GeriSeyahat Manhattan’da bir gökdelende gibisiniz ama manzaranız Çin, sokakta Asya ruhu var
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Manhattan’da bir gökdelende gibisiniz ama manzaranız Çin, sokakta Asya ruhu var

Manhattan’da bir gökdelende gibisiniz ama manzaranız Çin, sokakta Asya ruhu var

Selman Bilal, gömlek meraklılarının iyi bildiği marka Bil’s’i de bünyesinde bulunduran Bilsar Tekstil’in sahiplerinden. Ekonomi sayfalarından eksik olmayan ismi, geçtiğimiz aylarda Assos’taki evinin Ağa Han Ödülü almasıyla da gündeme geldi. Assos’taki ev fotoğraflarda harika bir kaçış noktası gibi gözüküyor; herhalde yaz aylarının büyük bir kısmını orada geçiriyordur diye düşünürken yanıldım.Selman Bilal’i arayanlar Assos’a değil, Hong Kong ve Çin’e baksınlar. Son iki ayın en az yarısını Uzakdoğu’da geçiren Selman Bilal çok sevdiği Hong Kong’u anlattı. n Nasıl bir seyahat temponuz var?- Yabancı ortaklarımız ve fuarlar yüzünden çok sık seyahat ediyorum. Son aylarda her hafta havaalanında olmuşum mesela. n En sık gittiğiniz yerler nereleri?- Amerika’ya, Fransa’ya ve İtalya’ya çok sık gidiyorum. Uzakdoğu’da çok iş bağlantımız ve imalatçılarımız var. Hiçbir yere gitmemişsem, Londra’da oturan en yakın arkadaşıma gidiyorum. Ve tabii ki çok sık bir şekilde Çin’e gidiyorum.n Bunlar hep iş seyahati, tatil için ne yapıyorsunuz?- Benim tatilden anladığım, uzatılmış iş seyahatidir. Bir hafta 15 gün bir yere gidip yatmanın düşüncesine bile tahammül edemiyorum. Dinlenmek için kent gezilerini seviyorum. Gideyim, güzel bir otelde kalayım, yeni restoranlar keşfedeyim, bunu seviyorum.KARMAŞA VE ENERJİn Uzakdoğu’yu nasıl keşfettiniz?- İtalya’daki bir fuardan sonra çok merak ettiğim Hong Kong’a gitmeye karar verdim. Alitalia ile korkunç denebilecek bir yolculuk yaptım, koltuk komşularım da bayağı ıstırap vericiydi. Saatler sonra Hong Kong’a ayak bastım ama gidip gideceğime pişman olmuştum. Tek isteğim bir duş yapıp uyumaktı. Otele geldim, odaya girdim, perdeleri açtık ve bir anda gördüğüm manzara karşısında büyülendim. İnanılmaz bir görüntüydü. Dev bir liman, kocaman lüks teknelerle minnacık balıkçı kayıkları yan yana; yüksek binalar ve eski şehir manzarası iç içeydi. O heyecanla fotoğraf makinemi aldım ve kendimi sokağa attım. 24 saat sonra döndüm geriye! Gecem gündüzüm birbirine karışmış şekilde yürüdüm durdum. Öyle bir his ki oteldeyken sanki Manhattan’da bir gökdelendesiniz ama manzaranız Çin. Manhattan sokaklarında yürüyor gibisiniz ama sokakta Asya ruhu var. n Hong Kong Çin’e devrolduğundan beri değişti mi sizce?- Hayır. Zaten orayı hálá apayrı bir yer gibi görüyor ve muamele ediyorlar. Çin’den geldiğinizde bile pasaport kontrolüne giriyorsunuz. Para birimi de değişmedi. Şehirde büyük bir enerji var; hem insanların yarattığı, hem de şehrin eskiden gelen ve bugünkü sermaye ile buluşan enerjisi. Bir sokakta biraz evvel okyanustan çıkmış balıklar tezgahlara dizilirken, bir sokak ötede hiçbir yerde göremeyeceğiniz şıklıkta tasarım mekanlar, lokantalar, oteller var. Bu tezat çok etkiliyor beni. Çok da rafine bir şehir.n Şehrin genelinde var mı bu rafine hal yoksa sadece belli mekanlarda mı görüyorsunuz?- Çok enteresan bir karmaşa var. Bir anda çıkıyor karşınıza. Sermayenin olduğu yerde rafinelik de var. Mesela Peninsula otelin önünde her daim beyaz eldivenli şoförlerin beklediği 10 tane Rolls Royce olur. Sahipleri içeride en İngiliz tarzında çay seremonilerindedir. OPERADA ÇEKİRDEKn Çin’e de sık sık gidiyorsunuz değil mi?- Evet. Mesala Şanghay benim için gerçek anlamda vahşi bir şehir. Çok güzel bir kent belki ama kapitalizmi orada çok sert hissediyorsunuz, yaşamak zor. Günlük hayatın akışı Hong Kong’un tam tersi. Dünyanın hiçbir yerinde Şanghay’daki kadar Starbucks yoktur! n Çin’de başka nereye gidiyorsunuz?