Evrim SÜMER
Son Güncelleme:
Porto Riko küçük Amerika Haiti’de insanlık dersi var
Çiğdem Tunçbilek aile mesleği olan bir iş yapıyor. 1927’de kurulan Asri Basımevi’nin üçüncü kuşak yöneticisi. İşteyken oradan oraya koşturuyor; bir sürü karar vermek, plan yapmak zorunda. Haliyle biraz dominant bir karakteri var. Ama iş tatillere gelince resim tamamen değişiyor; tatil programlarına karışmıyor. Hatta gidilecek yere bile.
Birlikte tatil yapmayı sevdiği iki arkadaşı harita üzerinde parmak basmaca yöntemiyle belirliyorlar gidilecek yerleri. Onun işi gittiğinde başlıyor; herkes uyurken erkenden etrafı keşfe çıkıyor, uyandıklarında arkadaşlarına "şurası iyi, burası değil" şeklinde rapor veriyor. Tunçbilek Hürriyet Seyahat için Porto Riko ve Haiti’yi anlattı.
Haiti’ye gitmeye nasıl karar verdiniz?
- Parmak basma yönteminde bu kez Dominik Cumhuriyeti çıktı piyangodan. Ama bir hafta için o kadar yol gidilmez, gitmişken komşularına da uğrayalım dedik. O ülkeler de Dominik Cumhuriyeti’nin sınır komşusu olan Haiti ve bir başka adadaki Porto Riko oldu.
Vize işlerini nasıl hallettiniz?
- Porto Riko Amerika’nın bir eyaleti olarak geçiyor, Amerikan vizesiyle giriliyor. Haiti vizesini sınırda alacaksınız dediler. Bu arada Dominikliler ve Haitililer birbirlerini hiç sevmiyorlar. Çünkü Haiti’de inanılmaz bir sefalet var, Dominik Cumhuriyeti ise gayet hali vakti yerinde bir ülke. Haitililer devamlı oraya kaçıyormuş. Hani dergilerde gazetelerde fotoğraf görürüz ya; bir kadın, yarı çıplak, bir çocuk memesinde, işte tam o görüntüler var Haiti’de. Gerçekten fakirlik sınırı geçtiğiniz anda gözünüze çarpıyor. Bitki örtüsü bile değişiyor. Aynı adayı paylaşıyorlar ama Dominik’te müthiş bir bitki örtüsü var. Haiti’de ağaçları kesmişler, ortalık çorak, erozyon var.
SANATA YANSIYAN MUTSUZLUK
Sınırda sorun çıktı mı peki?
- Tabii, çıkmaz mı! Bir hafta önce bir otobüs dolusu kaçak yakalandığı ve bazıları öldürüldüğü için sınır kapalıydı. Resmi giriş yapmadık, kaçak girdik gibi bir durum oldu. Zaten Haiti’de gece kalmaya izin de vermiyorlar, güvenlik yeterli değilmiş. Dediklerine göre bütün turistik tesisler kapalıymış. Günübirlik girebiliyorsunuz sadece.
Yorucu bir gündü diyebilir miyiz?
- Puerto Plata’dan yedi buçuk saatlik bir otobüs yolculuğuyla gittik Haiti’ye. Gündüz sınıra yakın köylerde dolandık, akşam yola koyulduk. Korkunç bir otobüstü; tek eksiğimiz tavuklar ve saman balyalarıydı.
Sefalet falan ama gördüklerinizden memnun kaldınız mı?
- Ben tatil deyince rahat olmayı, daha keyifli vakit geçirmeyi seviyorum. Haiti’de öyle bir şey yoktu tabii. Ama bir yandan da iyi ki gittim, çünkü resmen insanlık dersi aldım o gün. Haiti’yi gördükten sonra halimize şükrettim.Gitmeden önce yanınıza yiyecek alın dediler. Sınırı geçip de otobüsten indiğimiz anda üzerimize saldırdılar resmen. Yolda yürürken elinizi çantanıza veya cebinize götürmeyin, bir şey vereceksiniz zannedip başınıza üşüşürler diye de uyarıldık. Bu fakirlik ve mutsuzluk yaptıkları sanata da yansımış.
