GeriSeyahat Türkiye'nin Yıldızları'na katılmasaydım...
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Türkiye'nin Yıldızları'na katılmasaydım...

Türkiye'nin Yıldızları'na katılmasaydım...

Engin Akyürek’le Ömür Gedik konuştu

Yıllardır röportaj vermeyen Engin Akyürek’le Ömür Gedik konuştu. 14 Şubat’ta vizyona girecek “Bi Küçük Eylül Meselesi”nde başrol oynayan genç oyuncuyla röportaj haberini sosyal medyada duyurduğumda hayran kitlesinin ne kadar kalabalık ve tutkulu olduğunu gördüm.

* Engin Akyürek kendini o kadar az anlatıyor ki, hayranları çocukluğundan itibaren her şeyi merak ediyor. Biz de oradan başlayalım sohbete...
- 1981 doğumluyum. Yaşım itibariyle sokaklarda büyüdüm diyebilirim. Ankara’da geçti çocukluğum.
* En çok ne oynayarak?
- Futbol.
* Hangi takımı tutuyorsun?
- Beşiktaş. Metin, Ali, Feyyaz derdik, başka bir şey demezdik.
* Yaramazlık?
- Çok.
* Var mı yara bere bir yerlerinde?
- Dudağımda var, küçükken düşmüştüm.
* Çocukken ne olmak istiyordun, hatırlıyor musun?
- Her yıl değişiyordu; futbolcu da olmak istedim, avukat da.
* İyi bir öğrenci miydin?
- Derslerle sıkı bir ilişkim yoktu.
* Şıpsevdi misindir? Çabuk aşık olur muydun?
- Her çocuk kadar, yani herkes gibi. Şıpsevdi demeyelim çünkü bizim dönemde daha masumane bir düzeyde yaşanıyordu her şey. Kimseyi Facebook ya da Twitter’dan bulma gibi bir şansımız yoktu. Gördün gördün, söyledin söyledin, ikinci şansın yok.
* İlk aşkını hatırlıyor musun?
- Hatırlıyorum. Orta 1 veya 2’deydim. Adı Nazan’dı. Hatta şöyle bir espri yapmıştım, “Bak” dedim, “ismin Nazan, başta okuduğumuzda da Nazan sondan okuduğumuzda da Nazan”.
* Kız o anda arkasına bakmadan gitti ve ayrıldınız herhalde!
- Orada bitti galiba, evet (gülüyor).
YARIŞMAYA GİRMESEM DE
BU YOLDA OLURDUM
* “Türkiye’nin Yıldızları” ile hayatın bir anda başka tarafa yönlendi, değil mi?
- Erkelerde 14-15 yaş sıkıntılı geçiyor, kafanız dağınık oluyor. Sonra kişiliğiniz daha çok oturuyor ve hayattan ne istediğinizi anlamaya başlıyorsunuz. Bu anlamda herhalde o yarışma tüm cevapları bulduğum yer oldu.
* Nasıl karar verdin yarışmaya katılmaya?
- Yarışma, içimde biriktirdiklerim ya da yapmak istediklerimin bir karşılığı gibiydi. Ama şuna inanıyorum, ben yarışmaya katılmasaydım da bu yola girecektim.
* Yarışma bitti ve...
- “Yabancı Damat” hayatıma girdi.
* İstanbul’da bocaladın mı o dönemlerde?
- Yok, ben İstanbul’a tek başıma geldim ama pek zorlanmadım. Kendimi geliştirebileceğim işlerin içinde oldum.
* Tarih okudun üniversitede. Bununla ilgili ileriye dönük planların var mı?
- Ben iyi bir tarih okuyucusuyum, çıkan kitapları takip ediyorum. Akademik bir kariyer yapmak ise çok farklı bir konsantrasyon. Ben okuduğum bölümün bana çok fazla şey kattığını biliyorum.
* Neler kattı mesela?
- İlla bir dönem işinde yararlanmazsınız tarihten. Bir karakteri anlarken de kullanırsınız. Bu ülkenin sorun yaşadığı süreçleri bilmeden 2014 yılında yaşayan bir karakteri çok iyi çıkartabileceğinizi düşünmüyorum.
* “Bir Bulut Olsam” dizisindeki o epileptik, takıntılı adam, Mustafa Bulut karakteri çok konuşuldu ve unutulmazlar arasına girdi. O karakter nasıl çıktı ortaya?
- Allah rahmet eylesin, Meral ablanın (Okay) yazmış olduğu olağanüstü bir karakter o. Bir başrol düşün; epilepsi hastası, psikopat ve kadınları dövüyor. Bir taraftan da seyirciye cazip gelebilecek taraflarının olması gerek ki seyirci onun aşkına inanabilsin.
* Mustafa Bulut aynı zamanda çok tutkulu bir adamdı, sen de onun kadar tutkulu musun?
- Tutkuluyumdur ama gösterme şeklim öyle değildir.
* Sen nasıl gösterirsin?
- Tutku sadece aşkla ilgili bir şey de değildir bence. Hayata karşı, Beşiktaş’a karşı olan da bir tutkudur benim için.
* Karşındaki kadından daha mı çok ağır basar Beşiktaş tutkusu?
- Yok, haksızlık ederiz öyle dersek.
* Peki işin ilişkinden önde midir? Önce işim, sonra ilişkim mi dersin?
- Ben öyle şeyler söylemem. Bunlarla hayatı kategorize etmeyi sevmiyorum. Bir sıralama yapmadım kafamda.

