Saffet Emre TONGUÇ
Son Güncelleme:
Münih’in sıvı altın festivali Oktoberfest
Dünyanın en büyük açık hava festivali Oktoberfest son haftasına girdi. Global kriz, artan işsizlik bile Münih’teki 400 bin metrekarelik festival alanınını dolduran kalabalıkları azaltamadı. Theresienwiese’e kurulan 14 dev çadırda, fıçılardan Almanların deyişiyle “sıvı altın” akıyor. Hep bir ağızdan şarkılar söyleniyor, dans ediliyor. Şölen 4 Ekim’e kadar sürecek.
Geleneksel müziklerine, danslarına düşkün Almanlar bu yıl bir değişiklik yaptı. Festival alanına Charles Blume’un tasarladığı dev bir oyun alanı kuruldu. Modern teknolojinin kullanıldığı alanda lav saçan volkanlar, uzay seyahatine çıkılan kapsüller, yerçekimine meydan okuyan platformlar yer alıyor. 28 metrelik dev kuleden festival alanı ve Münih kuşbakışı izlenebiliyor.
Almanya’nın önde gelen kültür, sanayi şehirlerinden Münih aynı zamanda yaşam kalitesi açısından dünyanın önde gelen 10 kenti arasında. Münihliler hayatın tadını çıkarmayı biliyor. Yıla karnavalla başlayıp, sonuna kadar bu coşkuyu sürdürüyor. Şehirde caddelerin neşeli kalabalıklarla buluştuğu ilk etkinlik Münih Faşingi. Aslında faşing, şubat sonunda yapılan bir dini kutlama. Paskalya öncesindeki perhiz dolayısıyla, ete veda anlamını taşıyor. Şubatta şehir şenlik yerine dönüyor ve eğlence sabahlara kadar sürüyor.
13 ÜLKEYE YAYILDI
Gerçek şölen ise eylülün üçüncü haftasında başlayıp, ekimin ilk pazarı sona eren Oktoberfest. Kentin merkezindeki Ludwigsvorstadt-Isarvorstadt belediyesi sınırları içindeki Theresienwiese’de yapılıyor, dünyanın en büyük festivali kabul ediliyor. Festivalin hangi ayrıntısına baksanız, şaşırtacak rakamlarla karşılaşıyorsunuz. Örneğin, 2007’deki festivali 6.2 milyon kişi ziyaret etmiş, 6.9 milyon litre bira, 79 bin litre şarap içilmiş, 300 bine yakın sosis satılmış. Festival alanı 400 bin metrekare. Kurulan 14 çadırdan bazıları 10 bin kişi kapasiteli. Tam 1800 tuvalet hizmet veriyor.
Festival 1810 yılında Kral Ludwig ile Prenses Therese von Sachsen-Hildburghausen’in düğün törenleri ile başlamış. Düğünü anma günleri festivale dönüşmüş. Bugüne kadar kolera ve savaşlar nedeniyle yapılamayan 24 festival sayılmazsa, bu gelenek hep canlı tutulmuş. Oktoberfest’e katılanların dörtte üçü Bavyeralı. Geri kalanı ise Almanya’nın diğer bölgelerinden gelenler ve turistler. Yurtdışından gelip festivalden etkilenenler, Almanya’da yaşayıp ülkesine dönenler yıllar içinde bu festival geleneğinin dünyanın dört bir yanına taşınmasını sağlamış. Bugün Brezilya’dan Vietnam’a 13 ülkede Oktoberfest düzenleniyor.
KORTEJLE BAŞLIYOR
Festival geçmişte 12 şeref atışı ve Münih Belediye Başkanı’nın ilk fıçıyı açmasıyla başlardı. 1960’lardan bu yana geleneksel elbiseler içindeki Münihlilerin, müzisyenlerin süslenmiş otomobillerden oluşan kortejle şehri turlayıp festival alanına girmesiyle başlıyor. Bu arada diğer Avrupa ülkelerinden gelen konuklar uzunluğu yedi kilometreyi bulan bir başka kortej düzenliyor. Folklorik kıyafetler içindeki dansçılar ve müzikçilerle renklenen ikinci korteje katılanların sayısı kimi zaman 10 bin kişiye ulaşıyor.
