Prometheuslar'a nankörlüğün bedeli
Prometheus’lara nankörlüğün bedeli, felaket ve çöküştür.
Tevhit geleneğinde, Prometheusların sembolü Hz. Nûh’tur. Ve Nûh’a nankörlüğün bedeli, Tûfan’dır. Yani çöküş ve hüsran…
Prometheuslar’ın sahibi Yaratıcı’nın bu bedeli ödetmedeki kararlılığını Kur’an’dan öğrendim.
Erteleme bilmeyen, tavizi olmayan bir kararlılıktır bu.
Zeus-Prometheus (veya ilahlaştırılmış güçlerle ışık taşıyan yaratıcı ruhun) kavgasının özünde akıl, ışık ve güç gibi değerlerin panteondan (dokunulmaz güçler alanından) halka kaymasının yarattığı panik vardır. Bu paniğin nasıl belirginleştiğini anlamada, Kur’an Sad Suresi’nin ilk ayetlerini okumak çok anlamlı olacaktır. O ayetler, Mekke panteonunun, ışık ve aydınlığı evrenselleştiren tevhit mesajı karşısında geleneksel ilahlarını savunma güdüsüyle kopardığı feryadı ve savurduğu tehditleri kayda geçirmektedir.
Modern Türkiye’nin gelenekçi panteon mensuplarının, çağdaş Prometheusların zuhuru üzerine kopardıkları kıyametle, tarih sayfalarına geçmiş olan benzerleri, içerikte ve yöntemde hemen hemen aynıdır.
Son yıllarda, ‘Kur’andaki İslam’ ve ‘Muhammed ile Mustafa Birlikteliği’ söylemine karşı çıkan ‘şirk-i hafi’ (maskelenmiş şirk) panteonu ile bu panteona şu veya bu gerekçeyle destek veren ‘çağdaş yaftalı emperyalist yamağı bazı kahpeler’intavrını, şu satırların yazarının iman ve fikir mücadelesini izleyenler çok iyi bilirler.
Tam bu noktada, bir araştırıcının, Prometheus hikâyesini anlatırken yazdıklarından çok anlamlı bazı satırlar aktaralım:
“Prometheus ailesi, akıl gücünden pay almışlardır, akıldan yana üstündürler ve bu üstünlükleriyle övünüp Zeus’a karşı gelmeye yeltenirler. Akıl gücüyse Zeus’un tekelindedir. Bu gücü başkasında görmek, akıl almaz bir öfke uyandırır onda....Prometheus başlangıçtan beri insanlardan yana geçmiştir.Panteonun egemenliği yerine insanların egemenliğini getirmek istemektedir. Yeni bir devrimin hazırlayıcısıdır...Akıl gücü, panteonun ilahlarından insanlara, halka geçmektedir. İnsan kendi gücünün bilincine varmaktadır; tanrılara karşı ayaklanmaktadır...”
Araştırmacımız devam ediyor:
“Bu tragedya bütün koşulları ve sorunlarıyla insanlığın dramını yansıtır. Prometheus insanın temsilcisidir. İçinde çırpındığı olaylarsa günümüzün deyimiyle politik diye nitelenebilecek olaylardır...Prometheus ateşi (ışık ve imkân) panteonun tanrılarından çalıp insanlara vermiş, panteon ilahlarının kurduğu düzene karşı geldiği için zincire vurulmuştur...Prometheus iki kavram üzerinde durup direniyor: Bilinç ve özgürlük...Onu eleştiren dostları bile şu suçlamayı yapmaktadır: Dilin fazla özgür...”
“Zeus, Prometheus’un ailesini yenip yönetimi tümden ele aldıktan sonra bir düzen kurmuş ve bu düzende krallık tahtını kendine ayırıp panteonun öteki ilahlarına da birtakım onur payeleri vermiştir. Bütün tanrılar Zeus’un düzenine isteyerek ya da istemeyerek uymuşlardır. Tek baş kaldıran, Prometheus’tur. Kavga, Zeus’
Olayın her devirde aynı kalan esası şudur:
Gücünün, etki ve egemenliğinin tehlikeye düştüğünüfark eden panteon, Prometheus’u doğduğuna pişman edip yeni benzerlerinin ortaya çıkmaması için çok ciddi tedbirler almak zorundadır. Tedbirlerin esasını acımasızlık oluşturur.
Prometheus zincire vurulur ve Zeus’un emriyle büyük bir kartal tarafından her gün ciğerleri yenir ve her gece yeniden yerine gelir. Ve bu işkence, kahraman Herkül’ün kartalı öldürmesine kadar sürer.
Prometheus’a verilen ceza, ışığın ve aklın kullanımını insanların ortak değeri haline getirmeye panteonun verdiği cezadır...
