Tatlı ve hüzünlü bir şehir kaçamağı Eminönü

Bir yarım günlük Eminönü ziyareti sizi başka çağlara götürecek. Yeni cami ve bilhassa Mimar Sinan eseri ‘Rüstem Paşa Camii’, ama camiye yapışmış, kebapçı, dönerci hamburgerci büfeler ve daha kötüsü zamanında İznik’te özel yapılmış ama sonradan çalınmış çiniler sizi biraz üzecek. Tabi ki Mısır Çarşısı ve Paris’ten kalkan meşhur ‘Orient Express’in son durağı Sirkeci Tren İstasyonunu görmeden ve ‘Hamdi’nin terasında kebap yemeden dönmeyiniz.

Haberin Devamı

Osmanlı döneminde Deniz Gümrüğü yani Gümrük Eminliği burada imiş. Eminönü (Gümrük önü) adını alan bu semt her pazar bir panayır... Herkesin herşeyi sattığı meydan da satış yasaklanmış ve satıcılar yan sokaklara kaymışlar.

Tatlı ve hüzünlü bir şehir kaçamağı Eminönü

Bir pazar, başka bir Istanbul için muhakkak gidiniz ve evinizin peynir, şarküteri, kuruyemiş, bitki, tohum, fidan, ev hayvanları ihtiyaçlarını felan gideriniz. Bence tek eksik pazar günleri Mısır Çarsı'nın kapalı olması, onu da pek anlamadım doğrusu. Bence pazartesi kapanmalı. Erken akşam yemeğini de meşhur “Hamdi” nin terasında  yiyebilirsiniz gitmişken.

Tatlı ve hüzünlü bir şehir kaçamağı Eminönü

Hamdi’nin kebapları kadar, hafızası da taze. Yıllar evvel Eminönü otoparkı içerisinde büyük kebap dükkanı kulübesinde yediğimiz kebapların tadını ben unutamıyorum ama o da beni unutmuyor. Sekiz sene sonra USA den kebap lezzetini unutmuş olarak döndüğümde o beni hala unutmamış idi, rakı masasından kalktı selamlaştık öpüştük. Urfa’nın Bilecik kazasından yıllar evvel gelmiş Istanbula. Urfa da yaptığı kebapları Eminönü’nde tam iki metrekarelik dükkanına sadece tek bir masa olarak başlattığı lokantasında denemiş.

Tatlı ve hüzünlü bir şehir kaçamağı Eminönü

Haberin Devamı

Hamdi’nin acılı Istanbul kebap hikayesi simdi çok tatlı ve katlı bir saray oluvermiş, camlarla kaplı terasından Yeni Cami akşam ışıklarında çok heybetli ama narin. Yeni Cami’nin hikayesi de Hamdi’nin kebabı gibi acılı. III Mehmet’in anası Safiye Sultan aslen Venediklidir,  evini özlemiş olacak ki sahilde, adeta suyun içinde bir cami yaptırmak ister. Osmanlı nerden bilsin sahilde cami inşa etmeyi, o ana kadar tüm camiler tepelerde yapılmış. 1597 de caminin temeli atılmiş ama temelden devamlı su geliyor, tulumbalarla boşaltmak da nafile. Eminönü Limanı cürufunden gelen salgın vebadan olsa gerek, “Mimar Davut Ağa” ölür. Bu arada yapı adeta su içerisinde olduğundan “Dalgıç Ahmet Çavuş” işe soyunur. III. Mehmet’in ölümü ve Safiye Sultan eski Saray’a yollanıp da yıldızı söndükten sonra da inşaat tamamen durur, tam 57 sene!!.

Haberin Devamı

 Önemli bir liman ve dolayısı ile bir ticaret merkezi olması nedeni ile bir Yahudi semti olan Eminönü darmadağın bir mahalle imiş. Halk, sadece pencerelerine kadar çıkmış ve hatta yangınlar geçirmiş bu metruk caminin adını “Zülmiye” koymuş. Taa ki Dönemin mimarı Mustafa Efendi, IV. Mehmet’in anası Hatice Turhan Sultan’a bir fırsatını bulup yanaşıp da şu cümleleri sarfedinceye kadar..“Mezbelelikte harap yatması din ve devlete layık değüldür. Yarısı yapılmış, pencerelerine kadar bitmiştür. Tamamlanmasına çalışılırsa, devri kıyamete değin  duay-ı hayra mahzar ve mağfiret olunur.” Yeni Valide Sultan Hatice hemen emir buyurmuş, Yahudi evleri Hasköy ve Balat‘a taşınmıs. Mısır Çarşısı ve diğer tüm külliyesi ile birlikte cami tamamlanmış. 1663 yılında törenler ile ilk namaz kılınmış. “Yeni Valide Sultan Camii”inde.

 

Haberin Devamı

Eminönü.. İstanbul’un Haliç girişinde, kentin kurulduğundan bugüne var olan limanın nın merkezi.  Bizans döneminde iki ana kapı arasında imiş “Porta Neorin” (Bahçe Kapısı) ile “Porta Drungari” (Odun Kapısı). Sirkeci-Eminönü sahili tümüyle limanmış, Sirkeci Garı’nın bulunduğu kesim sonradan doldurulmuş. Demekki bu “Denizi Doldurma” Osmanlı’dan miras genetik bir hastalık.. Bizans İmparatorluğu Dönemi'nde, Neorion Limanı zamanla pislik ile dolmuş. 697’de imparator Leontios tarafından temizletilmiş, bu sırada çıkarılan cüruftan kaynaklandığı ileri sürülen veba salgını da kenti kasıp kavurmuş. Onuncu yüzyıldan sonra Ceneviz’liler ve Pisa’lılar başta olmak üzere Latin kolonileri, Eminönü-Sirkeci civarında imtiyazlı bölgeler elde edip buralara yerleşmişler ve limanda kendi ticaret iskelelerini kurmuşlar. Eminönü ile Sirkeci arasında, Yeni Cami’nin hemen arkasında bulunan Bahçekapı semti, adını İstanbul’un deniz surlarının Haliç ağzına açılan kapılarından biri olan bu “Bahçe Kapısı”ndan almış. Akşamları sehir kapıları kapanırmış ve geç kalanlar bu nöbetçi kapıdan içeri girerlermiş. Bu kapının çevresindeki nüfusun çoğunluğunu o dönemde Museviler oluşturduğundan, kapıya “Porta Hebraica” ya da “Porta Judeca” (Yahudi Kapısı) denilirmiş. Türkler ise Çıfıt Kapısı (Şuhut Kapısı) olarak adlandırmış. Bizans Dönemi'nde bu kapının yakınında bir kule olduğu, Haliç’in ağzına gerili zincirin bir ucunun bu kuleye bağlı bulunduğu söylenir? Kapının yeri bugünkü Yeni Cami arkasında imiş.



Haberin Devamı

Bir yarım günlük Eminönü ziyareti sizi başka çağlara götürecek. Yeni cami ve bilhassa Mimar Sinan eseri “Rüstem Paşa Camii”, ama camiye yapışmış, kebapçı, dönerci hamburgerci büfeler ve daha kötüsü zamanında özel İznik’te yapılmış ama sonradan çalınmış çiniler sizi biraz üzecek. Tabiki Mısır Çarşısı ve Paris’ten kalkan meşhur “Orient Express”in son durağı Sirkeci Tren İstasyonu nu görmeden dönmeyiniz.

Yazarın Tüm Yazıları