Toroslar’da düğmeli evlerin köyü: Ormana
Önceleri Akdeniz’in batı kıyılarındaydık ama Antalya’nın Orta Toroslar’ını turlama fikri bir güz sıkıntısıyla başladı. Antalyalıların yazın güneşten kaçmak için çıktığı İbradı’ya bağlı Ormana’da soluklandık.
Hedefimiz 75 bin hektar ormanlık alanını büyük yangında kaybeden Manavgat’ın kuzeyine ilerlemekti. Bir an Akseki yolu üzerinden Gidengelmez Dağları’nı merak ettik. Dağın “Sıkıysa” dedirten ismi mi tahrik etti bizi bilmiyorum ama rota oluşturulurken kendimizi İbradı’ya bağlı bir köy olan Ormana’da bulduk. Düğmeli evler, tarihi yığma taş duvarlar, Oğuz boylarının torunları, sedirler, mağaralar ve yılkı atları oldu bizi çeken. Ama seyahatin duygusal bir tarafı vardı ki, o da anne köklerimin tamamen Ormana’ya ait olmasıydı. Bir ata toprağına ayak basmıştım ve hepi topu 577 nüfuslu bu Toros köyünün girişinde “Doğdukları yeri unutmayanların beldesi” yazılı tabelayla karşılanıyorduk.
Uzun yıllar Akseki’ye bağlı bir köymüş Ormana. İbradı’nın ilçe olmasıyla (1990) tarihi köy, Akseki’den ayrılmış. Akdenizli ama bir yanı kültürel yakınlığından ötürü Konya tarafına göz kırpıyor. Geçmişine dönersek Ormana; kimi Oğuz boylarının Antik Yunan kenti Erymna’nın kalıntıları üzerinde hayat kurmasıyla gelişiyor. Hammaddesi sedir ağacı Batı Antalya yaylalarına göre daha yeşil, daha serin bir belde Ormana, yerel mimaride de çok fark yaratmış. Öyle ki Ormana’yı Ormana yapan en karakteristik özelliği ‘düğme ev’ mimarisi. ‘Sedir-kesme taş’ uyumu beldenin her sokağında karşınıza çıkıyor. Evlerin yan cephelerine yaklaştığınızda ne harçla karşılaşıyorsunuz, ne çimentoyla... Çimentonun yerini yığma taşlar almış, onları evlerin omurgasında görüyorsunuz. Toroslar’ın yükseklerine has sedir ağacı, diğer ismiyle katran, hammaddesi olmuş bu evlerin. Zamanın ustaları da sedirlerin çıkıntılarına dokunmayınca, ortaya ahşap düğme şeklinde 200’e yakın tarihi görsel çıkmış. Bu Toros köyünün karayoluna bile sedir, kızılçam ve göknarların gölgesi değiyor.
Sokak aralarında dolaşmaya devam ediyoruz. İnsani ölçekteki cumbaların birbirlerini karşılayan hallerinde, zamanın “Komşu, komşu! Huuu” seslerini işitir gibi oluyoruz. Sadece tek at arabasının geçebileceği dar sokaklarda çocukların özgürce koşturmalarını izliyoruz. Evler tarihi kimliklerini saklamamakta kararlı. Düğmeli evlerden tek anacaddeye çıktığımızda ağaçlar altında sağlı sollu kahvehaneler karşılıyor. Beldenin insanına selam verirken, üst üste atılmış yaşlı bacaklar saygıyla indirilip selamlar alınıyor. Yöre insanı ziyaretçilere sıcak. Meraklı bakışların süresi kısa tutuluyor, anlık dönüyor tebessüm eden yüzler... Dağ, ova, mağara...
Beldenin sırtını verdiği küçük Toros dağının adı Karadağ... 1455 metre yüksekliğindeki dağ, doğa sporcuları için bir trekking noktası olmuş, özellikle hafta sonu yamaçlar hareketli. Kışın karlar altında kalan 90 bin dönümlük Eynif Ovası’nda ‘başına buyruk’ yılkı atları dolanıyor. Ovada at yarışları yapılıyor. Temiz dağ havasında onları izlemek için Eynif’e akan binlerce turist var. Bölgenin bir diğer doğal güzelliyse Altınbeşik... Milli parka da adını veren mağara, Türkiye’nin en büyük yeraltı gölüne sahip. 2.5 kilometrelik uzunluğuyla dünyanın en derin mağaralarından biri.
SANAT ATÖLYESİ GİBİ SOKAKLAR
Ormana yayla iklimine sahip. Yazın kavurucu Antalya sıcağından kaçan Akdenizliler, soluğu kuzey dağlarının yamaçlarında alıyor. Bölge mimarisinin silüetini bozmayan modern yazlıkları bu yüzden köyün her noktasında uyum içinde görüyoruz. Ama sonbahar ziyaretlerinin içeriği biraz farklı. Ziyaretçiler festivaller için geliyor. Beldede bir dönem sanat meşaleleri yakılmış, uluslararası Artoros Kültür ve Sanat Festivali düzenlenmiş, sokaklar onlarca ülkeden yüzlerce sanatçı tarafından resmedilmiş.
NASIL GİDERİM?
Ormana, Seydişehir’e 88, Antalya’ya 170 kilometre mesafede. Güneyden gidenler Büyükalan Köyü’nden sola, Konya yönünden Akseki’den sonra sağa sapıp köye ulaşabilir.