- Birçok küçük şehre gidiyorum, o yüzden günlük hayatın çok içine girebiliyorum. Deniz kenarında Ningbo var. Çin gibi olmayan bir yer. Büyük bir organize sanayi bölgesi olan ama keyifli bir deniz kenarı şehri. Bir kere gazetede gördüğüm ilanla operaya gittim. Kıyafetime de özendim biraz. En basitinden ve büyüğünden sinema salonundan bozma bir yerdi. Yanımda oturanlar çekirdek yiyip, kabuklarını yere atıyordu, herkes cep telefonuyla konuşuyordu. Sahnedeki performanstan çok, o insanlardan etkilendim. Bir de Guangzhou var, orada dünyanın en büyük fuarları oluyor. Çok iyi masaj salonları var ama yanlış anlamayın, bunların içinde seks yok. Gerçek masaj salonları.n Gidiyor musunuz sık sık?- Bir keresinde sora soruştura bir tane buldum. Taksiyle gidilen bir mesafedeydi, acayip sokaklardan geçtik. Türk hamamının Çin versiyonu gibi bir binaya girdim. Kimse İngilizce bilmiyordu, el kol hareketiyle nasıl bir masaj istediğimi anlattım. Bir odaya girdim, elime şort ve atletten oluşan çok güzel kumaştan yapılmış yerel bir giysi verdiler. Giyindim, beklemeye başladım. Biraz sonra yer sarsılmaya başladı, hani filmlerde olur ya, öyle. Biri geliyor ve yürürken yer sarsılıyor... Kapı açıldı, dişi bir sumo güreşçisi gibi bir kadın geldi. Bir masaj yaptı; hiç bu kadar acı ve zevki bir arada yaşamamıştım. Kadın o kadar kuvvetliydi ki, bir ara havada buldum kendimi. Çıkışta beni kapıya kadar geçirdi. Taksi beklerken bir elini kaldırışı vardı, taksi zınk siye durdu valla. HONG KONG’DA BUNLARI YAPINLimanı mutlaka görün, tekneyle karşıya geçin. Anakara ve adayı onlar birleştiriyor. Star Ferry Hong Kong’un en karakteristik özelliklerinden biri, her geldiğimde bir sebep yaratıp binerim. Ada kısmında heybetli gökdelenler ve şık restoranlar var. Burası alışveriş için de çok güzel. Çin çayından sanata, marka alışverişe kadar her şey var.Anakara tarafında Çin ruhunu görüyorsunuz. Otantik pazarlar orada, mutlaka görün. Çiçek pazarı da var, egzotik hayvan pazarı da.Bölgenin en eski ve güzel oteli The Peninsula Hotel (Salisbury Road, Kowloon). 28. katındaki Felix Restaurant, şehirdeki en güzel panoramik manzaralardan birine sahip. Tasarımı Philippe Starck’ın. Restaurant Aqua ’yı görün. (29. ve 30. kat, One Peking Road). Muhteşem bir manzara ve tüm dünyadan müşterilerin bir araya geldiği mekan.Night Market’e (Gece Pazarı) uğrayın (Temple Street , Kowloon). 24 saat açık, iç çamaşırından elektroniğe kadar her şeyi bulabilir, fal da baktırabilirsiniz.Bird Garden’a (Yuen Po Street, Mong Kok) gidin. Asya’nın her çeşit kuş cinsini göreceksiniz.The Peak’de tüm Hong Kong’u tepeden görebilirsiniz. Lokantasında yemek için önceden rezervasyon şart.ÇİN’DE NE YENİRGuangzhou ’da bir akşam beş katlı bir lokanta buldum. Ön tarafı balık hali şeklinde düzenlenmişti. Su kaplumbağasından yılan balığına, böcekten kurbağaya sayısız çeşit vardı. Seçtiğiniz balıklar tartılırken bile canlıydı ve teraziden dışarı düşüyorlardı. Garsonlar İngilizce bilmediği için bütün katlardaki masaları tek tek dolaşarak, şunu isterim, bunu isterim dedim. En sevdiği 5 yerToskana (İtalya) Londra New York Hong Kong Kaz Dağlarıseyahatte ne okuyorGittiği yerle ilgili kitaplar ve iş dosyaları raporlar okuyor.ne dinliyoriPod’da klasik ve caz, etnik müzik dinliyor. Gittiği yere ait müzikleri de seviyor. Mesela Uzakdoğu yolculuklarında 2046 filminin soundtrack albümünü dinliyor.ne yiyor, ne içiyorHer şeyi yiyor ve deniyor. Yerel tatları alabileceği lokantaları seviyor. ne giyiyorSeyahatin süresine göre değişen boyutlarda hazır çantaları var. İşle ilgili ise beyaz gömlek ve kumaş pantolon; boş vakitlerinde de rahat giyinmeyi seviyor.neyle seyahat ediyorBir mecburiyet olarak uçakla, keyif denince trenle. Tekneden hiç hoşlanmıyor.nerede kalıyorModern, çağdaş mimari ile yapılmış butik otelleri seviyor. kimle seyahat ediyorİş için birçok farklı kişiyle seyahat ediyor ama en çok kız arkadaşıyla yolculuktan hoşlanıyor.çantasının olmazsa olmazlarıiPod, laptop, kitap. Kısa bir süredir DVD film de taşıyor ve uçakta izliyor.
False