GeriSeyahat Türkiye’nin birbirinden güzel adaları
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Türkiye’nin birbirinden güzel adaları

Türkiye’nin birbirinden güzel adaları

Ada, kimileri için ıssızlığın, sessizliğin, bazıları içinse kimsesizliğin ve de çaresizliğin ifadesi. Ada, inzivaya çekilme, kuru kalabalıktan uzaklaşıp düşüncelere dalma halinin sembolü. Herhalde bu yüzden, dünyanın her yanında manastırlar, eski zamanlarda Mevlevihaneler ve tekkeler için en uygun yer olarak adalar seçilmiş.Ortaçağ Avrupa’sında tımarhaneler ve hapishaneler için biçilmez kaftan olmuş adalar. Toplayalım akıl hastalarını ve suçluları, bindirelim gemilere ve gönderelim dönülmesi imkansız bir adaya diye düşünülmüş. Osmanlı’da siyasi suçlular için de adalar seçilmiş. Ya Malta çıkmış piyangodan, ya Rodos veya Kıbrıs. Ulaşım teknolojilerinin gelişmesiyle adalar eski ıssızlığından bir nebze olsun sıyrılmış. Ama yine de anakaradan farklı olan kimliğini taşımayı sürdürmüş. Zaman, adalılar ile anakara insanı arasındaki en önemli fark. Dünyanın neresine giderseniz gidin adalıların zaman anlayışı değişiktir. Özellikle makineyle teması zayıf olan adalarda, geçmişte insanın zamanla olan ilişkisinin sırlarını çözmek mümkün. Koşturma yoktur, boş durma çoktur adada. Farklı lisanlarda olsa, ‘Şu üç günlük dünyada...’ diye başlayan sözler dolaşır dillerinde. Yani ‘Koşturacaksın da ne olacak? Her şeye yetişeceğim diye kendini harcayanla, bir ağacın gölgesinde serinleyen insan arasında mutluluk, derinlik, duygusal zenginlik açısından fark var mıdır?’ diye düşünür adalılar. Biz şehirliler bunu anlayamayız. Bir adalı kadının dakikalarca, uzaklarda otlayan keçilerin çıngırak sesini dinlemesine anlam veremeyiz. Ya da bir adalı adamın denizdeki altın renkli güneş ışınlarına dalıp gitmesini. Nikos Kazancakis’in Kayalı Bahçe adlı romanında bir sahne vardır: Roman kahramanı bir ormanda yolunu kaybetmiştir. Telaşla sağa sola koştururken yaşlı bir adamın, bir derenin kıyısında durup akan suyu seyrettiğine tanık olur. Yaklaşır yanına ‘Akan suda ne var ihtiyar?’ diye sorar merakla. İhtiyar adam ağır ağır başını kaldırıp, ‘Ben akan suya değil, geçen ömrüme bakıyorum’ der...Bazıları Türkiye’yi denizi çok, adası yok bir ülke diye düşünür. Doğrudur. Ada açısından Dalmaçya kıyıları ya da İskandinav ülkeleri kadar zengin sayılmayız. Ama bu yazıyı okuduğunuzda öyle çok da fukara olmadığımızı anlayacaksınız. Farklı zamanlarda memleketteki tüm adaları gezdim. Bazılarına üçer beşer sefer yaptım. Her insanın bir ada dönemi vardır. Hadi, şimdi hep birlikte çekip gidelim adalara...Ada dediğin sadece denizde olmazArka sayfalarda, Türkiye’nin Marmara, kuzey ve güney Ege adalarıyla ilgili bilgileri bulacaksınız. Ama göllerimizdeki adaları da unutmamak gerek; işte onlar...Bursa yakınlarındaki Apolyont (Uluabat) Gölü, Türkiye’deki adalar açısından en zengin bölge. Göldeki Nail Bey ve Nazif Şen adalarında Bizans dönemine tarihlenebilecek mimari kalıntılar bulunuyor. Nail Bey (Manastır) adasında transeptli bir kilise ve müştemilatı yer alıyor. Nazif Şen Adası’nda ise bir kilise ve depo yapıları olabilecek kalıntılara rastlanmış. Ayrıca adanın kıyılarında yer yer görülen sur duvarları da buradaki yerleşimin kanıtı. Gölyazı yakınlarında bulunan Apollonia Antik kentinin 500 metre kadar kuzeyinde yer alan Kız Adası’nın üzerinde, kente ismini veren Apollon Tapınağı’nın bulunduğu tespit edilmiş. Van Gölü’nde de pek çok ada var, bunlardan geçmişte üzerinde insanların yaşadığı ikisi, Akdamar ve Çarpanak. Çarpanak Adası ismini üzerinde bulunan ve 9. yüzyılda yapılan kadim Ermeni manastırından alıyor. 1918’de terk edilen manastırın sadece kilise bölümü ayakta. Çarpanak Adası, kuşların göç yolları üzerinde Anadolu’daki son durakları. Ada özellikle ilkbahar aylarında, ornitologların akınına uğruyor.Gevaş ilçesinin karşısında yer alan Akdamar Adası’ndaki ünlü manastır ve kiliseler, burayı inanç turizmi açısından önemli kılıyor. Adadaki kilisenin restorasyonu için Kültür ve Turizm Bakanlığı harekete geçti. Keşiş Manuel tarafından 915-921 tarihleri arasında yaptırılan kilise daha sonra manastıra dönüştürülmüş. Adadaki kutsal haç, kilisesinin duvarlarında yer alan taş oyma figürler, pek çok dini hikayeyi adeta çizgi roman gibi anlatıyor. Konya’nın Beyşehir ilçesi sınırlarında bulunan ve 1993’te Milli Park olarak ilan edilen Beyşehir Gölü’nde de toplam 32 ada var. En önemlileri Mada, Kızkalesi, İğdeli, Orta, Aygır, Hacıakif ve Keçi adaları. Adalar, kuğular, ördekler, karabataklar, balıkçıllar, martılar ve yırtıcılar için beslenme ve kuluçka alanı. Kızkalesi adacığı üzerinde, Selçuklu döneminden Kubadabad Sarayı kalıntıları var. �
False