Büyük bira firmaları festival alanına 14 çadır kuruyor. Her birinin özel adı var. Bira servisi Schottenhamel adlı çadırda Münih Belediye Başkanı’nın ilk fıçıyı açmasıyla başlıyor. Bu çadırı çoğunlukla gençler tercih ediyor. 10 bin kişilik Hofbrauzelt ise çadırların en büyüğü. Okçular Birliği’nin çadırı Armbrustschültzenzelt’te 1895’ten bu yana atıcılık yarışmaları düzenleniyor. At yarışları 1960’larda kaldırılsa da Hippodrom adlı çadır yerinde duruyor. Şimdilerde ünlülerin uğrak yeri. Ayrıca festival orkestrası akşamları burada konser veriyor. Hofbrau-Festzelt çadırı, Amerikalı ve Yeni Zelandalıların gözdesi. Bavyera Cenneti olarak anılan Hacker-Festzelt, en büyük çadırlar arasında. Burada her akşam bir rock topluluğu konser veriyor. Fischer Vroni, deniz ürünleriyle, Ochsenbraterei ise öküz etiyle yapılmış yemekleriyle meşhur. Weinzelt’te bir düzineden fazla yerel şarabı tatmak mümkün. Kapısında beş metre yüksekliğinde bira içen iki aslanın bulunduğu Löwenbräu-Festhalle’nin görkemini gölgeleyen tek çadır, tepesinde dev bira şişesi yükselen Winzerer Fähndl. Biradan anlayan Bavyeralıların favorisi ise Augustiner-Festhalle. Bu çadırda yerel biralar, ışıltılı metal pompalar yerine fıçılardan servis ediliyor.
Festival alanına, çadırlara giriş ücretsiz. Çadırlarda boş masa bulmak zor. Önceden rezarvasyon tavsiye ediliyor. Ayakta durmayı göze alsanız bile hafta içinde 14.30’dan önce, hafta sonunda ise sabah festival alanında olmanızda yarar var. Oktoberfest’te bu yıl litrelik bir bardak biranın fiyatı 8.60 Euro.
OKTOBERFEST RACONLARI
Münihliler festival ritüellerini çok önemsiyor. Geleneksel kıyafetler konusunda hassaslar. Erkekler geyik derisinden, elde dikilmiş şort (lederhosen), kadınlar çizgi film kahramanı Heidi’yi çağrıştıran renkli, uzun elbiseler (Dirndl) giyiyor. Bu yılın en büyük tartışması tanesi 600 Euro’ya satılan orijinal deri şortlar yerine 150 Euro’luk çakma Çin şortlarının piyasaya sürülmesiydi. Bavyeralılar hep birlikte bu şortları protesto etti...
Festivalin resmi müziği yodel, yani geleneksel Bavyera halk şarkısı. Alaycı İngilizler “Şarkıdan çok, Alp Dağları’nda elini ahır kapısına sıkıştırmış keçi çobanının feryadına benziyor” dese de özgün ve ilginç bir müzik türü. Çoğunlukla erkekler söylüyor.
Gelelim festivalin raconlarına. Öncelikle festival alanında “oktoberfest” sözcüğünü unutun. Almanlar bunu duymaktan hiç hoşlanmıyor. Almancası “Wiesn” (Viesn okunuyor). Biralar litrelik kupalarda satılıyor. Sakın “Daha küçüğü yok mu” ya da “İçine biraz gazoz karıştırıp şanti yapar mısınız” diye sormayın. Hakaret kabul edilebilir. Yedi çeşit yerel bira sek içiliyor. Nezaket gösterisi yapıp, krug ya da festival sırasında mass adı verilen bardağı parmaklarınızla kaldırmayın. Düşürmeseniz bile Almanların tuhaf bakışlarıyla karşılaşabilirsiniz. Onlar gibi avucunuzla kavrayın, başparmağınızı sapın üstüne koyun. “Prost,” yani “şerefe” derken etrafa bakmak yerine masadakilerle göz teması kurun. Kırmızı et yiyecekseniz, schweinsbraten, haxn, würstel gibi geleneksel lezzetlerin domuzdan yapıldığını unutmayın. Garsona mönüyü gösterip hangilerinin domuzdan yapıldığını sormak yerine, steckerlfisch gibi balık ya da knödeln, kasespalzle gibi patatesli, peynirli hamur işlerini tercih edin.