Evet çok renkli müzikleri ve sanatları var...
- Gerçekten öyle. Ahşap oyma bebekler çok güzel mesela. Sanatta çok ilginç bir şey var, heykellerin, tablolardaki insanların yüzü yok. Çünkü Haiti’deki çocuklara doğduklarında nüfus kağıdı verilmiyormuş, okula falan da gidemiyorlarmış. O kimliksizlikle ilgiliymiş sanattaki bu yansıma da. Çok ilginç bir vodoo ayini izledik. Hem heyecanlı, hem de ürkütücüydü. Adam önce bir camı kırdı, onları yuttu. En sonunda da ateşi.
Yerliler neyle eğleniyor peki?
- Oradaki en büyük yerel eğlencelerden biri horoz dövüşleri. Bayağı ciddi piyasası var. Birçok pazar yeri var ama satacak malları yok. Bir de kadınları ve çocukları inanılmaz süslü. Bir okula gittik, her bir çocuğun kafasında onlarca renkli toka vardı. Sınıflar bizim doğudaki gibi karışık, yedi yaşındakiyle 12 yaşındaki aynı sınıfta okuyor. Ama bir tane bile arsız, sümükleri akan çocuk yok, hepsinin üstü başı tertemiz.
Evler, günlük hayatlar nasıl?
- Teneke evlerde yaşıyorlar ama müthiş temizler. Çamaşırlar bembeyaz. Sokaklarda bir sürü seyyar satıcı var. Acayip kızartmalar satılıyor. Haiti’nin her tarafında aloe vera bitkisi var.
RENGARENK BALKONLAR
Porto Riko’ya nasıl gittiniz?
- Dominik Cumhuriyeti’ndeki Puerto Plata’dan 45 dakikalık bir uçak yolculuğuyla San Juan’a uçtuk. Porto Riko için Amerika’nın en fakir eyaleti deniyor ama biz gittiğimiz yerlerde bir fakirlik göremedik. Tam bir küçük Amerika orası. Son derece heyecanlı ve şaşaalı bir yer. Tek farkla, kimse İngilizce bilmiyor. Amerikan kültürü pompalanmış ama hazmedememişler. Her şey Amerikan, yemekler fast food. Bir tane yerli mutfağı olan lokanta bulamadık mesela.
Şehir nasıl?
- 16. yüzyılda kurulmuş bir şehir ama şimdi yüksek binalar, gökdelenler var. Her şey çok büyük, peyzajlar çok güzel. San Juan’ın eski merkezi kalabalık ve çok güzel bir bölge. Orada eski kale ve görülecek başka yerler var. Merkezde koloniyal tarz mimari ağırlıkta. Binalar, balkonlar rengarenk. Alışveriş de bayağı iyi. Taksi diye koca minibüse biniyorsunuz ama çok pahalı, bir sokak gitmelik mesafeye bile 30 dolar alıyorlar.
Denize girdiniz mi?
- Girdik, kumsallar ve suyun altı çok güzel ama sahillerin çoğu boş. Bu insanlar gündüz ne yapıyor diye soruyor insan kendine. Sonra öğrendik, kumarhaneye gidiyorlarmış. Ciddi bir kumar turizmi var. Bu arada, Porto Riko’da hiçbir bulut boş geçmiyor. Mutlaka yağmurla geliyor, beş dakika sonra gidiyor.
San Juan’ın dışına çıktınız mı?
- Bir gün niyetlendik. Çok güzel bir plaj varmış, oraya gidelim dedik. Taksiye sorduk, 80 dolar isterim dedi. Otobüse bindik ama kaybolduk, bulamadan San Juan’a geri döndük. Bir gün de San Juan’ın yakınındaki Camuy Nehri’nde raftinge gittik. Çok çok güzeldi. Camuy, dünyanın en büyük nehirlerinden biri.
Haiti’deki hayal kırıklığından sonra Porto Riko’da beklediğinizi buldunuz mu?
