Sualtı sürpriz dolu
Venezuela kıyılarının 80 kilometre açığındaki Karayip adası Bonaire yıldızı yeni parlayan bir dalış cenneti. Hortum, şiddetli fırtına gibi etkilerden korunduğu için sualtı çok zengin. Mercan kayalarında şaşırtıcı pek çok oluşum yer alıyor.
2010’da Hollanda Antilleri dağıldığında Hollanda’ya bağlı özel statüye kavuşan adalardan biriydi Bonaire. Aynı statüdeki St. Eustatius ve Saba’yla ‘BES Adaları’ arasına girdi. Bonaire’nin yanına Aruba ve Curaçao katıldığında ise bu kez isim ‘ABC Adaları’ olarak değişiyor. Bonaire, yukarıdan bakıldığında bir bumerangı andırıyor. Bumerangın kavisli iki kolunun arasına sığınmış gibi duran küçük ada ise Küçük Bonaire (Klein Bonaire).
Kumsalları diğer Karayip adalarındaki gibi uçsuz bucaksız, ipeksi değil. Bu beklentiyle giderseniz hayal kırıklığına uğrarsınız. Ancak amacınız Karayiplerin sualtının zenginliklerini keşfetmekse, doğru yerdesiniz. Bonaire, son zamanlarda dalış turizminde yıldızı parlayan adalardan.
MELTEMLERİN ÜLKESİ
Geçirilen birkaç saatten sonra adalıların her şeyi dalış üzerine kurduğunu anlıyor insan. Haklılar da çünkü Bonaire’yi çevreleyen deniz sınırları mercan resifleriyle doğal olarak çizilmiş bir baraj gibi. Üstelik tehlikesi de yok denecek kadar az. Tüm bunlara doğal konumu nedeniyle hortum gibi doğal felaketlerin oluşmaması da eklenince denizaltı dünyasını büyüleyici bulanların gözleri parlıyor. Doğasının avantajlarını milli marşına bile yansıtmış Bonaire. “Tera di Solo y suave biento” diyorlar yani “Güneşin ve meltemlerin ülkesi”.
Usta dalgıçlara göre, her türlü dalışın yanı sıra şnorkelliler için biçilmiş kaftan. “Buraya kumsalda güneşlenmek için değil denizaltındaki hayatlarla tanışmak için gelin” diyorlar. Venezuela’ya yaklaşık 80 kilometre uzaklıkta olması ulaşım kolaylığı sağlıyor ama beraberinde bir de sorun getiriyor: İnsan akını. Bonaire halkının ana geçim kaynağı turizm. Ellerindeki doğal değerlerin üzerlerine titriyorlar. Yeni gelişmelerine rağmen açgözlülük yapmayarak doğayı tüketmemekte kararlılar. Örneğin burada yüksek otel bloklarına ya da modern şehir görüntüsüne rastlama şansınız yok. Adada hayvanlar ve bitkiler, kısaca tüm canlılar krallıklarını ilan etmiş. Kılıçbalığı avcılığı 1971’den beri yasak. Mercanlar veya onları ev edinmiş balıklar ise adeta dokunulmazlar, zarar verenin vay haline. Mercanlar ve kiracılarını korumak için bir deniz parkı (Bonaire Marine Park) kurulmuş. Park adanın etrafını çeviren kıyı şeridini içine almakla kalmıyor yakınlardaki Küçük Bonaire (Klein Bonaire) adasının bakir sahillerini de kapsama alanında tutuyor. En büyük sorunların başında ise izinsiz avlanma ve dalış geliyor. Kesintisiz denetimin olduğu parkta misafirlere çeşitli sunumlar ve kısa filmlerle ekosistem ve kısıtlamalar hakkında bilgi de veriliyor. Adanın batı kısmındaki park ise Washington-Slagbaai Parkı. Doğası, manzarası, flora ve faunası muhteşem.
