Ünlü ve zenginlerin Türkiye’si
Amerika’nın ilk kadın dışişleri bakanı Madeleine Albright dünyada en favori şehrinin İstanbul olduğunu söyledi. Oprah Winfrey, Efes’e bayıldı. Colin Powell, Boğaz’ı çok sevdi. Candice Bergen, Büyükada’yı cennetten bir köşe olarak tanımladı. Google CEO’su Eric Schmidt, Ayasofya’ya hayran kaldı. Top model ve Las Vegas TV dizisi oyuncusu Molly Sims, Tophane’de nargile keyfi yaptı. İşte size dünyaca ünlü isimlerin gözüyle İstanbul ve dahası...
28 yıldır profesyonel rehberlik yapan biri olarak bugüne kadar 100’den fazla ünlü ve zengin insanı gezdirdim. Her şey Boğaziçi Üniversitesi’nin Turizm ve Hotel Yöneticiliği bölümünde okurken cep harçlığı kazanmak için bu mesleği seçmemle başladı. Hayatım adeta bir seçkinler kulübü olan ve insanların seyahat edebilmek için 100 bin dolar giriş ücreti, yıllık da 20 bin dolar aidat ödediği ‘Fisher Travel’ın sahibiyle tanışınca değişti. Dünyanın dört bir yanından, farklı kültürlerden binlerce kişiyle turlar yaptım. Turlarımda Amerikalı ünlü talk şov yıldızı Oprah Winfrey, İtalya Cumhurbaşkanı Carlo Ciampi, Calvin Klein, Google CEO’su Eric Schmidt, eski Amerikan Dışişleri Bakanı Colin Powell, Blackberry kurucusu Jim Balsillie, Microsoft’un sahibi Paul Allen, oyuncu Robert Redford, Kevin Spacey, Billy Crystal, Candice Bergen, Steve Tyler, Bob Geldof, Monica Seles, Kenize Murad, Savoy Prensesi Gabriella, Placido Domingo ve Martha Stewart misafirim oldu.
YER AYNI, ZAMAN 'SIRADIŞI'
Eski ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell, İstanbul’da en çok Boğaz’ı sevdi.
İstanbul’a gelen bu ünlü insanlar da Topkapı Sarayı, Ayasofya, Sultanahmet Camii ve Kapalıçarşı gibi yerleri geziyorlar. Farklı olansa onları bazı tarihi yerlere kapalı oldukları zaman ekstra bir ücret ödeyerek götürmemiz. Fiyatları mekâna göre beş ile 12 bin TL arasında değişiyor. Ayasofya’ya pazartesi günü ve akşam kapanış saatinden sonra, Topkapı Sarayı’na salı günleri ve Yerebatan Sarnıcı’na akşam 19.00’dan sonra gidiyoruz. Böylece bu muhteşem yerleri kimse yokken görebiliyorlar. Bu insanlar konumları ve bağlantıları dolayısıyla Türkiye’de önemli kişileri tanıyabiliyor. Onların evlerine yemeğe gidiyoruz. Özel izinler sayesinde ‘Boğaz Hakkında Her Şey’ kitabımda yirmiden fazla yalı ve köşkün iç mekân fotoğraflarını kullanabildim. Zarif Mustafa Paşa Yalısı’nın sahibi Demet Sabancı Çetindoğan, 7-8 Hasan Paşa Yalısı’nda oturan Berrak ile Nezih Barut ve Macar Feyzullah Paşa Köşkü’nde yaşayan Serdar Gülgün, Türkiye’nin tanıtımı için çok çaba sarf eden ender insanlardan. Onların evlerine ziyaret amaçlı götürdüğüm çok sayıda ünlü oldu.
NERELERE GİDİYORLAR?
Kevin Spacey ve Saffet Emre Tonguç
Türkiye’de standartların çok değişmesi nedeniyle ünlü ve zengin misafirlerimizi maalesef hep aynı yerlere götürüp gezdirmek zorunda kalıyoruz. Sunset, Ulus 29, Mikla, Gaja ve Bebek Balıkçısı bunların arasında bulunuyor. Geleneksel bir balıkçı isterlerse Balıkçı Sabahattin’e ya da kebap için Samatya Develi’ye gittiğimiz oluyor. İçki için Lucca’ya, eğlenmek için Reina’ya uğruyorlar. Bazen de beklenmedik şeyler oluyor. Studio 54’ün kurucusu ve dünyada butik otelciliği ilk başlatanlardan biri olan Ian Schrager esnaf lokantalarına gitmek istemişti. Hünkâr Nişantaşı’na bayıldı. Kadıköy Çiya da müşterilerimize ilginç geliyor. Kapalıçarşı’ya gittiğimiz günlerdeyse Nar Restaurant’da yemek yiyoruz. Son zamanlarda Karaköy çok popüler oldu. O bölgede Nicole, Naif ve Rudolf tercih edilen yerler. Müşterilerimizin çoğu Four Seasons Beşiktaş’ta kalıyor ama yeni loft odaları ve manzarası dolayısıyla Swiss Hotel’i tercih edenler de oluyor.
TÜRKİYE HAKKINDA NELER DEDİLER?
