Evrim SÜMER esumer@hurriyet.com.tr
Son Güncelleme:
Milyon dolarlık şirketini bıraktı o gün bu gündür geziyor
Osman Bülent Demirağ (55) Mersin’in en büyük inşaat şirketlerinden birinin sahibi. Daha doğrusu, sahibiymiş. Bundan beş sene önce bir gün ‘Ben ne yapıyorum ya’ demiş ve milyon dolarlık şirketindeki görevlerini kısa bir sürede devretmiş. Soluğu Alaska’da almış. O gün bu gündür geziyor. Kongo’da bugün 650 tane kalan gümüş sırtlı gorillerin peşinde koşuyor, bir kamyondan dönüştürülmüş bir tur otobüsünde dünyayı geziyor.
Bir aydan kısa süren yolculuklar onun için kısa. Bu hafta yine yola çıkıyor, ne zaman döneceğini sorduğumda ‘Martın 16’sında bir Afrika seyahatim var. Herhalde ondan bir hafta önce falan dönerim’ dedi. Osman Bülent Demirağ Hürriyet Seyahat için Suriye’yi anlattı.
İlk olarak Şam’a mı gittiniz?
- Bu tura Mısır’dan başladık. Ürdün ve Lübnan’ı gördükten sonra Şam’a gittik. Şam, İskenderun’un bir kazası olan Samandağ’dan hiçbir farkı olmayan bir şehir. Türkiye’nin 1960’lardaki kasabalarını andırdı bana. Çok pis. Kaldığım otelin hemen karşısında Milli Müze vardı; müze muhteşem ama yanı çöplük.
Beğendiğiniz şeyler olmuştur ama mutlaka?
- Oldu tabii. Şam Kalesi ve bizim Kapalı Çarşı’nın çok büyüğü olan bir çarşılar var. Çok güzeller. Çarşının caddelerinin boyu birer kilometre, dört caddesi var. Bir ses ve renk cümbüşü. Yüzlerce farklı koku var. Kıyafetler çok renkli ve resmen hálá Osmanlı döneminin kıyafetlerini giyiyorlar. Zaman tüneli gibi bir yer. Bir de bir cami var. 730’lu yıllarda Selahaddin yaptırmış. Böyle muhteşem bir yapı olamaz.
Çarşıda ne dükkánları var?
- Kuyumcudan dondurmacıya her türlü dükkan var. İşkembeci, deve eti satan kasap, kumaşçı... Benim en çok şekerciler hoşuma gitti. Çocukluğumuzdaki akide gibi şekerler satan kocaman dükkanlar.
KAFELERDE HAREMLİK SELAMLIK VAR
Bir Hıristiyan mahallesinden bahsetmiştiniz...
- Çok büyük bir mahalle burası. Birkaç saat dolaştım, bitiremedim. 150-200 senelik evler var. Çarşı için zaman tüneli demiştim ya, burası daha da enteresan. Eski şehri aynen muhafaza etmişler. 1800’ün başlarında açılmış Palace diye bir otel var. Şimdi müze ama içi tam bir Osmanlı sarayının minyatürü.
Yaşam standardı nasıl? Fakirlik var mı?
- Şam’ın genelinde bir fakirlik olsa da Özellikle Hıristiyan mahallesinde refah düzeyi daha yüksek. Pek fakir olduklarını söyleyemem. Orta tabaka insanlar yaşıyor. Bir de burada Hıristiyanların disiplini ve düzgünlüğü öne çıkıyor. Adam bir malı 5 liradan satıyorsa, dörde inmiyor. Halbuki diğer yerlerde beş liralık mala 15 lira diyorlar, pazarlık yapmanız gerekiyor.
Şehirde his nasıl. Tam bir Müslüman şehri mi?
- Halkın dörtte biri Hıristiyan, o yüzden çok karanlık bir görüntü yok. Saçı boyalı, frapan, açık giyinmiş kadınların yanında çarşaflı kadınları görebiliyorsunuz. Sosyal merkezler var. Birçok kafe de var ama haremlik-selamlık uygulanıyor. Sinemaları çok ilgimi çekti, afişleri bizim 70’li 80’li yıllardaki seks filmlerinin afişlerine benziyor. Filmler yeni, onlar bu dönemi daha yeni yaşıyorlar.
Şam dışında nereleri gördünüz?
- Palmyra antik şehrine gittik. Orada bir kasaba da var ve muhteşem bir yer. Zennube isimli bir kadın hükümdar kurmuş. Suyu çok bol, çok ağaçlı, vaha gibi bir yer yaratmış. M.S. 300’lü yıllarda 40 bin kişi yaşıyormuş orada, çok güçlüymüş.
Antik şehrin kalıntıları iyi görülebiliyor mu?
