Peri bacalarının gölgesinde beş bahar rotası
İç Anadolu’da Nevşehir, Aksaray, Kırşehir, Niğde, Kayseri illerini buluşturan Kapadokya bahar aylarında farklı bir görünüme kavuşuyor.
Kerem KARAERKEK
Peri bacalarının çevresindeki tepeler, mağaralarla süslü kayalar zambaklar, süsenlerle renkleniyor. 23 Nisan’da bölgeye yapacağınız bir gezide, her gün farklı bir rotada yürüyüşe çıkabilirsiniz. Süresi 1,5 saatten beş saate varan yürüyüşlerde bölgeyi kuş sesleri eşliğinde farklı boyutlarıyla keşfedebilirsiniz.
ÇAVUŞİN - PAŞABAĞ
Süsenli patikalardan peri bacalarına
Çavuşin, geçmişte Rumlarla Müslümanların birlikte yaşadığı bir köy. Nevşehir merkezine 15 kilometre uzaklıkta, Göreme - Avanos yolunun üzerinde. Yaklaşık 1,5 saat sürecek, beş kilometrelik yürüyüşümüz harabeler arasındaki eski camiden başlıyor. Doğu yönünde, Paşabağı’na doğru yola çıkıyoruz. Kapadokya vadilerinde yürümek insanı zaman içinde bir yolculuğa çıkarır. Geçmişin dünyasını, Rumların burada yaşadığı günleri hayal edersiniz. Köyden ayrıldıktan kısa süre sonra bahar sürprizleri çıkar karşınıza: Yerden fışkırırcasına açan galat süsenlerini (iris galatica) görürsünüz. Koyu maviden, mora kadar değişen renkleri, çarpıcı kontrast yapan sarı süsleriyle gözalıcıdır bu çiçekler. Ufak su deposuna vardığınızda bir başka şaşırtıcı görüntü sizi tepenin ardında beklemektedir. Dar patika birden bire peri bacalarının masalsı görüntülerine açılır. Başka bir gezenenin yüzeyinde yürürsünüz adeta. İki yanınızda volkanik püskürmelerden arta kalan, taşlar ve çeşitli renklerde tüften peri bacaları sıralanmıştır. Paşabağ’a yaklaşırken, kayalara saklı manastır belirir uzaktan. Hıristiyanlığın başlangıç dönemlerinde keşişler peri bacalarının içine odacıklar kazımış, burada inzivaya çekilmiş. Paşabağ’a varınca çaybahçelerinden birine oturup, Türk kahvesi ısmarlayın. Vadideki mantar benzeri oluşumları uzaktan seyredin.
KIZILÇUKUR - GÖREME
Günbatımında kızıla boyanan vadi
Kızılçukur, Kapadokya’nın en ilginç vadilerinden. Kızıl renk, volkanik tüflerdeki az miktardaki demir mineralinden kaynaklanıyor. Gün boyunca pembemsi görünen kayalar, gün batımına doğru harika bir kızıl tona bürünüyor. Bu şölene tanık olabilmek için yürüyüşe günbatımından yaklaşık üç saat önce Çavuşin’den başlamak lazım. Aslında rota kuş uçuşu 5 kilometre, fakat biz farklı vadilere girip çıkacağız ve yaklaşık sekiz kilometre yürüyeceğiz.
Patikamız, Çavuşin Mezarlığı’ndan başlıyor. Köye adını veren çavuş da bu mezarlıkta gömülü. Yol boyunca görülebilecek bir çok eski kilise var. Önce Üç Haçlı Kilise’nin yanından geçiyoruz. İçine girip tavanına taştan oyulmuş haçları ve duvar resimlerini gördükten sonra, üzüm bağları ve çiçeklenmiş kayısı ağaçları arasında yürüyüşe devam ediyoruz. Haçlı Kilise’ye doğru çıkarken yolumuz yerel girişimci Emin’in çay bahçesinden geçiyor. Bir peri bacasının içindeki küçük salonda, yürüyüşçülere çay ikram ediyor. Emin’in çayını yudumlayıp, akşam güneşinde gittikçe kızıllaşan Kızılçukur’u seyrediyoruz. Sonra yola çıkıp, yandaki vadinin tabanına kadar iniyoruz. Yolun ikiye ayrıldığı noktada sola dönüp, vadinin tepesine doğru tırmanmayı sürdürüyoruz. (Sağa dönen patika ise Çavuşin’e gidiyor) Patikamızın solundaki Direkli Kilise, yüksek sütunları, geniş alanıyla neredeyse bir katedral kadar geniş. Ne yazık ki duvar resimleri, süslemeleri az. Sadece basit ikonoklastik süslemeler görülebiliyor. Vadinin sağ tarafına doğru tırmanarak sırta varıyoruz. Buradan düz devam ederek son noktamıza varabiliriz. Fakat biz yolumuzu uzatıp, Üzümlü Kilise’ye inen merdivenlere yöneliyoruz. Kilisenin hemen yanında İbrahim Sakınan’a ait ufak bir çay bahçesi var. Üzümlü Kilise’nin anahtarını buradan alıp, demir kapının kilidini açıyoruz. Kapadokya’nın en eski duvar resimlerinden birkaçı bu kapının ardında. Kapadokya’da ikonoklast dönem öncesine ait duvar resimlerinin görülebildiği üç kiliseden biri burası. Resimler neredeyse 1500 yıllık. Bu kiliseyi de gezdikten sonra artık tekrar yukarı tırmanarak vadinin en tepesindeki seyir noktasına varıyoruz. Kapadokya’da gün batımı izlemek için en ideal mekanın burası olduğu söylenir. Akşam güneşinin ışıkları kızıl vadiyi baştan aşağı boyarken buradaki seyyar satıcılardan aldığımız şarabımızı yudumlayarak yürüyüşü noktalıyoruz.
