Türkiye’de görülmesi gereken 101 yer
Hürriyet Seyahat yazarlarından Saffet Emre Tonguç ile Milliyet Gazetesi yazarı Fatih Türkmenoğlu’nun birlikte yazdığı "Türkiye’de Görülmesi Gereken 101 Yer" adlı kitap Boyut Yayın Grubu tarafından yayınlandı.
İkisi de farklı yarışmalarda 2006 ve 2007 yıllarında en iyi turizm yazarı seçilen Tonguç ve Türkmenoğlu’nun kitabında, Edirne’den Kars’a 101 destinasyon, her türlü bilgi ve ayrıntıyla yer alıyor. Bu anlamda güncel ve yararlı bir rehber olan kitapta, çoğu Tonguç’un arşivinden, bin civarında fotoğraf var. Ayrıca, Şemsi Güner, Refik Ongan, Nil Yüzbaşıoğlu,
Asude Akınlı, Serhan Güngör ve Aydın Kudu’nun fotoğrafları bulunuyor. Fotoğraflardan bir bölümü, 1-12 Haziran tarihleri arasında İstanbul Sultanahmet’te, 6. yüzyıldan kalma bir Bizans Sarnıcı’nda bulunan Nakkaş Sanat Galerisi’nde sergilenecek. Boyut Yayınevi, 101 Serisi’ne, Avrupa, Amerika, dünya ve İstanbul’da görülmesi gereken 101 yerle devam edecek. Bu hafta bu sayfalarda, Türkiye’de görülmesi gereken 101 yerin listesini ve içlerinden sadece birkaçının kitapta yer aldığı halini bulacaksınız.
İŞTE 101 YERYÜZÜ CENNETİ
Edirne, Kıyıköy, Enez, Erikli, Mürefte, Osmanlı’nın İstanbul’daki İzleri, İstanbul’daki Bizans, Adalar, Boğaz Sefası, Poyrazköy ve Anadolu Kavağı, Yalova Termal, Kartepe, Sapanca Erdemli, İznik, Cumalıkızık, Bursa, Uludağ, Alternatif Kayak Merkezleri, Tirilye, Mudanya, Gönen, Çanakkale, Gelibolu, Troya, Gökçeada, Bozcaada, Assos, Kaz Dağları, Adatepe, Ayvalık, Bergama, Kütahya, Foça, Çeşme, Alaçatı, Şirince, İyonya, Kuşadası, Efes, Priene, Milet ve Didim, Afrodisias, Denizli ve Laodikya, Pamukkale, İassos, Milas, Bodrum, Bitez, Gümüşlük, Akyaka, Datça, Kızkumu, Marmaris, Mavi Yolculuk, Kaunos ve Dalyan, Fethiye, Kayaköy, Ölüdeniz, Kaş, Kalkan, Aperlae, Myra (Demre), Olimpos, Antalya, Termessos ve Phaselis, Perge ve Aspendos, Side, Alanya, Antakya ve Tarsus, Eskişehir, Beypazarı, Gordion, Ankara, Hattuşaş ve Alacahöyük, Uçhisar, Göreme, Avanos, Ürgüp, Kapadokya’nın Yeraltı Şehirleri, Kapadokya’nın Az Bilinenleri, Erciyes, Sultanhanı ve Obruk Han, Konya, Taraklı, Abant, Kartalkaya, Safranbolu, Amasra, Amasya, Trabzon, Van, Doğubayazıt, Ağrı Dağı ve Nuh’un Gemisi, Erzurum, Kars, Gaziantep, Şanlıurfa, Harran, Nemrut, Diyarbakır, Mardin, Midyat, Hasankeyf.
Saffet Emre Tonguç ve Fatih Türkmenoğlu’nun kaleminden
Biri profesyonel rehber, tarihçi ve gezi yazarı, diğeri TV programcısı, gazeteci ve gezi yazarı. Türkiye’de görülmesi gereken 101 yeri seçtiler ve bu yeryüzü cennetlerini, mitolojik öyküleri, insani dokunuşları, tarihsel arka planları ve kalınacak, yemek yenecek, alışveriş yapacak yerleriyle birlikte yazdılar.
