
Nobelli şair Neruda'ya misafir oldum
Sonunda hayranı olduğum şair Pablo Neruda'nın yaşamına konuk oldum. Duvarlarına aşk kokusu ve şiir mısraları sinmiş üç evinden ikisini görmek sıra dışı bir duygu. Şili'nin başkenti Santiago'daki müze evlerde karşılaştığım en ilginç şey 'Isla Negra'da girişe yerleştirdiği teknenin direğine çektiği bayraklarla konuklarına verdiği mesaj ve denize olan tutkusuydu.
Santiago’daki 'La Chascona' ve Valparaiso’daki 'Isla Negra'da Nobel Edebiyat Ödülü sahibi şairin denize olan tutkusunun dekorasyona yansıtılmış olması, çeşitli ülkelerde elçilik görevi sırasında topladığı objelerin odalara son derece zarif şekilde yerleştirilmesi hemen dikkat çekiyor. Konuklarına sürpriz yapmayı seven şair bugün müze olan evlerini, ziyaret eden hayranlarına hoşluk yaşatmaya devam ediyor.

İtalya'ya uzanan yasak aşk
Başkentteki evin adı 'La Chascona', kızıl lüle kıvırcık saçlarından dolayı şairin önce sevgilisi daha sonra eşi olan Meksikalı Matilde Urrutia’nın lakabı. Sinemaya düşkün olanlarımız anımsayacaklar, İl Postino (Postacı) filmi Neruda’yla, Matilde’nin İtalya’da yaşadıkları yasak aşkı anlatır. Bu dönemde Neruda , Arjantinli eşi Delia del Carril’den henüz boşanmamıştır . Çift, İtalya dönüşü Santiago’da evlenirler. En uzun süre yaşadıkları ev La Chascona’dır. Burası onlar için tam bir 'aşk evi' olur. La Chascona'ya giden sokağın sağlı sollu duvarları yağlı boya resimlerle donatılmış. En dikkat çekeni bildik görüntüsü başında siyah beresiyle Pablo Neruda resmi. Günün her saati ziyaretçi akınına uğrayan eve önceden rezervasyon yaptırmakta yarar var. Bu sayede her biri sıkı Neruda hayranı olan genç rehberlerden birinin grubuna, bilet sırası beklemeden dahil olabilirsiniz.
Etkileyici yatak odası
Tur yaklaşık 1 saat sürüyor. İçeride görüntü alınması istenilmiyor. Üç bölüm halindeki evi gezmeye bahçenin alt kısmındaki yemek odasından başlıyoruz. Şairin deniz tutkusu evin her noktasında kendini gösteriyor. Girişteki bahçe duvarları balık resimleri ve balık motifli mozaik panolarla süslü. Yemek odasında adeta bir teknenin içinde gibisiniz. Uzun yemek masasının sonundaki dolapta özenle dizilmiş tabaklar, şarap kadehleri her an kullanıma hazır vaziyette duruyor. Aralarına süs olarak deniz kabukları serpiştirilmiş. Dolabın kanatlarından biri aslında odanın arka tarafına açılan bir kapı. Neruda dolaptan aniden içeri girerek veya dışarı çıkarak misafirlerini şaşırtmayı çok seviyormuş.

Üst bahçeye bakan camların ferforje parmaklıklarında güneş figürüyle, büyük aşkın kahramanlarının isimlerinin baş harfleri 'P' ve 'M' yer alıyor. Yatak odasına çıkan merdivenin altındaki mini bar yatmadan önce son demlenme noktası gibi. Yatak odasına çıkarken sanki onları rahatsız edecekmiş gibi bir duyguya kapılıyorum. Son derece sade döşenmiş odada yaşanan müthiş aşk beni çok etkiliyor. Matilde’yi de etkilemiş olacak ki Neruda’nın ölümünden sonra bu odayı terk ederek en alt kattaki ufak odayı yatak odasına dönüştürmüş.
Nobel'i getiren bölüm
Üst bahçede bulunan gemi güvertesi görünümlü özel bölümüne, bol ağaçlı yoldan geçiyoruz. Kaptan köşkü manzaralı bu bölümde güzel bir yazı masasının iki yanındaki duvara yayılan camlı kütüphanede şairin dünyanın her bir tarafında yayınlanmış kitaplarının yanı sıra , resimler , madalyaları ve aralarında 1971 yılında kazandığı Nobel Edebiyat Ödülü dahil, ödülleri yer alıyor. O müthiş şiirlerini yazdığı oda burası. Bazı şiirlerini elle yazmış. Denizi bu kadar seven, eşyalarında, duvar renklerinde mavinin bütün tonlarını kullanan şairin yeşil mürekkep kullanması dikkatimi çekiyor.
Bahçe’de bir de camekanlı bar bulunuyor. Ne yazıkki ziyaretçilere açık değil. Oysa insanın içinden burada biraz soluklanıp şairin şerefine bir kadeh kaldırmak isteği geçiyor. Barın hemen yanındaki taş levhada Çek şair 'Jan Neruda'dan çok etkilenen Pablo’nun adına yasal olarak nasıl Neruda’yı etkilediğinin hikayesini okuyoruz. Evin çıkışındaki hediyelik eşya bölümünden şairi anımsatacak objelerden eşe, dosta alabilirsiniz.