2011 yazında gezdirdiğim Amerika’nın ilk kadın dışişleri bakanı Madeleine Albright dünyada en favori şehrinin İstanbul olduğunu söyledi. New York, Londra ve Paris gibi markalaşmasını çok önceden tamamlamış şehirleri beğeniyorlar ama İstanbul’a adeta çarpılıyorlar. Genelde beklentileri düşük bir şekilde gelip olağanüstü bir şehirle karşılaşıyorlar. Oprah Winfrey, Demet Sabancı Çetindoğan’ın oturduğu Zarif Mustafa Paşa Yalısı’na bayıldı, İtalyan Cumhurbaşkanı Carlo Azeglio Ciampi şehrin Roma’nın ardından Roma İmparatorluğu’nun başkenti olmasından etkilendi. Colin Powell, Boğaz’ı çok sevdi. Candice Bergen, Büyükada’yı cennetten bir köşe olarak tanımladı. Google CEO’su Eric Schmidt, Ayasofya’ya hayran kaldı. Top model ve Las Vegas TV dizisi oyuncusu Molly Sims, Tophane’de nargile keyfi yaptı. Yüzüklerin Efendisi’nin yapımcısı Michael Lynn, altı kere dünyanın en iyi mücevher tasarımcısı seçilen Sevan Bıçakçı’nın yüzüklerine bayıldı.
ALBRIGHT'IN KAHVE FALI
Saffet Emre Tonguç, eski ABD Dışişleri Bakanı Albright’ın kahve falında ‘Türkiye sehayati’ gördü.
Misafirlerime medeniyetlerin kavşak noktası olduğuna inandığım için Türkiye’nin Batı kültürüne katkılarını anlatıyorum. Bir keresinde eski ABD Dışişleri Bakanı Madeleine Albright ile konuşuyorduk: “Bizde İtalya’dan daha çok Roma, Yunanistan’dan daha fazla Yunan eseri var. Lale Hollanda’ya İstanbul’dan gitti, aslında Hürriyet Abidesi’ni Sultan Abdülaziz, Süveyş Kanalı için yaptırmıştı. Napolyon, İstanbul’un dünyanın başkenti olması gerektiğini söyledi. Briç oyununun adı Galata Köprüsü’nden gelir.” Albright espri yaptı, “Sana kalsa her şey Türkiye’den geliyor” dedi ve ekledi: “Sen geçen yıl falıma bakmıştın, yine baksana!” Elime fincanı aldım, fincanın dibindeki telveye bakıp “Size üç vakte kadar Türkiye seyahati gözüküyor ama bu sefer Efes ve Kapadokya’ya gidip mavi yolculuk yapıyorsunuz” dedim.
MARTHA STEWART'IN İSTANBUL'U
Martha Stewart, İstanbul’a gelir gelmez soluğu Kapalıçarşı’da aldı.
Son derece zeki, kültürlü ve mütevazı bir kadın Martha Stewart, aynı zamanda da hiperaktif. Uzun bir yolculuğun ardından sabahın köründe İstanbul’a gelmesine rağmen soluğu Kapalıçarşı’da aldı. Ottoamano’da paşminalara baktı. Mavi Köşe çarşıdaki en güzel antika mücevherleri satan yerlerden biri. Bu tarihi obje zengini antika dükkânında II. Mahmut’un köstekli saatinden Neslişah Sultan’ın broşuna kadar en sıradışı eserler var. Söz konusu antikacı dünyanın sayılı zenginlerinden Leon Black ile Mica Ertegün ve Diane von Fürstenberg’in de tercihi. Martha da soluğu bu dükkânda aldı. James Bond’a özendiğinden onunla da çarşının çatısına çıktık. Dükkânlara ve şehre tepeden bakmak hoşuna gitti. Ardından Boğaz turuna çıktık. Türkiye’ye dördüncü, İstanbul’a ikinci gelişiydi. “Trafiğiniz kötü ama şehir muhteşem” dedi. Enerjisi inanılmaz. Müzenin ardından İstanbul’un en görkemli yapılarından Ayasofya’yı gezdi. Televizyon programlarında kullanmak üzere Mısır Çarşısı’ndan baharat satın aldı. Şehirdeki gözde mekânları Haremlique ile Sevan Bıçakçı’nın dükkânında vakit geçirdi. Bir kitapçıda kendi kitaplarının satıldığını görünce kamerasına sarıldı.
OPRAH'IN TÜRKİYE AŞKI
Oyuncu ve sunucu Oprah Winfrey, 15 günlük Türkiye seyahatinde Efes’e hayran kaldı.