- Suriye’de böyle alanlar çok az olduğu için buraya dört elle sarılmış, gerçekten çok iyi bakmışlar. Yaklaşık iki bin yıllık bir şehir olmasına rağmen çok iyi korunmuş. Çok büyük bir alanı gezebiliyorsunuz. Binlerce sütunun hepsi ayakta. Çok yakınında, daha eski bir dönemden kalma tapınak var. O da çok iyi korunmuş. Palmyra kasabası da güzelce bir yer. 15 tane falan kilisesi var.
HALEP, ŞAM’IN DAHA UFAĞI
Yollarda çok güzel kervansaraylar olduğunu okumuştum. Siz gördünüz mü gerçekten güzellerini?
- Var ama maalesef çok iyi durumda değiller. Eskiden çok heybetli olduğu belli ama çoğu yıkık, koruyamamışlar.
Doğası nasıl?
- Ürdün ve Mısır çöl. Mısır’da sadece Nil’in kenarları yeşil. Suriye’nin Akdeniz’e yakın tarafı yeşillik ama şunu rahatlıkla söyleyebilirim: Çöl gelmiş, Türkiye’ye dayanmış. Zaten TEMA Vakfı da Türkiye’nin 40 sene içinde çölleşeceğini söylüyor.
Halep’e de gittiniz mi?
- Evet. Türkiye’ye dönmeden önce oraya da gittik. Halep, Şam’ın daha ufağı. Görülecek yerleri müzesi ve küçük çarşısı. Halep’e gelmeden önce Al Husn Kalesi’ni ziyaret ettik, esas orası muhteşemdi. Şehir-kale gibi. Altı katlı, her kat devasa. İçinde 600 at ve iki bin asker bir buçuk yıl hiç dışarı çıkmadan yaşayabiliyormuş. Yemek salonları, yatakhaneler, ahırlar çok ihtişamlı. Çok sivri bir tepenin üzerine kurulmuş. Osmanlı bu kaleyi fethettikten sonra daha da geliştirmiş. Burası bir kale değil de, bir ibadethane olsa dünyada bir numara olabilirdi bence. Halep’deki çarşı çok kaliteli değil. Çok dar, zemini toprak. Tam bir cangıl. Ve bir miting alanı gibi kalabalık. Ama görülmeye değer bir yer.
EN UCUZ TURLAR
Phoenix Expeditions (www.phoenixexpeditions.co.uk) adlı şirket, uzun süren ama çok ucuz turlar yapıyor. Kamyon arkasında, kanolarla, yelkenlilerle falan gittiğiniz, hiçbir lüks olmaksızın doğayla iç içe olduğunuz geziler bunlar. Bir kamyonun arkasına 12 koltuk atıp tur otobüsüne dönüştürmüşler. 375 pounda 20 günlük tur var. Yerel harcamalar için de 100 dolar falan alıyorlar. Uzun turlar biraz daha pahalı.
En sevdiği 5 yer
Uganda Ganinga Dağı (Kongo) Alaska Petra (Ürdün)
Olympos (Antalya)
TÜRK’ÜN TÜRK’LE TANIŞMASI
Palmyra’daki kampta görevim ateş yakmaktı. O akşam ateşi yakarken bir rüzgar esti ve elim yandı. Ağzımdan bir küfür çıkmış, duyan biri gelip İngilizce ‘Bunu nerden öğrendiniz?’ dedi. Baktım adam Türk’e benziyor, benim de haftalardır Türkçe konuşmamaktan dilim şişmiş, ‘Ben Türk’üm’ deyince bana bir sarılışı vardı anlatmam. Ürgüplü Mustafa’ymış.
NARGİLE TÜTÜNLERİ ÇOK SERT
Suriye’de her adım başı nargileci var. Onlar şişe diyorlar. Hangi turist gelecek de o kadar çok nargile kahvesinde oturacak? Yan yana yüzlerce kahve var. Bizim gibi elma tütünü değil, normal tütün içiyorlar. Ben bir içtim, sertliğinden gözlerim yuvalarından fırladı. Sanırım bazı yerlerde arada esrar da koyuyorlar içine.
seyahatte ne okuyor
Roman okumayı seviyor. Wilbur Smith ve Amin Maalouf en sevdiği yazarlardan.
ne dinliyor
Mp3 çaları o nereye giderse onunla birlikte gidiyor. Klasik müzik ve soft rock dinlemeyi seviyor.
ne yiyor, ne içiyor
Yemek derdi yok, yerel spesiyaliteleri deniyor.
ne giyiyor
Bol cepli pantolonlar ve şortlar giyiyor. Ne kadar çok cep, o kadar iyi.
nerede kalıyor
Otelde kalmaktan hiç hoşlanmıyor. Doğanın içinde olmak istiyor. Çadır, kamp, çöldeki uyku tulumu onu çok mutlu ediyor. Otelde kalacaksa çok basit, salaş yerleri tercih ediyor.
neyle seyahat ediyor
Karada giden her şeyi seviyor. ‘At, eşek, deve, kamyonet, kamyon kasası, tren... Lüks olmamak kaydıyla, hareket eden her şey’ diyor.
kimle seyahat ediyor
Genelde tek başına seyahat ediyor. Bazen aynı rotada yolculuk yapan birleriyle karşılaşıp bir süre onlarla geziyor.