Ve Prometheus, zincirde bu acıları çekerken, halka şunu söyler: Ben bunca acıya rağmen ışığı size getirdim; artık ona sahip çıkmak ve onu bir daha panteona teslim etmemek size kalmıştır...
Unutmayalım:
Bu ışık-ateş sembolü, aydınlık, imkân ve nimet işareti olarak Kur’an tarafından da kullanılmıştır. Hz. Musa Tûr’a giderken ailesine şunu söylüyor:
“Bekleyin! Gözüme bir ateş ilişti. Olabilir ki ondan size bir kor parçası getiririm; yahut onun üzerinde bir kılavuz bulurum.”
Prometheus destanından çıkarılması gereken dersi yerine oturtmak ve çağdaş Prometheusların hakkını gereğince ifadeye koymak için birkaç şey daha söyleyelim:
Günümüz İslam dünyasında, o arada Türkiye’de, ışığın kitlelere ulaşmaması için mücadele eden ve mücadelesinde acımasızlık, iftira, yalan ve sefilliğin en uç örneklerine başvuran yedek ilah panteonları vardır. Bu panteonlar, çeşitli adlarla dokunulmaz-eleştirilmez kılınmış birtakım kişilerdenoluşmaktadır. Bu geleneksel panteonların temsil ettiği örtülü-maskeli şirki deşifre etmek ve ışığı kitlelere iletmek, çağdaş Prometheusları kaçınılmaz kılmaktadır.
Ben inanıyorum ki bu Prometheuslar her coğrafyada vardır. Cumhuriyet Türkiyesinde epeyce vardır. Bütün mesele, Prometheusların büyük ıstıraplarla taşıyıp teslim ettikleri ışığı koruyup hedefine vardıracak nitelikte kitlelere sahip olup olmadığımızdır.
Buna şu anda olumlu bir cevap vermek imkânından ne yazık ki yoksun bulunuyoruz.
Türkiye’de, siyaset ve onunla büyük ölçüde el ele vermiş bulunan medya başta olmak üzere, birçok güç odağı, parçalayıp yok ettikleri Prometheusların etleriyle beslenir hale gelmiştir. Ülkenin esas belası budur; 400 milyar dolarlık borç değil...
Kitle mi ne yapıyor?
Kitlenin bir kısmı hurafe afyonu ve tarikat morfiniyle uyuşturulmuş; ya uyumakta, yahut da hezeyan savurmaktadır. Bir kısmı ise vur patlasın-çal oynasın yiyip içip tepinmektedir.
Anlaşılan o ki, Türkiye’de, uyanış ve direniş sergileyecek bir ‘bilgi-bilinç-eylem kitlesi’nden söz edebilmek için daha çok beklemek gerekiyor...
Dinci talan odaklarının dağıttıkları zehirli kömürlerin şu an için uyanış değil, uyuşma getirdiğini itiraf etmeliyiz.
Tanrı, aldatılıp uyuşmayı ibadet sanan bir kitleye neden acısın!
Biz şimdilik, Prometheuslara nankörlüğün çöküş ve batış getireceğini bir kez daha kaydettikten sonra şunun altını da çizelim:
Kur’an’ın, yüzyıllardır üstü örtülen beyyinelerinden epeycesinin üstündeki örtüyü, Müslüman coğrafyalardaki Prometheusların öncüsü kaldırdı.
Bunlar Bakara Suresi 104, Yunus Suresi 100, Fâtır Suresi 5. ayetlerdir.
İlkinde, insanlara “Sürüleşip de birilerine ‘Bizi davarları güder gibi güt!’ demeyin!” emri veriliyor.
İkincisinde ise “Allah, aklını işletmeyenler üzerine pislik atar!” ihbarı yapılıyor.
Üçüncü beyyinede ise “Sakın Allah ile aldatılmayın!” uyarısı var.
Biz o uyarıyı, ‘Allah ile Aldatmak’ adıyla kıyamet koparan bir kitaba dönüştürüp bu halkın önüne koyduk.
Prometheus, her devirdeki belirişiyle ölümsüz ve saygındır.
Tıpkı akıl ve ışık gibi...
Devrinin en büyük Prometheus’u olan Mevlâna Celaleddin’in, bir tür ‘Prometheus tanımı’ olan şu ölümsüz sözüyle bitirelim.
“Mademki güneşin elçisiyim; tercümanlık yoluyla gizlice ona sormalıyım; duyduğumu, sorularınıza cevap olarak size söylemeliyim! Mademki âlemi ışıtmada tıpkı güneşim, yıkık yerleri ışıtmalıyım!” (Mevlâna, Divan-ı Kebîr, 7/238)