Türkiye’nin en mutlu şehrine otostopla yolculuk
Türkiye’nin en mutlu kenti Sinop… Atatürk'ün Samsun’a çıkmadan önce uğradığı "Ne olurdu Sinop'un yarı güzelliği Ankara'da olsaydı" sözleriyle kendine ayrı bir değer katan kent, bulundurduğu doğal güzellikleriyle heyecanla görülmeyi bekleyen şehirlerimiz arasında… Otostopla düştüm yollara, ilginç şeyler yaşadım. İşte size Sinop gezi rehberi…
Batı Karadeniz turumda Kastamonu gezimi tamamlamış, son durağım Taş Köprü’den yavaş yavaş ana yola doğru yürüyor, hem Sinop hem de yeni bir kentle kucaklaşmak için heyecan içinde bekliyordum. Otostop çekebileceğim uygun bir konum ararken, istediğim konumu bulduğumda saat 16.30 civarlarını gösteriyordu, şiddetli yağan yağmurun yerini güneşe bırakmasıyla ortaya çıkan gökkuşağı güzelliğinin altında otostop çekmeye başladım. Yarım saate yakın bir bekleme süresi geçirdikten sonra kamyonet tarzı bir araçla yaklaşık 60 kilometre bir yol kat edip, Sinop’a bağlı Osmanköy’e kadar vardım. Artık bulunduğum noktadan, merkeze varışıma son 80 kilometre yol kalmıştı. Yalnız çok şanslıydım. Buradan otostopla gezen gençleri her zaman aracına alan gezgin bir çiftle Sinop’a geldim.
Sinop merkezine girdiğimizde, trafik lambalarını görmemek ve herkesin trafikte birbirine saygı ve kurallara göre yol vermesi beni oldukça mutlu etti. Yeni insanlar tanımanın mutluluğu içerisinde onlara teşekkür edip araçtan indim ve artık uzun saatlerdir bir şeyler sokmadığım midemi doyurma vakti gelmişti.
Batı Karadeniz turuma çok az bir miktar parayla çıktığım için meşhur şeylerden tadamıyor, öğün atlıyor ve genelde öğünlerimi bir marketten barbunya plaki, tırnak pide ve bir kutu içecekle geçirdim. Yiyeceklerimi aldıktan sonra sahilin yukarı taraflarına yürüyüp benden başka kimsenin olmadığı kendime özel bir alan bulup yemeğimi yerken izlediğim sonsuz deniz ve güneşin batışının yarattığı o güzellik yemeğime adeta farklı lezzetler kattı.
Uzun bir süre dinlendikten sonra hava artık kararmıştı, benimse uygun çadır kuracak yer bulmam gerekiyordu. Çarşıya inip bir dükkânın önünde duran gence çadır kuracak yer sordum. Tarif ettiği sırada motoruyla önümüzden geçen arkadaşını durdurup, arkadaşına beni oraya bırakmasını söyledi. Kumsal bir sahil ve bir tane küçük işletme bulunuyordu. Motordan ineceğim sıra kendi adını söyleyerek işletmeden diğer ihtiyaçlarımı giderebileceğini söyledi. Sinop insanı gerçekten yardımsever. Çadırımı kurmam için daha erken saat olduğu için işletmeye gittim hem arkadaşın ismini söyleyerek hem de rica ederek diğer ihtiyaçlarımı gördüm.
Gece çadırı kurmadan önce çok kuvvetli bir rüzgârla karşılaştım ve çadırı kurmakta çok zorlandım hatta en son içeride bulunan işletme sahibi beni görüp yardım etmesiyle çadırı kurup uykuya geçebildim. Sabah çadırımın penceresini Karadeniz’in o deli dalgalarına karşı açtıktan sonra yavaşça toparlandım ve merkezde bulunan Tarihi Sinop Cezaevini görmek için ilk adımımı attım.
Sinop’un hüzün durağı
1999’da itibaren müze olarak faaliyet gösteren Tarihi Cezaevine giriş için 5 lira ücret ödedikten sonra cezaevinin kapısından ilk adımı attım. Bir zamanlar 'Anadolunun Alkatrazı' olarak anılan tarihi cezaevi tüm sezon boyunca dark (hüzün) turizmi olarak yoğun faaliyet görmekte. İçeride cezaevini gezerken, gördüğüm çocuk koğuşları, işkence odaları, hücreler beni oldukça etkiledi. Sinop cezaevi içerisinde birçok ünlü kişileri barındırmış. Kuşkusuz akla ilk gelen Sabahattin Ali…
Doğanın içindeki cennet
Cezaevini gezdikten sonra Sinop'un doğal güzelliklerine doğru yol almaya başladım ve 14 kilometrelik yolculuk sonrasında Hamsilos Koyuna geldim. Tahmin ettiğimden daha güzel bir doğa manzarası, masmavi denizi olan bu koy, buzul aşındırması sonucu oluşmuş Türkiye’deki tek fiyort, dünyada kendiliğinden oluşan tek koy unvanını taşıyor. Doğanın içerisinde tek başıma mavi ve yeşilin en güzel tonlarını izleyip huzurla buluştuktan sonra buradan bir diğer doğa harikasına doğru yol almaya başladım. Yaklaşık iki araç değiştikten sonra yolu üstü olmamasına rağmen 20 kilometreye yakın yolunu uzatan, İstanbul’un kalabalığından kaçıp memleketine Sinop’a yerleşmiş birinin sayesinde Erfelek Şelalesi’ne geldim.
Sinop merkeze 42 kilometre Erfelek ilçesine 18 kilometre uzaklıkta bulunan Gürleyik deresi üzerinde bulunan bu şelale irili ufaklı olmak üzere toplamda 28 şelaleden oluşmakta. Şelalenin ana kaynağını görmek isterseniz kısa sürede şelalelerin yanlarında bulunan halatlar yardımıyla tırmanarak ya da orman yolundan trekking yaparak yaklaşık 45-60 dakika arası zorlu bir yolculukla ulaşabilirsiniz. Benim sırtımda çanta olduğu için suyun kaynağına trekking yaparak ulaştım ve yukarı çıktıkça şelalelerin güzellikleri karşısında hayran kaldım. Kaynağın çıktığı yeri de gördükten sonra matarımı suyun kaynağından doldurup tekrar inişe geçtim ve Sinop rotamı doğa içerisinde mutlulukla tamamlamış bulundum. Mutlu şehirler, mutlu ediyor…