çantasının olmazsa olmazları!..
En az üç tane fotoğraf makinesi, el feneri, çok işlevli çakı, diş fırçası.
İlk olarak Şam’a mı gittiniz?
- Bu tura Mısır’dan başladık. Ürdün ve Lübnan’ı gördükten sonra Şam’a gittik. Şam, İskenderun’un bir kazası olan Samandağ’dan hiçbir farkı olmayan bir şehir. Türkiye’nin 1960’lardaki kasabalarını andırdı bana. Çok pis. Kaldığım otelin hemen karşısında Milli Müze vardı; müze muhteşem ama yanı çöplük.
Beğendiğiniz şeyler olmuştur ama mutlaka?
- Oldu tabii. Şam Kalesi ve bizim Kapalı Çarşı’nın çok büyüğü olan bir çarşılar var. Çok güzeller. Çarşının caddelerinin boyu birer kilometre, dört caddesi var. Bir ses ve renk cümbüşü. Yüzlerce farklı koku var. Kıyafetler çok renkli ve resmen hálá Osmanlı döneminin kıyafetlerini giyiyorlar. Zaman tüneli gibi bir yer. Bir de bir cami var. 730’lu yıllarda Selahaddin yaptırmış. Böyle muhteşem bir yapı olamaz.
Çarşıda ne dükkánları var?
- Kuyumcudan dondurmacıya her türlü dükkan var. İşkembeci, deve eti satan kasap, kumaşçı... Benim en çok şekerciler hoşuma gitti. Çocukluğumuzdaki akide gibi şekerler satan kocaman dükkanlar.
KAFELERDE HAREMLİK SELAMLIK VAR
Bir Hıristiyan mahallesinden bahsetmiştiniz...
- Çok büyük bir mahalle burası. Birkaç saat dolaştım, bitiremedim. 150-200 senelik evler var. Çarşı için zaman tüneli demiştim ya, burası daha da enteresan. Eski şehri aynen muhafaza etmişler. 1800’ün başlarında açılmış Palace diye bir otel var. Şimdi müze ama içi tam bir Osmanlı sarayının minyatürü.
Yaşam standardı nasıl? Fakirlik var mı?
- Şam’ın genelinde bir fakirlik olsa da Özellikle Hıristiyan mahallesinde refah düzeyi daha yüksek. Pek fakir olduklarını söyleyemem. Orta tabaka insanlar yaşıyor. Bir de burada Hıristiyanların disiplini ve düzgünlüğü öne çıkıyor. Adam bir malı 5 liradan satıyorsa, dörde inmiyor. Halbuki diğer yerlerde beş liralık mala 15 lira diyorlar, pazarlık yapmanız gerekiyor.
Şehirde his nasıl. Tam bir Müslüman şehri mi?
- Halkın dörtte biri Hıristiyan, o yüzden çok karanlık bir görüntü yok. Saçı boyalı, frapan, açık giyinmiş kadınların yanında çarşaflı kadınları görebiliyorsunuz. Sosyal merkezler var. Birçok kafe de var ama haremlik-selamlık uygulanıyor. Sinemaları çok ilgimi çekti, afişleri bizim 70’li 80’li yıllardaki seks filmlerinin afişlerine benziyor. Filmler yeni, onlar bu dönemi daha yeni yaşıyorlar.
Şam dışında nereleri gördünüz?
- Palmyra antik şehrine gittik. Orada bir kasaba da var ve muhteşem bir yer. Zennube isimli bir kadın hükümdar kurmuş. Suyu çok bol, çok ağaçlı, vaha gibi bir yer yaratmış. M.S. 300’lü yıllarda 40 bin kişi yaşıyormuş orada, çok güçlüymüş.
Antik şehrin kalıntıları iyi görülebiliyor mu?
- Suriye’de böyle alanlar çok az olduğu için buraya dört elle sarılmış, gerçekten çok iyi bakmışlar. Yaklaşık iki bin yıllık bir şehir olmasına rağmen çok iyi korunmuş. Çok büyük bir alanı gezebiliyorsunuz. Binlerce sütunun hepsi ayakta. Çok yakınında, daha eski bir dönemden kalma tapınak var. O da çok iyi korunmuş. Palmyra kasabası da güzelce bir yer. 15 tane falan kilisesi var.
HALEP, ŞAM’IN DAHA UFAĞI
Yollarda çok güzel kervansaraylar olduğunu okumuştum. Siz gördünüz mü gerçekten güzellerini?