ASSOS
Aristo’yu bile büyüledi
Assos’ta güneş batmak üzereyken, son ışıkları karşıda, kadın şair Sappho’nun yaşadığı Lesbos (Midilli) adasına yansır. Tavsiyem, sahile inip, bir kafeye ya da mendireğe oturmanız ve bu şehirde araştırmalar yaparak üç yılını geçiren Aristo’yu düşünmeniz. Aristo’yu bile büyüleyen Assos belki sizdeki cevherleri de ortaya çıkaracaktır.
Assos’a, Çanakkale üzerinden gittiğinizde, doğayla uyum içindeki Selçuklu köprüsünü geçerken karşınıza şehrin silueti çıkar. Yunanca anlamı birinci demek olan şehrin en yüksek noktasındaki Athena tapınağına çıktığınızda aklınıza, bu güzel tapınağa ve armağan ettiği zeytin ağacıyla Atina şehrine adını veren bilgelik tanrıçası gelir. Troya savaşında Troyalı yiğitlere tuzaklar kurup, Yunanlıları destekleyen Athena, arkadaki Kaz dağlarında düzenlenen ilk güzellik yarışmasında üç adaydan biri olmuş ama tacı fetttan Afrodit’e kaptırmıştır.
Batı Anadolu’daki çoğu kent gibi Assos da Lidya, Pers, Helen, Bergama, Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerinin ardından bugünkü halini almıştır. İÖ 4. yüzyılda Plato’nun öğrencilerinden Hermias şehre hakim olmuş. Birçok bilim adamıyla beraber Hermias’ın yeğeniyle evlenen Aristo da şehre gelmiştir.
1980’lerden sonra gezginlerin keşfettiği Assos’a adım attığınız an bambaşka bir dünyada olduğunuzu anlayacaksınız. Athena tapınağından aşağıya inerken, Murat Hüdavendigar Camii’ne bir göz atın, sonra da Assos’un surları boyunca yürüyün. Tepeden aşağıya mendireğe doğru inerken, karşınıza çıkacak olan Ege manzarasını yeni gerçeğiniz olarak beyninize nakşedin.
NEREDE KALINIR Kaldera Otel (0286 723 44 20 www.kaldera.org) Doğayla baş başa bir tatilin anahtarı. Biber Evi (0286 721 74 10 www.biberevi.com) 150 yıllık taş bina üç bin yıllık Assos antik kentinin yanıbaşında, masalsı bir güzelliğe sahip Behramkale köyünde.
BERGAMA
Káğıda adını veren şehir
Bergama antik çağda zirvelere ulaşmış, Atina’ya rakip olmuş ve adını tarihe altın harflerle kazımış bir şehir. Bugünkü Bergama ilçesinin hemen yukarısında bulunan Akropol, konumu itibariyle çok etkileyici bir yer ve asırlarca kraliyet ailesi ve kamu binalarına ev sahipliği yapmış. Tam tepedeki Trajan tapınağı ise Roma mimarisinin bir başyapıtı olarak tüm dünyaya meydan okuyor.
Bergama’dan Berlin’e götürülen ve eski şehirle aynı adı taşıyan Pergamon Müzesi’nde bulunan baştanrı Zeus’un Sunağı, Yunan döneminin en önemli şaheserlerinden biri olarak kabul ediliyor. Bergama’nın dünya tarihinde çok önemli bir yeri var. O dönemde dünyada iki büyük kütüphane bulunuyor. Biri 500 bin kitap kapasiteli İskenderiye, diğeri 200 bin kitaplı Bergama.
