Maldivler'de sevgiliyle baş başa
O ünlü ‘ıssız’ ada işte burada. Maldivler'de... Burada isteyen herkese bir bakir kumsal, bir tekne, özel bir gün doğumu ve gün batımı var. Türkler de durumun farkında olmalı ki her geçen yıl bu cennet coğrafyaya Türkiye’den gelen turist sayısı artıyor.
Mümkün değil... “Bu bir rüya olmalı” diye düşünüyorsunuz uçak inişe geçtiğinde. Uyandığınızı sandınız ama belki halen uyuyorsunuz. Çünkü, altınızdaki okyanusa denizanaları gibi yayılan minik adalar, maviden laciverte ton ton çizgi çizgi koyulaşan şeritler, mercan resiflerinin kendini çok yüksekten dahi belli eden karaltısı tamamen rüya kumaşından yapılmış.
Ama bu bir rüya değil. Manzaranın keyfini çıkartmanıza izin verircesine, inmeden evvel Hint Okyanusu’nun üzerinde nazlı nazlı salınan uçağın penceresinden dışarıya bakıyorsunuz.
Hayatta göreceğiniz en tuhaf, en güzel yerlerden birine varmak üzeresiniz. Maldivler’e işte böyle “Merhaba” diyorsunuz...
Sonra da maceraya atılıyorsunuz...
Okyanusta Hindistan’ın güneybatısına düşen, bir ucu Ekvator çizgisine değen bu adalar ülkesinde herkes için bir şey var.
İsteyen herkese bir tekne, bir olta, bir ada, en az bir adet unutulmaz günbatımı, ileride eşinize dostunuza hararetle anlatacağınız bir gündoğumu...
ADAYA PIRPIR TURU
Maldivler’de ben de bunların hepsinden buldum. Hatta daha fazlasını...
Uçak, nispeten büyük bir adaya yerleşmiş başkent Male’nin yanı başındaki bir ada-havaalanına indi. İki adımda, halen rüyadan uyanamamış hevesli turist kalabalığından sıyrılıp yat limanına indim.
Beni kalacağım adaya götürecek sürat teknesine ulaştım.
Bu adalarda sürprizler önünüzde perde perde açılıyor. İlk güzel sürpriz de ulaşım. ‘Adanıza’ iki şekilde gidebilirsiniz: Tekneyle ya da küçük pırpır uçaklarla... Ben tekneye atladım; yarım saatlik tekne yolculuğunda onlarca adanın arasında ilerlerken Hint Okyanusu önümde ufuksuz uzanıyordu.
TÜRKLERİN YENİ GÖZDESİ
Tam 1192 ada, 26 atol... İşte Maldivler rüyasının bileşenleri bunlar. O muazzam görüntüyü atoller yani mercan adaları oluşturuyor.
Kalıntıları üst üste biriken yuvarlak mercan resiflerinin birleşmesiyle oluşan atoller, tüm dünyanın üzerine titrediği doğal bir hazine.
Merkezlerinde ‘lagün’ ismi verilen göller bulunan bu mercan adalarının rakımları çok düşük. “İklim değişikliğiyle beraber Maldivler bir gün su altında kalacak mı” sorusu da bu yüzden sıklıkla dile getiriliyor. Turizm neşesi bu sorunun üzerini örtüyor ama dünyanın bu uzak kıyılarında, ciddi bir endişe bu.
ADADA EKO-MİMARİ
İtiraf edeyim, dalgaları yara yara ilerler, manzaranın tadını çıkarırken bu endişeye kapılmak pek mümkün görünmüyor. Bu adaların sadece 192’sinde Maldivliler yaşıyor. Çok daha azı da otellere ve tatil köylerine ait. Gerisi bakir; irili ufaklı yüzlerce ada.
Anketlerde sorulan o soruyu hatırlayın: Yalnız başınıza bir adaya düşseniz yanınıza alacağınız üç şey... Bu adalar işte o adalar... Kuma dikili tek bir palmiyeyle bekleyip duruyorlar.
Ben, ‘her şey dahil’ tatil konseptiyle tanınan Club Med’in ocak sonunda Maldivler’in Gasfinolhu Adası’nda açtığı yeni tesisin davetlisi olarak buradayım.
Beş hektarlık bu adada 52 lüks villa bulunuyor. Özellikle fişi çekip dünyadan uzaklaşmak isteyen çiftler için tasarlanmış tesiste, sorumlular misafirleri biraz şımartmak istediklerini söylüyor.