DENİZATIYLA SAKLAMBAÇ
80 civarında dalış noktası var Bonaire’de, çoğuna ulaşım çok kolay. Hava koşullarının da elverişli olduğunu bilmek sizi rehavete sürüklemesin. Dalışınızı tek başınıza yapmak yerine adadaki dalgıç rehberlerin tecrübelerinden faydalanın. Denizaltına indiğinizde karşılaştığınız yaşamların hayal gücünüzün çok ötesinde olduğunu göreceksiniz. Mercanların arasında bir görünüp bir kaybolan denizatları ise meraklı dalgıçlarla saklambaç oynuyor sanki. Tüplü dalmak yerine şnorkeli tercih edenlerdenseniz ve bir deniz kaplumbağasıyla yan yana yüzmek istiyorsanız profesyonellerden yardım almanız yeter. Yine de yalnız yüzerken denizde kaplumbağayla karşılaşırsanız aklınızda bulunsun: Asla hızlı yaklaşmayın, kesinlikle dokunmaya kalkışmayın. Denizkaplumbağalarının nesli tehlike altında, bu yüzden de 1991’den beri koruma altında. Bu durumda size kaplumbağa kabuğu satmak isteyenlere ya da etinden ikram edenlere yüz vermemeniz tatilinizin selameti açısından önemli. Dalgıç ruhu taşımayanlar için diğer seçenekler arasında rüzgâr ve uçurtma sörfü, tekne sefası var. Karadaki güzelliklerin tadına yürüyüş ya da bisikletle varabilirsiniz.
UYUŞTURUCU GEMİSİ HOOKER’A DALIŞ
Dalgıçların çok hoşlandıkları noktalardan biri de 1984’te yüklü miktarda uyuşturucuyla batan Hilma Hooker isimli gemi. Adada birden fazla kuş gözetleme noktası bulunuyor. Yaklaşık 300 kilometrekarelik bir adada gözlenecek ne kadar kuş olabilir ki, demeyin. Bonaire tam 200’den fazla kuş çeşidiyle tanışma fırsatı sunuyor. Bunların yarısı adaya özgü. Eğer şanlıysanız adaya çiftleşmek için gelen 10 binden fazla flamingonun aşk dansına da şahit olabilirsiniz.
Bonaire gerçek anlamda bir ‘eşekler adası’. Yüzlerce eşek serbestçe, dilediğince yaşıyor, besleniyor, saygı ve sevgi görüyor. Eskiden adanın her yerinde daha da serbest dolaşırlarmış. Turizmin artmasıyla trafik kazalarına neden olmuşlar. Kimse onları yok etmeyi düşünmemiş. Aksine bir sığınak inşa etmişler. Park her gün sabah saat 10.00’da açılıyor. Eşekleri ilk kez 1500’lü yıllarda İspanyollar getirmiş. Bugün gördükleriniz onların torunları.
KALENİN TOPU NAPOLYON DÖNEMİNDEN KALMA
Bonaire’nin başkenti Kralendijk. İsmin yerel dilde anlamı ‘Mercan kayalığı’. Halk ise ‘Playa’ yani ‘Plaj, sahil’ olarak isimlendirmeyi tercih etmiş. Yaklaşık 3 bin kişinin yaşadığı küçücük ve son derece sevimli bir şehir. Rengârenk evleri masalsı film dekorlarını hatırlatıyor. 17’nci yüzyılın ortasında inşa edilen Fort Oranj’da (Oranj Kalesi) göreceğiniz topun Napolyon döneminden kaldığını söylüyorlar. Her ikisi de 19’uncu yüzyıla ait Protestan Kilisesi ve St. Bernard’s Katolik Kilisesi kentte turistlerin en çok ziyaret ettiği yerler. Kralendijk aynı zamanda şık kafeleriyle hayatın yavaş ve keyifli akmasını da sağlıyor. Benim gibi gerçek bir dondurmaseverseniz leziz İtalyan dondurmalarıyla karşılaştığınızda mutlu olacaksınız demektir. Dünyanın neresine giderse gitsin alışveriş yapmadan dönmeyenler için başkent mücevher, ahşap ve deri eşyalar satan dükkânlarla dolu. Hediyeliklerinizi buradan seçebilirsiniz.