EN MEŞHUR BİRAHANE
Münih’e kadar gitmişken dünyanın en meşhur birahanesine uğramanızı öneririm. Hofbrauhaus am Platzl, 1589’da açılmış. Üç katlı yeni binasının inşa tarihi 1896... 4 bin 500 kişi bira içip eğlenebiliyor. Giriş katında sabahın 11’inde çalmaya başlayan bir orkestra var, en üst katta da dans edebileceğiniz bir salon. Bahçesi yaz aylarında ideal. Hofbrauhaus 1920’de Hitler’in kurduğu Alman İşçileri Partisi’nin toplantısına da ev sahipliği yapmış. Bamberger Haus, Biergarten Chinesischer Turm ve Augustinerbrau şehrin diğer önemli birahaneleri arasında.
Bu hafta sonunda Oktoberfest’e gitmeyi düşünüyorsanız öncelikle web sayfasına göz atın (oktoberfest.de). Eğer, festivale doyamazsınız ve tatilinizi biraz daha uzatmayı düşünürseniz, “dünyanın ikinci büyük bira festivali” Stuttgart’ta sizi bekliyor. Cannstatter Volksfest, geçen cuma başladı, 11 Ekim’e kadar sürecek. (cannstatter-volksfest.de)
MÜNİH’İN MÜZELERİ
Münih’te 45 müze ve koleksiyon bulunuyor. Mimari şehrin müzelerinde de ön plana çıkıyor. Güzel Sanatlar Akademisi, Pinakothek der Moderne ve Brandhorst müzelerinin 2000’li yıllara ait modern binaları geçmişle gelecek arasında güzel bir köprü kuruyor. Bazen eski bir sarayda yer alan müzenin devamında ultra modern yeni bir bölüm yer alıyor. Müzedeki eserler arasında yer alan asırlık farklar böylelikle binalara da yansıyıp hoş kontrastlar yaratıyor. Münih’teki Kunstareal Bölgesi’nde eski, yeni ve modern olmak üzere üç tane Pinakothek isimli müze var. Eski olanı ortaçağ ustalarının eserleriyle dolu, yenisinde 19. yüzyıl ve 20. yüzyıl başına ait çalışmalar bulunuyor. Moderni en etkileyicisi. Müzenin içinde grafik, tasarım ve mimarinin seçkin eserleri var. Bu üç müzede Leonardo da Vinci, Rafael, Albert Dürer, Auguste Renoir, Paul Cezanne, Pablo Picasso gibi dünya çapındaki sanatçıların çalışmaları sergileniyor. Modern olanı Londra’daki Tate Gallery ya da Paris’teki Pompidou’yu hatırlatıyor ve görsel sanatlar alanında dünyanın en iyi koleksiyonlarından birine sahip. www.pinakothek.de Web sitesine bir göz atmanız ne dediğimi daha iyi anlamanızı sağlayacak.
Kunstareal’deki diğer bir müze ise 1816’dan beri hizmet veren Glyptothek. Bu müze, Yunan ve Roma döneminin çok güzel heykellerine ev sahipliği yapıyor. Antikensammlungen isimli müzede I. Ludwig’in vazo çılgınlığına şahit olup, 650 tane tarihi Yunan vazosu görebilirsiniz. Bu kralın en büyük hayallerinden biri Münih’i Atina gibi tarih kokan bir şehir yapmak olmuş. Eğer müze turunu sürdürmek isterseniz Bavyera Ulusal Müzesi’ni de ziyaret edebilirsiniz.
1385’ten 1918’e kadar Bavyera’yı yönetenler şu anda bir müze olan Residenz’da yaşamış. Burada Wittelbach Hanedanı’na ait eşyaları ve 120 odada sergilenen sanat eserlerini görebilirsiniz. Bence sarayın en önemli kısmı Schatzkammer dedikleri Hazine Dairesi. Burada atının üzerinde ejderhayı öldürürken betimlenen Aya Yorgi heykeli inanılmaz mücevherlerle süslenmiş. İnşaatı 1664’te başlayan Schloss Nymphenburg ise hanedana yaz aylarında ev sahipliği yapmış. Bahçesinde Almanya’nın en meşhur porselen üreticilerinden birinin sergi ve satış salonları da var.
