Moloz’dan Pazarkapı’ya arka sokakların lezzetleri
Ganita, Moloz ve Faroz... Trabzon’da kolbastının meşhur üçlemesidir bu semtler. Arka sokaklarındaki küçük restoranlar az bilinen yerel lezzetlere aralanan birer kapıdır.
Ganita’dan sahil yoluyla Moloz’a, yani balıkçıların semtine geçersiniz. Moloz yalnızca balıkçıların değil yerel lezzetlerin de merkezidir. Faroz’dur asıl balıkçı mekanı. Balıkçılar burada ağlarını doldurunca Moloz’daki balık haline yollanır. Artık Karadeniz ne bereket vermişse. Balığın yanı sıra diğer tatlar da yer alır sokaklarda. Mesela Trabzon’da döner arka sokakların çoğu eski lokantasında geçmişin usulüyle yapılır, tadına doyum olmaz. Pide denilince, Trabzon peynirlisi akla geliyor hemen. Tadı veren yayla peyniri. Tabii içine boca edilen Tonya tereyağının da hakkını vermek lazım. Trabzon simiti ise eşi benzeri olmayan bir lezzet. Ankara ve İstanbul’dakilerle yarışacak kadar güçlü. Kışın sokaklarda satılan içi kremalı “kaymaklı”yı da es geçmemek lazım. Bütün bunlar Moloz ve havalisinde denenebilecek lezzetler. Moloz’dan Pazarkapı’ya uzanmak ise beş dakika bile sürmez.
KİLOYLA PİLAV
Ortahisar’dan Meydan’a doğru yürürken rastgele bir sokaktan deniz tarafına saparsanız, Maraş Caddesi’ne geçersiniz. Sizi Sotka’ya götürecek caddenin Moloz tarafına yakın bölgesinde tarihi yapılar sıralanmıştır. Pazarkapı’daki Kadınlar Pazarı’nda köylüler binbir zorlukla yetiştirdikleri ürünlerden rengarenk tezgahlar hazırlarlar. Etrafta eski fırınlar, balıkçılar ve birbirinden lezzetli peynirler satan dükkânlar bulunur. Semtin en önemli lezzet mekanı Kalkanoğlu Pilavcısı’dır. 1856’dan bu yana hizmet veren mekânı Osmanlı’nın Trabzon’daki pilavcıbaşısı Süleyman Ağa açmıştır. Servis sabah saat 10.00’da başlar, en geç 16.00’da kapanır. Pilav kiloyla satılır. 400 gramlık tabakla doyarsınız.
Pazarkapı’nın sahilden kent merkezine uzanan sokaklarındaki Bakırcılar Çarşısı, tarihi Bedesten, Sekiz Direkli Hamam, Balık Pazarı, Kemeraltı Çarşısı ve Çarşı Camii’nin mutlaka görülmesi gerekir.
HAMSİ YANINDA TOMARA
Karadeniz’de sofralara hamsi kadar karalâhana da bereket taşır. Sabah erkenden denize açılan balıkçılar kente hamsinin en güzelini getirir. “İriiii hamsi, izgaraluuukkk” diye bağırır tezgahlardaki satıcılar. Lazcası kopsia’dır. Türkülere konu olmuştur: “Hamsi kuşi yaparum / Kızgın yağa atarum / Oni yemem diyene / Kaşlarumi çatarum.” Kayganası, hamsi kuşu denen köftesi, turşu, turşu kavurması özellikle kış aylarında tercih edilir. Yanında tomara denilen yabani bitkiden yapılmış salata ya da turşusuyla yenir. Sıkılarak suyu süzülen turşular, suda haşlanır, tereyağında kavrulur. Üstüne çökelek türü minzi peyniri eklenir.
Şehrin yağı kadar ekmeği de ünlüdür. Minzili, yumurtalı, kabaklı, hamsilisi kış sofralarının demirbaşıdır. Kimi yörelerde kahvaltı trima denilen un çorbası ve yağda kızartılan ekmek parçalarıyla yapılır. Öğlen ise kuymak yenir: Mısır unu bulamaç kıvamına gelinceye değin kaynatılır. İçine minzi, süt, haşlanmış ısırgan otu eklenir. Akşam sofralarında mısır, sütlü kabak, karalâhana, balık çorbası baş köşededir.
Diğer Karadeniz kentlerine oranla Trabzon’da kış çok ağır geçmez. Yine de soğuğu güçlüdür. Kuvvetli rüzgârda kabaran dalgalar sahilleri tarumar eder.
Yaşar Miraç’ın dizeleriyle anlatmak gerekirse: “Yel uçurur ağları, Oy Faroz’da Faroz’da, Kaçamayan kızları, Kuruturlar çirozda...” Böyle zamanlarda sahillerden uzak durmak gerekir. Ganita gibi bir çay bahçesinde demli çay içmek insana iyi gelebilir. Yürüme mesafesinde birçok yere kolaylıkla ulaşılabilen bu kenti kışın gezmek, kadınlar pazarına uğramak, kış bereketlerini tatmak gerekir ki şehrin tadına varılabilsin.
Köftesi tescilli
Trabzon çevresinde de pek çok lezzet mekanı vardır. Örneğin Akçaabat’ın köftesi. 1930’lu yıllarda ilçenin lokantacıları kendileri için geliştirmiştir formülünü. Öküz ve dana etinden kıymaya ekmek, sarmısak eklenir, ızgarada pişirilir. Tescilli nadir yemeklerden biridir.
Meşhur Hamsiköy sütlacının üzerinde kalın bir tabaka vardır, bol fındıkla sunulur. Damaklarda unutulmaz bir tat bırakır.