Seferihisar hayatı yavaşlatıyor
İzmir’in Seferihisar İlçesi dört ay önce Cittaslow unvanı almıştı.
Hüseyin YURTTAŞ
Türkiye’nin ilk “Yavaş Şehri” şimdi bu sıfatın gerektirdiği dönüşümü yaşıyor. Sadece köylülerin ürünlerini sattığı pazarlar kuruluyor, caddeler, sokaklar elden geçirilip yerel doku canlandırılıyor, sanatçılara çalışacak yer açılıyor.
Seferihisar dediğin, İzmir’in kulağının dibi. Bağırsan duyulacak! Baharda yağmur yağmış, yolu çamurmuş, ne fark eder! Çeşme otobanına girmenle çıkman bir olur; sonra pat, Seferihisar’dasın! İzmir’e bu kadar yakın olup da bugüne dek bu denli “uzak” kalmış tek ilçe odur! Geçmiş yıllarda şehre doğrudan eklenemeyecek kadar uzakta ve arada bir yer olmasından olsa gerek, böyle bir muamele görmüştür belki de.
Büyüyen İzmir, yeni yapıları, siteleriyle artık oraya da sıçramaya başlamıştır. Ancak, son zamanlarda, Seferihisar o ucube kentleşmeyi elinin tersiyle itip farklı yönde seçkinleşerek çağı bir başka yanıyla yakalamayı öngören bir yol seçmiştir.
“Cittaslow”dur artık orası. Bundan böyle geleceğini dünya ölçeğinde seçilmiş, farklı bir yer olmak üzerine kurmakta kararlıdır. Hem de, Büyükşehir uygulamalarıyla ta Ürkmez’in sonuna kadar Türkiye’nin en uzun sahillerinden birine sahip bir kasaba haline gelmişken... Geçen yaz yanan bin hektar ormanı yeniden yeşertmek de dahil, sağlık, huzur, güven ve doğallıkla bezenmiş yeni bir kimlik edinmek, çağdaşla gelenekseli sağlıklı biçimde birleştirerek özlenen bir yaşam düzeni kurmak işine soyunmuştur şimdi.
Şaka maka, merkezde düzenlemeler çoktan başlamıştır. Makyaj yenileme anlamının çok ötesinde işlerdir bunlar. Caddeler, sokaklar, evler bir bir elden geçirilip “sakinkent”e yaraşır güzelliklerle bezenmeye çalışılmaktadır.
SEFERİHİSAR NELER YAPTI
Cittaslow, Seferihisarlıların hayatına önce Köy Pazarı ile girdi. Bu amaçla eski belediye binası tahsis edildi. Binada her köye yerel ürünlerini satabileceği bir oda verildi. Belediye bu hizmeti ücretsiz sunuyor. Salı günleri köylülerin katılımıyla açık pazar kuruluyor. Açık pazarda hal ürünleri yasak; köylü sadece kendi ürününü satabiliyor. Seferihisarlılar pazarları benimsedi, köylüler ekonomik krizde nefes alma imkânı buldu. Cittaslow’un bu anlamda belki de en önemli katkısı köylülere, ürünlerini satabildiklerini göstermesi ve köylülerin boş duran arazilerine ürün ekmelerini sağlamak oldu. Köy pazarı köylüleri tekrar üretime teşvik etti.
SIĞACIK PAZARI
Belediye ilgililerine önceden telefon ettim. O pazar günü orada olacağımı ve Seferihisar’ı yazmak istediğimi söyledim. Dediler ki, “Hoş gelirsin, sefalar getirirsin. Üstelik o gün Sığacık’ta ilk pazar kurulacak. Ona da tanıklık edersin.”Sığacık’a vardım ki, halkta bir telaş! Adamın biri ötekine heyecanla, “Evde ne var ne yoksa koydum çocukların önüne, satın dedim!” Bir coşku ki, değmeyin gitsin.
Sığacık Kalesi kadimden beri bir sığınma yeri. Tarihi kapıları dimdik ayakta. Duvarları da öyle. İçeri girince Sığacık’ı bir bayram sevinci içinde orada pazar kurmuş olarak gördüm. Türkçesi de yer alan “Cittaslow” pankartı onlara gurur veriyordu. Bahçesinde yetiştirdiği birkaç demet soğanla marulu getirmiş olan da vardı, bir yandan örgü örerken ördüklerini orada satan da, açtığı yufkadan yaptığı gözlemeyi pişirip satan da, tadına doyulmaz börekler ve çöreklerle sizi karşılayan da; zeytinyağını, tarhanasını, zeytinini, turşusunu, kırlardan topladığı adaçayını, kekiğini tezgâhına koyup bekleyen de...
