Cahit AKYOL
Son Güncelleme:
Rehberler pole pole diyordu ben ise hakuna matata
İstanbul Defterdarı Şükrü Dilaver (42) üç yıl önce by-pass ameliyatı geçirdi. Ardından "By-pass ameliyatı geçiren Ağrı’ya da çıkar, Kilimanjaro’ya da" diye açıklamalar yaptı. Sözünde durmak için önce Ağrı Dağı’na tırmandı. Geçtiğimiz ay da Afrika Kıtası’nın en yüksek dağı Kilimanjaro’nun 5895 metrelik zirvesine çıktı. Söylediklerine bakılırsa hiç zorlanmadı: "Rehberler pole, pole yani yavaş, yavaş diye bağırırken ben de Swahili dilinde öğrendiğim birkaç kelimeyi kullanıp cevap veriyordum: Hakuna matata. Yani sorun yok." Yeni geziler planlayan Dilaver, Tanzanya’yı ve tırmandığı Kilimanjaro’yu anlattı.
Çocukluğum Trabzon’da doğduğum, yetiştiğim yörenin yaylalarına tırmanmakla, çevreyi gezmekle geçti. Öğrencilik yıllarımda, yaz tatillerinde keşif alanımın çapını genişlettim. Karadeniz bölgesini gezdim. Üniversite sonrasında, uzun yıllar Maliye Bakanlığı’nda hesap uzmanlığı yaptım, bu dönemde Anadolu’nun dört bir yanını gördüm. Hafta sonlarında, gittiğim illerin tarihi, turistik yerlerini gezerdim. 1998 - 2000 yıllarında görevli gönderildiğim ABD’de, San Diego, Boston, New York, Washington çevresini adım adım dolaştım. 2005’te by-pass olduktan sonra, doktorların tavsiyesiyle doğa sporlarına yöneldim, rotamı dağlara çevirdim. Kocaeli Doğa Sporları Kulübü’ne üye oldum. Şimdi fırsat buldukça farklı dağlara tırmanıyorum. Zaten istesem de duramam, ruhum gezgin ve maceracı. Ameliyat sonrasında korunmacı yaşamı seçenlerden biri olamam asla.
85 KİLOMETRE YÜRÜDÜK
Kocaeli Doğa Sporları Kulübü üyesi arkadaşlarımla birlikte karar verdik Kilimanjaro Dağı tırmanışına. Araştırdık, beşi doktor olan, toplam yedi kişilik ekiple yola çıktık. Öncesinde hepimiz sarı humma aşısı, sıtma ve bölgedeki diğer bulaşıcı hastalıklara karşı ilaçlar aldık. 14 saatlik hava yolculuğundan sonra Arusta kentine ulaştık. İlk geceyi buradaki Arumeru River Lodge adındaki otelde geçirdik. Otel yerel motiflerle süslenmiş bungalovlardan oluşuyordu. Rehberimiz tur süresince kalacağımız kamp alanlarını, rotamızı anlattı. Ülke tarihi hakkında bilgi verdi.
Sabah erkenden Kilimanjaro Dağı’na doğru yola çıktık. Tırmanışa Maçhame Kapısı adlı bölgeden başladık. Müthiş bir yağmur vardı. Rehberin peşinde, eşyalarımızı taşıyanlarla birlikte tropikal ormana girdik. Ağaç dallarıyla çevrili patikalar adeta tünel gibiydi. Çevremizde birbirinden ilginç, sayısız farklı türde bitki vardı. Sanki dağa tırmanmıyor, doğa yürüyüşü yapıyorduk. Gündüzleri yürüyor, mola veriyor, sonra yeniden yürüyorduk. Kamplarda zirveye çıkıp aşağıya inenlere rastlıyorduk. Tırmanış ve inişte toplam 85 kilometre yürüdük. Zirveye ulaşmamız 6 gün, inişimiz ise 2 gün sürdü. Dağda bastıran kar, sis, sağanak yağmur ve fırtına bizleri zaman zaman zor durumda bıraktı. Zirve yolundaki son günümüzde, tırmanma kayası Baranko’yu görünce hepimiz çektiklerimizi unuttuk. Heyecanlandık. Yükseklere çıkınca zorluk da artıyordu ama ekvatora yakın olması ve oksijen katmanının daha geniş olması nedeniyle Kilimanjaro, 5165 metrelik Ağrı Dağı’yla aynı zorluktaydı.