İSMİNİ RAHİPLERDEN ALDI
Münih, 1158 yılında kurulmuş. Adını daha önce buraya manastır kuran rahiplerden, yani mönch sözcüğünden alıyor. Geçen sene büyük törenlerle kuruluşunun 850. yılını kutladı. 1972’de 20. Yaz Olimpiyatı’nın yapıldığı şehir, Bayern München futbol takımına da ev sahipliği yapıyor. Geçen yüzyılın ilk yarısında burada yaşayan Nobel ödüllü yazar Thomas Mann “Münih parıldar” demiş. Gerçi 2. Dünya Savaşı’nda bombalanınca parıltısını bir müddet yitirmiş ama günümüzde ülkenin en önemli şehirlerinden. Almanya’da yapılan anketler Bavyera’nın kültürel merkezi Münih’in en başarılı ve en ilgi gören şehirlerden olduğunu kanıtlıyor. Dünyanın en işlek havalimanlarından biri unvanına sahip olan Franz Josef Strauss Havalimanı’na geldiğinizde sıra dışı bir şehirde olduğunuzun farkına varıyorsunuz. Bina bir tasarım harikası; her yıl dünyanın en iyi on havalimanından biri ödülünü alan tesis, dört sene üst üste Avrupa’nın en iyisi seçilmiş.
Yaklaşık 1.5 milyon kişinin yaşadığı Münih’te 60 tiyatro ve üç senfoni orkestrası var. 1818’de hizmete açılan Münih Ulusal Tiyatrosu bünyesinde opera ve bale bulunuyor. Residenz ve Gartnerplatz tiyatroları şehrin önemli sanat etkinliklerinin gerçekleştirildiği gözde yerler arasında. Yazın Münih’te düzenlenen Opera Festivali de önemli kültürel olaylardan biri olarak sanatseverlerin ilgisini çekiyor.
MİMARİSİ GÖZ KAMAŞTIRICI
Münih’teki mimari göz kamaştırıcı. Dünyanın en ünlü mimarları şehri oyun sahaları gibi kullanıp birbirinden şık binalar dikmişler, farklı kültürleri kaynaştırıp yaşam sanatına katkıda bulunmuşlar. 1970’li yıllarda yapılan ve dört silindiri anımsatan BMW Dünyası, şehirdeki modern mimari için bir dönüm noktası olmuş. 2006 FİFA Dünya Kupası’nın yıldızı olan Allianz Arena ise olağanüstü bir stadyum. Dışarıdan baktığınızda denizanasına da benziyor, büyük bir UFO’ya da. 60 bin kişilik yapının cephesi ve çatısındaki paneller maç yapan takımların renklerine bürünüyor. Altstadt denilen tarihi bölümde ise Marienplatz isimli meydan var ve burada şehrin koruyucusu olan Meryem Ana’ya adanmış bir heykel bulunuyor. Meydandaki Neues Rathaus (yeni belediye binası) 19. yüzyılda Gotik tarzda yapılmış bir bina. Her gün 11 ve 12’de buradaki saatin üzerindeki figürler hareket ediyor. 55 basamakla ya da asansörle çıkılan kulesinden de şehrin hoş bir manzarası var. Altes Rathaus (eski belediye binası) ise 15. yüzyılda yapılmış bir bina ve meydanın sağında yer alıyor.
Alışveriş
Münih her zevke uygun seçenek sunuyor. Alışveriş düşkünleri Marienplatz, Karlsplatz, Maximilian ve Kaufinger caddelerini büyük keyifle dolaşıyor. Milano ve Paris’in ünlü markaları bu caddelerde çoktan yerlerini almış. Alışveriş merkezi tercih edenler için Maximilianhöfe ve Fünf Höfe isimli çok dükkânlı işletmeler var. Geçmişin görkemini arayanlara şehir merkezindeki Schrannenhalle’yi öneririm. Restore edilen eski yapı dev bir pazar, içinde el ürünlerinden gastronomi düşkünlerini mutlu edecek dükkânlara kadar çok çeşitli alternatifler bulunuyor.
Nerede yenir
Münih son yıllarda açılan restoranlarıyla ve gece kulüpleriyle de göz dolduruyor. Michelin yıldızlı işletmelerden ünlü şeflerin açtığı yerlere kadar çok sayıda restoran var. Tantris, Boettner’s, Ederer ve Königshof varlıklı kesime hitap ederken, Bistro Terrine, Donisl ve Zum Alten Markt daha düşük bütçelilere yönelik. Maximilian Caddesi etrafındaki kulüpler son modayı takip eden, seçkin bir kitleyi cezbederken, Kunstpark Ost civarı üniversitelilerin mekânı. Bayerischer Hof, bir caz kulübü olan Unterfahrt ve Mister B’s yemek sonrası soluklanacağınız adreslerden.
