Okyanusta yelkenliyle dokuz ay
Dünyanın en uzun ve zorlu spor etkinliği Volvo Okyanus Yarışı’nın birinci ayağı Cape Town’da biterken, yarışın sonunda ilk kez bir Türk teknesini karşılamanın haklı gururu yaşandı. Yelken sporuna meraklıysanız ve macera arayışındaysanız kendinizi geliştirmeye şimdiden başlayın. Onca zorlu maceraya karşın yarışçıların yorumu şu: “Yarışırken hissettiğiniz özgürlük ve başarma hissinin yeri doldurulamaz...”
9 ay boyunca 20 metrekarelik bir yelkenlide okyanuslar aşmak ister miydiniz? Farklı denizlere yelken açmaya ve maceraya ne kadar meraklı olsanız da “Evet” demeden önce bir durup düşünün derim. Zira aylarca sıcak yemek yemeden, doğru düzgün uyumadan, duş almadan ve yelken dışında hiçbir şey yapmadan dalgalarla boğuşmanız gerekecek. Bunun için gerekli bilgi, tecrübe ve donanıma sahip olsanız bile o dayanıklılığa sahip olmanın gerçekten çok zor olduğunu sadece denizde geçirdiğim 4 saatte anladım.
5 kıtada ve 4 okyanusta gerçekleşen dünyanın en uzun ve zorlu yelken yarışı Volvo Ocean Race’in (Okyanus Yarışı) birinci ayağı geçen hafta Güney Afrika’nın Cape Town kentinde tamamlandı. Dünyada en fazla seyirci çeken spor karşılaşmaları arasında olimpiyatlar’dan ve Dünya Futbol Şampiyonası’ndan sonra üçüncü sırada yer alan yarışta bu yıl ilk kez bir Türk teknesi, ‘Team Alvimedica’ da Türk bayrağıyla yarışıyor.
YELKENCİ YETİŞTİRECEĞİZ
Team Alvimedica’nın yaklaşık bir aydır denizde olan yelkencilerini karşılamak üzere geçen hafta Alvimedica’nın CEO’su Cem Bozkurt’la birlikte Cape Town’a gittik. Kendisi de yelkenci olan ve Türkiye’deki yelken yarışlarına katılan Bozkurt, bu yarışa katılmaya karar verdikten sonra firmasındaki tüm çalışanlara da yelken dersi aldırmış. Amerikalı, Fransız, İtalyan, Yeni Zelandalı ve Avustralyalılardan oluşan ekibin başındaki iki kişiyi bizzat seçmiş, ancak maalesef bu seneki seçimlerde elemeleri geçebilen Türk yelkenci yok.
Bozkurt, yelken sporuna yaptıkları yatırımın yarışlarla sınırlı kalmayacağını söylüyor. “İleride olimpiyatlara katılmak üzere Türkiye’de ve bölgede yelkencilerin yetiştirilmesine de katkıda bulunacağız. Hırvatistan’da bir yelken okulu kurduk, dört Hırvat çocuğun eğitimine başladık. Türkiye’den seçtiğimiz çocukları da oraya götüreceğiz” diyor.
DEV DALGALARIN ARASINDA
9 aylık bu yarışın birinci ayağını tamamlayan yelkencilerini karşılamak üzere gece yarısı ‘RIB’ adı verilen botla Cape Town Limanı’ndan okyanusa açıldık. Bozkurt’un elinde turuncu bir bayrak, gayet kendinden emin bir şekilde botun önünde giderken, ben de soğuktan ve dalgalardan korunmak amacıyla kendimce önlem alıp teknenin arka kısmına sığındım. Limandan çıkana kadar her şey çok güzeldi. Gökyüzünde pırıl pırıl yıldızlar, tabak gibi bir dolunay ve simsiyah bir denizin üzerinde giderken her şey çok romantik görünüyordu. Bozkurt bir ara bana dönüp “Şu anda ne kadar çok yelkenci senin yerinde olmak isterdi, biliyor musun?” dedi. Ben de tam ne kadar şanslı olduğumu düşünmeye başlamışken açık denize çıkınca bir anda tekne dev dalgalarla sallanmaya ve rüzgâr üşütmeye başladı. Karşılamaya gittiğimiz insanlarsa tam 26 gündür neredeyse aç-biilaç bu denizdeydi!
Halimden tavrımdan bir sıkıntı olduğunu anlamış olacak ki o sırada Volvo Ocean Race’in CEO’su Knut Frostad bana dönüp “Onları görünce sakın bir şeyden şikâyet etmeyin, unutmayın onlar bir aydır doğru düzgün uyumuyorlar bile” dedi. Yutkunarak “Tabii ki” diyebildim. Her ne kadar yelken sporuna aşinalığım olsa da okyanusun ortasında dalgaların arasında inip çıkarken bir anda “Allahım ne olur bir şey olmasın” diye dua ederken buldum kendimi.
Team Alvimedica’nın teknesini gördüğümüz ilk anda kendimizi tutamayıp alkışlamaya başladık. Kolay değil, adamlar 26 gün boyunca toprak yüzü görmemişlerdi.
YELKENE EĞLENCE OLARAK BAŞLAYIN
Takımın Skipper’ı (Dümenci) Charlie Enright (30) ve Watch Captain (Vardiya Kaptanı) Mark Towill’le (25) Cape Town’a ulaştıktan yaklaşık 12 saat sonra buluşabildik. İkisi de hâlâ uyumamıştı. Charlie Enright, 5 yaşından beri yelken sporuyla ilgileniyor. “Bu işi ciddi bir şekilde yapmak isteyenlere ne önerirsiniz?” diyorum, cevabı gayet net:
“Öncelikle yelkene yarışmak amacıyla değil, bir eğlence olarak başlayın. Denizde geçirebildiğiniz kadar çok vakit geçirin. Bu işi öncelikle sevdiğiniz için yapın. Daha sonra bu işte iyi olduğunuzu düşünüyorsanız işin bir de rekabet boyutuna uygun olup olmadığınızı düşünün. Çünkü yelkenin rekabet ve yarış kısmı herkese uygun bir alan değil. Teknede mutlaka en azından bir gece geçirin, yelkenle uzak mesafelere gidin. Çünkü nihayetinde bu iş bir eğlence, işten ve gündelik streslerden bir kaçış noktası. Artı; yarışırken hissettiğiniz özgürlük ve başarma hissi de yeri doldurulamaz bir his.”
Cem Bozkurt (solda), 26 gün sonra Charlie Enright’ı karşılarken...
28 saattir hiç uyumamış olan Enright, bu işin zorluklarından da bahsediyor: “Teknedeyken aralıksız en fazla 2 saat uyuyabiliyorduk. 26 gün boyunca duş almadım, sadece yağmur yağdığında yıkanma imkânım oldu. Yemek olarak bize verilen tozları suya karıştırıp içiyorduk, içme suyunu da deniz suyundan arıtıp içtik. Ama benim tutkum bu, sevdiğim işi yapıyorum. Zaten denizdeyken 26 gün gibi gelmedi.” Mark Towill ise “Yarışın en zor kısmı 26 gün boyunca 7/24 yol alma zorunluluğuydu. Bizim bu yaptığımız birçok insana çılgınca gelebilir. Ancak bu tam bir macera ve bizim için çok eğlenceli!” diyor.