Toroslar'ın sessiz güzeli İbradı
Akdeniz’in güzellikleri mavilikleriyle sınırlı değil. El değmemiş ormanları, yaban hayvanları, tarihi evleri, Türkiye’nin en büyük yeraltı su mağarası ve yılkı atlarının özgürce koşturduğu ovasıyla, Evliya Çelebi’nin de 'Seyahatname'sinde çokça söz ettiği İbradı, Akdeniz’e bir kez daha hayran kalmanıza neden olacak.
Antalya sahilleriyle tanındığından çok fazla bilinmiyor İbradı. Kentin en uzak ilçelerinden biri olması da bunun nedenlerinden tabii. Şehir merkezinden İbradı’ya yol 2.5 saat. Yolculuk karlı dağlar, Toroslar'ın ihtişamlı sedir ağaçları ve köylülerin sağlı sollu portakal tezgâhları eşliğinde sürüyor. Bu coğrafyanın en sevdiğim yanı, bir tarafta tepesi karlı dağların manzarası önünüze uzanırken diğer tarafta taze açan çiçeklerden baharın kokusunu alabilmek...
Yaylalamaya gidiyorlar
İbradı, serin havasından dolayı Antalyalıların yaz aylarında, kendi deyimleriyle ‘yaylalamak’ için tercih ettiği yerlerden. Ancak sadece yaz aylarında değil, her mevsim başka güzel. Hafta sonu temiz dağ havası almak, biraz köy hayatı sakinliğini yaşamak, tarihi evlerinde konaklamak, biraz da doğada yürümek için çıktık İbradı yoluna. İlk durağımız ilçenin Ormana Köyü.
Köydeki düğmeli evler bölgenin en dikkat çekici mimari özelliği. Bu tür evler Akseki ve İbradı ilçeleri ve köylerinde görülüyor. Tamamen yöreye özgü malzemeler kullanılarak yapılıyor. Bölgede 300’den fazla tarihi ev olduğunu öğrendim. Bazıları restore edilmiş, bazıları terk edilmiş, bazılarında yaşanıyor.
Evlerin yapımında harç veya çimento kullanılmamış, iskeletleri sedir ağacından kesilen ahşapla oluşturulmuş. Bu iki katlı evlerin en iyi özelliklerinden biri, depreme dayanıklı olmaları; hiçbir koruma olmadan ve yüzlerce yıl çürümeden dayanabilmeleri. Köy, kültür mirası statüsünde olduğu için evlerin restorasyonlarının da aslına uygun yapılmasına dikkat ediliyor.
Köyde tarihi yapılar arasında dolaşıp evlerin ahşap düğmelerine tutunarak duvarlara tırmanırken çok eğlendik. O sırada “Nasılmış bizim evlerin düğmeleri” diyerek selam veren Habibe Teyze komşularıyla köyün geleneksel hamur işi olan kömbeden pişireceklerini söyleyip bizi çaya davet etti. Memnuniyetle kabul ettik. Madem zamanı yavaşlatmaya gelmiştik, bir günümüzü sabahtan akşama çay eşliğinde sohbet ederek geçirmek tam ihtiyacımız olan şeydi.
Ormana’da yaşayanlar eğlenmeyi seviyor. Pandemi öncesine kadar her yıl ağustos-eylül aylarında bağbozumu döneminde bölgenin de en eskisi olan Üzüm Festivali yapılıyormuş. Bu yıl festivalin yeniden düzenlenmesi planlanıyor, takviminize eklemeyi unutmayın.
Ormana’dan sonra durağımız Türkiye’nin en büyük, dünyanın üçüncü büyük yeraltı gölüne sahip Altınbeşik Mağarası oldu. Mağara, Ormana Köyü’ne 7-8 kilometre uzaklıkta. Altınbeşik aslında Ürünlü Köyü sınırlarında. Ürünlülüler mağaranın Ormana’yla anılmasından şikâyetçi. Ürünlü'de de tarihi düğmeli evler var. Evlerin kimisi kaderine terk edilmiş, kimisi restore edilerek eski ruhuna kavuşturulmuş. Tarihi evlerin arasından geçerek geldiğimiz mağaranın girişinde bizi bekleyen botlara binmek için hazırlandık. Mağaraya ilk gidişimizde yağmurdan dolayı içeri girememiştik. Havanın yağışlı olduğu günlerde mağaradan çıkan su artıyor. Bu nedenle mağara ziyaretinizi yağmursuz bir havaya denk getirmeniz gerekiyor.
Altınbeşik Mağarası iki kattan oluşuyor ve uzunluğu 50 kilometre. Henüz tamamı keşfedilmemiş ve araştırılmamış. Keşfedildiği kadarı bile insanı büyülemeye yetiyor. Botlarla gölet üzerinde mağaranın bir bölümü gezilebiliyor. Beyaz travertenler, sarkıtlar ve dikitlere hayran kaldık. Keşfe doyamadık Mağaradan sonra 90 bin dönümlük uçsuz bucaksız Eynif Ovası’nda özgürce dolaşan sahipsiz yılkı atlarını izlemeye gittik. Film gibi bir yer. Tam da Toroslar’ın Akdeniz’le Anadolu’yu ayırdığı bölgede. Ovada yaklaşık 800 yılkı atı var. Şanslıysanız atlar koştururken harika kareler yakalayabilirsiniz. İbradı’ya 15 dakika mesafedeki Sülek Yaylası, bölgenin doğaya açılan bir başka kapısı. Sülek’i muazzam kılan şey kardelenleri. 1.500 metrede, kendiliğinden yetişen kardelenler müthiş bir güzellik. Hatta her yıl nisan ayının ilk haftası Kardelen Festivali düzenleniyor. Dönerken bunu da ajandamıza not ettik ki yine gelelim...
Sedir kokulu konaklama
Uzun süre İstanbul’da yaşamış ancak sonrasında köylerine yatırım amaçlı geri dönmüş bir ailenin işletmesinde konakladık. Özgüven ailesi, hayata geçirdikleri Ormana Active Projesi'yle tarihi düğmeli evleri restorasyon ve koruma altına alarak turizme kazandırmış. Böylelikle köyde yaşayanlar için de iş fırsatı yaratmayı hedeflemişler. Ormana Active, butik otel olarak hizmet veriyor. Dört konağı ve bir restoranı var. Doğallığı korunmuş sedir ağacının kokusunun etrafa yayıldığı konaklarda uyumak büyük keyif. Sabah erken uyanmak için en güzel sebepse anne elinden çıkmış gibi lezzetli köy kahvaltısı… Taş fırında, odun ateşinde pişen pideleri de çok lezzetli.