlerinden tavuğa aklınıza ne gelirse katılıyor. Şehrin en güzel pazarlarından biri olan Mercado Central’de bin civarında tezgah var. Bu renk cümbüşü içinde yemek yiyecek yerler de bulunuyor. Yer bademini susam tohumu, arpa ve pirinçle karıştırınca boza ve hindistan cevizi karışımı bir içecek ortaya çıkıyor. Valencia’da çok popüler olan “horchata de chufa” isimli bu içeceğin tadına kafelerde bakabilirsiniz.
MARTTA BİR, NİSANDA DÖRT KARNAVAL
İspanya’da karnavallar ve dini bayramlar çok önemli. Bunlar bölgelere göre farklılık gösterebiliyor ve genel olarak fiesta olarak adlandırılıyor. İspanyolların yaşam felsefesini “Viva la fiesta” olarak özetlemek mümkün. Mart ortasındaki Las Fallas Bayramı şehirdeki en keyifli kutlamalardan ve bu güne kadar gördüğüm en eğlenceli olaylardan. Las Fallas Bayramı, Ortaçağ’da baharı kutlayan işçilerin yaktıkları ateşlerle çıkmış ortaya, daha sonra kilisenin yönlendirmesiyle tarihi San Jose Günü’ne kaydırılmış. Meryem Ana’nın eşi ve marangozların azizi olan San Jose (Hz. Yusuf) anısına kutlanıyor şimdilerde. Halk haftalarca uğraşıp kağıt ve tahtadan yüksekliği 30 metreyi bulan dev kuklalar yapıyor. Birinci seçilen müzeye kaldırılıyor, diğerleri 19 Mart akşamı yakılıyor. 15 - 18 Mart arası saat 24.00’ten havai fişek gösterileri yapılıyor. Nisanda ise sokakları renklendiren dört etkinlik var. Paskalyada düzenlenen Semana Santa Marinera geçidinde ortaçağ kıyafetliler sokaklarda yürüyor. Nisan ortasındaki Fiesta de San Vicente Ferrer’de tarihi şehrin meydanları caddeleri rengarenk donatılıyor, eğlenceler düzenleniyor. Moros y Cristianos’da rengarenk kıyafetlerle sokaklara çıkan halk, Mağribilerin İberya’dan çıkarılmasını kutluyor. Nisan ortasındaki Danza Valencia, uluslararası dans festivali. Festival sırasında sokaklarda karnavallar düzenleniyor.