Yanında çalışanlar ve ailelerinden oluşan 1.700 kişiye Türkiye’nin de içinde bulunduğu dört ülkeyi kapsayan 15 günlük gemi yolculuğu hediye etti Oprah Winfrey. Ben de gezi boyunca gemideydim. Winfrey 1995’te geldiği ülkemizden çok etkilenmiş. Gezinin en büyük etkinliği İstanbul’daki partiydi. O gece Winfrey yaptığı konuşmada. “Bu ülke muhteşem, sizin Efes’i görmenizi, Aziz Pavlus’un izlerinde yürümenizi ve İstanbul’da büyülenmenizi istedim. Bu gemi sadece bir haftalık turlar yapıyor. Türkiye’yi de içine koyabilmek için seyahati iki haftaya çıkarttım” dedi. Oprah Winfrey’nin programlarını seyredip kişiliğinden çok etkilenmiştim ama seyahatte daha yakından tanıma imkânım oldu. Gördüğüm en bonkör, mütevazı, samimi, kendiyle barışık ve zeki insanlardan biriydi. Yaşamın sırrını çoktan çözmüş. Amerika’nın Bağımsızlık Günü olan 4 Temmuz’da düzenlenen partide gruba bir konuşma yaptı: “Sizi neden bu seyahate getirdiğimi merak ediyor musunuz? Ben Mississippi’de çok fakir bir ailenin kızı olarak doğdum. Çocukken ilk defa çikolata yediğimde tadını çok sevmiştim. Bir dahaki sefere bu lezzeti kuzenimle paylaşmaya karar verdim. Yaşam paylaştıkça güzelleşir, aynı bu seyahatte olduğu gibi. Sakın bana teşekkür mektubu yazmayın. 1700 mektubu okumak istemiyorum! En büyük teşekkürünüz, mutluluğun gözlerinizdeki yansıması olacaktır” dedi. Bana göre Winfrey egosunu törpülemiş, hayatı süzmüş, çok rafine biri.
Çok ağır kanser geçirmiş bir arkadaşım var. Rahatsızlığı sırasında en önemli ilham kaynaklarından biri Winfrey’nin programları olmuştu. Bunu ona anlattım. Çok etkilendi, ertesi akşam İstanbul’da parti veriyordu. “Arkadaşını benim davetlim olarak partiye çağır” dedi. Arkadaşım ona Allah’ın 99 adından biri olan ‘El Vedud’ adlı şiirini hediye etti.
Winfrey ile Efes’e gidip Meryem Ana’yı da ziyaret ettik. Ardından Şirince’de yemek yedik. Şirince’yi Toskana’ya benzetti. İstanbul’da alışverişin olağanüstü olduğunu söylüyordu. İznik çinisi ve padişah kaftanları şeklinde yapılmış dekoratif objeler aldı.
ROBERT REDFORD'UN İSTANBUL TURU
Robert Redford, İstanbul için “Eşi benzeri bulunmayan bir şehir” dedi.
Gördüğüm en kültürlü insanlardan biriydi Robert Redford. Tarih tartıştık; Asur, Minos, Girit ve Mezopotamya uygarlıklarını kıyasladık. Kutsal bilgelik anlamına gelen Ayasofya’ya bayıldı ve 537 yılında böyle bir kubbeyi nasıl yaptıklarına inanamadı. Sean Connery’nin oynadığı ‘Rusya’dan Sevgilerle’ isimli James Bond filminin çekildiği Yerebatan Sarnıcı’nda Romalı mühendislere şapka çıkarttı. Topkapı Sarayı’nda Osmanlı tarihini konuştuk, Hazine Dairesi’ne bayıldı. Boğaz’daki yalıların fiyatları onu da şaşırttı. 115 milyon dolara satışta olan Rumelihisarı’ndaki Tophane Müşiri Zeki Paşa Yalısı’na ve Boğaz’a hayran kaldı. Redford’la Kapalıçarşı’ya gittik, beresi ve siyah gözlükleri işe yaramadı. İnsanların iyi niyetli tacizleri huzur içinde dolaşmasına izin vermedi. Gezerken biri “Siz Robert Redford musunuz?” diye sorduğunda cevabı beynime kazındı: “Evet, bir zamanlar oydum...” Gördüğüm en mütevazı, en egosuz insanlardan biriydi. Mısır Çarşısı’nda da kimi ağzına “Törkiş dilayt” deyip lokum sokmaya, kimi de fotoğraf çektirmeye çalıştı. Redford uzun uzun Boğaz’ı ve Haliç’i seyrederken İstanbul’u beraber dolaştığımız arkadaşı Madeleine Albright “Ben sana en eşi benzeri bulunmayan şehrin İstanbul olduğunu söylememiş miydim?” dedi.
İLGİNÇ ANILAR
Adını herkesin ezbere bildiği çok ünlü bir Amerikalı ile İstanbul turu yapıyordum. “İstanbul iki kıta üzerine kurulmuş tek şehirdir” dedim. “Burası Avrupa, karşı taraf Asya” diye ekledim. Dönüp yüzüme şaşkınlıkla baktı ve “Yani orası Çin mi?” dedi! Arkeoloji Müzesi’ne giderken Yunan ve Roma heykelleri göreceğimizi belirtince “Çaldınız mı?” diye sordu. Yunan medeniyetinin beşiğinin bu topraklar olduğundan, Romalıların İtalya’dan daha fazla izi Anadolu’da bıraktığından haberdar bile değildi.
Ünlüler Topkapı Sarayı, Ayasofya, Yerebatan Sarnıcı gibi yerleri kapalı saatlerde açtırabiliyor. Ücreti 5-12 bin TL arasında değişiyor.