Masallardan fırlamış gibi görünen şehirler… Hepsi birbirinden güzel
Eğer bir gezginseniz pek çok gezilecek yerler listesi ile karşılaşmışsınızdır. Yalnız bu listedekiler çok başka… Özellikle kış aylarında hepsi adeta masallardan fırlamış gibi görünüyor.
Ortaçağ esintisi: Tallin - Estonya
Üç Baltık ülkesi içinde en kuzeyde bulunuyor Estonya’nın başkenti Tallinn… Tallinn’de dar sokaklar, göğe yükselen kuleler, Arnavut kaldırımı sokaklar insanı bir anda bir masalın içine sokuyor.
Tallinn’de önce Vanalinn olarak geçen tarihi şehrin en yüksek noktasına Parlamento’nun olduğu meydana çıkın, aşağıya Belediye Meydanı’na doğru inerken, sadece sokakların değil tarihin yaprakları arasında da kaybolacaksınız. Fat (Tombul) Margaret ve Tall (Sırık) Hermann Kuleleri, Alexander Nevsky ve St Mary’s Katedrali, Uzun Bacak (Pikk Jalg) Sokağı, St. Nicholas Kilisesi,124 metrelik kulesi olan St. Olaf’s Kilisesi ve Belediye Binası eski şehirdeki sürprizlerden bazıları.
Büyüleyici güzel: Split - Hırvatistan
Adriyatik’in Dalmaçya kıyılarında çıkacağınız bu yolculukta, bölgenin doğa güzelliğinin yanı sıra nice savaş atlatan tarihi dokusuna da hayran kalacaksınız. 1700 yıllık şehrin her yerinde Roma İmparatorluğu dönemine ait duvar ve tapınak kalıntılarıyla karşılaşacaksınız. Şehrin kalbi, merkezdeki Diocletian Sarayı. Üçüncü yüzyılın sonlarında Roma İmparatoru Diocletian tarafından inşa ettirilen saray UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’nde yer alıyor. Sarayın girişindeki mavi tenteli ofise gidip 1,5 saatlik tur satın alabilirsiniz.
Masalsı bir gezi: Prag - Çekya
Avrupa’nın en çok turist çeken şehirlerinden biri Prag… Müthiş mimari, tarihsel zenginlik, harika restoranlarıyla çok özel… Eskiden zamanın gerisinde kaldığı düşünülürdü ama şimdi düzinelerce yeni mağazayla tasarım ve modada da sesini duyuruyor. Yeniler arasındaki en iyi butikler, restoranlar, pub’lar şans eseri kalabalık turistik bölgenin tam sınırında ya da dışında. Prag’ın çok iyi çalışan toplu ulaşım sistemi sayesinde bir zamanlar hiç önemsenmeyen Smichov semtindeki yenilikleri, Mala Strana’daki az bilinen mekânları, konutların yoğunlaştığı Vinohrady’nin cazibesini, tarihi merkezin doğusundaki Zizkov’u rahatça gezebilirsiniz.
Küçük ama etkileyici: Bratislava - Slovakya
Bratislava küçük ve gezmesi oldukça kolay bir şehir. St. Martin Katedrali, Trinity Kilisesi, Napolyon heykelleri, Bratislava Köprüsü ve Ulusal Tiyatro gibi önemli yerleri gezip, yaklaşık 50 km uzağındaki Viyana'ya geçebilirsiniz.
En büyüğü: Budapeşte - Macaristan
Avrupa’nın en büyük kentlerinden Budapeşte… Sanat, tasarım, mutfak açısından önemli merkez. Tekstil ve moda sektörü gelişmiş. Eski Doğu Bloku başkentleri arasında en çok Michelin yıldızlı restorana sahip. Keltlerden başlayan zengin tarihi Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nda zirveye çıkıyor. Çağdaş keyiflerin peşine düşecekler için de pek çok cazip seçenek var. Tuna Nehri’nin doğusundaki Peşt’in, tarihi merkezi, Saray Bölgesi, Yahudi Mahallesi kadar son zamanlarda açılan yeni bar, restoran ve butikleri de görülmeye değer.
En uygunu: Riga - Letonya
Kuzey Avrupa'nın en güzel ülkelerinden biri Letonya… Çevresindeki ülkelere göre oldukça uygun fiyatlı seçeneklere sahip. Riga’ya geldiğinizde çatılarda kükreyen aslanlar, bina cephelerinde haykıran yüzler, balkonları sırtlamış mitoloji kahramanları, çatı alınlıklarında yılan saçlı Medusa’lar, bina girişlerinde Mısır sfenksleri karşılayacak sizi…
Kültür dolu: Vilnius - Litvanya
Litvanya, birçok tarihi eserle insanı büyülüyor. Litvanya’nın başkenti olan Vilnius ise başka bir dünya. Çünkü Vilnius’ta bulunan eski şehir bölgesi tam anlamıyla tarih ile iç içe olmanızı sağlıyor.
Kartpostal gibi: Ljubljana - Slovenya
10 yıl önce Ljubljana’nın tarihi merkezindeki Arnavut kaldırımı sokaklar yayalaştırıldı. 289 bin nüfuslu kentin ortaçağdan kalma bölgesi huzura kavuştu. Barok yapılar, efsanelere konu olmuş Sava Irmağı köprüleri ortaya çıktı. Nehir kıyısındaki yürüyüş yolları boyunca kaliteli pub ve elişi ürünler satan butikler sıralanmış. Dünya başkentlerini kopyalamak yerine sürdürülebilir şehircilikle restorasyonlar yürütülüyor. Ayrıca Slovenya’ya geldiğiniz Bled Gölü’nü mutlaka görmelisiniz. O kadar güzel ki, bir tabloya bakar gibi geziyorsunuz. Özellikle Bled Gölü’nde doğanın güzelliğiyle büyülenmemek elde değil. Tamamen koruma altında olduğu için güzelliğinden gün geçtikçe hiçbir şey yitirmiyor. Bir de göl, beyaz örtüyle kaplanınca fotoğraf tutkunlarının gözdesi oluyor.