Nerede kalınır
Bayerischer Hof ile Vier Jahreszeiten en şık oteller. Fiyatı uygun otel arıyorsanız An der Oper, Gastehaus Englischer Garten, Cortiina, Mark size göre.
Almanya’nın önde gelen kültür, sanayi şehirlerinden Münih aynı zamanda yaşam kalitesi açısından dünyanın önde gelen 10 kenti arasında. Münihliler hayatın tadını çıkarmayı biliyor. Yıla karnavalla başlayıp, sonuna kadar bu coşkuyu sürdürüyor. Şehirde caddelerin neşeli kalabalıklarla buluştuğu ilk etkinlik Münih Faşingi. Aslında faşing, şubat sonunda yapılan bir dini kutlama. Paskalya öncesindeki perhiz dolayısıyla, ete veda anlamını taşıyor. Şubatta şehir şenlik yerine dönüyor ve eğlence sabahlara kadar sürüyor.
13 ÜLKEYE YAYILDI
Gerçek şölen ise eylülün üçüncü haftasında başlayıp, ekimin ilk pazarı sona eren Oktoberfest. Kentin merkezindeki Ludwigsvorstadt-Isarvorstadt belediyesi sınırları içindeki Theresienwiese’de yapılıyor, dünyanın en büyük festivali kabul ediliyor. Festivalin hangi ayrıntısına baksanız, şaşırtacak rakamlarla karşılaşıyorsunuz. Örneğin, 2007’deki festivali 6.2 milyon kişi ziyaret etmiş, 6.9 milyon litre bira, 79 bin litre şarap içilmiş, 300 bine yakın sosis satılmış. Festival alanı 400 bin metrekare. Kurulan 14 çadırdan bazıları 10 bin kişi kapasiteli. Tam 1800 tuvalet hizmet veriyor.
Festival 1810 yılında Kral Ludwig ile Prenses Therese von Sachsen-Hildburghausen’in düğün törenleri ile başlamış. Düğünü anma günleri festivale dönüşmüş. Bugüne kadar kolera ve savaşlar nedeniyle yapılamayan 24 festival sayılmazsa, bu gelenek hep canlı tutulmuş. Oktoberfest’e katılanların dörtte üçü Bavyeralı. Geri kalanı ise Almanya’nın diğer bölgelerinden gelenler ve turistler. Yurtdışından gelip festivalden etkilenenler, Almanya’da yaşayıp ülkesine dönenler yıllar içinde bu festival geleneğinin dünyanın dört bir yanına taşınmasını sağlamış. Bugün Brezilya’dan Vietnam’a 13 ülkede Oktoberfest düzenleniyor.
KORTEJLE BAŞLIYOR
Festival geçmişte 12 şeref atışı ve Münih Belediye Başkanı’nın ilk fıçıyı açmasıyla başlardı. 1960’lardan bu yana geleneksel elbiseler içindeki Münihlilerin, müzisyenlerin süslenmiş otomobillerden oluşan kortejle şehri turlayıp festival alanına girmesiyle başlıyor. Bu arada diğer Avrupa ülkelerinden gelen konuklar uzunluğu yedi kilometreyi bulan bir başka kortej düzenliyor. Folklorik kıyafetler içindeki dansçılar ve müzikçilerle renklenen ikinci korteje katılanların sayısı kimi zaman 10 bin kişiye ulaşıyor.
