GeriSeyahat Ne eksiğimiz var Toskana’dan!
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Ne eksiğimiz var Toskana’dan!

Ne eksiğimiz var Toskana’dan!

Yurtdışında görüp özendiğimiz o bağ turu rotalarını uzaklarda aramaya gerek yok. Bağbozumu dönemi heyecanını, muhteşem günbatımları ve tadımlarla yerinde yaşamak isteyenler için Trakya’dan Elazığ’a birbirinden güzel bağlarımızı dolaştık...

Bağbozumu telaşı bugünlerde başlayıp ekim sonuna kadar devam edecek... Bütün bir yılın emeğinin, güneşinin, yağmurunun yine binbir emekle tek tek toplandığı, şişelere dolarak şaraba dönüştüğü, pekmezden pestile birçok yerel lezzetin yapıldığı bu özel dönemi yerinde deneyimlemek bence herkesin en az bir kez yaşaması gereken ömürlük bir tecrübe. Bağbozumunun enerjisini yazarak anlatmak pek kolay değil ama birlikte en sevdiğim bağ rotalarında biraz dolaşırsak belki sizi hemen yola düşmek için ikna etmeyi başarabilirim...

Yılın hemen her dönemi bağları ziyaret edebilir, üretim hakkında bilgi alıp fabrikaları gezerek tadım yapabilirsiniz elbette. Ama hasat zamanının ‘havası’ farklı. Bu dönemde her gün bağlarda üzüm toplanıyor. Kendi sepetinizi doldurmanın, tadına bakmanın, üretim sürecini takip etmenin mutluluğu bir başka oluyor. Sonbaharda günün her saati bağlara bir başka vuran şahane ışıkları ve hayat boyu hatırlayacağınız günbatımlarını da buna eklemek gerek.

Edirne’den Gelibolu’ya doğru, tıpkı Toskana ya da Douro Vadisi’nde örneklerini gördüğümüz gibi doğası, köyleri ve birbirinden güzel bağlarıyla bir bütün oluşturan Trakya bağ rotası, manzarası kadar tanışacağınız kıymetli emekçileriyle de etkileyici.

KABINA SIĞMAYAN TRAKYA

İstanbul’dan birkaç saatte ulaşılan Kırklareli, bağbozumu deneyimi isteyenler için ilk önerim. Hem lezzetleri hem doğasıyla kabına sığmayan bölge, doğru adımlar atılırsa dünya çapında bir ekolojik turizm ve gastronomi rotası olacak potansiyelde. Şehrin sırtını dayadığı Istranca (Yıldız) Dağları, su kaynakları, ormanları ve gölleriyle gerçek bir mucize. Avrupa’daki en büyük subasar (longoz) ormanları, dağların eteklerine yayılıyor. Istrancalar’da Karadeniz iklimine Ergene ovalarının karasal iklimi eşlik ediyor. Tüm bunların sonucu da işte bu ender rastlanacak verim ve endemik zenginlik. Arcadia, bölgede gerçek bir bağbozumu yaşamak isteyenlerin her türlü imkânı bir arada bulabileceği özel bir butik üretici. Kurucusu Zeynep Arca Şallıel çalışkanlığı ve azmiyle hayran olduğum isimlerden. 20 yıl önce bölgeye yerleştiğinden bu yana sadece diktiği bağlar ve ürettiği üst kalite şaraplarla değil, tüm bölgeye fayda sağlayacak birçok farklı projeyle, sürdürülebilir tarımla, yarattığı istihdam ve yaşam alanıyla Kırklareli için büyük bir şans.

Bağda Bakucha isimli 26 odalı bir oteli var. İnce bir zevkle tasarlanmış konforlu odaları, meyve bahçeleri arasında sadece kuş sesleri dinleyebildiğiniz bahçesi, yamaçları izleyerek yüzebildiğiniz havuzu ve SPA’sıyla günün her anı mutlu edecek bir tesis. Balkan Savaşı’nda yıkılan Edirne Sarayı’nın Cihannüma Kasrı’ndan esinlenerek inşa ettikleri otel, kule şeklinde.

Üst katta 360 derece manzaralı bir teras bar var. Atalık buğdaydan unlarla hamurişleri pişiriyor, yetiştirdikleri sebze ve meyveleri, kurdukları turşuları kullanıyorlar. Öyle ki bahçelerinde kendi trüfleri bile yetişiyor. Kırklareli’nde Arcadia dışında Vino Deserra, Chamlija, Gürbüz gibi üreticileri de ziyaret edebilirsiniz elbette.

KEYİF ÇATMAK İÇİN...

Yoluna Tekirdağ köftesi yiyerek devam edecekler için Yazır Köyü’ndeki Barbare, Tekirdağ merkezine çok yakın bir bağ. Kurucusu Can Topsakal, Fransa’nın Châteauneuf-du-Pape bölgesinde uzun süre kalmış. Bağlara bakan ahşap bağ evinde tadım yaptıktan sonra bahçedeki otelde kalabilirsiniz.

Karaevli Köyü’ndeki Barel Bağları, hem fiyat-performansıyla şaşırtan şarapları hem restoranıyla bağların arasında keyif çatmak için tercih edilebilir. Bağbozumu zamanı restoranlarında etkinlikler de oluyor.