SÜRPRİZİ PLANLIYORUM AMA SONRA UNUTUYORUM

* 14 Şubat’ta vizyona giriyor film. Sevgililer Günü ile ilgili bir şey söyler misin? Sen ne yapacaksın?
- Sevgilim yok ama düşünüyorum da farklı ne yapılabilir ki!
* Birçok şey yapılabilir, yeter ki istensin. Sürpriz yapmayı sever misin?
- Çok istiyorum da bir süre sonra bende sürprizler baloncuklar halinde uçuyor.
* Nasıl yani?
- Unutu-yorum.
* Yapmayı düşünüyorsun ama...
- İnanılmaz hem de...
* Düşündüğün an yapacaksın öyleyse, araya vakit girmeyecek.
- Evet bence de ama o anı yakalamak gerekiyor. Yani hayal ediyorum öyledir şöyledir falan, hatırladığımda aradan 2,5 yıl geçmiş oluyor.
* Eyvah eyvah! Ne diyeyim sana bilmiyorum.
- Ama samimiyim en azından söylüyorum!

FİLM İZLEMEYİ VE DALMAYI SEVERİM

* “Bi Küçük Eylül Meselesi” filminizin yönetmeni “Hayatı yaşarken kaçırdığımız harika şeyler var” demiş. Sen bazı şeyleri kaçırdığını düşünüyor musun?
- Muhakkak vardır. Film de tamamen bunun üzerine kurulu aslında. Hayat ıskaladığımız mucizelerle dolu, aşk da bunlardan biri.
* O filmde nasıl bir karakteri canlandırdın?
- Bir karikatürist. Bozcaada’da tek başına yaşıyor ama Bozcaadalı değil, oraya sonradan yerleşmiş, kendine yalnız ve korunaklı bir hayat kurmuş. Ve aslında mutlu da. Ama sonradan bir kadın sayesinde hayatta daha güzel şeyler de olduğunu fark ediyor.
* Yalnızlık ne ifade ediyor senin için? O karakter gibi yalnız kalmak istediğin oldu mu?
- Yok, hiç istemedim.
* Hiç olmuyor mu senin bu koşuşturmadan veya rekabet ortamından kaçıp gitmek istediğin?
- Olmuyor. Belki 50 sene sonra falan. Ben çok çalıştığım zamanları uyuduğum günlere sayıyorum, çok uyuduğum zamanı da çalıştığım günlere.
* Filmde bir karikatüristi oynuyorsun. Sen de çizebiliyor musun?
- Dergilerle büyüdüğüm için taklit ederim, çizgiye ve karikatüre yeteneğim var.
* Başka hobiler var mı?
- Film izlemeyi, yüzmeyi severim. Yazın dalıyorum, dalışa karşı başka bir heyecanım var.
* Nasıl bir sevgilisindir? Bir yerde “Beni istemeyenin peşinden koşmam” gibi bir şey demişsin!
- Karşımdaki kişinin hissiyatına göre değişir. O cümleyi nerede demişim bilmiyorum ama bende hiçbir karşılığı yok.
* Çok aşıksan bir kadının peşinden gidersin yani.