- Var ama maalesef çok iyi durumda değiller. Eskiden çok heybetli olduğu belli ama çoğu yıkık, koruyamamışlar.
Doğası nasıl?
- Ürdün ve Mısır çöl. Mısır’da sadece Nil’in kenarları yeşil. Suriye’nin Akdeniz’e yakın tarafı yeşillik ama şunu rahatlıkla söyleyebilirim: Çöl gelmiş, Türkiye’ye dayanmış. Zaten TEMA Vakfı da Türkiye’nin 40 sene içinde çölleşeceğini söylüyor.
Halep’e de gittiniz mi?
- Evet. Türkiye’ye dönmeden önce oraya da gittik. Halep, Şam’ın daha ufağı. Görülecek yerleri müzesi ve küçük çarşısı. Halep’e gelmeden önce Al Husn Kalesi’ni ziyaret ettik, esas orası muhteşemdi. Şehir-kale gibi. Altı katlı, her kat devasa. İçinde 600 at ve iki bin asker bir buçuk yıl hiç dışarı çıkmadan yaşayabiliyormuş. Yemek salonları, yatakhaneler, ahırlar çok ihtişamlı. Çok sivri bir tepenin üzerine kurulmuş. Osmanlı bu kaleyi fethettikten sonra daha da geliştirmiş. Burası bir kale değil de, bir ibadethane olsa dünyada bir numara olabilirdi bence. Halep’deki çarşı çok kaliteli değil. Çok dar, zemini toprak. Tam bir cangıl. Ve bir miting alanı gibi kalabalık. Ama görülmeye değer bir yer.
EN UCUZ TURLAR
Phoenix Expeditions (www.phoenixexpeditions.co.uk) adlı şirket, uzun süren ama çok ucuz turlar yapıyor. Kamyon arkasında, kanolarla, yelkenlilerle falan gittiğiniz, hiçbir lüks olmaksızın doğayla iç içe olduğunuz geziler bunlar. Bir kamyonun arkasına 12 koltuk atıp tur otobüsüne dönüştürmüşler. 375 pounda 20 günlük tur var. Yerel harcamalar için de 100 dolar falan alıyorlar. Uzun turlar biraz daha pahalı.
En sevdiği 5 yer
Uganda Ganinga Dağı (Kongo) Alaska Petra (Ürdün)
Olympos (Antalya)
TÜRK’ÜN TÜRK’LE TANIŞMASI
Palmyra’daki kampta görevim ateş yakmaktı. O akşam ateşi yakarken bir rüzgar esti ve elim yandı. Ağzımdan bir küfür çıkmış, duyan biri gelip İngilizce ‘Bunu nerden öğrendiniz?’ dedi. Baktım adam Türk’e benziyor, benim de haftalardır Türkçe konuşmamaktan dilim şişmiş, ‘Ben Türk’üm’ deyince bana bir sarılışı vardı anlatmam. Ürgüplü Mustafa’ymış.
NARGİLE TÜTÜNLERİ ÇOK SERT
Suriye’de her adım başı nargileci var. Onlar şişe diyorlar. Hangi turist gelecek de o kadar çok nargile kahvesinde oturacak? Yan yana yüzlerce kahve var. Bizim gibi elma tütünü değil, normal tütün içiyorlar. Ben bir içtim, sertliğinden gözlerim yuvalarından fırladı. Sanırım bazı yerlerde arada esrar da koyuyorlar içine.
seyahatte ne okuyor
Roman okumayı seviyor. Wilbur Smith ve Amin Maalouf en sevdiği yazarlardan.
ne dinliyor
Mp3 çaları o nereye giderse onunla birlikte gidiyor. Klasik müzik ve soft rock dinlemeyi seviyor.
ne yiyor, ne içiyor
Yemek derdi yok, yerel spesiyaliteleri deniyor.
ne giyiyor
Bol cepli pantolonlar ve şortlar giyiyor. Ne kadar çok cep, o kadar iyi.
nerede kalıyor
Otelde kalmaktan hiç hoşlanmıyor. Doğanın içinde olmak istiyor. Çadır, kamp, çöldeki uyku tulumu onu çok mutlu ediyor. Otelde kalacaksa çok basit, salaş yerleri tercih ediyor.
neyle seyahat ediyor
Karada giden her şeyi seviyor. ‘At, eşek, deve, kamyonet, kamyon kasası, tren... Lüks olmamak kaydıyla, hareket eden her şey’ diyor.
kimle seyahat ediyor
Genelde tek başına seyahat ediyor. Bazen aynı rotada yolculuk yapan birleriyle karşılaşıp bir süre onlarla geziyor.
çantasının olmazsa olmazları!..
En az üç tane fotoğraf makinesi, el feneri, çok işlevli çakı, diş fırçası.