Yüzlerdeki ışıltı gerçekten Anadolu aydınlığının bir yansımasıydı. Halkımızın halk yüzü, öyle temiz, öyle berrak, öyle içten, işte önümdeydi. Buradaki yiyecekler değildi sadece “doğal” olan, insanlardı, insanlar! Satılan yiyeceklerde, sebze ve meyvelerde bitki gelişim düzenleyicileri, yapay gübre ve GDO bulunmadığı özellikle belirtiliyordu.
BAŞKAN FİLEYLE PAZARDA
Doğrusu imrendim gördüklerime. Benim de Foça-Kozbeyli’de yapmak istediğim tam da buydu.
Pazarda öyle dolanır ve fotoğraf çekerken bir de baktım, Belediye Başkanı Tunç Soyer oradaki kadınlardan alışveriş ediyor. Aaa, elinde file! Bre aman! Bu ne menem bir iş! Çocukluğumda, gençliğimde kullandığımız filelerden biri işte Başkan Tunç Soyer’in elindeydi. Sırtı bana dönükken çektim onu, tanışmayı ve “cittaslow / sakinkent”i konuşmayı sonraya bırakarak.
Dikkat ettim, bütün tezgâhlarda kesekâğıdı var. Naylon torba istesen de yok, arasan da bulamazsın!
Sığacık, bilince kesmiş, dökülmüş kalenin içine, dökülmüş sokaklara. Halden gelen mal yok bu pazarda. Hepsi de köylünün kendi üretimi. Onun için tezgâhlar dolup taşmıyor. Hatta kimi biraz çekingen, biraz utansak bakıyor yüzünüze. İşte güzelliği de o alçakgönüllü yalınlıkta!
Kale içinde gezinirken, ressam Hakan Kirezci’ye ve eşine rastladım. Epeydir Seferihisar’ı mekân tuttuklarını biliyordum.
Eski belediye binasında onlara da yer verilmiş. Şimdi orada çalışıp üretiyorlar ve ürettiklerini satabiliyorlarmış.
Pek mutlu gördüm onları.
MANDALİNA BAHÇELERİNDE
Seferihisar’dan aşağılara, denize kadar her taraf mandalina bahçeleriyle dolu. Mandalinaların gümrah yeşilini bezeyen turuncu meyveleri ise salkım salkımdır çoğunda. Bereketi ve güzelliğiyle dolu bahçeler arasındaki yollarda yürürken, turunçgillerin iç açan kokusunu burnunuzda duyabilirsiniz. Gözünüz de o güzellikten payını alabilir. İçiniz açılır,
Gönenirsiniz. İzmirliler, hele İzmirliler, yaz demeden kış demeden Seferihisar’ı ziyaret edebilir, burnumuzun dibinde ne güzel şeyler oluyormuş, görebilirsiniz. Seferihisar’da salı günleri kurulan köylü pazarına veya pazar günleri Sığacık’ta kurulan köylü pazarına gidebilirsiniz. Gittiğinizde de, o doğallığı yerinde görebilir, doğal ürünler alabilirsiniz.
Bahçeler arasında yol alırken, dalından yeni koparılmış mandalina almak ve tadına bakmak ayrı bir keyif.
SALYANGOZUN HİKMETİ
İtalyanca “şehir” anlamındaki “citta” ile İngilizce “yavaş” anlamındaki “slow” sözcüklerini buluşturan Cittaslow / Yavaş Şehir hareketinin simgesi salyangoz. Küreselleşmeyle bozulan yerel yaşam kimliğini korumak, doğayla ve geçmişle bağını koparmadan, kent sakinlerinin yerel özellikleriyle varlıklarını sürdürmesini sağlamayı hedefleyen bu akım, İtalya’da doğdu. Cianti kentinde, uluslararası hamburger zinciri şube açmak isteyince halk bir gazetecinin önderliğinde karşı kampanya başlattı. “Biz yemeğimizi oturup, usulü ve erkânıyla yeriz. Mutfağımızı yozlaştıramazsın” dediler. Slow food hareketi hızla tüm dünyaya yayıldı ve daha sonra Cittaslow’un kurucusu oldu. Yerel kimliğini korumak isteyen kent ve kasabaların oluşturduğu bu birliğe katılmak için 60 civarında ölçüte uymak gerekiyor.