- Evet, aksi hiçbir şey ifade etmiyor bana.
* Peki şu anda aşık mısın? Biri var mı hayatında?
- Hayır, yok. Yalnızım.
EN BÜYÜK KAPRİSİM
SÜREKLİ ÇAY İSTEMEK
* Neden bu kadar uzak duruyorsun basından ve gözlerden? Bilinçli bir karar mı bu?
- Hiç öyle bilinçli alınmış bir karar değil. 10 yıldır bu sektördeyim. Böyle bir durumu hesaplayarak, planlayarak yapamazsınız, sıkılırsınız. Ama ben bir oyuncuyum, şimdi bir film çektim ve söyleyecek bir cümlem var, film üzerine konuşabilirim. Onun dışında bir oyuncunun söyleyecek neyi olur ki?
* Hayranlar özel hayatı da merak ediyor, dünyanın her yerinde böyle.
- Olabilir.
* Peki ilişkin olsa gizler misin?
- Yok gizlemem.
* Uyumlu biri misin?
- Çoğunlukla.
* Hiç kaprisin yok mu? Sadece set ortamı olarak sormuyorum yani, genel hayatında?
- Sevdiklerime, yakın çevremdekilere vardır.
* Sette?
- Sette sürekli çay isterim. İşte en büyük kaprisim o.
* Sana hep arızalı adamları oynatıyorlar. Yazık değil mi?
- Onlar daha gerçek geliyor galiba, ben de seviyorum zaafı zaten.
* Zaten karakteri özellikli ve farklı kılan da o.
- Sonuçta hepimiz zaaflıyız.
* Zeki Demirkubuz’un “Kader” filminde oynadın. Nasıl bir araya gelmiştiniz?
- Zeki abi beni “Yabancı Damat”ta görmüş. Ondan çok şey öğrendim.
* Ne gibi?
- Oyunculuğun konsantrasyonla ilgili bir şey olduğunu, sinemada gerçeklik duygusunun nasıl işlediğini ondan öğrendim.
* Jön kavramına nasıl bakıyorsun sinemada? Kendini nasıl konumlandırıyorsun?
- Onu seyirciye sormak lazım aslında. Jön kavramı zaman içinde daha gerçek, daha bizden oldu. Ama televizyon üzerinden konuşacaksak, evet projelendirme üzerinden benim de karşılığım jön.

O SAHNENİN ÇEKİMİNDE MORARDIĞIMIZI GÖRDÜM

* “Bi Küçük Eylül Meselesi”ni nasıl özetlersin?
- 2014 model bir aşk filmi.
* Yani bizim çocukluğumuzda yaşadığımız o samimi aşklardan değil. Bir şehirli ile şehirden kaçmış bir adamın aşkı gibi.
- Ama onlar da sonradan çok naif, saf bir duygu yaşıyorlar, dönüşüyorlar. Bu film biraz da neye ihtiyacımız olduğunu hissettiriyor.
* Çekimlerde ilginç bir olay yaşandı mı?
- Farah Zeynep Abdullah’la bir sualtı sahnemiz var. Bozcaada’da ekim ortasında çektik filmi. Su 16 dereceydi. Morardığımızı gördüm.

False