ÜSTÜMÜZDE DOLUNAY UFUKTA YENİ DOĞAN GÜN VARDI
Sönmüş bir volkan olan dağın zirvesinde devasa buzul formasyonlarını görmek bambaşka bir zevkti. Dağın bizim tercih ettiğimiz çıkış rotası kaya tırmanışı gerektirmiyordu. En güzel manzaraya sahip Machame rotasını seçmiştik.Konaklamalar çadırlarda yapılıyordu. Kamp alanlarında tuvaletler vardı ama duş yoktu. Yürüyüş sırasında rehberler by-passlı olduğumu öğrenince özel ilgi gösterdiler. Bana sürekli olarak yavaş, yavaş anlamına gelen "pole pole" dediler. Ben de onlara Swahili dilinde öğrendiğim 3-5 kelimeden birisi olan "hakuna matata" yani problem yok diyordum.
Tırmanışın sonu en zor günümüzdü. Beş bin metredeki Barafu Kampı’na ulaştığımızda çok şaşırmıştım. Barafu, Swahili dilinde buzul anlamına geliyor. Küresel ısınma nedeniyle ortada buzul kalmamıştı. Sadece zirvede buzullar gözüküyordu. Kampa saat 15.00’te ulaştık. Hemen yatıp uyuduk. Gece 11.30’da yola çıktık. Dolunay vardı. Kafa lambalarımızın ışığı ve yerel rehberlerin dudaklarından süzülen şarkılar eşliğinde 6 saatlik tırmanıştan sonra gün doğarken zirvede olduk. Bir yandan güneş doğuyor bir yandan da dolunay tüm ihtişamıyla yukarıdan bizi aydınlatıyordu. Kraterin etrafında yürüyorduk. Buzullar tüm ihtişamı ile karşımızdaydı. Bayraklarımızı açıp fotoğraf çektirdik. İki saat zirvede kaldıktan sonra hemen inişe geçtik. İki gün sürse de, tırmanışımızdan çok daha kolaydı.
ACELE EDİP GÖRÜN BUZULLAR ERİYECEK
Kilimanjaro Dağı’nın buzullarının yüzde 80’i erimiş. Küresel ısınma nedeniyle 2020’de buzul kalmayacağı söyleniyor. Buzul erimesi şimdilik nehirleri coşturuyor ama buzullar bitince nehirler kuruyacak ve ekosistem de çökecek. İçme suyu kaynakları tükenecek. Bitkiler, hayvanlar ve sonunda da insanlar su kaybından etkilenecek. Bunun için de bir an önce gidip görmek lazım. Dağdan indikten sonra safari turlara da katılabilirsiniz.
Manyara Gölü ve Nogorongroro Krateri’ni kapsayan safaride vahşi hayvanları doğal ortamlarında görmek mümkün. Meşhur Serengete Vadisi ise buraya komşu. Safari de yabani hayvanlarla burun buruna gelme olasılığı da çok yüksek. Safari ciplerle yapılıyor, iki gece üç gün sürüyor. Geceleri konaklama yapılıyor. En eski insan fosillerinin bulunduğu coğrafya olduğu için insanlığın beşiği olarak adlandırılan Tanzanya, Doğu Afrika’daki ilginç ülkelerden birisi. Bu safari sırasında Massai kabilesini de ziyaret etmek mümkün. Kabile üyeleri turistlere hediyelik eşyalar, masklar ve tahta heykeller satmak için birbirleriyle yarışıyor.
Halk yabancılara dostça davranıyor. Fakat fotoğraflarının çekilmesinden pek hoşlanmıyorlar. Turisti "beyaz adam, yeşil dolar" diye görüyorlar. Yemekleri ağırlıklı olarak muz ve mango. Kızartmada hatta çorbada bile muz var. Yalınayak dolaşanlar çoğunlukla, buna karşın ellerinde cep telefonları var, yollar otomobil dolu. Salgın hastalıklar ve AIDS çok. Bu nedenle ülkede yaş ortalaması 39. Turistler için butik oteller var. Toplu ulaşım aracı, yollarda trafik lambaları yok. Hırsızlık yaygın. Bu nedenle turistlerin gece sokağa çıkması tavsiye edilmiyor.