- Daha medeni bir yer görmeyi istiyordum, onu buldum orada. Çok hoşuma gitti Porto Riko. Kim gitsin derseniz, Avrupa’yı, alışverişi, kumarı ve gece hayatını sevenler gitsin derim. Haiti’ye de bunların tam tersini sevenler gitsin. Ama yanlış anlamayın, Haiti’yi gördüğüm için mutluyum.
PORTO RİKO’NUN SOĞUKLARI
Amerikalılık klimalarda da girmiş Porto Riko’ya. Dışarısı 35 derece, iç mekanlar 17 derece. Klimalar sonuna kadar açık, kazaksız çorapsız oturulmuyor. Dışarı masa atalım falan da yok. Yemekler, kahveler hep kapalı. Eski şehir merkezinde masaları dışarıda olan bir kahve bulduk, her gün oraya gittik. Otelde de donduk, ekstra battaniye istedik. Telefonda "five minutes (beş dakika) dediler. Bunu saat onda demişlerdi, saat bir buçukta hálá "five minutes" diyorlardı. Sonunda pijamalarımla resepsiyona gittim, "I kill you (sizi öldürürüm)" dedim, görevliyle birlikte depoya gidip aldım battaniyeyi. Yiyecek-içecekte sıcak diye bir mefhum hiç yok. Meyve suyunu buzsuz isteyince ayrı bir bardakta tepeleme buz getiriyorlar. Sıcak istediğimiz çay, musluktan akan sıcak suyla yapılmış, köpüklü geldi. 16 gün sonra dönüşte Düsseldorf havaalanında bir Türk’ün işlettiği dükkanda sıcak çaylara nasıl koştuğumuzu anlatamam size.
En sevdiği 3 yer
St. Petersburg Amsterdam Venedik
seyahatte ne okuyor
Uçaktaki dergiyi okuyor mutlaka, bir de gittiği yerde mutlaka Türk gazetesi bulup alıyor.
ne dinliyor
Yanında müzik taşımıyor ama gittiği yerden bir sürü CD alıyor.
ne giyiyor
Gittiği yere uygun giyiniyor ama şık ve özenli olmayı seviyor.
ne yiyor, ne içiyor
Vejetaryen olduğu için sadece balık yiyor. İçinde et olmayan her şeyi deniyor.
neyle seyahat ediyor
Uçakla, gittiği yerde metro ve otobüsle.
nerede kalıyor
Derli toplu, dört ve beş yıldızlı otelleri seviyor.
kimle seyahat ediyor
En sevdiği seyahat arkadaşları Gül ve Yılmaz Dirikoç.
çantasının olmazsa olmazları
Yaz kış şapka, gözlük, güneş kremi, kredi kartı.
Haiti’ye gitmeye nasıl karar verdiniz?
- Parmak basma yönteminde bu kez Dominik Cumhuriyeti çıktı piyangodan. Ama bir hafta için o kadar yol gidilmez, gitmişken komşularına da uğrayalım dedik. O ülkeler de Dominik Cumhuriyeti’nin sınır komşusu olan Haiti ve bir başka adadaki Porto Riko oldu.
Vize işlerini nasıl hallettiniz?
- Porto Riko Amerika’nın bir eyaleti olarak geçiyor, Amerikan vizesiyle giriliyor. Haiti vizesini sınırda alacaksınız dediler. Bu arada Dominikliler ve Haitililer birbirlerini hiç sevmiyorlar. Çünkü Haiti’de inanılmaz bir sefalet var, Dominik Cumhuriyeti ise gayet hali vakti yerinde bir ülke. Haitililer devamlı oraya kaçıyormuş. Hani dergilerde gazetelerde fotoğraf görürüz ya; bir kadın, yarı çıplak, bir çocuk memesinde, işte tam o görüntüler var Haiti’de. Gerçekten fakirlik sınırı geçtiğiniz anda gözünüze çarpıyor. Bitki örtüsü bile değişiyor. Aynı adayı paylaşıyorlar ama Dominik’te müthiş bir bitki örtüsü var. Haiti’de ağaçları kesmişler, ortalık çorak, erozyon var.
SANATA YANSIYAN MUTSUZLUK
Sınırda sorun çıktı mı peki?