Büyük bira firmaları festival alanına 14 çadır kuruyor. Her birinin özel adı var. Bira servisi Schottenhamel adlı çadırda Münih Belediye Başkanı’nın ilk fıçıyı açmasıyla başlıyor. Bu çadırı çoğunlukla gençler tercih ediyor. 10 bin kişilik Hofbrauzelt ise çadırların en büyüğü. Okçular Birliği’nin çadırı Armbrustschültzenzelt’te 1895’ten bu yana atıcılık yarışmaları düzenleniyor. At yarışları 1960’larda kaldırılsa da Hippodrom adlı çadır yerinde duruyor. Şimdilerde ünlülerin uğrak yeri. Ayrıca festival orkestrası akşamları burada konser veriyor. Hofbrau-Festzelt çadırı, Amerikalı ve Yeni Zelandalıların gözdesi. Bavyera Cenneti olarak anılan Hacker-Festzelt, en büyük çadırlar arasında. Burada her akşam bir rock topluluğu konser veriyor. Fischer Vroni, deniz ürünleriyle, Ochsenbraterei ise öküz etiyle yapılmış yemekleriyle meşhur. Weinzelt’te bir düzineden fazla yerel şarabı tatmak mümkün. Kapısında beş metre yüksekliğinde bira içen iki aslanın bulunduğu Löwenbräu-Festhalle’nin görkemini gölgeleyen tek çadır, tepesinde dev bira şişesi yükselen Winzerer Fähndl. Biradan anlayan Bavyeralıların favorisi ise Augustiner-Festhalle. Bu çadırda yerel biralar, ışıltılı metal pompalar yerine fıçılardan servis ediliyor.
Festival alanına, çadırlara giriş ücretsiz. Çadırlarda boş masa bulmak zor. Önceden rezarvasyon tavsiye ediliyor. Ayakta durmayı göze alsanız bile hafta içinde 14.30’dan önce, hafta sonunda ise sabah festival alanında olmanızda yarar var. Oktoberfest’te bu yıl litrelik bir bardak biranın fiyatı 8.60 Euro.
OKTOBERFEST RACONLARI
Münihliler festival ritüellerini çok önemsiyor. Geleneksel kıyafetler konusunda hassaslar. Erkekler geyik derisinden, elde dikilmiş şort (lederhosen), kadınlar çizgi film kahramanı Heidi’yi çağrıştıran renkli, uzun elbiseler (Dirndl) giyiyor. Bu yılın en büyük tartışması tanesi 600 Euro’ya satılan orijinal deri şortlar yerine 150 Euro’luk çakma Çin şortlarının piyasaya sürülmesiydi. Bavyeralılar hep birlikte bu şortları protesto etti...
Festivalin resmi müziği yodel, yani geleneksel Bavyera halk şarkısı. Alaycı İngilizler “Şarkıdan çok, Alp Dağları’nda elini ahır kapısına sıkıştırmış keçi çobanının feryadına benziyor” dese de özgün ve ilginç bir müzik türü. Çoğunlukla erkekler söylüyor.
Gelelim festivalin raconlarına. Öncelikle festival alanında “oktoberfest” sözcüğünü unutun. Almanlar bunu duymaktan hiç hoşlanmıyor. Almancası “Wiesn” (Viesn okunuyor). Biralar litrelik kupalarda satılıyor. Sakın “Daha küçüğü yok mu” ya da “İçine biraz gazoz karıştırıp şanti yapar mısınız” diye sormayın. Hakaret kabul edilebilir. Yedi çeşit yerel bira sek içiliyor. Nezaket gösterisi yapıp, krug ya da festival sırasında mass adı verilen bardağı parmaklarınızla kaldırmayın. Düşürmeseniz bile Almanların tuhaf bakışlarıyla karşılaşabilirsiniz. Onlar gibi avucunuzla kavrayın, başparmağınızı sapın üstüne koyun. “Prost,” yani “şerefe” derken etrafa bakmak yerine masadakilerle göz teması kurun. Kırmızı et yiyecekseniz, schweinsbraten, haxn, würstel gibi geleneksel lezzetlerin domuzdan yapıldığını unutmayın. Garsona mönüyü gösterip hangilerinin domuzdan yapıldığını sormak yerine, steckerlfisch gibi balık ya da knödeln, kasespalzle gibi patatesli, peynirli hamur işlerini tercih edin.
EN MEŞHUR BİRAHANE
Münih’e kadar gitmişken dünyanın en meşhur birahanesine uğramanızı öneririm. Hofbrauhaus am Platzl, 1589’da açılmış. Üç katlı yeni binasının inşa tarihi 1896... 4 bin 500 kişi bira içip eğlenebiliyor. Giriş katında sabahın 11’inde çalmaya başlayan bir orkestra var, en üst katta da dans edebileceğiniz bir salon. Bahçesi yaz aylarında ideal. Hofbrauhaus 1920’de Hitler’in kurduğu Alman İşçileri Partisi’nin toplantısına da ev sahipliği yapmış. Bamberger Haus, Biergarten Chinesischer Turm ve Augustinerbrau şehrin diğer önemli birahaneleri arasında.
