Mavi yolculuğun en güzel iki rotası
Bir tarafta doğanın cömertliği, diğer yanda tarihin zenginliği... Mavi yolculuğun en güzel yanı işte bu. Üç tarafı denizlerle çevrili Türkiye’nin Ege ve Akdeniz koylarında gündüz mavinin tadını çıkarıp, geceleri yıldızlara yarenlik etmek müthiş bir keyif. Mavi yolculuk, Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun dizelerine “Mavi gezi bir masaldır, söylenmemiş, yazılmamış, çizilmemiş...” diye dökülmüş. Rotaları aşağıda sıraladım; söylenmesi, yazılması ve çizilmesi size kalmış...
BODRUM-MARMARİS
Mavi yolculukta en gözde rotalar Bodrum ile Antalya arasında yer alıyor. Amacınız, kafa dinlemek ve kendinizi doğanın kucağına bırakmaksa, rotanız Gökova ve Hisarönü olsun...
1.Gün: Bodrum’u erkenden geride bırakıp ünlü türküye adını veren Çökertme’ye gidin. Öğle yemeğinden sonra Çamaltı Koyu’na demirleyip, yarım saatlik yürüyüş mesafesinde olan Keramos kalıntılarını görün.
2.Gün: Sabah Sedir Adası’na gidip Kleopatra için özel olarak getirildiği rivayet edilen incecik kumlu plajda yüzebilirsiniz. Öğle yemeğinizi II. Dünya Savaşı’nda İngiliz Donanması’na ait gemiler burada saklandığı için İngiliz Limanı adı verilen koyda yiyebilirsiniz. Koyun girişinde Kopenhag’daki ünlü denizkızı heykelinin bir benzeri var, altında da Kısmet isimli teknesiyle dünyayı dolaşmış ve geçenlerde kaybettiğimiz ünlü denizci Sadun Boro’nun bir yazısı. Geceyi Mersincik’te geçirebilirsiniz.
3.Gün: Bugünkü durağınız Datça. İÖ 360’lı yıllarda ünlü heykeltıraş Praxiteles’in elinden çıkmış Afrodit heykeline ev sahipliği yapmış Knidos harabeleri burada. Geceleme Bencik Koyu veya Hisarönü’nde.
4.Gün: Orhaniye ve Selimiye’yi muhakkak görün. Orhaniye koyunun dip kısmında bulunan Kızkumu insanlara su üstünde yürüyormuş izlenimi veren çok güzel bir yer. Geceyi Bozburun’da geçirebilirsiniz. Bozburun Yacht Club yemek için ideal.
5.Gün: Bozukkale Koyu’nda bulunan Loryma Kalesi’ni gördükten sonra öğle yemeğinizi yiyebilirsiniz. Bozukkale’nin iki mil yakınındaki Serçe Limanı’na kayaların arasından gireceksiniz. Bodrum Müzesi’nde sergilenen cam amforaların bazıları buradan çıkarılmış. Geceyi zeytin ağaçlarıyla çevrili Kadırga Limanı’nda geçirebilir, ertesi gün de Marmaris’e devam edebilirsiniz.
MARMARİS-ANTALYA
Doğa yürüyüşlerine ve tarihe meraklıysanız, tüm gün tembel tembel güneşin altında yatmak yerine biraz hareket etmek istiyorsanız, Marmaris’ten Antalya’ya doğru uzanın. Bu rotada verdiğim programı istediğiniz günden ve limandan kendinize uyacak şekilde başlatabilirsiniz. Aklınızda olsun, güneydeki bütün yürüyüş yollarında kayaların, bazen ağaçların üzerinde kırmızı-beyaz çizgiler var. Onun için trekking yaparken kaybolmaktan korkmayın.
1. Gün: Rodoslu şövalyeleri yenmek için kale inşaatı emri veren Kanuni, ufacık bir yapıyla karşılaşınca hiddetlenir. “Mimarı as” emri verir. Türkiye’nin en gözde tatil beldelerinden birinin adını bu emir belirler. Kalesi evlerin arasına sıkışmış Marmaris’ten yola çıkıp üç saatlik bir yolculuktan sonra Ekincik’e varıyorsunuz. Hemen ufak bir tekneye atlayıp, Köyceğiz Gölü’nü Akdeniz’e bağlayan Dalyan’a gidin. Önce Kaunos’u ziyaret edin. Bir ara caretta caretta kaplumbağalarının üreme yeri olan İztuzu Plajı’na gidin. Yaşam pek güzel gözükecek gözünüze.
2.Gün: Sabah erkenden çıkıp Ağa Limanı’na gidin. Kahvaltı sonrası güzel bir yürüyüş bekliyor sizi. Tepeye, Lydae’ye çıkın, oradaki Yörüklerin adaçayını için. Artık Likya’da yani ‘Işığın Ülkesi’ndesiniz. Birkaç tapınak kalıntısını fotoğraflayıp ormanın içinden aşağı inin. Yolun sonunda Göcek’teki Batık Hamam’da bulacaksınız kendinizi. Tekne de oraya gelecek ve öğle yemeğini hak etmiş bir şekilde oturacaksınız masaya. Öğleden sonra Bedri Rahmi Koyu’na gidip ilk mavi yolcuları anın.