Mısırlılar kendi kütüphanelerinden daha büyük olacak kaygısıyla Bergama’ya papirüs ihracatını durduruyorlar. Kral II. Eumenes küplere biniyor, hemen bilim adamlarını topluyor ve papirüsün yerine geçecek bir şey bulunuyor. O da kurutulmuş hayvan derisi. Buna da Bergama káğıdı diyorlar ve bu kelime batı edebiyatına parşömen olarak geçiyor. Papirüs yuvarlanmış káğıt şeklinde olduğundan her defasında açıp kapamak zor, oysa dünyada ilk defa parşömen sayesinde yaprakları üst üste koyup ciltlemek mümkün oluyor. Kütüphanedeki kitaplara ne olduğunu merak ediyorsanız Markus Antonius eşi Kleopatra’ya düğün hediyesi olarak veriyor ve tüm kitaplar İskenderiye’de toplanıyor. Daha sonraki dönemlerde yakılıyor ve eski dünyaya ışık tutacak eserler tarihin sayfalarında kaybolup gidiyor.
Anadolu’daki en güzel ilçelerden biri olan Bergama’daki eski Mısır tanrı ve tanrıçalarına adanmış Roma tapınağı olan Kızıl Avlu bugün cami olarak kullanılıyor. Bergama’nın girişindeki Asklepieum ise antik dönemde, dünyada sadece üç tane olan hastanelerden biri. Girişinde "Buraya ölümün girmesi yasaktır" yazıyor.
NEREDE YENİR Anatolia Restaurant (0256 448 81 38 www.anatoliaturizm.com.tr) Afrodisias’ı ziyaret edecekseniz, en güzel seçenek antik şehirdeki turu yaptıktan sonra 2 kilometre mesafedeki Anatolia restorana gitmeniz. Pide, menemen muhakkak tadına bakılması gerekenlerden. Doyurum Restaurant (0256 451 22 90) Karacasu’dan geçtikten sonra göreceğiniz restoranda yoğurda, ev reçellerine bayılacaksınız. Anatolia restoranda olduğu gibi burada da sazıyla size yörenin türkülerini çalacak, hatta halay çektirecek bir saz ustası var.
AFRODİSİAS
Adı Afrodit’ten geliyor
Afrodit güzellik ve aşk tanrıçası olunca biraz yoldan çıkmış. Hephaestus isimli bir koca, Hermes, Dionysos, Adonis gibi birkaç sevgili ve ilginç çocuklar Afrodit’in yaşamına ait bazı detaylar. Tanrıçanın oğulları arasında aşk tanrısı Eros ile abartılı bir erkeklik organına sahip, ülkemizde bolca hediyelik eşyaları olan tanrı Bes de bulunuyor. Atalarının Afrodit’ten geldiğine inanan Sezar tanrıçanın tapınağına bir altın Eros heykeli hediye ediyor. Hıristiyanlığın, Roma imparatoru Konstantin tarafından resmi din olarak kabul edilmesi güzellik tanrıçasının popularitesine gölge düşürmüyor. Yeni dini kabul ettirmek isteyen Hıristiyanlar bunun üzerine Afrodit’e tapınmak için içinde orjilerin düzenlendiği tapınağı kiliseye çevirip, Afrodisias adını "Haç’ın Şehri" anlamındaki Stavropolis’le değiştiriyorlar.
Denizden 600 metre yükseklikte ve Büyük Menderes nehrinin kollarından birinin üzerinde yer alan Afrodisias Anadolu’daki en eski yerleşimlerden.
DALYAN-KAUNOS
Aşk acısı sayesinde kuruldu
Milet’in oğlu, Apollo’nun torunu olan Kaunos ikiz kardeşi Byblis’e aşık olunca bu çaresiz aşk yüzünden memleketini bırakır, bugünkü Dalyan yakınında yeni bir şehir kurar. Köyceğiz gölünü, Akdeniz’e kavuşturan su kanalı olan Dalyan boyunca kurulan bu şehre de Kaunos’un adı verilir. Dalyan başkenti Halikarnas yani bugünkü Bodrum olan Karya ile doğuda yer alan Likya’nın sınırını oluşturuyor. Kaunos tiyatrosu, tapınakları, surları ve kral mezarlarıyla bugün önemli bir ören yeri. Şehirde rüzgarın hızı ve yönü ölçülen ilginç bir yapıyla hamamlar da var. Macera meraklıları ise şehrin en yüksek noktası anlamına gelen Akropolis’e tırmanıp, muhteşem manzaranın tadını çıkarıyorlar.