En sevdiği beş yer
á San Francisco á Parisá Nogorongroro (Tanzanya)
á Kaçkarlar á Arvin Karagöl
seyahatte ne okuyor
Kişisel gelişim kitapları
ne yiyor ne içiyor
Yerel lezzetleri tadıyor, dağa çıkarkenyanına damak zevkine uygun peynirler, kuruyemiş, üzüm alıyor
ne giyiyor
Dağlarda gorateks elbiseler
diğer yerlerde ise şort, tişort
nerede kalıyor
Üç yıldızı geçmeyen otellerde
neyle seyahat ediyor
Uzun yolculuklarda uçağı tercih ediyor
gittiği yerde otomobil kiralıyor
çantasının vazgeçilmezleri
Termos, şapka ve kalp ilaçları
kiminle seyahat ediyor
Eşiyle, Kocaeli Doğa Sporları
Kulübü’nden arkadaşlarıyla
oradan ne alıyor
Küçük hediyeler
85 KİLOMETRE YÜRÜDÜK
Kocaeli Doğa Sporları Kulübü üyesi arkadaşlarımla birlikte karar verdik Kilimanjaro Dağı tırmanışına. Araştırdık, beşi doktor olan, toplam yedi kişilik ekiple yola çıktık. Öncesinde hepimiz sarı humma aşısı, sıtma ve bölgedeki diğer bulaşıcı hastalıklara karşı ilaçlar aldık. 14 saatlik hava yolculuğundan sonra Arusta kentine ulaştık. İlk geceyi buradaki Arumeru River Lodge adındaki otelde geçirdik. Otel yerel motiflerle süslenmiş bungalovlardan oluşuyordu. Rehberimiz tur süresince kalacağımız kamp alanlarını, rotamızı anlattı. Ülke tarihi hakkında bilgi verdi.
Sabah erkenden Kilimanjaro Dağı’na doğru yola çıktık. Tırmanışa Maçhame Kapısı adlı bölgeden başladık. Müthiş bir yağmur vardı. Rehberin peşinde, eşyalarımızı taşıyanlarla birlikte tropikal ormana girdik. Ağaç dallarıyla çevrili patikalar adeta tünel gibiydi. Çevremizde birbirinden ilginç, sayısız farklı türde bitki vardı. Sanki dağa tırmanmıyor, doğa yürüyüşü yapıyorduk. Gündüzleri yürüyor, mola veriyor, sonra yeniden yürüyorduk. Kamplarda zirveye çıkıp aşağıya inenlere rastlıyorduk. Tırmanış ve inişte toplam 85 kilometre yürüdük. Zirveye ulaşmamız 6 gün, inişimiz ise 2 gün sürdü. Dağda bastıran kar, sis, sağanak yağmur ve fırtına bizleri zaman zaman zor durumda bıraktı. Zirve yolundaki son günümüzde, tırmanma kayası Baranko’yu görünce hepimiz çektiklerimizi unuttuk. Heyecanlandık. Yükseklere çıkınca zorluk da artıyordu ama ekvatora yakın olması ve oksijen katmanının daha geniş olması nedeniyle Kilimanjaro, 5165 metrelik Ağrı Dağı’yla aynı zorluktaydı.
ÜSTÜMÜZDE DOLUNAY UFUKTA YENİ DOĞAN GÜN VARDI
Sönmüş bir volkan olan dağın zirvesinde devasa buzul formasyonlarını görmek bambaşka bir zevkti. Dağın bizim tercih ettiğimiz çıkış rotası kaya tırmanışı gerektirmiyordu. En güzel manzaraya sahip Machame rotasını seçmiştik.Konaklamalar çadırlarda yapılıyordu. Kamp alanlarında tuvaletler vardı ama duş yoktu. Yürüyüş sırasında rehberler by-passlı olduğumu öğrenince özel ilgi gösterdiler. Bana sürekli olarak yavaş, yavaş anlamına gelen "pole pole" dediler. Ben de onlara Swahili dilinde öğrendiğim 3-5 kelimeden birisi olan "hakuna matata" yani problem yok diyordum.
