O ölümsüz aşkın şehri, şehzadelerin gözdesi
Karadeniz’in içlerinde kalmış 8 bin 500 yıllık yerleşim birimi, geçmişten günümüze çok farklı medeniyetlerin izlerini korumayı başarmış. Kendinizi Amasya sokaklarına bırakın ve tarihin kültür galerisinde yolculuğa başlayın. Önce Kral Kaya Mezarları’nı gezin, sonra Osmanlı’nın izlerini takip edin. ‘Şehzadeler Şehri’nde Yeşilırmak boyunca ilerleyip bu açık hava müzesinin tadını çıkarmaya bakın.
Uzun zamandan beri hayalini kurduğum bir şeyi gerçekleştirme imkânı buldum nihayet. Hiç bilmediğim ve beni de hiç kimsenin tanımadığı bir kente gidip sokaklarında dolaşmak, fotoğraf çekmek, insanlarıyla sohbet etmek; tarihine, kültürüne ve doğasına, kısaca yaşamın kendisine bakmak… Bütün isteğim buydu ve en sonunda görmeyi çok arzuladığım yerlerden birine, tarihiyle ilgimi çeken Amasya’ya yolumu düşürebildim.
Bu şehir adeta bir müze. İnsan bu kadar çok eski ev, cami, medrese, hamam, han görünce ister istemez büyüleniyor. Etkilendiğim nokta bu kadar eserin bugüne kadar gelebilmiş olması elbette. Çünkü birçok kentte hep dem vurulan ‘açık hava müzesi’ durumundan eser yok. Amasya’nın özellikle Yalıboyu Evleri olarak adlandırılan bölgesinde kümelenmiş evleri ve tarihi yapıları görmek insanı çok mutlu ediyor.
MEDENİYETLER İZLER BIRAKMIŞ
Amasya’nın 8 bin 500 yıllık çok eski bir kent olduğu tarihi kaynaklarda belirtiliyor. İlk yerleşimin MÖ 5500 yıllarına kadar uzandığı belirlenen kent, antikçağdan günümüze kadar geçen zamanda Hitit, Frig, Kimmer, Lidya, Pers, Roma, Bizans, Danişmend, Selçuklu, İlhanlı ve Osmanlı medeniyetlerine ev sahipliği yapmış. 1386’da Osmanlı topraklarına katılan Amasya’da şehzadeler eğitim gördükleri ve burada görev yaptıkları için ‘Şehzadeler Şehri’ olarak da biliniyor. Amasya’da egemenlik kurmuş halkların her biri bu şehre kendi medeniyetlerine ait eserler ve izler bırakmış.
Bunların en önemlilerinden biri de Kral Kaya Mezarları. Pers-Pontuslular tarafından, Harşena Dağı’nın güney eteklerindeki kalker kayalara oyularak, anıtsal boyutta mezar odası olarak yapılmış. Helenistik ve Roma dönemlerinde de bu özelliğini korumuş. Ziyaretçilere açık olan Kral Kaya Mezarları Amasya’nın alâmeti farikalarından biri artık. Antikçağ yazarı Strabon mezarların krallara ait olduğunu belirtmiş ki bu mezarlardan Yeşilırmak Vadisi’nde de olduğu için bölge Krallar Vadisi olarak da biliniyor.
Ören yeri içinde 15’inci yüzyıl Osmanlı dönemine ait Kızlar Sarayı Hamamları var. Helenistik döneme ait, en iyi işlenmiş ve tamamlanmış anıtsal kaya mezarı olan Aynalı Mağara da Krallar Vadisi’nde görülebilir. İçinde tavandan zemine kadar kahverengi ve kırmızı boyayla yapılmış ‘Hz. Meryem ile On İki Havari’ tasvirlerinden oluşan Bizans dönemi kaya resimleri var. Ferhat Su Kanalı ise Geç Helenistik-Erken Roma dönemine ait bir eser ve antik Amasya kentinin su ihtiyacını karşılamak üzere yapılmış. Kayalar oyulup tüneller açılarak, yer yer duvar şeklinde tonozlu bir biçimde, arazi eğimine ve su terazisi sistemine uygun olarak tasarlanmış. Eserin bu yapısı Ferhat ile Şirin’in aşkını anlatan ünlü efsaneye de konu olmuş. Adı da o nedenle halk arasında ‘Ferhat Su Kanalı’ olarak biliniyor.
Amasya’nın içinde dolaşmak kadar tepelerinden Amasya’yı seyretmek de bir o kadar zevkli. Özellikle Çakallar Seyir Terası denen mevkiden Amasya Kalesi’ni, Yalıboyu Evleri’ni ve tüm şehri boydan boya izlemek çok büyük bir şans. Aynı şekilde karşı tarafa geçip Harşena Kalesi’nden kenti seyretmenin de tadına doyum olmuyor; yolunuzu mutlaka düşürün, pişman olmazsınız.
Kral Kaya Mezarları ve Kızlar Sarayı Hamamlar’ı Amasya’nın alâmeti farikalarından. Yalıboyu Evleri olarak adlandırılan bölgede kümelenmiş evler de çok meşhur.
KRAL TAHTINDAN YEŞİLIRMAK BOYLARINA
Böylesi köklü bir geçmişe sahip olan Amasya’nın tarihi eserler bakımından zengin olması da kaçınılmaz. Şehirde kale, köprü, bedesten, cami gibi çok sayıda mimari yapı var. Amasya (Harşena) Kalesi, Küçük Ağa Medresesi, Kaya Kitabesi, Kunç Köprüsü, Bayezid Paşa Camisi, Mehmet Paşa Camisi, Amasya Darüşşifası (Bimarhane), Saat Kulesi, Kral Kaya Mezarları bunlardan bazıları. Gündelik yaşamın aynası niteliğindeki Amasya evlerinin üzerinde önemle durmak gerekir. Kent dokusunun çeşitli yerlerinde, özellikle Yeşilırmak sahil şeridinde görsel bir şölen sunan geleneksel Osmanlı evleri Amasya mimari yapıları içinde önemli bir yere sahip. Eski Amasya evlerinden günümüze kalmış olanlar daha çok 19’uncu yüzyıla ait örnekler.
YEREL LEZZETLER
Amasya’ya gitmişken yerel mutfağı tatmadan dönmek olmazdı. Amasya misafirlerine oldukça güzel alternatifler sunuyor. Zengin bir bitki örtüsüne sahip olduğu için bu ister istemez gastronomiye de yansımış. Amasya’nın çatal, sakala çarpan, toyga, cilbir, helle, kesme ibik ve yarma gibi çorbaları; bakla dolması, etli bamya, keşkek, ciğer sarması, göbek dolması, mumbar-işkembe, pastırmalı pancar, patlıcan pehli, pastırma gağallemesi, pirpirim, ayva gallesi, sirkeli ciğer ve sulu köfte gibi etli yemekleri çok meşhur.
Bu lezzetlerin üstüne mutlaka dene hasudası (bir helva çeşidi), kuymak, yuka tatlısı, elma tatlısı, gelin parmağı, gömlek kadayıfı, kalbur tatlısı, höşmerim, peluza (hasuda), şeker böreği, unutma beni, vişneli ekmek ve zerdali gallesi gibi tatlılardan biri ikram ediliyor. Amasya hamurişleri de zengin çeşitli; tatmadan dönmeyin.