Tarihi değiştiren dünya mirası: Göbeklitepe
Dünyanın orijinal hâliyle günümüze kalmış en eski tapınağı Göbeklitepe… Tarih sahnesinde ‘devrim’ niteliğinde bir keşif olarak tanımlanıyor. Sonunda UNESCO tarafından Dünya Kültürel Miras Listesi’ne alındı. Stonehenge’den 7 bin, Mısır piramitlerinden ise 7 bin 500 yıl daha eski. Geçmişi günümüzden 11 bin 600 yıl öncesine dayanıyor. En önemlisi ise bizlere insanlığın geçmişi ile ilgili yeni şeyler öğretirken, merak duygumuzu da kamçılıyor.
Tarihin dönüm noktası olarak değerlendirilen ören yeri, Şanlıurfa’ya 20 kilometre uzaklıktaki Örencik Köyü yakınlarında bulunuyor. Alanda kazı çalışmaları ilk olarak 1995’te, Alman Arkeoloji Enstitüsü ve Şanlıurfa Müze Müdürlüğü’nün işbirliğiyle başlatıldı. 2014 yılı yazında kaybettiğimiz Alman Arkeolog Prof. Dr. Klaus Schmidt’in liderliğinde yürütülen kazılarda heyecan verici sonuçlara ulaşıldı.
Göbeklitepe ile ilgili önemli bulgulardan biri de insanların göçebelikten yerleşik hayata geçerken kentlerden önce tapınakları inşa ettiğini kanıtlaması. Bu durum tarihle ilgili bildiklerimizi değiştiren bir gerçek. Göbeklitepe’de bulunan tapınma amaçlı törensel alanlara ait mimari kalıntılar ve üzerinde kabartmalı yabani hayvan ve bitki figürlerinin bulunduğu dikili taşlar tek kelimeyle göz kamaştırıyor.
‘T’ biçimli dikilitaşlar
T biçiminde steller ile çevrilmiş Göbeklitepe tapınaklarının merkezinde iki dikili taş karşılıklı olarak yer alıyor. Göbeklitepe Kazı Ekibi Başkanı Prof. Dr. Schmidt ve arkadaşları, boyları üç ile altı metre, ağırlıkları ise 40 ile 60 ton arasında değişen T biçimindeki bu dikili taşların, bir tür ilkel insan tasvirleri olduğunu düşünüyor. Bunun en önemli nedeni ise T biçimindeki dikili taşların kenarlarında kol ve el tasvirlerinin yer alması.
Dikili taşların üzerinde işlenmiş hayvan tasvirleri ve soyut sembollerin varlığıysa bir başka dikkat çekici husus. Boğa, yaban domuzu, tilki, turna, kelaynak ve yaban ördekleri, en sık görülen hayvan tasvirleri arasında yer alıyor. Taşların üzerine işlenen bu hayvan tasvirlerinin yanı sıra, üç boyutlu kabartma şeklinde yapılmış başka figürlerle de karşılaşılmış. Göbeklitepe’de şimdiye kadar altı tapınak alanı ortaya çıkarılmış. Bölgede 20 kadar tapınak olduğu düşünülüyor.
İlk ağızdan: Prof. Klaus Schmidt, Göbeklitepe’yi anlatıyor
Büyük fedakârlıklarla yürüttüğü arkeolojik kazı çalışmalarıyla Göbeklitepe’yi dünyaya duyurmayı başaran Prof. Dr. Klaus Schmidt, UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’nde yer alan bu büyük insanlık anıtını şöyle yorumluyor: “Göbeklitepe’deki kazılarda elde ettiğimiz bulgularla, dünyanın bilinen en eski tapınma merkezlerinden birinin bu bölgede bulunduğunu ortaya çıkarmıştık. Ancak, son kazı çalışmalarıyla tapınma merkezinin dünyanın en büyük tapınma merkezi olduğunu tespit ettik. Ayrıca dikili taşların üzerindeki resimler ve kabartmalar, o dönemde yaşamış olan insanların sanatları hakkında bizlere fikir veriyor.
Göbeklitepe, tıpkı yakın komşusu Nevali Çori gibi Erken Dönem Neolitik Çağ yerleşim yerlerinden biri. Açıkçası Nevali Çori’den sonra böylesi bir yerleşim yeri bulmayı beklemiyorduk. Nevali Çori’de birkaç heykel ve kabartma bulmuştuk. Oysa Göbeklitepe’de tepenin içerisinden âdeta sanat fışkırıyordu. Birçok kabartma, heykel vardı ve bu kadarını beklemiyorduk. Göbeklitepe, sürprizlerle dolu çok zengin bir dünya…
Kazılar devam ettikçe ve yeni bulgular çıktıkça, o dönem yaşamış insanların inançları ve yaşam şekilleri ile ilgili çok daha fazla söz söyleyebiliyoruz. Göbeklitepe, günümüzden 11 bin yıl öncesine tarihlenen, avcı toplayıcı insanların yarattığı bir kült merkezidir. Arkeolojik araştırma tarihinde Neolitik Dönem için düşünülen modelleri, teorileri alt üst eden verileri günümüze ulaştırmaktadır.
Büyük bir buluşma merkezi
Prof. Schmidt, Göbeklitepe’nin üretime geçiş aşamasına yakın olan son avcı grupların anıtsal mimarilerini ve gelişkin sembolik dünyalarını, bu dönem için beklenmedik bir düzeye ulaşmış bir kültürü bize ilettiğini belirterek, yorumuna şöyle devam ediyordu: “Çapı 30 metreye ulaşan oval planlı, sayısı 20’yi bulan yapılardan oluşur Göbeklitepe. Bunlardan altı tanesi kazı sırasında ortaya çıkarılmıştır. Diğerleri jeo-manyetik ve geo-radar yöntemleriyle yapılan ölçümler sonucunda belirlenmiştir. Bu ölçümlerle elde edilen sonuçlar, Göbeklitepe’nin 11 bin yıl öncesinin büyük bir buluşma merkezi olduğu, günlük yaşama yönelik mekânlarla değil; törensel amaçlı inşa edilmiş, anıtsal yapılarla kaplı olduğu görüşünü desteklemiştir. Yuvarlak planlı söz konusu yapıların merkezinde iki tane serbest duran ve boyu beş metreyi bulabilen kireçtaşından şekillendirilmiş T biçimli dikili taşlar bulunmaktadır. Aynı formda, ama daha küçük boyutlu dikili taşlar ise yapı duvarlarının iç çeperlerine, merkez iki dikili taşa yönlendirilmiş olarak yerleştirilmiştir.
Dikili taşların üzerlerinde kabartma tekniğinde yapılan hayvan motifleri ve çeşitli soyut semboller, bir tür haberleşme sisteminin kalıntılarını, dönemin sembolik dünyasını, hafızasını, mesajlarını bugüne ulaştıran bulgulardır. Göbeklitepe’nin anıtsal yapıları, onu yapan Neolitik Dönem insanları tarafından bilinçli olarak doldurulmuş, bir nevi gömülmüştür. Bu dönemde hayat tarzlarını da değiştirmeye başlayan son avcılar, eski kimliklerini, avcı toplayıcı yaşamlarında onlar için önemli olan inanışlarını, sembol dünyalarını tahrip etmeden kapatarak terk etmişlerdir. Bu nedenle buluntular tahrip edilmeden günümüze kadar ulaşabilmişlerdir.”