Londra’nın yükselen semti: 36 saatte King’s Cross
1996’da Londra’ya yerleştiğimde pek cazip olmayan bölge bugün fiyakalı restoranlar, mağazalar, büyük harcamalarla fabrikadan günlük yaşam alanına dönüştürülmüş mekânlar, ışıltılı ofislerle dolu. Kentin en etkileyici şehir efsanelerine de tanık olacağınız bu ‘tekinsiz’ semtine hoş geldiniz.
Cuma
14.30 Saklı bahçe
Semtteki dönüşüm uzun yıllardır burada yaşayanlara pek çok cazip fırsatla birlikte kalabalık, gürültü, kimlik tanımlayan güvenlik kameraları gibi yeni sorunlar getirdi. Calthorpe Halk Bahçesi’nde tüm bu sorunlardan uzaktasınız. Bir zamanlar iş merkezi yapılması planlanan alan, çevrecilerin baskısıyla parka dönüştürüldü. Burada en sıcak, en sempatik Londralılarla karşılaşacaksınız. Parkın kafesinde peynirli, turşulu sandviçin (28 lira) tadına bakın. Turşudaki salatalık parkta yetiştiriliyor.
16.00 İki istasyonun öyküsü
Romancı E.M. Forster, kentin müthiş garlarına hayrandı. Howards End’in kahramanlarından ‘Margaret’, King’s Cross Garı’nın kendisi için her zaman sonsuzluğu çağrıştırdığını söylüyordu. Oysa 2012’de açılan yeni salonu görmemişti bunu söylerken. Bu salon pek çok havalimanından kalabalık. Platform 9-3/4 tabelasını gördüğünüzde hemen o tarafa yönelin. Harry Potter, buradan trene atlayıp Hogwarts’a gitmişti. Sonra caddenin karşısına geçip Uluslararası St. Pancras Garı’na gidin. Avrupa’ya giden Eurostar hızlı trenleri buradan kalkıyor. İstasyondaki piyanolardan birine oturup Paris treninden inenleri müzikle karşılayabilirsiniz. Bu piyanolardan biri Elton John’ın bağışı ve üstünde imzası var. Selfie çekmek istiyorsanız altı metre yüksekliğindeki altın kaplama saat sizi bekliyor. 1960’larda vinç çarpması sonucu düşüp kırılan saatin parçalarını Big Ben’in saat ustaları yeniden yapmıştı.
17.00 Sallan, yuvarlan
St. Pancras Garı’nın günümüzde bara dönüştürmüş eski gişesi Viktorya Çağı’nın görkemini taşıyor. Eurostar trenlerinin hareket ettiği peronun yanı başındaki Booking Office, Anglosakson ve Kıta Avrupası beğenilerini bir araya getiriyor. Ünlü kokteyllerinden Lavender Vesper (104 lira) votka, cin ve Fransız vermutuyla yapılıyor. Ülkenin 1860’larda açılan ilk jimnastik salonlarından German Gymnasium, günümüzde popüler bir restoran. Kalabalık saatlerde burada yer bulmak olimpik çabaya dönüşüyor. Eğer boş masa bulursanız mutlaka Schupfnudeln’i deneyin. Patatesli mantı yanında kereviz, trüf mantarı, tereyağı sosuyla sunuluyor (160 lira).
19.30 Pet Shop Boys’un ilham kaynağı
İngilizlerin ünlü tekno pop ikilisi Pet Shop Boys, 1987’de yayımlanan albümlerinde ‘King’s Cross’ adlı şarkıya yer vermişti. Orta sınıfı ve yoksulları ezen Thatcher iktidarını semtin görüntüleri eşliğinde anlatıyordu bu şarkıda. O günlerde semtin bir başka özelliği alternatif müzik mekânları, gece kulüpleriydi. Günümüzün alternatif müzik mekânı St. Pancras Old Church. Çoğunlukla yıldızı yeni parlayan isimlerin çıktığı sahnesinde kimi zaman Phoebe Bridgers, Sam Smith, Sinead O’Connor gibi tanınmış isimler de görünüyor. 17 Ocak’ta, The Telegraph gazetesi eleştirmenince Bruce Springsteen’e benzetilen Londralı Patrich Wolf konser verecek (biletler 180 liradan başlıyor). Diğer seçenek Water Rats. Bob Dylan 1962’de İngiltere’deki ilk konserini, Pogues 1982’de ilk konserini, Oasis 1994’te ilk Londra konserini bu pub’da vermişti.
Cumartesi
10.00 Alışveriş saati
19’uncu yüzyılın ortasında kömür deposu olarak inşa edilen binalar semtin ünlü firması Heatherwick Studio tarafından AVM’ye dönüştürüldü. Butik tasarımcıların ürünlerini satan Wolf & Badger’da 1796’da kurulan Peregrine firmasının İngiliz merinos yününden ürünlerini (yeşil, bej eşarplar 400 lira), vegan rujları (95 TL) bulabilirsiniz. Tom Dixon’s ev dekorasyonuna odaklanmış. Geometrik desenli Spring marka tavan aydınlatmaları 4 bin 500 liradan başlıyor. Son olarak Boutigue by Shelter’a uğrayın. Sokakta yaşayanlara yardım amacıyla Shelter Vakfı’nca kurulan mağazada bağış ürünler satılıyor. Aralarında Hermes’in çantalarına, Burberry’nin takım elbiselerine rastlayabilirsiniz.
