Susuz ülkenin su kenti
Mandela'nın ülkesinde 280 milyon dolara mal olan Güneş Kent, Güney Afrika'nın Disneyland'ı...
Nelson Mandela, ırkçılık politikasını kaldırma mücadelesini tamamlayıp köşesine çekildi. Mandela'nın ülkesinde siyahların en büyük sorunu yoksulluk. Johannesburg'da siyah-beyaz farkı insanları sokağa çıkaramaz boyutta. Beyazların evleri elektrikli tellerle çevrili. Bir yandan da 280 milyon dolarlık ‘‘The Sun City’’ kara Afrika'da bir Disneyland.
Güney Afrikalı elmas kralı Sol Kerzner'in 280 milyon dolara yaptırdığı Sun City, 15 kumarhanesi, safari parkı, dalga havuzuyla yapay bir cennet. Hayal dünyasına meraklı pop sanatçısı Michael Jackson da bu kente ortak. Jackson'ı her an bu dört otelin lobisinde görme şansınız var, ama biz rastlayamadık. Jackson, güney yarım kürenin Disneyland'ı Sun City'yi tamamen satın almak istemiş ancak Kerzner razı olmamış.
Sekiz yıl önce açılan Sun City'nin inşaatı 28 ay sürmüş ve 5 bin siyah işçi çalışmış. 30 milyon tuğlanın, 3 bin 300 ton demirin kullanıldığı bu yapay kentin harcında siyah teri var. Fakat siyahları sadece, lacivert tek tip elbiseleriyle hizmet ederken görüyorsunuz.
THE PALACE HOTEL
Sun City'de en görkemli yer The Palace Hotel. Daha ilk girişte fildişi kuleler ve bronz ceylan heykelleri insanı büyülüyor. Ekim ayında Sun City, yaz mevsimine hazırlanıyor. Çünkü güney yarım kürede yaz mevsimi ekimde başlıyor. Loş ışıklı otel lobisinde, yerdeki halılar Afrika motiflerini yansıtıyor. Meşalelerin yandığı uzunca bir mağaradan geçip, ışıklı merdivenlerden havuza ulaşılıyor. Duvarlar ise ilk çağ uygarlığında mağaralara yapılan resimlerle süslü. Aslan kükremeleri insanı ürkütüyor. Ama efekt yapıldığını duyunca rahatlıyoruz. Gece olduğunda da mavi, kırmızı lazer ışıkları palmiyeleri yalayıp havuzun derinliklerine süzülüyor.
Palace Hotel'in havuzu, yerini birkaç dakikalık mesafedeki ünlü dalga havuzuna bırakıyor. Tepedeki bardan baktığınızda Hawai'yi andıran mükemmel bir manzara var. Yapay bir ada kumsalı, palmiyeleri ile sizi bekliyor. İster kumsalda güneşlenin ister şokla 2 metreye kadar yükselen dalgaların üzerinden kayın. Aslında buraya havuz demek yanlış, yapay bir deniz adeta, çünkü 23 milyon metreküp su harcanmış. Siyah nüfusun yaşadığı bölgelerde su sıkıntısı çekildiğini ve salgın hastalıkların hiç bitmediğini duyunca insan su israfına şaşırıyor. En yaygın salgın hastalık malarya yane sıtma.
SANAL ZULULAR
Güney Afrika'nın ünlü Zulu Kabilesi şanslı çünkü geçimini turizmden sağlıyor. Lasedi kasabasında Zulular'ın köyünde, herşey ilk çağdaki gibi. Fakat Zulu evlerinde elektrik var, üstelik köyün yolları gece yerden aydınlatılıyor. Bir Zulu evine kafamızı uzattığımızda genç bir çocuğun elektro gitar çaldığını görüyoruz. Köyde erkeklerin işi zor, dört kadınla evlenme şansları var. Ama bir erkek her evlilik öncesi 6 ay dağlara çıkıp rüşdünü ispatlamak zorunda.
Safari sabır isteyen bir iş. Sabah altıda üstü açık büyük kamyonlarla yola çıkıyoruz. Elimizi dışarı çıkarmak, konuşmak yasak. Aslanlar, antiloplar, ceylanlar yeni uyanmış. En ufak çıtırtıdan kaçabilirler. Bu canlıları ancak dürbünle görebiliyoruz. Oralara gitmişken Kral aslanla yan yana fotoğraf çektirmek de erkekliğin şanı. Bunu da safari parkı dışında hayvanat bahçesinde başarabiliyoruz. Aslanların hepsi baygın. Ama olsun fotoğraf fotoğraftır.
Kuşkusuz Güney Afrika'nın başkenti Johannesburg ülkenin en ilginç yerleşimlerinden biri. Johannesburg, altının yeri anlamına geliyor. Kent 18. yüzyılda kurulmuş. Fakat, yönetenler azınlık beyaz, yönetilenler ise siyahlar. İşsizliğin yüzde 34 olduğu Johannesburg da fakirlik yüzünden gasp, soygun gibi olaylar çok yaygın.