- Tabii, çıkmaz mı! Bir hafta önce bir otobüs dolusu kaçak yakalandığı ve bazıları öldürüldüğü için sınır kapalıydı. Resmi giriş yapmadık, kaçak girdik gibi bir durum oldu. Zaten Haiti’de gece kalmaya izin de vermiyorlar, güvenlik yeterli değilmiş. Dediklerine göre bütün turistik tesisler kapalıymış. Günübirlik girebiliyorsunuz sadece.
Yorucu bir gündü diyebilir miyiz?
- Puerto Plata’dan yedi buçuk saatlik bir otobüs yolculuğuyla gittik Haiti’ye. Gündüz sınıra yakın köylerde dolandık, akşam yola koyulduk. Korkunç bir otobüstü; tek eksiğimiz tavuklar ve saman balyalarıydı.
Sefalet falan ama gördüklerinizden memnun kaldınız mı?
- Ben tatil deyince rahat olmayı, daha keyifli vakit geçirmeyi seviyorum. Haiti’de öyle bir şey yoktu tabii. Ama bir yandan da iyi ki gittim, çünkü resmen insanlık dersi aldım o gün. Haiti’yi gördükten sonra halimize şükrettim.Gitmeden önce yanınıza yiyecek alın dediler. Sınırı geçip de otobüsten indiğimiz anda üzerimize saldırdılar resmen. Yolda yürürken elinizi çantanıza veya cebinize götürmeyin, bir şey vereceksiniz zannedip başınıza üşüşürler diye de uyarıldık. Bu fakirlik ve mutsuzluk yaptıkları sanata da yansımış.
Evet çok renkli müzikleri ve sanatları var...
- Gerçekten öyle. Ahşap oyma bebekler çok güzel mesela. Sanatta çok ilginç bir şey var, heykellerin, tablolardaki insanların yüzü yok. Çünkü Haiti’deki çocuklara doğduklarında nüfus kağıdı verilmiyormuş, okula falan da gidemiyorlarmış. O kimliksizlikle ilgiliymiş sanattaki bu yansıma da. Çok ilginç bir vodoo ayini izledik. Hem heyecanlı, hem de ürkütücüydü. Adam önce bir camı kırdı, onları yuttu. En sonunda da ateşi.
Yerliler neyle eğleniyor peki?
- Oradaki en büyük yerel eğlencelerden biri horoz dövüşleri. Bayağı ciddi piyasası var. Birçok pazar yeri var ama satacak malları yok. Bir de kadınları ve çocukları inanılmaz süslü. Bir okula gittik, her bir çocuğun kafasında onlarca renkli toka vardı. Sınıflar bizim doğudaki gibi karışık, yedi yaşındakiyle 12 yaşındaki aynı sınıfta okuyor. Ama bir tane bile arsız, sümükleri akan çocuk yok, hepsinin üstü başı tertemiz.
Evler, günlük hayatlar nasıl?
- Teneke evlerde yaşıyorlar ama müthiş temizler. Çamaşırlar bembeyaz. Sokaklarda bir sürü seyyar satıcı var. Acayip kızartmalar satılıyor. Haiti’nin her tarafında aloe vera bitkisi var.
RENGARENK BALKONLAR
Porto Riko’ya nasıl gittiniz?
- Dominik Cumhuriyeti’ndeki Puerto Plata’dan 45 dakikalık bir uçak yolculuğuyla San Juan’a uçtuk. Porto Riko için Amerika’nın en fakir eyaleti deniyor ama biz gittiğimiz yerlerde bir fakirlik göremedik. Tam bir küçük Amerika orası. Son derece heyecanlı ve şaşaalı bir yer. Tek farkla, kimse İngilizce bilmiyor. Amerikan kültürü pompalanmış ama hazmedememişler. Her şey Amerikan, yemekler fast food. Bir tane yerli mutfağı olan lokanta bulamadık mesela.
Şehir nasıl?
