Medyadan – MAGAZİN ALINTILARI
200 KIRMIZI GÜL AYRILIĞI BİTİRDİ, diyor başlık.
Spot: Okay Kaynarca bir haber yüzünden kendisini terk eden sevgilisi Özgü Namal’ın kalbini 200 kırmızı gülle aldı.
Arkadaşlar, dostlar. meslektaşlarım...
Türkçe’de ‘kalbini almak’ diye bir laf yoktur, biir. ‘Kalbini çalmak’ desem, o da iki eski sevgili için kullanılmaz. Siz, ‘gönlünü almak’ demeye çalışıyorsunuz galiba.
Bu arada, haberiniz diyor ki: “Oyuncu Oktay Kaynarca, geçtiğimiz günlerde bir kadınla otele girerken görülmüş, bu haberin basına yansıması ise yıllardır beraber olduğu sevgilisi Özgü Namal’la arasını açmıştı...”
Yani “bir haber yüzünden” değil “aldatma yüzünden” ayrılmışlar, ikii...
10 satırlık haberdi hepsi hepsi...
Kelebek, 30 ağustos
*
AŞK MESAJLARINDAN
Aşk Günlüğü köşesinin marifetiyle sevgililerine mesaj gönderen aşıklardan alıntılar:
“Seni sevmek yürek ister, ama yürek yetmez, aynı zamanda cesaret de gerektirir!” Uzaktaki Vefasıza
“Bir uçurumun kenarında olsam ve aşağıda bir dal olsa ve o dal sen olsan, ölmekten değil seni kırmaktan korkarım. Seni seviyorum...” Murat’tan Naime’ye / Ödemiş
“Atılan kurşunu düğün mü sandın / Asılan bayrağı gelin mi sandın / Her askere gideni ölür mü sandın / Ağlama sevgilim dönerim bir gün...” Çanakkaleli asker
Takvim, 30 ağustos
*
HAK’KETEN ÇOK FARKLI BİR GÖRÜŞMÜŞ
“Kaya Çilingiroğlu’nun Feraye Y.la gece çekilmiş görüntüleri, ihanet konusunu yeniden gündeme getirdi. Erkeğin aldatmasıyla ilgili yorumlar artarken, farklı bir görüş de manken Esra Eron’dan geldi” diyor spot.
Esra Eron’un aldat(ıl)ma konusundaki farklı görüşü: ‘Aldatmak erkeğin doğasında var!’
Vay lan, gerçekten de orijinal bir beyanat olmuş!
Star-Box-ay sıkıldım, 30 ağustos
*
“Evlendikten sonra hem podyumlardan hem de oyunculuktan elini eteğini çeken Buket Saygı, boşanmanın ardından kolları sıvadı” diyen habere, görsel malzeme olarak YUKARIDAKİ fotoğraf kullanılmış.
Fotoğrafa bakılırsa, Buket Saygı kollarından biraz fazlasını sıvamış gibi! J
Vatan, 30 ağustos
*
İŞİNİ BİLEN GÖNÜLLER
“Beşiktaş’ın milli futbolcusu Sergen Yalçın ile yaşadığı aşkla adını duyuran Aslı Sarı, gönlünü (Anadolu Holding’in patronu) Tuncay Özilhan’ın oğlu İzzet Özilhan’a kaptırdı” diyor magazin dedikodusu.
Hep merak etmişimdir, hiç amatör bir futbolcuya, yahut da orta halli bir adamın oğluna kapılmaz mı bu manken kızların gönlü?
Akşam, 30 ağustos
*
GULYABANİ’DEN ESİNLENDİ, diyor haber.
“İlk albümü ‘Gelgit’ ile istediği çıkışı yakalayan ardından ikinci albümü ‘Gülyabani’ ile hayranlarının karşısına çıkan Aylin Aslım geçtiğimiz gün (biz bu günü ne ara geçtik?) albüme adını veren parçaya klip çekti. Aslım, klip için Şener Şen, Kemal Sunal. Halit Akçatepe gibi isimlerin oynadığı Türk sinemasında bir klasik olan ‘Gulyabani’ adlı filmden esinlendi...” diyor Hakan Sadıç imzalı haber.
