Maceracılara hırsız kebabı
‘Medeniyetler sofrası’ denildiğinde aklımıza Hatay mutfağı gelse de Kıbrıs mutfağı aynı unvanı fazlasıyla hak ediyor. Kıbrıs; Antik Yunan, Mısır, Arap, Latin Avrupa ve Türk mutfağının en güzel örneklerini harmanlayarak günümüze taşıyor. Zeytinyağının özel bir türü olan ‘karayağ’ yemeklerin yanı sıra genç kızların saçlarına, delikanlıların ise kaytan bıyıklarına sürülürdü. Macerayı anlatan hırsız kebabı, Kıbrıs’ta, kesinlikle istemeniz ve tadına bakmadan dönmemeniz gereken bir lezzet.
Et yemeklerinden başlamak gerekirse, ilk sırayı hırsız ve şeftali kebapları alır. Hemen hatırlatalım. Şeftali adada bir meyve değil, kebap adıdır. Rivayete göre şef Ali’nin mucitliğini yaptığı özel bir kebaptır. Zaman içinde şef Ali’nin kebabı şeftali kebabı olmuş. Şeftali kebabı, koyun ya da keçinin iç zarının kıyma, soğan ve maydanoz ile doldurulmasının ardından mangal ateşinde pişirilen Kıbrıs’a özel bir kebap. Kömür ateşinde pişse de muhteşem bir yumuşaklıkla ağızda dağılıyor. Hırsız kebabı ise adını, eski zamanlarda çobanların hırsızlık yaparak kaçırdığı koyun ve keçilerin etlerini, delil bırakmadan pişirmek amacıyla toprağa gömmelerinden alıyor. Rumların ‘Kleftiko’ adını verdiği hırsız kebabı günümüzde toprak fırınlarda neredeyse bir gün boyunca hafif ısıda pişirilerek yapılıyor.
Bu sebzeler başka yerde yok
Sebze yemeklerinden liste başı kolakası koyabiliriz. Kolakas, Kıbrıs’a özgü, patates ya da pancara benzeyen özel bir sebze. Bir tanesinin ağırlığı 4 kiloyu bulabiliyor. Yemeğine de kolakas deniliyor. Çok farklı bir lezzeti var. Daha çok kuzu eti ile harmanlayarak pişiriliyor. Sonbahar ve kış aylarının vazgeçilmez yemeği diyebiliriz. Molehiya, Arap mutfağında da bilinen bir Kıbrıs yemeği. Çok farklı bir tadı olan ve doğada yetişen molehiya otuyla pişen et yemeği. Tavuk etiyle de yapılıyor ancak kırmızı etle daha lezzetli oluyor. Zeytinyağı kullanılan tencere yemekleri arasında yer alan molehiya pirinç pilavıyla servis ediliyor.
Hamur işlerini ihmal etmeyin
Hamur yemeklerinden piruhu, Kıbrıs’ta en çok tüketilen yemeklerden. Bir mantı çeşidi olarak düşünebilirsiniz. Un, yumurta, tulum peyniri, tereyağı ve cevizle yapılıyor. Atıştırmalık olarak görmeyin, ağır bir yemek. Hamur işinde tatmanız gereken bir diğer yemek ise hellim böreği. Hellim, her ne kadar bir peynir çeşidi olsa da Kıbrıs’ta sadece hellim diye söylenir. Peynir denmesi hoş karşılanmaz. Hellim böreği ince açılmış hamurun içine hellim konularak gözleme gibi pişirilerek yapılır. Üzerine bal dökülerek yenilir. Lezzetin sırrı hamurun inceliği ve hellimin kalitesiyle yakından ilgili.
