Osman Hamdi Bey’in ‘Yeşil Galeri’si
Baştan söyleyelim: İmparatorluğun kuruluş dönemine tesadüf eden Yeşil Külliye’nin her yapısı, ayrı bir bahis. Ama yazımızda sadece şehrin en sanatlı camisini yazmaya gayret edeceğiz. Bugün milyonluk şehrin ortasında bir biblo gibi duran bu şaheser, Osman Hamdi Bey’in o, şöhreti kendisini aşmış bulunan eşsiz tablolarının da ana mekânı. Hatırlatmakta tabi ki fayda var: 1842-1910 yılları arasında yaşamış bulunan Osman Hamdi Bey, arkeolog, müzeci, ressam… Siz bu unvanların başına ‘ilk’ sıfatını eklemeyi unutmayın.
Osmanlı zamanında seyahate devam edelim: Beşinci padişah Çelebi Mehmed, devletin ikinci kurucusu addedilir. Babası Yıldırım Bayezid’in 1402 Ankara Savaşı’nda Timurlenk karşısındaki mağlubiyeti sonrası devam eden süreç, Osmanoğullarının ‘kara kitap’ıdır. Devlet, ecel terlerini dökmüş, sükûtun kollarında âlemi seyretmiş ve nihayetinde yeniden tarih sahnesine adımını atmıştır. Böylesi çalkantılı sürecin sonunda Mehmed ve ekibi atalarının mirasını; rekonstrüksiyon bir pencereden her alana aşılamıştır.
Ahmet Vefik Paşa’nın imzası nerede?
İşte, 1414-1419 yılları arasında inşa edilen Yeşil Külliye, bendenizin çokça sevdiği Hacı İvaz Paşa’nın başı çektiği sanatkârların ellerinde yükselir. Cami; banisinin, yani yaptıranının, mimarının, nakkaşbaşının, yani yapının tavan ve duvarlarının süsleyen kişilerin, ahşap ve çinileri ustalarının adını veren altı adet kitabesiyle İmparatorluk mimarisinde tektir. Ezcümle, söz konusu plakalar, bir nevi ‘yayında ve yapımda emeği geçenler’ kj’sidir.
Tarihi boyunca tam 12 kez onarımdan geçen Yeşil Cami, Ahmet Vefik Paşa’nın 1879-1882 yılları arasındaki Bursa valiliği görevindeyken; kapsamlı bir şekilde restore edilir. Şehre vurduğu tiyatro aşısıyla kültür dünyamızda çiçekler açtıran Paşamız ilk payitahtın ilk eserlerine kendinden imzalar da atmıştır. Ulu Cami’deki sütunlarda bulunan tiyatro perdeleri, böylesi bir izdir örneğin. O halde soralım: Benzer bir hatıra, Yeşil Cami’nin neresine gizlenmiştir?
Türbe, camiden yukarıda!
Siz bir yandan sorunun cevabıyla meşgul olurken; ben diğer bir detaya işaret edeyim: Yeşil Türbe, camiden yaklaşık 25 metre yukarıda bulunuyor. Bunun gibi bir uygulama, yani ezan sesinin fevkinde inşa edilmiş benzer bir yapı, Osmanlı geleneğinde yok, istisnası sadece Bursa’da. Çelebi Mehmed ve aile efradının uyuduğu türbe, çinileriyle meşhur bir eserdir. Belki bir başka yazıda türbenin assolist olacağı ve insanı hayretlere düşüren ayrıntıları söyleriz. Osman Hamdi Bey’e geçmeden evvel ‘middle name’den adaşı Tanpınar’ın şu mısralarını kaydetmeme müsaade edin lütfen; çünkü burası fazlaca şiir demek: “Yeşil türbesini gezdik dün akşam/Duyduk musiki gibi zamandan/Çinilere sinen ezan sesini/Fetih günlerinin saf neşesini…”
‘Zekânın kemâl halinde sıhhati’
Evliyâ Çelebi, kendi meslektaşlarının, yani gezginlerin ‘gayrı memleketlerde böyle Allah evi görmedik.’ sözünü aktarır. İnsanın aklına ister istemez büyük bir önyargıyla Osmanlı ülkesine gelen Fransız yazar Andre Gide geliyor. İstanbul’dan sonra Bursa ve İznik’i de yolunu düşüren Dar Kapı müellifi, sanki burada Pastoral Senfoni’yi duyar ve Yeşil Cami’ni girdiğinde şu cümleleri not düşer Günlük’üne: “Zekânın kemâl halinde sıhhati! Burada zarif bir Tanrı oturuyor ey cami!”
Bir sanat mekânı olarak Yeşil Cami
Evet, Yeşil Cami medyun-u şükran olduğumuz Osman Hamdi Bey’in sanki resim galerisidir. Onun meşhur Kaplumbağa Terbiyecisi’ni bilmeyen kalmamıştır sanırım. Tablodaki sakallı adam, kendisidir. Boynunda ve elinde, işi için kullandığı birtakım enstrümanlar görülüyordur, önünde ise kaplumbağalar. Yerde çok yavaş hareket eden hayvancağızlar, hiçbir şey öğrenmemek için âdeta çaba sarf eden dönemin memurlarıdır. Bütün bu olumsuzluğa rağmen terbiyeci, onları eğitmeye çalışıyordur. Üzerinden daha çok malzeme dökülecek olan tablo için son not: Sakallı adamın yüzü Batı’ya, yani muasır medeniyete dönüktür.
Kaplumbağa Terbiyecisi Pera Müzesi’nde
Bu tablo, 2004’te kıran kırana geçen müzayedede fiyatı tam 42 kez artırılmış, devrin parasıyla 5 trilyona satılmıştı. Bir anda ülkenin gündemi haline gelen tablonun gerçek ismi, ‘Kaplumbağalar ve Adam’ aslında. Osman Hamdi’nin 1906 ila 1907 yıllarında iki farklı versiyonunu yaptığı tablonun mekânı ise Yeşil Cami’nin üst katıdır. Ressamın yıllar sonra, 2016’da bir tablosu daha gündem oldu: Yeşil Cami Önü! Ve 13 milyon 509 bin TL’ye satılarak; Türkiye’nin yine, yeni en pahalı tablosu oldu. Büyük sanatçının Yeşil Cami’nin muhtelif köşelerini dekor olarak kullandığı başka çalışmaları da var: Mihrap, İki Müzisyen Kız, Kuran Tilaveti. Bir de ‘Yeşil Türbe’de Dua’ adlı tablosu söz konusu.
Orhan Pamuk’un Gebze’sinde bir mezar!
Ev ödeviyle yazıya nihayet verelim… Vaktiniz olursa şu üç yere Yeşil Cami, Pera Müzesi ve Osman Hamdi Bey’in Gebze-Eskihisar’daki kabrine yolunuzu düşürün. Hem İstanbul Hem Kocaeli, ne İstanbul ne Kocaeli sayılan Gebze’nin ortasındaki bu yerde, eskinin sayfiye yerinde Marmara’ya bakarak bir çay için. Sonra Orhan Pamuk’un Sessiz Ev’inde oturan Kırmızı Saçlı Kadın’la sohbete başlayın. Gebze’nin sokaklarında dolaşırken size şunları fısıldayacak: “Bir zamanlar dünyanın güzel bir yer olduğunu düşünürdüm. Panjurları kapadım, sürgüyü çektim. Dünya orada kalsın.”