IHLARA VADİSİ
Menendiz’in çiçek bahçesi
Ihlara Vadisi, Kapadokya’nın Kızılırmak dışındaki tek yerüstü akarsuyu Melendiz Nehri boyunca uzanır. Hatta bu nehir tarafından oyulmuştur ve belki de vadi yerine Ihlara Kanyonu demek daha doğrudur. Bu özelliği nedeniyle Ihlara yürüyüşleri, Kapadokya’dakinden farklıdır. Suyun getirdiği canlılığa sahiptir. Baharda bu rotada yürürken çok sayıda farklı türde çiçeğe rastlarsınız. Küçük akbaba, kızıl şahin, kerkenez gibi görkemli yırtıcıların yanı sıra, ibibik, sarı asma kuşu, güzel sesli çalı bülbülü, rengarenk yalı çapkını uçar çevrenizde. Küçük bir dürbün varsa yanınızda, güzelliklerini yakın gözle görürsünüz. Mayısta çalı bülbüllerinin eşlerine kur yapmak için söyledikleri muhteşem şarkıları dinlersiniz. Sarı asma kuşunun flütü andıran yumuşak ve derin ötüşü, ibibiklerin arka arkaya tekrarlanan hup,hup,hup çağırışları yankılanır çevrenizde.
Yürüyüş güzergahı Aksaray merkezine 40 kilometre uzaklıktaki Ihlara Köyü’nden başlıyor. 13 kilometrelik rotanın ilk aşamasında bir çok eski kiliseden geçeceğiz. Herbirinin içinde görmeye değer duvar resimleri bulunuyor. Özellikle Ağaçaltı Kilisesi’ndeki İsa’nın doğumunu gösteren sahneyi görmelisiniz. Üç kahin kralın, sufi dervişleri kılığında resmedildiği sahne, 13. yy’da Mevlana’nın ve sufizmin ne kadar geniş bir felsefi etki alanı olduğunu göstermesi açısından ilginç.
Yürüyüşün tam orta noktasındaki, Belisırma öğle molası mekanımız. Nehrin kıyısında birçok küçük lokanta bulunuyor. Alabalık yiyecekseniz Aslan Restaurant’a uğrayabilirsiniz. Rotanın geri kalan bölümünde kilise ve tarihi kalıntısı az, doğal güzellikler ağırlıkta. Köprüden karşıya geçerek patikadan ilerlemeye başladığınızda bir yalıçapkının ince çığlığını duyarsanız durun. Önünüzden mavi şimşek gibi geçip, aşağılarda bir yere konabilir. Şaşırtıcı renklerini dürbününüzle izleyebilirsiniz. Bugünlerde bu rotadan geçerseniz, yürüşüyün sonuna doğru solunuzdaki büyük kaya bloklarından birinin üzerinde bir çift küçük akbabanın kurduğu yuvayı görebilirsiniz. Hatta bu nadir rastlanan kuşların yavrularını beslemelerini izleyebilirsiniz. Biraz daha ilerlediğinizde vadi iyice açılacak, yürüyüşün sona ereceği Selime Manastırı’nı uzaktan göreceksiniz. Vadinin girişini koruyan bu manastır tamamıyla kayaların içine oyulmuş. Hâlâ enerjiniz varsa 300 basamağı tırmanın. Manastırdan Hasan Dağı ve Yaprakhisar’ın harika manzarasını seyredin.
KAVAK - MUSTAFAPAŞA
Köyler arasında pastoral senfoni
Bu rota bizi Kapadokya’nın “el değmemiş” turizmin pek uğramadığı köylerine götürecek. At arabasıyla tarlaya giden, tarlalarını çapalayan, bağlarını budayıp ilaçlayan köylüleri göreceğiz yol boyunca. Binlerce yıllık yaşam ritüellerini koruyan, asude bir hayatın içinden geçeceğiz. Büyük kentlerde zamanla yarışan yaşamımızı sorgulayacağız.