3.Gün: Göcek’ten Fethiye bir buçuk saat sürüyor. Tavsiyem Fethiye’de vakit kaybetmeden Ölü Deniz’e devam etmeniz. Türkiye’nin en güzel plajlarından birinde serinledikten sonra Soğuksu’ya geçip Kaya Köy’e yürüyün. 45 dakikalık yürüyüş size hoş manzaraların bitiminde hüzünlü bir sürpriz sunacak. 1923’teki mübadeleyle buradan ayrılmak zorunda kalan Anadolu Rumlarından kalan yüzlerce boş ev göreceksiniz. Evlerin, kiliselerin arasında dolaşıp asırlar öncesine yolculuk yapacaksınız. Geceyi tepesinde manastır olan Gemiler Adası’nda geçirebilirsiniz.
4.Gün: Üç buçuk saatlik yolculuğun mükâfatı, en güzel sahil kasabalarından biri olan ve şu anda İngilizlerin istilasına uğramış olan Kalkan. En güzel kuma sahip antik şehir olan Patara’ya, sonra da Kalkan’ın üzerindeki köy olan Bezirgân’a gidin.
5.Gün: İki saatlik bir yolculuktan sonra Kaputaş Plajı ve Meis Adası’nı geride bırakıp Kaş’a varacaksınız. Çok sayıda dalış okulu var. Türkiye’nin en güzel çarşılarından biri olan Uzun Çarşı’da yürüyün. Geceleme için alternatiflerden biri de Bayındır Koyu.
6.Gün: Kaş’tan ayrıldıktan sonra dünyanın en eski batığının çıkartıldığı Ulu Burun’dan geçeceksiniz. Önce Aperlae’ya uğrayın. Kekova’da dalış yasak ama burada serbest. Denizin altındaki kalıntılar şaşırtacak sizi. Öğle yemeğinden sonra Simena’ya (Kaleköy) bir saatte varacaksınız. Bana göre Türkiye’nin en güzel köylerinden biri olan Kaleköy’ün tepesindeki Haçlılardan kalma kaleye çıkıp manzaranın tadını çıkartın. Sonra da batık şehrin büyüsüne bırakın kendinizi. Tekne yavaşça ilerlerken bir depremin kurbanı olan bu şehrin sualtı ve üstündeki zenginliklerini seyredin. Geceyi kesinlikle Karalos Koyu’nda geçirin, bir de dolunay varsa değmesin keyfinize.
7.Gün: Myra’nın limanı olan Andriake’den (Çayağzı) Noel Baba Kilisesi’ne gidin. St. Paul’ün esir olarak Roma’ya götürülürken uğradığı Anadolu’daki son yer olan Myra’daki tiyatro ve kaya mezarları geçmişin mimarisi hakkında ipuçları verecek size. Bir minibüs ayarlayıp Finike’nin üstündeki Arycanda’ya (Arif) geçebilirsiniz. Anadolu’nun en iyi korunmuş Yunan tiyatrosunu görmeden önce alabalık çiftliklerinden birinde karnınızı doyurun. Geceleme Finike Limanı’nda.
8.Gün: Sabah üç saatlik bir seyir sizi önce Adrasan Koyu’na getirecek, ardından yolda Olympos’u göreceksiniz. Benim için Olympos ülkemizdeki en ilginç antik şehirinlerden biri, insanı adeta bir Indiana Jones filminin içine sokuyor. Ormanın içinde kaybolmuş eserler ağaçların arasından selamlıyor sizi. Biraz ilerideki Chimera (Yanartaş) ise hikâyesi ve hâlâ yanan ateşiyle nefes kesiyor. Geceyi Ceneviz Limanı’nda geçirebilirsiniz.
9.Gün: Bugün Phaselis’te iniyoruz. En romantik şehirlerden biri olan Phaselis’i sabah gezmekte fayda var. Şehir ve liman öğlene doğru günübirlikçilerin istilasına uğruyor. Phaselis’in antik tiyatrosunda otururken arkada tüm heybetiyle yükselen Tahtalı Dağı’na göz kırpın, belki binlerce yıllık sırlarından birini paylaşıp kanatlı atı Pegasus’la Chimera’yı öldüren Bellarophon’un hikâyesini fısıldayacak size.
OLAY SADECE GEZMEK DEĞİL
Mavi nostaljiyi anlamak için gelin 1925’e dönelim. İlçenin eski adından etkilenerek eserlerinde ‘Halikarnas Balıkçısı’ adını kullanan yazar Cevat Şakir, yazdığı bir öyküden dolayı Bodrum’a sürgüne gönderilir. Âşık olduğu bu kasabadan aldığı ilhamla Azra Erhat, Sabahattin Eyüboğlu ve Bedri Rahmi Eyüboğlu gibi arkadaşlarıyla 1957’de ilk mavi yolculuğu başlatır. O zaman tekneler vasat, insanlarsa bir o kadar mutludur. Olay sadece gezmek değil, asıl amaç doğanın kucağında gerçekleşen kültürel paylaşımlar, Anadolu’nun zengin tarihi mirasının keşfi ve aydınlar arası bir düşünce platformu yaratmaktır. Zamanı unutturan, özgürlüğe yelken açtıran mavi yolculuk artık en popüler tatil yollarından biri, turkuvaz sularımız ise bunun için en doğru adres...