Şimdi ‘Hüseyin Rahmi kimdir?’ diye sorsam (Ruhu şâd olsun!) Ortaköy’deki bir dürümcü zanneder bu çocuklar!
Akşam-Pencere, 30 ağustos
*
KİM YAZIYOR ULAN BU RESİMALTLARINI?
Sinema ve müzik dünyasının (kimi) starları, tanınmadan önce geçimini temin etmek için küçük işlerde çalışıyormuş. Tarantino video kiralayan bir dükkanda tezgahtarmış, Rod Stewart Londra mezarlıklarında ölü gömüyormuş filan...
En çok Céline Dion’la ilgili yorumu sevdim: Titanic filminin soundtrack şarkısıyla dünya çapında bir şöhreke kavuşan Céline Dion, müzikten önce terzilikle geçimini sağlıyordu. Tekstil bilgisi ne yazık ki Dion’u her yıl rüküş giyinen ünlüler listesinde yer almaktan kurtaramıyor.
Kim yazıyor bu ittirik resimaltlarını Allah aşkına?
Céline Dion, Titanic filminin müziğini seslendirdiğinde dünya çapında bir şöhretti, bu bir. ‘Tekstil bilgisi’ ne demek, bu iki. ‘Rüküş giyinmek’ denmez ‘gülünç bir şekilde giyinen insana’ rüküş derler zaten, bu üç.
Zaten resimaltı da 3 satırdı.
Akşam-Pencere, 30 ağustos
*
REHAMUHTARCA
“Kimse, Gamze Özçelik'in 25 yaşında kâbus haline gelen hayatını değil, görüntüleri konuşmaya başladı...”
Birleşmiş Milletler’in ‘Yok olma tehlikesiyle karkı karşıya olan dilleri koruma programı’ kapsamına alınan rehamuntarca bir cümleydi.
Reha Muhtar - Sabah, 30 ağustos
*
O DA EINSTEIN’DIM DEMİYOR Kİ, PRENSESTİM DİYOR
Ödül Rekortmeni Magazin Gazetecisi labelli Müge Anlı, şarkıcı Petek Dinçöz’ü tiye alıyor.
Sinema filminde (Keloğlan) oynarken zorlanmıyor musun, diye soran Özlem Avcı’ya Dinçöz akla zarar cevaplar vermiş, mesela:
- Komedi ya da drama oynamak benim için zor değil. Zor rol herhalde bir şizofreni canlandırmak olur.
- Özcan’la düet yapmıştık, Mehmet Ali Erbil’le Maksim’de çalıştık, zorlanmıyorum.
(Bunların sinema filmiyle ne ilgisi varsa...)
Petek Dinçöz’ün en çok ‘Herhalde geçmiş yaşantımda prensestim, rol bana hiç yabancı gelmiyor’ söylerine güldüğünü söyleyen Müge, bu yazısına ‘Düşündüren açıklamalar’ diye başlık atmış.
İlahi Müge! Petek Dinçöz, ‘geçmiş yaşantısında’ Einstein olduğu için değil, eli yüzü düzgün olduğu için şarkıcı diye ortalarda geziyor!..
Vatan-34, 1 eylül
*
TÜRK SEYİRCİSİ – PAMELA ANDERSON İLİŞKİSİ
En seksi dizi yıldızları, başlıklı haberde (bir zamandan Sahil Koruma adlı amerikan dizisinde oynayan) pornocu Pamela Anderson’ın fotoğrafının yanında şöyle bir resimaltı:
“Türk izleyicisi yüzmeyi Pamela Anderson sayesinde öğrendi desek yalan olmaz...”
Yüzmeyi bu pornocudan öğrendiği için mi, acaba, denize donuyla giriyor bizimkiler? Onu bilmem ama... Türk seyircisinin Pamela Anderson’dan ‘çok şey öğrendiği’ doğrudur! J
Şok, 1 eylül
*
ALIN TERİ
Kıymeti magazin basınınden menkul ‘sosyete güzeli’ Siren Ertan, marka giydiği için kendini eleştirenlere “Hiç düşünmüyorlar ki biz o markaları giymesek, o markalar reklam vermese, onu yazan muhabir maaşını nasıl alacak?” diyerek cevaplandırmış.
