Şeytanın şehri Torino
İtalya’nın az keşfedilmiş büyük şehri Torino, “şeytanın şehri” olarak da tanımlanır. Adı değişik dönemlerde satanizmle anılmış. Çözülmemiş cinayet ve gizemleriyle ünlü olan bu kenti, sadece "İtalya’nın değil, dünyanın da en derin şehri" olarak tanımlamışlar. Şehirdeki mistik ve ezoterizm yoğunluğu olan noktaların, heykellerin ve yer altı dünyasına açıldığı iddia edilen meydanlarıyla Torino bambaşka bir dünya...
Roma Venedik Floransa, Budapeşte Viyana Prag, Madrid Barselona Lizbon... Bazı turizmciler; bunlara, mizahi olarak, “turizmin şeytan üçgenleri” der. Turizm firmalarının ilgilenmediği, ezoterizm meraklılarının bildiği üçgense, "Torino-Lyon-Prag beyaz büyü üçgeni"dir. Bu üçgenin en güçlü noktasını Torino oluşturur. Nostradamus ve Nietzsche’nin, hayatlarının önemli dönemlerini geçirdikleri Torino, Mısır Müzesi'nin de şehri. Roma döneminden beri, "kara büyü" ve "beyaz büyü"nün çatışma alanı olarak da görülüyor.
İSKANDİNAVYA GİBİ...
Beyaz ve kara büyü arasındaki farkları, falcılara bırakalım. Havanın biraz sisli olduğu bir günde yolunuz etrafı karlı dağlarla çevrili bu kente düşerse sizi, Milano dahil çoğu İtalyan şehrinden daha bakımlı, rafine, stilize, hatasız ama bir o kadar da durgun ve kendi dünyasında bir şehir karşılar. Şehrin nüfusuna, çevredeki endüstriye, futbol takımlarına oranla bir sükunet hissedilir. “Acaba,İtalya’ya değil, İskandinavya’ya mı geldim” diyebilirsiniz. Torino'nun, İskandinavya’yı çağrıştıran bir yönü de, “paganizme yatkınlığı". Ama paganik veya satanist işaretlerle dolu duvarlar, sokaklarda tuhaf giyimli insanlar, kedi düşmanları beklemeyin. Torino'nun mistisizmi artık biraz sessiz.
Po Nehri kıyısındaki "Gran Madre Dio" adlı kilise, bir kiliseden çok pagan tapınağı gibi... Vatikan’la Torino arasında kökü çok eskiye dayanan bir uyumsuzluk var. Vatikan, Torino’daki “exorcism”(şeytan kovma) ekonomisinden rahatsızlık duymuş. Torino’da, şeytanın tanrıdan daha çok ilgi çektiği yönünde değerlendirmeler bile görülmüş. Özellikle 80’li yıllarda kentteki yaşamın sıkıcılığının insanları şeytan konusuna yönlendirdiği söyleniyor. Torino'nun üst ve orta sınıfının o yıllardaki yaşantısını ve bu konularla ilişkisini inceleyen kitaplar var. Klasikleşmiş İtalyan korku filmlerinin büyük bölümünün Torino çevresindeki villalarda çekildiğini de ekleyelim.
TORİNO ve NAPOLİ: PİZZA KARŞILAŞTIRMASI
Biraz gündelik yaşama inelim ve yiyecek-içecek dünyasına uzanalım… Torino'da, “Eataly”nin yanı sıra, kafeler, çikolatalı kahveler ünlü. İtalya'nın en geleneksel çikolata endüstrisi burada.Pizza'ya gelirsek, pizzanın anavatanı Napoli olarak düşünülse de; daha kibar, teatral, rahat kalite garantili bir “pizzacı deneyimi” arayanlara Torino tavsiye edilebilir. Napoli'de pizzacılar, iskenderci gibidir. Sert ve mafyatik tonda konuşan garsonlar, geleneksel çizgilerde dekorasyonla buluşur. Pizzanın tadı da, hafiften daha “oryantal”dir. Torino'da ise pizza; sunumundan lezzetine kadar “Orta-Batı Avrupalı”dır.
KÜÇÜK PARİS
Torino'ya, “küçük Paris” de denir. Paris’teki güzel parklar, görkemli meydanlar genelde kalabalıktır. Torino’daki benzer yerlerse, çoğu zaman bomboş... Sonbaharda, gece yağmurda, nehir kıyısındaki boş caddelerde yalnız yalnız dolaşırsanız; “size özel üretilmiş bir minyatür Paris” hissi oluşabilir. "İyinin güçlerinin ve kötünün güçlerinin kavga verdiği şehir" olarak tanımlanan Torino'ya, kendi iç kavgalarınızdan kopmak için bir uğramanızda yarar var. Gönül rahatlığı ve gönül rahatsızlığının karışımı bir duyguyla büyülenmek isteyen herkese tavsiye edebilirim.