Maviydi o zaman Marmara
İlk ben üç aylıkken gitmişiz yazlığa, Marmaraereğlisi sahillerine. Yazlık dediğime bakmayın, tam bir çadır hayatı. Kamara Dere denilen mevkide babamın dayısının kocaman tarlasına kurulurdu çadırlar. Biz gerçi daha şanslıydık, portatif evlerimiz vardı, her yaz kurulur, sezon sonu da sökülürdü. İmkânı olanlar villada otururdu.
Sayfiyenin tek bakkalı Fahire Teyze’nin yanındaki Yıldız Villa sıra dışı mimarisiyle herkesin gözbebeğiydi. Yazlıkçıların bir kısmı birbirlerini yazdan yaza görürler, çadır komşuları buluşacakları günü iple çekerdi. Gurbet diyarlarda çalışan Tunca Abla ile Ünal Abi her yaz Marmaraereğlisi’ne gelirdi.
Maviydi o zaman Marmara, gündüz yüzülür, akşam Emin Dayı’nın tarlasından alınan sebzelerle yemekler yapılırdı. Ne organik tarım kavramı vardı ne de serbest dolaşan tavuk. Her şey zaten organikti, tavuklar da çadırların arasında gezinirdi. Akşamları Kâmuran Amca akordeonunu alır, oğulları Reha ile Süha gitar ve baterinin başına geçer, yıldızlar altında konser verirlerdi. Yazlıkçı kızlar süslenir, komşu çadırların oğulları onlara göz süzer, bazen bu düğünler yeni düğünlere vesile olurdu.
ANTİK KENTE SİTE İNŞA ETTİLER
Sonra her şey gibi Marmara Denizi de kirlendi. Yakınımızdaki denize giremez olduk. “Seni uzaktan sevmek aşkların en güzeli” şarkısındaki gibi bir durum oldu. Emin Dayı’nın çocukları babaları ölünce müteahhitle anlaştı. Sebze yetişen tarla, lüks villalara bahçe oldu. Ben yıllar sonra Marmaraereğlisi’nin çok önemli bir antik yerleşim olduğunu öğrendim. Meğer İstanbul’daki 1800 yıllık Hipodrom’u yaptıran ünlü Roma İmparatoru Septimus Severus İstanbul’un o günkü halkını cezalandırıp başkenti buraya taşımış. Ereğli isimli tüm yerleşimler adını Yunan mitolojisinin ünlü ismi Herakles’ten almış ve Heraklia adı Türkçeye Ereğli olarak geçmiş.
Sonra ne mi oldu? O çok önemli antik şehrin üzerine site inşa edildi. Birkaç gazeteci olayın üzerine gidip tarihin mahvedildiğini yazdı ama ülke gündemi o kadar hızlı değişiyordu ki üstü çabucak örtüldü. Sayfiyemize son darbeyi biraz ileride doğalgaz taşıyan dev tankerler için yapılan liman indirdi. Eskiden babamların sandalla balığa çıktıkları sularda artık canlılar yaşamaz oldu. Şimdi düşününce görüyorum ki biraz sefillik olsa da bir daha asla geri gelmeyecek bir masumiyet çağıydı o dönem. O zaman gittiğimiz yazlık sinemalarda seyrettiğimiz Türk filmlerindeki gibiydi hayat, naifti, inanılmazdı ama bir o kadar da güzeldi...