Türkiye’nin ilk butik şarap üreticilerinden Umurbey, bu rotanın en köklü üreticilerinden. Umur Arıner ve kardeşi Yonca Arıner’in emek emek kurdukları bağları da ürünleri gibi zevk sahibi.

Muhteşem bir günbatımı görmek için tavsiyem Çeşmeli Köyü’ndeki Chateau Nuzun bağları. Türkiye’nin en nevi şahsına münhasır üretimlerine imza atan mühendis Necdet ve Nazan Uzun çifti, bağı size bir başka sevdiriyor. Pinot noir üzümünü Türkiye’de ilk deneyen onlar. Bağın ortasına kurdukları daire biçimindeki şatolarının üst katı bir butik otel. Evliya Çelebi bu topraklara boşuna ‘cihan bağı’ dememiş. Işığın Trakya’da yansıması hakikaten bir başka.

Rotanın sonundaki Suvla şato tipi üretimleri ve Kilye Doğal Ürünler markasıyla çok seviliyor. Eceabat Kabatepe’deki bağları Bozokbağ, iyotlu ve reçineli havası, killi toprak yapısıyla çok özel bir teruara sahip. Bağı ve şaraphaneyi gezip tadım yapabiliyorsunuz. Suvla bu rotanın sonu ama Bozcaada’ya bir bağbozumu gezisi planlıyorsanız burası o tur için de ideal başlangıcınız olur, benden önermesi. 

 

URLA’NIN BAĞLARI ARASINDA...

Ege kıyılarının, meze ve balıklarının tadını çıkarabileceğimiz bir diğer nefis bağ yolu rotası Urla’da. Bölgedeki butik üreticilerin bir araya gelerek kurduğu Urla Bağ Yolu Projesi; bu kıymetli teruarı gastronomi anlamında hak ettiği noktaya taşıyabilmeyi amaçlıyor. Urla Şarapçılık bölgenin en büyük üreticilerinden ve bir duayen. Yemyeşil dev tesislerinde hem çok kapsamlı ve öğretici tadımlar yapmak hem konaklamak mümkün. Çok sevdiğim butik üreticilerinden Urlice, bölgenin en eskilerinden. Bağların arasında kurdukları sofralar ve tattırdıkları lezzetler de en az şarapları kadar özel her zaman. Daha butik ve küçük üreticileri tanımak isterseniz Usca’yı öneririm. Kurucusu Serpil Şener hukukçu, Payamlı Köyü’nde kadastro davalarına bakarken bağları görmüş ve buraya yerleşmeye karar vermiş. Önce Payamlı’dan, sonra da Urla’dan aldıkları bağlarla Usca’nın macerası da başlamış. Bugün yarışmalardan yüksek puanlarla dönen ve bölge restoranlarında sıklıkla yer bulan pek çok ürünleri var. Sade ve şık bağ evlerinde tadım yapıp günü bağ manzarasına karşı batırabilirsiniz. Sadece 10-15 dakikalık mesafelerle ilerleyerek MMG, Mozaik, Limantepe gibi diğer yeni bağları da keşfe devam edebilirsiniz.

 

ELAZIĞ’IN GÖZBEBEĞİ ÖKÜZGÖZÜ

Kayra’nın öküzgözü ve boğazkere üzümlerinin yetiştiği 250 dönümlük yüksek rakımlı Alpagut Bağları, gördüğüm en büyüleyici bağlardan. Adını boğazı ‘kermesinden’ alan boğazkere burada çok güzel sonuç veriyor. Öküzgözü zaten Elazığ’ın gözbebeği. Başka yerde buradaki tadı ve karakteristik özellikleri alamıyorsunuz. Bağdaki parseller bağbozumu dönemi boyunca eğime ve güneşi alışlarına göre farklı zamanlarda toplanıyor. Dolayısıyla aynı bağdan onlarca farklı çeşitte birçok ürün şişeleniyor. Bağları gördükten sonra Elazığ Şarap Fabrikası’na giderek üretim aşamalarını izlemenizi tavsiye ederim. Vaktiyle Atatürk’ün emriyle kurulan bu tarihi fabrika aslına sadık kalarak restore edilmiş. Bağ gezilerinde bize rehberlik eden Elazığlı emekli öğretmen Burhan Özdemir’den öğrendiğim kadarıyla Koruk, Sivrice gibi köylerde de birbirinden güzel bağlar ve ziyaret edilebilecek küçük üreticiler var. Kuzeybağ, Eski Bağlar gibi daha bilinen markalar bunlardan yalnızca ikisi.

Öküzgözü ‘bağ pekmezi’nde de kullanılıyor. Elazığ’ın pekmezleri gerçekten tadanı şaşırtan muazzam bir lezzette. Hâlâ ulusal bir markası olmamasına inanmak mümkün değil. Orcik (cevizli sucuk için bölgede kullanılan isim) çarşıda hemen her yerde görebileceğiniz en geleneksel tatlı. Elazığ çarşısından kiliselerine, Harput ve Hazar Gölü’ndeki tarihi yerleşimlere sayısız zenginliğe şahit olabileceğiniz çok özel bir bölge. Bağ gezilerinizi bölgeyi keşfedebileceğiniz uzunlukta planlamaya bakın derim.

False