Okyanusun üzerine veya kumsala yerleştirilen villalar, her villada bir havuz, yine her villada tüm istekler için seferber olan kişiye özel ‘butler’lar, gurme restoran ve her gece parti...
Eko-mimari örneği olmakla övünen Club Med Finolhu (tüm enerji ihtiyacı çatılardaki güneş panellerinden sağlanıyor; binalar Maldivler’in doğal dokusuyla uyumlu bir şekilde tasarlanmış) Japon mimar Yuji Yamazaki ve Fransız iç mimar Meriem Hall’un imzasını taşıyor. Misafirler, Club Med’in komşu ada Kani’deki tesislerinden de yararlanabiliyor.
Uzak gelebilir ama bu coğrafya artık Türklerin gözde rotalarına dahil. Balayı çiftleri son 10 yıldır, tatil için Maldivler’i tercih ediyor. Club Med’in Türkiye pazarından sorumlu yöneticisi Gino Andretta, Türkiye’den buralara gelenlerin her geçen sene daha da arttığını, her şey dahil lüks tatil pazarının Türkiye’de büyüdüğünü anlatıyor.
“DEDİKODULARA ALDIRMAYIN, EVİNİZDESİNİZ”
Finolhu’daki tesislerinin açılışına katılım profili epey yüksek. Maldivler’in devlet başkanı Abdulla Yameen hem kutlamak hem de bir konuşma yapmak için orada; okyanusun ortasında, dünyanın dört bir yerinden gelmiş, enseleri güneşten şimdiden kızarmış misafirlerin arasında devletinin olanca ciddiyetiyle dikiliyor.
Sözcüklerini de çok dikkatli seçiyor. “Biz dünyada turiste en çok değer veren ülkeyiz” diyor. “Çünkü turizmin ekonomimizde çok hayati bir yer tuttuğunun farkındayız.”
Maldivler’e ilişkin dedikodular yüzünden endişeli. Evet, turizm dünyası gerçekten de böyle dedikodulardan geçilmiyor.
Bu ada ülkesinin payına düşen de neredeyse tümüyle Müslüman olan halkın din konusunda biraz tutucu olduğu ve sereserpe dolanan turistlere de pek iyi gözle bakmadıkları.
Yameen, özellikle Paris’teki Charlie Hebdo saldırısının ardından sıkıntılı. “Ne olur bu dedikodulara kulak asmayın” diyor: “Turist bizim velinimetimiz. Burada evinizdesiniz.”
Başkan haklı. Adalarda turistlerin kaygılanmasını gerektiren bir şey yok. Tek kaygı orada bile devlet ciddiyetinin hissedilmesi olabilir ki, o gittikten hemen sonra ‘çılgın’ bir açılış partisi başlıyor (Bir kaygı da Club Med’in partilerdeki ‘kıyafet kodu’ olabilir; zaten lüks tatil kavramında etrafa tümden sirayet eden bir şıkşıkırdımlık hali var ve bu okyanusun ortasında biraz tuhaf duruyor).
LAGÜNE DALDIĞIM GÜN
Maldivler’de hayat böyle geçiyor. Geceleri parti, gündüzleri güneş ve okyanus... Hemen tüm tesisler misafirlerine scuba-diving, parasailing, jet-ski gibi imkânlar sunuyor. (Club Med’in Kani tesislerinde kano da bir seçenek).
Daha da büyüleyici olan, lagünlerde şnorkelle yüzmek... Bir çift palet ve bir şnorkelle hayatınızın tecrübesini yaşıyorsunuz. Kendinizi lagünün sularına bırakır bırakmaz görecekleriniz şunlar: Yanı başınızda yüzen dev kaplumbağalar, gökkuşağının renklerinden fazlasını barındırdığına yemin edebileceğiniz envai çeşit balık, muazzam büyüklüğe ulaşmış midyeler, vatozlar...
Kendinizi unutuncaya kadar yüzüyor, ardından okyanusun içinde bir başına duran bir kumdan adacığa çıkıp şu koca yeryüzünde bir tek kendiniz kalmış gibi ufku seyrediyorsunuz.
İşin sırrı burada zaten. Maldivler’de sevdiğiniz insanla bir başınıza kalmalısınız.
Aslında kendi düşüncelerinizden bile kurtulmalısınız...
O ünlü anket sorusuna geri dönelim: Issız bir adaya düşerseniz yanınıza ne alırsınız?
Buraya geldiğinizde, yanınıza ‘kendinizi’ almayın, yeter. Gerisini Hint Okyanusu’na bırakın.