11.00 John Lennon’ın hayaleti
4. yüzyıldan bu yana hizmet veren St. Pancras Old Church’ün bir zamanlar nehir kenarında bulunduğuna inanmak çok zor. Charles Dickens’ın ‘İki Şehrin Öyküsü’ adlı eserinde nebbaş hikâyeleriyle anılan mezarlık tarihi mezar taşlarıyla dolu. Bu ilginç mekânı kilisenin düzenlediği rehberli turla gezmenizi hararetle tavsiye ederiz. Mary Shelley, John Lennon ve Benjamin Franklin’in oğlunun hayaletlerinden, Stephan King’i kıskandıracak tuhaf olaylara kadar pek çok öykü dinleyeceksiniz rehberinizden.
13.00 Yüzen kitapçı
İngiliz Sanayi Devrimi’nden geriye kalan birkaç güzel izden biri Regent’s Canal. 19’uncu yüzyılda Grand Union Canal ile Thames Nehri’ni birleştirmek üzere Paddington ile Limehouse arasında açılmış. Salkımsöğüt, çınar, dişbudak ağaçlarının arasından akan kanalın yanındaki patikada yürüyüşe çıkın. Kanaldaki tekneler arasında World on the Water’a rastladığınızda fırsatı kaçırmayın. Yüzer kitapçının odun sobasında ellerinizi ısıtın. Hayatı teknelerde geçen beagle-collie kırması Star’ın başını okşayın.
15.00 Kralın mekânı
Kings Place, ünlü Guardian gazetesinin merkezi ve aynı zamanda şehrin en iyi konser, söyleşi, sergi mekânlarından. Keşif turunuza heykel galerisi Pangolin’den başlayın. Bahçeye uzanan sergideki eserlere kapılıp kendinizi kanalın buzlu sularının yanı başında bulursanız hemen Rotunda’ya girin. Terastaki masalardan birine oturup battaniyeye sarının ve bir fincan kakao sipariş edin.
18.30 Acı ve tatlı
Regent’s Canal boyunca yürümeyi sevenlerden biri de Times’taki yazılarıyla tanınan şef ve yemek kitabı yazarı Yotam Ottolenghi. Şehirdeki restoranlarından en popüleri Islington yakınında. Atıştırma için Bodega Rita’nın birkaç lokmada bitirmeniz mümkün olmayan meşhur sandviçlerini öneriyor. İyi bir akşam yemeği konusundaki tavsiyesi Barrafina. Restoranın tabakları meze gibi tadımlık. Ottolenghi’nin gözdeleri klasik tortilla (60 lira) ve yeşil salata (40 lira). Arroz negro’nun dibini sıyırırken söylediklerine kulak verin: “Karamelize olmaya başladığında tatlı ve baharatlı lezzetler ortaya çıkar. Tavanın dibine vardığınızda bambaşka bir dünyayı keşfedersiniz.”
Pazar
10.00 İncili çöpçü kralı
Çoğunlukla konutların bulunduğu sakin Somers Town semti St. Pancras ile Euston istasyonlarının arasında. Yürüyüşünüze Ossulston Estate’den başlayın. Bir zamanlar gecekonduların bulunduğu bölgeye İkinci Dünya Savaşı öncesinde inşa edilen yapı, Viyana üslubu modern çizgiler taşıyor ve kentin mimari açıdan en önemli konut projelerinden. Phoenix Road’dan geçerken 15 numarada duraklayın. Geçen yüzyılın başında bu evde Henry Croft yaşıyordu. Sokak süpüren Croft sedef düğmelerle donattığı giysileriyle şöhrete kavuşmuş, yoksullara yönelik başlattığı ‘Pearly Kings and Queens’ bağış kampanyalarıyla ölümsüzleşmişti. Daha sonra Somers Town Coffee House ‘da mola verin. İsmi yanıltmasın. Burası bir İngiliz pub’ı. Geleneksel kahvaltı, vegan alternatifler dâhil 65 liradan başlıyor.
12.00 Ana dil
Eğer yazılı kültürün yeryüzünde bir çekim merkezi varsa, burası British Library olabilir ancak. Yeryüzünün ikinci büyük arşivinde 170 milyon kayıt bulunuyor. Rehberli tura katılırsanız bu ünlü yapının depolarını, arşivindeki en eski İncil’i, ünlü Beatles şarkılarının el yazısı ilk taslak sözlerini, dünyanın ilk basılı kitabı Diamond Sutra’yı, Jane Austen’in çalışma masasını görebilirsiniz. Hediyelik mağazasında her yaştan kitap meraklısına uygun bir şey var.
14.00 Gangster ve zırdelilerin kulübü
Caledonian Road boyunca pek çok anıtsal yapı sıralanmış. Önce Scala’ya uğrayın. Bir zamanlar ‘günah sineması’ olarak bilinen bu mekânı bir film yapımcısı ‘gangsterler ve zırdeliler kulübü’ olarak nitelemişti. Korku, kült, eşcinsel filmlerinin gösterildiği sinema günümüzde gece kulübü. Hemen yanındaki Housmans Bookshop, ismini barış eylemcisi Laurence Housman’dan alan, kar amacı gütmeyen bir kitapçı. Turunuzu Drink, Shop & Do’da noktalayın. 2008 finans krizinde sivil toplum girişimi olarak açılan merkezde sergi, konser, yemek mekânlarının yanı sıra resim, seramik, süsleme kursları düzenleniyor. Kafesinde atıştırmalıklarla servis edilen geleneksel ikindi çayı 240 lira.
Nasıl gidilir?
Ocak ayının ikinci hafta sonunda İstanbul’dan Londra’ya direkt uçan THY’de gidiş-dönüş 2 bin 765, AtlasGlobal’de 1130 TL’den başlıyor.