Bu hafta sonunda Oktoberfest’e gitmeyi düşünüyorsanız öncelikle web sayfasına göz atın (oktoberfest.de). Eğer, festivale doyamazsınız ve tatilinizi biraz daha uzatmayı düşünürseniz, “dünyanın ikinci büyük bira festivali” Stuttgart’ta sizi bekliyor. Cannstatter Volksfest, geçen cuma başladı, 11 Ekim’e kadar sürecek. (cannstatter-volksfest.de)
MÜNİH’İN MÜZELERİ
Münih’te 45 müze ve koleksiyon bulunuyor. Mimari şehrin müzelerinde de ön plana çıkıyor. Güzel Sanatlar Akademisi, Pinakothek der Moderne ve Brandhorst müzelerinin 2000’li yıllara ait modern binaları geçmişle gelecek arasında güzel bir köprü kuruyor. Bazen eski bir sarayda yer alan müzenin devamında ultra modern yeni bir bölüm yer alıyor. Müzedeki eserler arasında yer alan asırlık farklar böylelikle binalara da yansıyıp hoş kontrastlar yaratıyor. Münih’teki Kunstareal Bölgesi’nde eski, yeni ve modern olmak üzere üç tane Pinakothek isimli müze var. Eski olanı ortaçağ ustalarının eserleriyle dolu, yenisinde 19. yüzyıl ve 20. yüzyıl başına ait çalışmalar bulunuyor. Moderni en etkileyicisi. Müzenin içinde grafik, tasarım ve mimarinin seçkin eserleri var. Bu üç müzede Leonardo da Vinci, Rafael, Albert Dürer, Auguste Renoir, Paul Cezanne, Pablo Picasso gibi dünya çapındaki sanatçıların çalışmaları sergileniyor. Modern olanı Londra’daki Tate Gallery ya da Paris’teki Pompidou’yu hatırlatıyor ve görsel sanatlar alanında dünyanın en iyi koleksiyonlarından birine sahip. www.pinakothek.de Web sitesine bir göz atmanız ne dediğimi daha iyi anlamanızı sağlayacak.
Kunstareal’deki diğer bir müze ise 1816’dan beri hizmet veren Glyptothek. Bu müze, Yunan ve Roma döneminin çok güzel heykellerine ev sahipliği yapıyor. Antikensammlungen isimli müzede I. Ludwig’in vazo çılgınlığına şahit olup, 650 tane tarihi Yunan vazosu görebilirsiniz. Bu kralın en büyük hayallerinden biri Münih’i Atina gibi tarih kokan bir şehir yapmak olmuş. Eğer müze turunu sürdürmek isterseniz Bavyera Ulusal Müzesi’ni de ziyaret edebilirsiniz.
1385’ten 1918’e kadar Bavyera’yı yönetenler şu anda bir müze olan Residenz’da yaşamış. Burada Wittelbach Hanedanı’na ait eşyaları ve 120 odada sergilenen sanat eserlerini görebilirsiniz. Bence sarayın en önemli kısmı Schatzkammer dedikleri Hazine Dairesi. Burada atının üzerinde ejderhayı öldürürken betimlenen Aya Yorgi heykeli inanılmaz mücevherlerle süslenmiş. İnşaatı 1664’te başlayan Schloss Nymphenburg ise hanedana yaz aylarında ev sahipliği yapmış. Bahçesinde Almanya’nın en meşhur porselen üreticilerinden birinin sergi ve satış salonları da var.
İSMİNİ RAHİPLERDEN ALDI
Münih, 1158 yılında kurulmuş. Adını daha önce buraya manastır kuran rahiplerden, yani mönch sözcüğünden alıyor. Geçen sene büyük törenlerle kuruluşunun 850. yılını kutladı. 1972’de 20. Yaz Olimpiyatı’nın yapıldığı şehir, Bayern München futbol takımına da ev sahipliği yapıyor. Geçen yüzyılın ilk yarısında burada yaşayan Nobel ödüllü yazar Thomas Mann “Münih parıldar” demiş. Gerçi 2. Dünya Savaşı’nda bombalanınca parıltısını bir müddet yitirmiş ama günümüzde ülkenin en önemli şehirlerinden. Almanya’da yapılan anketler Bavyera’nın kültürel merkezi Münih’in en başarılı ve en ilgi gören şehirlerden olduğunu kanıtlıyor. Dünyanın en işlek havalimanlarından biri unvanına sahip olan Franz Josef Strauss Havalimanı’na geldiğinizde sıra dışı bir şehirde olduğunuzun farkına varıyorsunuz. Bina bir tasarım harikası; her yıl dünyanın en iyi on havalimanından biri ödülünü alan tesis, dört sene üst üste Avrupa’nın en iyisi seçilmiş.