Meseleye bu açıdan hiç bakmamıştım doğrusu. Siren Hanım zahmet etmesin, ben maaşımı ‘kendi ALIN terimle’ kazanmayı tercih ederim!
Kelebek, 1 eylül
*
İKİ CEVİZE
- Ben motorum, dizideki rol arkadaşım arkamdan gelir... (Yelda Reynaud)
- (Osmanlı Padişahı Yavuz Selim’le aralarındaki fizik benzerlikten bahisle) Aramızda kan bağı yok ama belli ki akrabayız. Rüyamda kendimi hep Topkapı Sarayı’nda görüyorum. (Cemil İpekçi)
Kelebek, 2 eylül
*
ALDATMAYAN EŞEKTİR
“İhanet kurbanı ünlüler” ile görüşmüş Posta.
Topçu sevgilisi Emre Aşık tarafından aldatılan manken Aysun Kayacı : “Bir kere aldatıldım, çok kırıcı oldu. Sonra barışmıştık. Sağlıklı insan ihaneti affeder...”
İşadamının oğlu Erdal Acar’ın, boynuzlanma konusunda epey tecrübeli olduğu anlaşılan eşi Emel Yıldırım: “Bu haberleri göğüslemek kolay değil ama ben kolay yıkılmam. Değersiz insanlar için yuvamı yıkmam. Zaten yapmayan erkek yoktur, üstelik yapsa da bir şey değişmez, ben yine eşiyim. Suç, evli bir adamla birlikte olduğu için karşı taraftadır...”
Bu kadınları aldatmayan enayidir zaten!
Posta, 2 eylül
*
BİZİM ÇOCUKLAR MADONNA’YA FARK ATTI, diyor haber.
Efendim Madonna Motorola reklamı için 1.8 milyon dolar almış, halbuki OPET Cem Yılmaz’a 4 milyon dolar, Avea da Tarkan’a 5 milyon dolar vermiş...
Bunda övünecek bir şey yok. Türkiye’de parayı nasıl sokağa attığımızın, birilerinin nasıl haybeden para kazandığının resmidir...
Sabah, 2 eylül
*
VAR MISIN İDDİAYA?
Başkan Aziz Yıldırım “AVRUPA’YI SARSARIZ – Avrupa’daki Fener’in başarılarına doyum olmayacak” demiş.
Eklemiş “Fenerbahçe adı Avrupa’da yankılanıyor. Bizden çekiniyorlar. Artık korkulan bir takım olduk!”
Heyt yavrum be, yağmasan da gürle!
Ben 40 yıldır Fenerliyim, Başkan’la bu konuda – ciğerim yanarak - iddiaya girmeye hazırım!
BU SENE DE REZİL RÜSVA OLACAĞIZ AVRUPA’DA...
Var mısın iddiaya ?
Vatan ve Takvim, 2 eylül
*
LİZ DE KİM OLUYON, SEZEN VARKEN?
Biz, millet olarak, yabancı kompleksini hâlâ üstümüzden atamadık.
Türkiye’nin yaşayan en büyük bir iki sanatçısından biri, Sezen Aksu, konser vermek için gittiği Marmaris’te Divan Marmaris Mares Oteli’nde kalmış.
Haber diyor ki: SEZEN, LİZ’İN ODASINDA KALDI
“Geçtiğimiz aylarda Türkiye’ye gelen ünlü yıldız Elizabeth Hurley” de aynı süitte kalmışmış da...
Bu ne aptalca bir komplekstir böyle? Sezen’e ne büyük bir terbiyesizliktir?
Liz Harley de kim oluyormuş?
(Aslında otelin reklamını yapmak istemişler de başka bahane bulamamışlar gibi geldi bana...)
Sabah’la Günaydın, 3 eylül
*
KALEM TERÖRİSTLERİ
Eskiden gazeteye böyle bir haber girse, muhabirden neşriyat müdürüne herkesi kovarlardı.
Türkiye’nin En İyi Gazetesi’yim diye gezen Sabah’ın 2.sayfasında manşet olan haber:
Şehirlerarası bankamatikçi!
