Prens Adaları’nın en yeşili: Heybeliada
Marmara Denizi’nin kuzeydoğu kesiminde yer alan 9 adadan (prens adaları) biri olan, eski adı geçmişte bakır madeni çıkarılması nedeniyle “Bakır” anlamına gelen “Halki”dir. İstanbul'un en çok rağbet gören sayfiye yerlerinden biri olan Heybeliada'nın gezilecek yerlerini tanıyalım...
Büyükada'dan sonra İstanbul'un en büyük adası, yaz ve kış nüfusunun en yoğun olduğu ikinci ada olan Heybeliada'nın ismi, uzaktan yere bırakılmış bir heybeye benzediği için Heybeliada konmuş. Şimdi yemyeşil bir güzellik içinde bulunan Heybeliada’nın gezilecek yerlerinden bazılarını tanımaya çalışalım…
ÜMİT TEPESİ (RUHBAN OKULU)
Ümit Tepesi'ne kurulmuş olan Ruhban Okulu, adada ziyaret edilecek önemli yerlerden biri. Eski adı Papaz Tepesi olan bu tepe 85 metre yüksekliğindedir. Heybeliada’nın heryerinden görülebilen okul adanın simgesi durumunda. 1844 yılında din adamı yetiştirmek için faaliyete geçen okul, 1923 yılına kadar Yüksek Ortodoks Teoloji Okulu adını taşımış. Daha sonra bulunduğu ada ile özdeşleşerek Heybeliada Ruhban Okulu olarak anılmaya başlamış. 1971 yılında Türkiye'deki tüm özel yüksekokulların devlet denetimine girmesi ile ilgili kararı Fener Rum Patrikhanesi kabul etmemiş. Fener Rum Patrikhanesi'nin karşı tutumu nedeniyle okulda teoloji eğitimi kaldırılmış ve okul yalnız lise düzeyinde eğitim vermeye devam etmiş. 1971-1972 eğitim döneminde Heybeliada Özel Rum Lisesi adını taşıyan okul, sonraki yıl patrikhane tarafından tamamıyla kapatılmış.
İSMET İNÖNÜ EVİ MÜZESİ
İsmet Paşa ile Heybeliada ilişkileri 1924 yılında başladı. Paşa, o tarihte bir rahatsızlık geçirir. Başta Gazi Paşa olmak üzere doktorlar mutlak istirahat önerirler. Heybeliada seçilir ve bu ev, eşyalı olarak kiralanır. Ailece buraya yerleşirler. İnönü ailesi evi, 1934 yılında 9,500 lira karşılığında satın almıştır; ev, kendilerine Atatürk tarafından hediye edilen mobilyalarla döşenmiştir. Asıl adı Mavromatakis Köşkü olan, Refah Şehitler Caddesi, No:73'teki konak bugün İsmet İnönü'nün ailesi tarafından yönetilen İnönü Vakfı'na bağlı olarak müze olarak kullanılmaktadır. Ziyaretçiler, müzede, çeşitli eşyalar, resimler ve İsmet Paşa'nın kamu ve aile yaşantısıyla ilgili anı eşyalarını görebilir. Evin bahçesi, Adalar Müzesi’nin açık sergi alanı olarak kullanılmaktadır. Bahçede yaz aylarında konser, çocuk ve sanat atölyeleri, film gösterimleri gibi külturel etkinlikler yapılmaktadır. Heybeliada İnönü Evi Pazartesi hariç hergün saat 10:00 – 18:00 saatleri arası açıktır.
HEYBELİADA SANATORYUMU
Türkiye’nin ilk verem hastanesi olarak Atatürk’ün isteği ile 1924 yılında kurulmuştur. 1924-2005 yılları arasında hizmet veren sanatoryum, adanın güney tarafındaki Çam Limanı'na bakan bir tepede, İsviçre'deki bir sanatoryum model alınarak inşa edildi. Başlangıçta 16 yatak kapasiteli olan sanatoryum, ilerleyen yıllarda 100'ü doktor ve hemşire olmak üzere 250 personeli ve 660 yatak kapasitesiyle dev bir tesise dönüştü. Burası, İsmet Inönü, yazar Rıfat Ilgaz ve şair Ece Ayhan gibi isimlere de hizmet verdi. Heybeliada Sanatoryumu bugün kaderine terk edilmiş durumda. 224 dönüm arazinin içinde bulunan, Rumlar döneminden kalan tarihi bina, ağaçlarla çevrilmiş tepenin tam ortasında harabe halde duruyor.
AZİZ NİKOLA RUM ORTODOKS KİLİSESİ
Aziz Nikola Rum Ortodoks Kilisesi (Hagios Nikolaos), Heybeliada’nın merkezinde yer alır. Kilise, denizcilerin koruyucu azizi olan Aziz Nikola'ya adanmış bir Bizans kilisesinin yıkıntıları üzerine 1857 yılında kurulmuştur. Yapının mimarı Hacı Stefani Gaytanki Kalfa'dır. Kilise 1894'teki depremde hasar görmüştür. Kilise, merkezi kaplayan yüksek bir silindirin tepesine örtülmüş kubbesi, dört destek payandası, dört kolunun üstündeki beşik kemerleri ve ana yapıdan bağımsız olarak yükselen çan kulesi ile plan açısından haç şeklindedir. Sunağın altında, 1775'te ölen Piskopos I. Samuel'in mezarı bulunur. Narteks'in önündeki ayrı bir yapı ise Aziz Paraskevi'nin kutsal çeşmesine ev sahipliği yapar.
HÜSEYİN RAHMİ GÜRPINAR MÜZESİ
Hüseyin Rahmi Gürpınar Edebiyat-ı Cedide dönemi önemli bağımsız roman ve hikâye yazarlarımızdandır. Yazar Heybeliada'daki evinde (1912-1944) 32 yıl boyunca yaşamış ve hayatının son dönemini burada geçirmiştir. Sanatçının ölümünün ardından varisleri evi 1964 tarihinde müzeye dönülmesi şartıyla İstanbul İl Özel İdaresi'ne devretmiştir. Bu tarihten sonra birçok kurumun Hüseyin Rahmi Gürpınar evini müzeye dönüştürme çabalarında bulunmuş fakat gerçekleştirilememiştir. Müzede yazarın özel eşyaları, kendi eliyle yaptığı resimleri, el işi çalışmalarının yanında şahsi kütüphanesi de bulunmaktadır.