Yaklaşık 1.5 milyon kişinin yaşadığı Münih’te 60 tiyatro ve üç senfoni orkestrası var. 1818’de hizmete açılan Münih Ulusal Tiyatrosu bünyesinde opera ve bale bulunuyor. Residenz ve Gartnerplatz tiyatroları şehrin önemli sanat etkinliklerinin gerçekleştirildiği gözde yerler arasında. Yazın Münih’te düzenlenen Opera Festivali de önemli kültürel olaylardan biri olarak sanatseverlerin ilgisini çekiyor.
MİMARİSİ GÖZ KAMAŞTIRICI
Münih’teki mimari göz kamaştırıcı. Dünyanın en ünlü mimarları şehri oyun sahaları gibi kullanıp birbirinden şık binalar dikmişler, farklı kültürleri kaynaştırıp yaşam sanatına katkıda bulunmuşlar. 1970’li yıllarda yapılan ve dört silindiri anımsatan BMW Dünyası, şehirdeki modern mimari için bir dönüm noktası olmuş. 2006 FİFA Dünya Kupası’nın yıldızı olan Allianz Arena ise olağanüstü bir stadyum. Dışarıdan baktığınızda denizanasına da benziyor, büyük bir UFO’ya da. 60 bin kişilik yapının cephesi ve çatısındaki paneller maç yapan takımların renklerine bürünüyor. Altstadt denilen tarihi bölümde ise Marienplatz isimli meydan var ve burada şehrin koruyucusu olan Meryem Ana’ya adanmış bir heykel bulunuyor. Meydandaki Neues Rathaus (yeni belediye binası) 19. yüzyılda Gotik tarzda yapılmış bir bina. Her gün 11 ve 12’de buradaki saatin üzerindeki figürler hareket ediyor. 55 basamakla ya da asansörle çıkılan kulesinden de şehrin hoş bir manzarası var. Altes Rathaus (eski belediye binası) ise 15. yüzyılda yapılmış bir bina ve meydanın sağında yer alıyor.
Alışveriş
Münih her zevke uygun seçenek sunuyor. Alışveriş düşkünleri Marienplatz, Karlsplatz, Maximilian ve Kaufinger caddelerini büyük keyifle dolaşıyor. Milano ve Paris’in ünlü markaları bu caddelerde çoktan yerlerini almış. Alışveriş merkezi tercih edenler için Maximilianhöfe ve Fünf Höfe isimli çok dükkânlı işletmeler var. Geçmişin görkemini arayanlara şehir merkezindeki Schrannenhalle’yi öneririm. Restore edilen eski yapı dev bir pazar, içinde el ürünlerinden gastronomi düşkünlerini mutlu edecek dükkânlara kadar çok çeşitli alternatifler bulunuyor.
Nerede yenir
Münih son yıllarda açılan restoranlarıyla ve gece kulüpleriyle de göz dolduruyor. Michelin yıldızlı işletmelerden ünlü şeflerin açtığı yerlere kadar çok sayıda restoran var. Tantris, Boettner’s, Ederer ve Königshof varlıklı kesime hitap ederken, Bistro Terrine, Donisl ve Zum Alten Markt daha düşük bütçelilere yönelik. Maximilian Caddesi etrafındaki kulüpler son modayı takip eden, seçkin bir kitleyi cezbederken, Kunstpark Ost civarı üniversitelilerin mekânı. Bayerischer Hof, bir caz kulübü olan Unterfahrt ve Mister B’s yemek sonrası soluklanacağınız adreslerden.
Nerede kalınır
Bayerischer Hof ile Vier Jahreszeiten en şık oteller. Fiyatı uygun otel arıyorsanız An der Oper, Gastehaus Englischer Garten, Cortiina, Mark size göre.