Kaunos’un hemen yakınındaki Dalyan yaz aylarının hararetli alternatiflerinden biri. İztuzu plajında sürekli Caretta Caretta’lar yok ama altı kilometrelik güzel bir yürüyüş parkuru var. Dalaman Havaalanı’na yakın olan Dalyan haritada tam ortalarda kalıyor, batısında Sultaniye kaplıcaları, yaz aylarının gizlenmiş hazinesi Ekincik, Gökova ve Marmaris bulunuyor. Doğusunda ise çamların arasına saklanmış Göcek.
NEREDE KALINIR
Sedir Resort (0252 284 33 64 www.sedir.co.uk) Dalyan’ın kalabalığından uzakta, ormanın içinde küçük bir aile işletmesi. Arka bahçeden toplanan sebzeler Filiz Hanım’ın maharetli elleriyle temas ettikten sonra, lezzetli yemekler olarak sofraya geliyor. Baki Bey ise mutfakta balık pişirmekte oluyor. Kamarca House (0252 284 45 17) 6 odalı tesis sıradışı bir tatil için ideal. Sahibi Kamer Hanım’ın yemekleri ise parmak yedirtecek cinsten. Montenegro (0252 644 01 81) Göcek’te doğanın içinde, dağın başında bir cennet.
ALAÇATI Bir değişimin öyküsü
Alaçatı’nın sokaklarında dolaşırken, takdir edilmesi gereken bir değişime tanıklık ediyor, darısı diğer yerlerin başına diyorsunuz. Alaçatı nasıl olmuş bilinmez ama tarihi dokusu talana uğramamış nadir yerlerden biri. Arnavut kaldırımı sokaklar, cumbalı taş binalar, şık restoranlar, sıradışı oteller, dostane bir atmosferle müşterilerini ağırlayan kafeler, yel değirmenleri ve kiliseden bozma bir caminin etrafındaki otantik meydan, kasabaya vardığınız anda sizi avuçlayıp bir hayal alemine misafir ediyor. Hele akşam vaktiyse etraftaki elektrik direkleri ve kablo benzeri çirkinlikler de ortadan kayboluyor, son birkaç yılda yaratılan tüm güzellikler, geçmişin görkemli mimarisinden aldıkları destekle ortaya çıkıyorlar.
Binaların bir kısmı restore edilirken tarihi doku da muhafaza edilmiş, bir yanda Avrupai bir dükkan görüyorsunuz, hemen yanı başında da mahallenin kasabını. Kıraathanenin etrafını ise şirin kahveler çevirmiş. Farklı renklerdeki begonvillerin sardunya ve hanımelilerle flört ettiği sokaklarda, Rum ustaların yaptığı 150 yıllık binalar zamana meydan okurken insanda da hayranlık uyandırıyorlar.