1991'de 'Pablo Neruda Vakfı' tarafından komşu evin satın alınmasıyla genişletilen Valparaiso yakınındaki müze ev 'Isla Negra' kelimenin tam anlamıyla Pasifik Okyanusu’nu kucaklıyor. Bu evin en büyük özelliği Neruda’nın en sevdiği ev olmasının yanı sıra ömürlerinin son yıllarını burada geçirmeleri ve mezarlarının evin bahçesinde olması.
Bayraklarla verilen mesajlar
Evi gezmeden önce bu defa ziyaretçilere açık okyanus manzaralı Cafe de la Chascona’da yapamadığım kadeh kaldırma işlemini peşinen gerçekleştiriyorum. Ön bahçeden eve girişte bizi ilginç bir tekne karşılıyor. Şair, bu teknenin direğine çektiği bayrak renkleriyle konuklarına mesaj verirmiş. Yeşil bayrak 'evdeyim gelin', mavi bayrak 'rahatsız etmeyin', kırmızı bayrak ise 'evde yokum' anlamına geliyormuş. Neruda’nın eve gelişini içerdekiler anlasın diye, teknenin üzerinde yer alan çan çalınarak�haber verilirmiş. Tekneye yeşil bayrak asılmış olduğunu varsayarak Neruda’nın evde olduğunu düşleyip rehberin arkasındaki kuyruğa giriyorum.

1961'de tamamlanan evin Pasifik Okyanusu’na bakan camları okyanusu tam anlamıyla hissetmek için çok geniş tutulmuş . Özellikle yatak odasında perde yok okyanusla iç içesiniz. "Güneş başımın arkasından doğmalı, ayak ucumdan batmalı" diyen Neruda, yatağını odaya okyanusu görecek şekilde bir köşeden bir köşeye gelecek şekilde yerleştirir. Ev işlerine bakan kadın her sabah yatağın yerini değiştirince şair çareyi yatağı çivileterek sabitlemekte bulur. Dünya’nın çeşitli yerlerinden toplanan irili ufaklı 6000 deniz kabuğundan oluşan koleksiyon evin en büyük iki odasında sergileniyor.
Denizden gelen hediye
Çalışma odasında kullandığı masanın ilginç bir hikayesi olduğunu burada öğreniyorum. Şair, bir sabah sahilde yürürken fırtınada bir yelkenliden kopup denize düştüğünü tahmin ettiği büyük bir kalas görür, kalasın sahile vurmasını tam 6 saat sabırla bekler. Nihayet kıyaya vuran kalası alır ve "Bu bana denizden gelen hediye" der ve marangoza verip çalışma masası yaptırır. Evin insanı hüzünlendiren bölümü sert okyanus dalgalarının kıyısını dövdüğü bahçenin orta kısmında Neruda ve Matilde’nin yan yana yattıkları mezarları. Hayranları mezarın yanına oturup şiirlerini okurken çocuklar sanki orada mezar yokmuş koşup oynuyorlar. Belki de şair böyle olmasını arzu ediyordur.

Nazım'dan izler
Buradaki bahçede de yine bir camekanlı bir bar var. Sanki birazdan konukların gelmesiyle servis başlayacak gibi hazır duran bu barda tavana asılı olan plaketlerde Neruda’nın hayranı olduğu kişilerin adları var. Bunlar arasında "Biz onun yanında şair bile olamayız" dediği Nazım’ın da adının yazılı olduğu tahta plaketi görmek beni çok duygulandırıyor. Isla Negra’dan ayrılırken dudaklarımdan gezgin ruhuma hitap eden şairin ünlü şiirinin ilk satırları dökülüyor.
Yavaş yavaş ölürler seyahat etmeyenler.
Yavaş yavaş ölürler okumayanlar, müzik dinlemeyenler;
Vicdanlarında hoş görmeyi barındıramayanlar.
Yavaş yavaş ölürler...