- 16. yüzyılda kurulmuş bir şehir ama şimdi yüksek binalar, gökdelenler var. Her şey çok büyük, peyzajlar çok güzel. San Juan’ın eski merkezi kalabalık ve çok güzel bir bölge. Orada eski kale ve görülecek başka yerler var. Merkezde koloniyal tarz mimari ağırlıkta. Binalar, balkonlar rengarenk. Alışveriş de bayağı iyi. Taksi diye koca minibüse biniyorsunuz ama çok pahalı, bir sokak gitmelik mesafeye bile 30 dolar alıyorlar.
Denize girdiniz mi?
- Girdik, kumsallar ve suyun altı çok güzel ama sahillerin çoğu boş. Bu insanlar gündüz ne yapıyor diye soruyor insan kendine. Sonra öğrendik, kumarhaneye gidiyorlarmış. Ciddi bir kumar turizmi var. Bu arada, Porto Riko’da hiçbir bulut boş geçmiyor. Mutlaka yağmurla geliyor, beş dakika sonra gidiyor.
San Juan’ın dışına çıktınız mı?
- Bir gün niyetlendik. Çok güzel bir plaj varmış, oraya gidelim dedik. Taksiye sorduk, 80 dolar isterim dedi. Otobüse bindik ama kaybolduk, bulamadan San Juan’a geri döndük. Bir gün de San Juan’ın yakınındaki Camuy Nehri’nde raftinge gittik. Çok çok güzeldi. Camuy, dünyanın en büyük nehirlerinden biri.
Haiti’deki hayal kırıklığından sonra Porto Riko’da beklediğinizi buldunuz mu?
- Daha medeni bir yer görmeyi istiyordum, onu buldum orada. Çok hoşuma gitti Porto Riko. Kim gitsin derseniz, Avrupa’yı, alışverişi, kumarı ve gece hayatını sevenler gitsin derim. Haiti’ye de bunların tam tersini sevenler gitsin. Ama yanlış anlamayın, Haiti’yi gördüğüm için mutluyum.
PORTO RİKO’NUN SOĞUKLARI
Amerikalılık klimalarda da girmiş Porto Riko’ya. Dışarısı 35 derece, iç mekanlar 17 derece. Klimalar sonuna kadar açık, kazaksız çorapsız oturulmuyor. Dışarı masa atalım falan da yok. Yemekler, kahveler hep kapalı. Eski şehir merkezinde masaları dışarıda olan bir kahve bulduk, her gün oraya gittik. Otelde de donduk, ekstra battaniye istedik. Telefonda "five minutes (beş dakika) dediler. Bunu saat onda demişlerdi, saat bir buçukta hálá "five minutes" diyorlardı. Sonunda pijamalarımla resepsiyona gittim, "I kill you (sizi öldürürüm)" dedim, görevliyle birlikte depoya gidip aldım battaniyeyi. Yiyecek-içecekte sıcak diye bir mefhum hiç yok. Meyve suyunu buzsuz isteyince ayrı bir bardakta tepeleme buz getiriyorlar. Sıcak istediğimiz çay, musluktan akan sıcak suyla yapılmış, köpüklü geldi. 16 gün sonra dönüşte Düsseldorf havaalanında bir Türk’ün işlettiği dükkanda sıcak çaylara nasıl koştuğumuzu anlatamam size.
En sevdiği 3 yer
St. Petersburg Amsterdam Venedik
seyahatte ne okuyor
Uçaktaki dergiyi okuyor mutlaka, bir de gittiği yerde mutlaka Türk gazetesi bulup alıyor.
ne dinliyor
Yanında müzik taşımıyor ama gittiği yerden bir sürü CD alıyor.
ne giyiyor
Gittiği yere uygun giyiniyor ama şık ve özenli olmayı seviyor.
ne yiyor, ne içiyor
Vejetaryen olduğu için sadece balık yiyor. İçinde et olmayan her şeyi deniyor.
neyle seyahat ediyor
Uçakla, gittiği yerde metro ve otobüsle.
nerede kalıyor
Derli toplu, dört ve beş yıldızlı otelleri seviyor.
kimle seyahat ediyor
En sevdiği seyahat arkadaşları Gül ve Yılmaz Dirikoç.
çantasının olmazsa olmazları
Yaz kış şapka, gözlük, güneş kremi, kredi kartı.