NEREDE YENİR, İÇİLİR
Mavi Bistro Ara sokakta keşfedilmeye değer bir mekan. Sade fakat hoş bir dekorasyon, güler yüzlü bir servisle birleşmiş. (0232 716 04 20 www.mavibistro.com) Tuval Restaurant Ana caddedeki birkaç köşeyi kapmış, butiği bile var. (0232 716 98 08) Kalamata Kahvaltı, meze ve leziz deniz ürünleri. (0232 716 63 57) Lavanta Akdeniz’in renkleri ve lezzetleri. (0232 716 68 91) Agrilia Artık Alaçatı’da üzüm ve tütün yetiştiriciliği tarihe karışmış ama eski bir tütün ve üzüm deposu hoş bir restorana çevrilmiş. Yüksek tavan mekana apayrı bir hava veriyor. Tango gecelerini kaçırmayın. (0232 716 85 94) İmren Helva ve Lokma Evi 1941’den beri aynı yerde.(0232 716 83 56) Köşe Kahve Çok sevimli bir mekan. Pasta ve kekler sahibi Tomris Hanımın elinden çıkma. (0232 716 04 13) Shaka Alaçatı Limanı’nda Happy Hour’un popüler mekanı. (0232 716 05 06 www.shaka-alacati.com) Sea Side 1997’de açılan eğlence merkezi, mavi bayraklı bir plaja da sahip. İçinde restoran ve bar bulunuyor. Gece de kulüp olarak hizmet veriyor. (0232 716 98 99 www.seasidecesme.com)
BATIK ŞEHİR APERLAE
İÖ 5. yüzyıldan itibaren insanların yaşadığı Aperlae yarısı denize gömülü bir şehir. Kekova’da dalma yasağı varken, burada şnorkelinizi ve paletlerinizi takıp, denizin altındaki muhteşem tarihle bütünleşebiliyorsunuz. Duvarlar, kolonlar, pişmiş toprak (terracotta) bloklarla kaplı zeminler, çömlek parçaları yüzlerce yıldır, Akdeniz’in altından size gülümsüyorlar. Suyun üstünde ise Likya usulü lahitler görüyorsunuz.
TARİHİ KAVŞAKTAKİ ANTALYA
Körfezin turkuaz sularının üzerindeki falezlerden yüzyıllardır Akdeniz’i seyreden Antalya, sırtını dayadığı Bey Dağları’ndan aldığı destekle dünyanın en güzel coğrafyalarından birine sahip. Tarihte Antalya’nın kuzeyine Pisidya, doğusuna Pamfilya (Tüm kavimlerin ülkesi), batısına da Likya denmiş ve şehir önemli yolların kavşağında olduğundan inanılmaz bir tarihi mirasın sahibi olmuş. Kaleiçi, Yivli Minare ve sahildeki parklarıyla dikkat çeken Antalya’nın, şehir merkezindeki müzesi inanılmaz bir koleksiyona ev sahipliği yapıyor.
PHASELİS
EN ROMANTİK ANTİK ŞEHİR
Güllük Dağı Milli Parkı’nın içinde yer alan Termessos, Türkiye’deki en çarpıcı antik şehirlerden biri. Peru’daki Machu Picchu’yu yere göğe koyamayanlar onun ülkemizdeki benzerini yirmi dakikalık bir tırmanıştan sonra Güllük Dağı’nın tepesinde görebilirler. Türkiye’nin en romantik antik şehri ise kesinlikle Phaselis. İ.Ö 690 yılında Rodos’tan gelenler tarafından kurulan şehrin, Büyük İskender’i bile büyülediği ve bu tarihi dehanın bir kışı Phaselis’te geçirdiği söyleniyor.
ZİRVEDEKİ TERMESSOS
Antalya Termessos’taki yaklaşık 5000 kişilik bir kapasiteye sahip olan tiyatro akıllara zarar bir yapı. Dağın başına böyle bir binayı oturtmayı mimari dahilik diye açıklayıp, işin içinden sıyrılmak mümkün değil. Diğer kalıntıların arasından yürüyüp yukarıya doğru çıktığınızda şehrin mezarlığıyla karşılaşıyorsunuz. Etrafa dağılmış doğayla uyum içinde, yüzlerce lahit görüyorsunuz. Yolun sonunda orman bekçisinin kulesi var, altınızda ise inanılmaz bir manzara, Pamfilya vadisi sizi görsel bir şölene davet ediyor. Termessos yakınlarındaki Keptur (0242 251 05 74) da yemek yemek için ağaçların arasında sakin ve hoş bir ortam sunuyor.