Ülkenin Güzel Hancısı Edirne
Uğur Gürses
Trakya Üniversitesi’nde Balkan Müzik Kültürü Bölümü’nden Evrim Kaşıkçı, hüzünlü şarkısını ‘Balkan tonlu’ sesiyle söylerken üç nehrin geçtiği Edirne’yi şöyle anlatıyor;
“Arda, Rodop’un çiçeğine kokar
Tunca, Balkan’ın gözyaşıyla akar
Meriç, tümünü kucaklayıp coşar
Belik belik örülür Edirne.”
Balkanlardan Anadolu’ya Trakya üzerinde açılan kapı Edirne bir kavşak noktasında. Müthiş bir kültürel çeşitliliği var. Çok değil, yüz yıl öncesinde Balkan savaşlarından çıkan Edirne’nin 1914’teki nüfus dağılımı şöyle; yüzde 50’si Müslüman, yüzde 33’ü Rum, yüzde 4’ü Ermeni, yüzde 13’ü Yahudi. Böyle bir kentin zengin dokusu, hikayesi olmaz mı? İşte dünyanın tüm gezginlerini çeken de böyle hikayesi olan kentler. Anadolu yolunun Trakyalı hancısı Edirne’nin kent dokusu o kadar çok hikaye sunuyor ki; sokakları, binaları, insanları, çok estetik camileri, sinagogları, istasyonları, tabyaları, mutfağı, Arda, Tunca ve Meriç…
Karaağaç’taki Mimar Kemalettin’in inşa ettiği o güzel tren istasyonunu ziyarete başladığımızda, Edirne Belediye Bandosu “Kara Tren” türküsünü muhteşem bir performansla seslendiriyordu; “Kara tren gecikir belki hiç gelmez, dağlarda salınır da derdimi bilmez…” İstasyon Balkan savaşı sonrasında yapılır; araya birinci dünya savaşı girer, sınırlar değişir. Neredeyse sınır kapısında tek başına kalakalır Karaağaç tren istasyonu. Şimdi o muhteşem tren istasyonu, hüzünle önüne park etmiş kara trenle zamanı durdurmuş, Trakya Üniversitesi’nin Güzel Sanatlar Fakültesine ev sahipliği yapıyor.
Trakya’nın milli gelire katkı bakımından en küçük ili Edirne, Türkiye ekonomisinin bir yılda ürettiği gelirin sadece binde 5’ini sağlıyor. Edirne’nin farkı, tüm Trakya illerinin en yüksek tarım üretimi yapılan
kenti. Bundan 1000 yıl önce de, ‘tahıl, şarap, peynir’ üçlüsü imiş üretimde öne çıkan. Tahıl ve lezzetli peynir üretmeye devam ederken, şimdi yeniden şarapçılık yeni bir çabayla canlanıyor. Sanayileşme yıllar için düşük bir profil sergilerken, kent nüfusu da benzer patikada kalmış; 2007-2016 arası 9 yılda Edirne nüfusu birikimli olarak sadece yüzde 1.3 artabilmiş. Hem de komşusu Tekirdağ, aynı dönemde yüzde 33 ile Türkiye’nin nüfus artış rekortmeni olurken. İşte kent, böyle ‘sükûnetini’ korumuş. Kent merkezinin ise 165 binlik nüfusunun kabaca 40 bini Trakya Üniversitesi öğrencileri. Ne büyük bir zenginlik. Her yıl 1.3 milyon yurttaş Edirne’deki 4 kapıdan yurda giriş-çıkış yapıyor. Yaz aylarında kapılardan geçerek yolu Edirne’den geçen gurbetçilerin sayısı ise aylık ortalama 230 bin. Edirne’nin içinden, bir Edirne’den fazlası geçiyor… Bitmedi; ülkemize karayoluyla gelen 6.5 milyon turistin 2.8 milyonu, yani toplam turistin yüzde 11’i Edirne’den giriyor; 2016’da zirve ay olan temmuzda 537 bin kişi girmiş. Edirne’nin sorunu şu; gelen ziyaretçiler konaklamıyor, büyük çoğunluk yolcu.
Sanayisi görece düşük profilde, nüfus artışı durgun bu kentten yoğun bir turist ve gurbetçi akışı var. Tarımı ve dolayısıyla katma değerli tarımsal üretime yatkın bu kentin desteğe ihtiyacı var. O da, teşvik kriterlerinin daha somut biçimde yenilenerek, Edirne’nin potansiyelini harekete geçirecek özelliklerine yönelterek mümkün olabilir.
Yolcuysanız bu güzel hancı ile kucaklaşın.