Kolayı ama çok da farklı
Gelelim tatlılara. Adı bile çok ilgi çekici, Gullurikya. Dünyanın en kolay yapılan tatlısı sıfatı verilebilir. Un, su ve az miktarda tuzla hazırlanan hamurun pekmezde pişirilmesiyle yapılıyor. Peki, neden özel? Çünkü pişirilirken kullanılan pekmez adada yetişen keçiboynuzu ağaçlarından elde ediliyor. Kıbrıs’ta harnup adı verilen keçiboynuzu pekmezi, birçok hastalığın da doğal ilacı. Savunma mekanizmasını güçlendiriyor. Kıbrıs’a gelenlerin, tadına bakmadan gitmemesi gerekenler listesinde yer alan ceviz macunu, Arap mutfağından adaya gelmiş. Yapımı oldukça meşakkatli... Cevizler daha yaşken toplanıyor ve kabukları ayıklandıktan sonra 8 gün boyuncu sönmüş kireçli suda bekletiliyor, her gün suyu değiştiriliyor. Daha sonra limonlu suda bekletilip pişiriliyor. Türk kahvesi ve soğuk suyla birlikte servis ediliyor. Görünüşü ve sertliği incir reçeli kıvamında, ancak tadı bir başka lezzette!
Zeytinden çıkan efsane
Mezelerin birinci sırasında çakıstes gelir. Zeytin kırıldıktan ve suda bekletildikten sonra, kekik, sarmısak ve limonla salamura edilir. Ardından Kıbrıs’ta golyandro adı verilen kişniş tohumuyla servis edilir. Özel zeytinyağı ‘karayağ’ı ayrı olarak değerlendirmek gerekir. Karayağ, erken hasat edilen zeytinlerin kaynatılarak bekletilmesi ve ardından damlara serilen çarşaflarda 3 gün güneşte bırakılmasıyla yapılan özel bir yağ. Sert bir zeytinyağı çeşidi. Tavsiyemiz, yemeklerde değil, sadece salatalarda ya da sade meze olarak kullanmanız. Yoğun zeytin kokusu damağınıza gelecektir. Yeni sezon karayağ almak için tam mevsimi. Eskiden genç kızlar saçlarına, erkekler ise kaytan bıyıklarına sürerdi. Beyazları yok ediyor, saç ve bıyıkların ağarmasını engelliyor.
Görmeden dönmeyin
Beşparmak Dağları’na ismini veren Beşparmak Kayalığı’nı ziyaret edin. Yumruk sıkmış bir el şeklindeki dev kayalık altında elinizde aynı pozu vererek hatıra fotoğrafı çekin.
Ortaçağ Avrupa’sının en önemli üç dağ kalesinden biri olan Girne’deki Saint Hillarion’u görmeden adadan ayrılmayın.
Tarihi Girne Limanı’nda kahvaltı etmeyi, Alagadi sahillerinde Caretta Carettalar’ı aramayı kaçırmayın.
Surlariçi adı da verilen eski Lefkoşa’da Selimiye Camii ya da eski adıyla gotik mimarinin şaheseri Saint Sophia Katedrali’ne hayran kalacaksınız.
Restore edilmiş cumbalı evlerin yer aldığı Arap Ahmet Mahallesi’nde her sokak sizi başka bir zamana, zaman tüneline girer gibi Osmanlı günlerine götürecek ve “Kaldı mı böyle yaşayan Osmanlı mahallesi” dedirtecek.
Osmanlı döneminde Lala Mustafa Paşa Camii adını alan katedralin yanında, ünlü vatan şairi Namık Kemal’in heykeli yer alıyor. Karşısında ise, Namık Kemal’in 38 ay sürgün hayatı yaşadığı, günümüzde müze olarak ziyarete açık tutulan zindanı bulunuyor.
Katedralin bir diğer komşusu, katedralle yaşıt, 717 yaşındaki adanın en eski ağacı olan, cümbez ağacı ile tanışın.
Shakespeare’nin ‘Othella’ tragedyasına konu olan Othello Kalesi ise, yine aynı meydanda size Desdemona’nın hikâyesini sil baştan anlatacak.