Tırmanışın sonu en zor günümüzdü. Beş bin metredeki Barafu Kampı’na ulaştığımızda çok şaşırmıştım. Barafu, Swahili dilinde buzul anlamına geliyor. Küresel ısınma nedeniyle ortada buzul kalmamıştı. Sadece zirvede buzullar gözüküyordu. Kampa saat 15.00’te ulaştık. Hemen yatıp uyuduk. Gece 11.30’da yola çıktık. Dolunay vardı. Kafa lambalarımızın ışığı ve yerel rehberlerin dudaklarından süzülen şarkılar eşliğinde 6 saatlik tırmanıştan sonra gün doğarken zirvede olduk. Bir yandan güneş doğuyor bir yandan da dolunay tüm ihtişamıyla yukarıdan bizi aydınlatıyordu. Kraterin etrafında yürüyorduk. Buzullar tüm ihtişamı ile karşımızdaydı. Bayraklarımızı açıp fotoğraf çektirdik. İki saat zirvede kaldıktan sonra hemen inişe geçtik. İki gün sürse de, tırmanışımızdan çok daha kolaydı.
ACELE EDİP GÖRÜN BUZULLAR ERİYECEK
Kilimanjaro Dağı’nın buzullarının yüzde 80’i erimiş. Küresel ısınma nedeniyle 2020’de buzul kalmayacağı söyleniyor. Buzul erimesi şimdilik nehirleri coşturuyor ama buzullar bitince nehirler kuruyacak ve ekosistem de çökecek. İçme suyu kaynakları tükenecek. Bitkiler, hayvanlar ve sonunda da insanlar su kaybından etkilenecek. Bunun için de bir an önce gidip görmek lazım. Dağdan indikten sonra safari turlara da katılabilirsiniz.
Manyara Gölü ve Nogorongroro Krateri’ni kapsayan safaride vahşi hayvanları doğal ortamlarında görmek mümkün. Meşhur Serengete Vadisi ise buraya komşu. Safari de yabani hayvanlarla burun buruna gelme olasılığı da çok yüksek. Safari ciplerle yapılıyor, iki gece üç gün sürüyor. Geceleri konaklama yapılıyor. En eski insan fosillerinin bulunduğu coğrafya olduğu için insanlığın beşiği olarak adlandırılan Tanzanya, Doğu Afrika’daki ilginç ülkelerden birisi. Bu safari sırasında Massai kabilesini de ziyaret etmek mümkün. Kabile üyeleri turistlere hediyelik eşyalar, masklar ve tahta heykeller satmak için birbirleriyle yarışıyor.
Halk yabancılara dostça davranıyor. Fakat fotoğraflarının çekilmesinden pek hoşlanmıyorlar. Turisti "beyaz adam, yeşil dolar" diye görüyorlar. Yemekleri ağırlıklı olarak muz ve mango. Kızartmada hatta çorbada bile muz var. Yalınayak dolaşanlar çoğunlukla, buna karşın ellerinde cep telefonları var, yollar otomobil dolu. Salgın hastalıklar ve AIDS çok. Bu nedenle ülkede yaş ortalaması 39. Turistler için butik oteller var. Toplu ulaşım aracı, yollarda trafik lambaları yok. Hırsızlık yaygın. Bu nedenle turistlerin gece sokağa çıkması tavsiye edilmiyor.
En sevdiği beş yer
á San Francisco á Parisá Nogorongroro (Tanzanya)
á Kaçkarlar á Arvin Karagöl
seyahatte ne okuyor
Kişisel gelişim kitapları
ne yiyor ne içiyor
Yerel lezzetleri tadıyor, dağa çıkarkenyanına damak zevkine uygun peynirler, kuruyemiş, üzüm alıyor
ne giyiyor
Dağlarda gorateks elbiseler
diğer yerlerde ise şort, tişort
nerede kalıyor
Üç yıldızı geçmeyen otellerde
neyle seyahat ediyor
Uzun yolculuklarda uçağı tercih ediyor
gittiği yerde otomobil kiralıyor
çantasının vazgeçilmezleri
Termos, şapka ve kalp ilaçları
kiminle seyahat ediyor
Eşiyle, Kocaeli Doğa Sporları
Kulübü’nden arkadaşlarıyla
oradan ne alıyor
Küçük hediyeler