Safiye Soyman'ın Edirne Devlet Türk Müziği Korosu'nun kadrolu sanatçısı olduğu halde kente hiç uğramadığı, ama maaşını aldığı öne sürülüyor.
Kültür Bakanı Atilla Koç'un başlattığı "bankamatik sanatçıları" tartışması devam ediyor. Türk Sanat Müziği sanatçısı Safiye Soyman'ın, Bakan Koç'un kastettiği sanatçılardan biri olduğu öne sürülüyor. Ünlü sanatçının, Kültür Bakanlığı tarafından 2001 yılında Edirne Devlet Türk Müziği Korusu'na kadrolu sanatçı olarak işe alındığı, fakat Soyman'ın sözleşmeyi imzaladıktan sonra kente bir daha hiç uğramadığı iddia ediliyor. Soyman'ın Edirne'den banka hesabına yatırılan bin 600 YTL'lik aylığını ve yılda altı maaş ikramiyesini, banka kartıyla tahsil ettiği ifade ediliyor. Safiye Soyman'ın Edirne'de hiçbir konsere katılmadığı dile getiriliyor ama sanatçının kente 50 kilometre uzaklıktaki Kırklareli'nin Babaeski ilçesinde iki kez ücret karşılığı konsere çıktığı kaydediliyor.
50 KM YAKLAŞTI
Sanatçının Babaeski Belediyesi'nin geçen yıl düzenlediği Tarım Festivali'ndeki konserinin yanı sıra, Trakya Yağ Sanayicileri Derneği'nin ilçeye bağlı Mandıra beldesinde düzenlediği toplantı yemeğinde de ücret karşılığı sahne aldığı iddia ediliyor.
Öne sürülüyor, iddia ediliyor, dile getiriliyor, ifade ediliyor, kaydediliyor...
Bu ne biçim gazetecilik? Böyle ‘dedikodu’ şeklinde haber mi olur? Açın sorun, araştırın, bu iddiaları doğrulatın. Ondan sonra, yaptığınız haberden eminseniz, g.tünüze güveniyorsanız kıvırtmayın, başkalarının iddialarının, ifadelerinin arkasına saklanmayın, çatır çatır yazın! Yemiyorsa, araştırıp haberi çıkaramıyorsanız, kullanmayın!
Ben Safiye Soyman’la hayatta karşılaşmadım, tanımam etmem, bu iddialar doğru mudur, iftira mıdır bilmem. Ama açıp kendisine sormadan, görüşü, savunması alınmadan böyle çirkin bir iddia, bir dedikodu ‘HABER’ diye kullanılır mı?
Hürriyet’in editörlerine b.k atam Hıncal Abi, orada mısın?
Sabah, 3 eylül
*
UTANARAK!..
Hıncal Uluç’un bu seferki fıkrası kısaydı:
Avupa Sağlık Örgütü günde 1 adet havucun kalın bağırsak kanserini önlediğini açıklamış. Yazıda belirtilmemiş ama sanırım "yiyeceğiz" değil mi?.. (Sabah, 3 eylül)
Ayıptır ama, tam da yeri geldi, tutamayacağım kendimi ve affınıza sığınarak anlatacağım, Fransızlar’ın çok güldüğü bir kısa rahibe fıkrasını. (Türkçe’ye çevirince aslında tadı kaçıyor ama...)
Başrahibe, manastırın yemekhanesinde toplanan rahibelere sesleniyor:
- Kızkardeşlerim, bu akşam yemekte havuç var!
- Yaşasııııın!
- Rendelenmiş havuç salatası...
- Allah kahretsiiiiin!
*
NEGATİF BİLİMCİ
‘Okunuyor’ zannederek cinlere, büyülere, fallara sarılan gazetelerden biri de DB Tercüman. Hem de Sağlıklı Hayat başlıklı sayfada, bu sefer, BURCA GÖRE HASTALIKLAR diye bir yazı. Hangi burcun hangi hastalığa temayülü varmış diye ‘ÇOK BİLİMSEL’ bir yazı...
Hazırlayan kim biliyor musunuz?
Rasim Küçükusta adında bir... tıp profesörü! Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi... Kanser Oğlak ve Kova’yı, astım Yengeç’i seviyor diye yazıyor utanmadan.
DB Tercüman, 3 eylül