SİLAHLAR KONUŞURSA…
Sevgili Serdar, “at, avrat, silah” üçlüsünün milletimiz için ne ifade ettiğini yazmaya gerek yok sanırım. At konusu AB sayesinde “light”laştırılarak çözümlenmeye çalışılıyor. Yani at eti konusunda gelişmeler gündeme geldi. Nereye varacağını bilemeyiz. (SEZAİ BAYAR)
Avrat konusunda ise çıkarılan yeni yasalarla oldukça mesafe katedildi. Daha da gidilecek uzun bir yol var ama neticede gündemden düşmeyecek nasılsa.
Sıra silaha geldi. Bakalım bunu kazasız belasız çözebilecek miyiz?
Meğer 2 milyonu rutsatlı 5 milyonu ruhsatsız silah edinen necip Türk milletinin bir ferdi olarak 20 yılda geldiğimiz noktayı farkedememişiz.
Yani her 4 evden birinde silah var.
Her on kişiden birinde…
Ya belinde, ya evinin köşesinde.
Silah edinmenin kolaylaştırıldığı dönemi çok iyi hatırlıyorum
İnsanlar cep telefonu edinir gibi silah ruhsatı almak için yarışıyorlardı.
Rahmetli Özal, içiçe olduğu ve yanak aldığı gazeteci takımına da “isteyen silah alsın” demiş, tehdit edilen edilmeyen ne kadar meraklısı varsa bizim gazeteci takımı da ruhsatlı silah edinmişti.
Hatta bir ara bir kaç silah ruhsatı alıp, bunun ticaretini bile yapanlar olduğu söylentileri yayılmıştı.
Hiç ama hiç ilgimi çekmeyen bu silahlanma paranoyası, 1980 yılı öncesi yani sokakların çıkılamaz, üniversitelerin girilemez, sağ-sol çatışmalarının en yoğun günlerinde görülseydi ve herkese kolaylık sağlansaydı anlardım.
Ama 1986 sonrası Türkiye’sinde sadece PKK terörü kol gezerken, bu tehditten uzaktan yakından ilgisi olmayanlara serbestçe silah edinme hakkını neden verdi Özal anlamış değilim.
Türk basını 20 yıl önce kulağının üstüne yattığı bu korkunç olayı ancak şimdi gündeme taşıma ihtiyacı duydu.
Neden: Kaza kurşunlarıyla ölenlerin sayısı son iki yılda 2 bini aştığı için...
Oysa iki yıldır cephede çarpışan Irak’taki Amerikalı asker kaybı 1.800 civarında.
Silahları toplama, ruhsatları iptal etme yoluna da gidilse artık çok geç.
Ne silahlar toplanabilir, ne de ruhsatlar iptal edilebilir artık.
Sadece denetim ve silah kullanmama eğitimi verilebilir.
Ne kadar yararı olur bilinmese de trafik canavarına karşı açılan savaştan daha etkili bir “magandaya dur” savaşı açılabilir ki, bunun da olumlu sonucu yıllar sonra alınabilir.
Yani “ ateş düştüğü yeri yakar”özdeyişinin biraz fazla yaşanması gerekebilir önümüzdeki dönemde.
Temenni edilmez ama bir beyinsiz magandanın kızı veya oğlu, bir başka beyinsiz magandanın kurşunlarına hedef olur ölürse bundan dersler çıkarılabilir.
Misal “Silahını kullanma, bir gün o mermiler sana veya evlatlarına geri dönebilir” gibi…
Bumerang hatırlatması yani.
Zevk için, keyif için, şan olsun diye havaya tabanca sıkılması, bu nedenle masum insanların ölmesi veya sakat kalması ne türlü bir tatmin yoludur anlamak bizim değil, psikiyatrların işi.
Hiç kimse geleneğin, göreneğin, törenin ardına sığınmasın artık.
Hiç kimse “düğünlerde artık kuru sıkı tabanca kullanacağız” deyip pişkinliklerine kılıf araramasın.
Bana göre gelişigüzel silah kullanma çok “aşağılık” bir tatmin yolu.
Hatta “aşağılık” kelimesi bile karşılamıyor böylesine psikopatik davranış biçimini.
Daha ne söylenebilir ki..
Sevgiler,
Sezai