Yaklaşık beş saat sürecek, 13 kilometrelik yürüyüşümüz Kavak Köyü’nden başlıyor. Nevşehir merkezine yaklaşık 20 kilometre uzaklıktaki köye, Ürgüp otoloyunda yaklaşık sekiz kilometre ilerledikten sonra sağa ayrılan dar köy yolundan ulaşılıyor. Patikamızın başlangıç noktası köyün ilkokulu. Etrafımızı saran çocuklar turist olduğumuzu düşünerek “what is your name” “hello” diye haykırıyor. Bizimle iletişim kurmaya çalışıyor. Çocukları arkamızda bırakarak Bahçeli Köyü’ne doğru yürümeye koyuluyoruz. Evinin yanından geçtiğimiz bir amca durduruyor bizi. Ne diyecek diye bekliyoruz. Biraz sonra elinde bir sepet dolusu elmayla geliyor. “Alın bunları, yolda yersiniz” diyor. Yörenin misafirperverliğine bir kez daha hayran kalıp, teşekkür ederek alıyoruz. Bu mevsimde elma yiyebilmemizin nedeni, Kapadokya’nın kayadan yapılma kilerlerinde meyvelerin çok uzun süre bozulmadan kalabilmesi.
Bahçeli Köyü’ne turizm hiç uğramamış. Bizi meraklı bakışlarla inceleyen köylüler, kahveye oturup çay istediğimizde çevremizi sarıyor. Çay eşliğinde sohbet ediyoruz. Sonra yine yola düşüyoruz. Tarlalar, yeşermeye hazırlanan üzüm bağları, baştan ayağa çiçeğe durmuş kayısı, badem, eriklerin arasından Ayvalı Köyü’ne doğru ilerliyoruz. Rüzgar çiçeklerin kokusunu taşıyor yol boyunca.
Ayvalı, küçük bir köy. Fakat bir “turistik” butik oteli ve lokantası var. Yemekten sonra Gomeda Vadisi’ne girerek sık sık bir sağına bir soluna atladığımız ufak bir derenin kenarından patikamızı takip ediyoruz. San Basil isimli Hıristiyan azizinin kilisesinin yanından geçerek ilerliyoruz. Ürgüp - Mustafapaşa arasındaki yola çıkana kadar dereyi takip ediyoruz. Burada bir taşıta binip, otelinize dönebilirsiniz. Bir başka seçenek, patikaları izleyip, yaklaşık üç kilometre ilerideki Mustafapaşa’ya yürüyerek ulaşmak.
YÜRÜYÜŞÜ SEVMEYENLERE ALTI ALTERNATİF
İP İNİŞİ: Kapadokya’daki gezi firmaları Ortahisar’daki İshak Kalesi’nden 50 metrelik mesafede ip inişi düzenliyor. Bir günlük bu etkinlikte rehber eşliğinde, bir peri bacasının tepesindeki kaleye çıkılıyor. Sonra emniyet önlemleri alınıp aşağıya iniliyor. İki kişi, yemek ve ulaşım dahil günlük tur ücreti 120 Euro.
DAĞ BİSİKLETİ: Göreme’deki firmalardan saati 5, günlüğü 20 TL’ye dağ bisikleti kiralayabilirsiniz. Göreme - Avanos otoyolunun yanında bir bisiklet yolu bulunuyor. Buradan Avanos merkezine ve Kızılırmak kıyısına ulaşabilirsiniz. Kıyı boyunca uzanan parkta tur attıktan sonra, dönüşte Akvadi’ye girip patikalardan peri bacalarını keşfedebilirsiniz. İddialı bisikletçiler Göreme’den Ortahisar’a çıkabilir. 2008 Avrupa Dağbisikleti Şampiyonası, Kızılçukur’dan Çavuşin Köyü’ne inen parkurda yapılmıştı.
BALON TURU: Balon turları gündoğumunda yapılıyor. Rota rüzgar şartlarına göre belirleniyor. Uzun uçuş 90 dakika, kısa uçuş 60 dakika civarında. Fiyatlar kişi başı 150 - 240 Euro arasında.
ŞARAP KEŞFİ: Kapadokya, Anadolu’nun şarap kültüründe önemli yere sahip. Bölgede büyük şarapçılık firmaları bulunuyor. Bu firmaların satış reyonlarına uğrayıp bölge şarapları hakkında bilgi alabilir, tadım yapabilirsiniz. Turasan ve Mahsen şaraplarının merkezi Ürgüp’te, Kocabağ şarapları Uçhisar Köyü’nde, Sinasos ise Mustafapaşa Köyü’nde.
ÇÖMLEK ATÖLYELERİ: Avanos’taki çömlek atölyelerinde Kızılırmak’ın kilinden geleneksel yöntemlerle çanak, çömlek, vazo üretiyor. Bu atölyelerde ayakla çevrilen tezgahın başına geçip çömlek yapmayı deneyebilir, hatta ders alabilirsiniz.
ATLI SAFARİ: Göreme, Çavuşin, Avanos ve Mustafapaşa’daki at çiftlikleri bölgede atla turlar düzenliyor. En kısa tur bir saatlik. Dileyen sekiz saati bulan günlük rehberli turlara katılabiliyor. Avanos’tan başlayan günlük turlar Kızılırmak boyunca ilerleyip, Kapadokya’nın vadilerinde, peri bacalarının arasında dolaşıyor. İki saatlik tur ücreti 25 Euro, günlük turlar 45 Euro.