GeriSeyahat Lavda sucuk partisi
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Lavda sucuk partisi

Lavda sucuk partisi

Rusya Federasyonu’nun Kamçatka Eyaleti’ndeki Tolbaçik Volkanı 37 yıl aradan sonra aralık ayında faaliyete geçti. Püskürttüğü küller 17 kilometre uzaklığa kadar yayıldı. Görüntüyü merak edip geçen ay Üç Türk, üç Rus’tan oluşan grupla bölgeye giden Ankaralı gezgin okurumuz Timur Özkan izlenimlerini yazdı.

Sibirya’nın doğusunda, Büyük Okyanus’a uzanan ve Ohotsk Denizi ile Bering Denizi arasında yer alan Kamçatka Yarımadası, Soğuk Savaş döneminde askeri bölgeydi. Uzun yıllar yabancılara kapalı tutuldu. Bugün hâlâ önemli bir üs, Rus Pasifik Donanması’nın merkezi.
29’u aktif 160 kadar volkanı, gayzer, çağlayanıyla dünyanın her tarafından gezginlerin ilgisini çeken bölge 1996’da UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne girdi. 427 bin kilometrekarelik yüzölçümüyle Türkiye’nin yarısından biraz daha büyük bir yarımada olan Kamçatka’nın nüfusu sadece 300 bin...
Genellikle çok kısa geçen yaz aylarında gezilen Kamçatka’ya gitmek için en kötü zaman kış. Bizim gittiğimiz ocak sonu, şubat başında kent merkezlerinde bile sıcaklık eksi 20 dereceye düşüyor. Fırtınalar artıyor. Kamçatka’nın Gayzer Vadisi, volkan turları bu dönemde fırtına, talep yetersizliği gibi nedenlerle yapılamıyor. Bütün bunlara karşın bizi bu mevsimde Kamçatka’ya çeken, aralıkta basına yansıyan haberlerdi. Ploski Tolbeçik 37 yıl aradan sonra faaliyete geçmişti.

MOSKOVA’DAN UÇAKLA SEKİZ SAAT UZAKLIKTA
 
Kamçatka’ya Moskova’dan (Aeroflot ile) sekiz saatte ulaşılıyor. Trans Sibirya treninin son durağı, Pasifik kıyısındaki Vladivostok’tan ise (S7 veya Vladivostok Air ile) üç saat sürüyor. Moskova üzerinden geldiğimiz Kamçatka’yı gezmeye havaalanının da bulunduğu küçük bir yerleşim olan Elizovo’dan başlıyoruz. Bölgenin bulunduğu zaman dilimi Türkiye’den sekiz saat ileride. Burada bizi somon balığı yiyen ayı heykeli karşılıyor. Üzerinde “Rusya’nın başladığı yer” yazıyor.
Başkent Petropavlovsk’u gezdikten volkanlara doğru yola çıkıyoruz. En yakınları, merkeze yaklaşık 30 kilometre uzaklıktaki Avaçinski ve Koryakski. 2741 metre yükseklikteki Avaçinski bugünlerde faal değil, 3456 metrelik Koryaksi ise faal. Bu volkanların eteklerine kar motosikletleriyle veya köpeklerin çektiği kızaklarla da gitmek mümkün ama bizim tercihimiz, sahibi Pavel’in lastik tekerler yerine üçgen paletler taktığı özel arazi aracı. İlk defa dumanı tüten bir volkan görmenin heyecanıyla uzun uzun seyrettiğimiz Koryaksi’ye giderken ve dönerken mola verdiğimiz dağbaşındaki bir kulübede iki Türk markasıyla birden (sabun ve bardak) karşılaşmak günün sürprizi oluyor.
Sırada faaliyete geçen Tolbaçik var. Fırtına nedeniyle daha önce planladığımız helikopter turu iptal olunca, alternatif seçenekler arasında hiç tereddütsüz Katya ve Sergey’in önerisine uyuyoruz. Buna göre önce yedi saatlik (450 kilometre) bir minibüs yolculuğu yaparak kuzeydeki Lazo kasabasına gideceğiz. Gece konaklayıp kar motosikletlerinin çektiği kızaklarla 35 kilometre uzaklıktaki Tolbaçik’in lavlarına kadar 3,5 saatlik (gidiş dönüş 6,5 saat) bir yolculuk yapacağız. Eksi 30 derecede oldukça zor olacağı belli bu yolculuğun sonunda aynı gün dönüşe geçerek ertesi sabahki Moskova uçağımıza yetişmeye çalışacağız...
Karlı havada, buzlu yoldaki minibüs yolculuğumuzun dördüncü saatinde Petropavlovsk’a 300 kilometre uzaklıktaki Milkova’da yemek molası veriyoruz. Rusların meşhur borç çorbası ve tercihe bağlı olarak katlet (köfte) ve pacarhadan (tas kebabı) oluşan mönümüze açık satılan Kamçatka birası eşlik ediyor.

10 METRELİK LAV NEHRİ

Lazo’ya yaklaştığımızda hava iyice kararıyor. Rehberimiz Aleksandır ilerdeki ateşi gösteriyor. Bu Tolbaçik! Minibüsten inerek büyülenmiş gibi seyrediyoruz. Gündüz saatlerinde dumanını gördüğümüz Koryaksi’den daha etkileyici bir manzara. Gece karanlığında sadece alevini seçebildiğimiz Ploski Tolbaçik’in yanındaki 3672 metre yüksekliğindeki Osri Tolbaçik’in kusursuz konisini ertesi gün daha iyi görebileceğiz. (Yan yana iki zirveden oluşan volkanlardan Osri Tolbaçik sönmüş, Ploski Tolbaçik ise faal)
Şoförümüz ve rehberimizle birlikte sekiz kişi aynı odada konakladığımız köyevi, yemekten önce, soğukta korkmayanlarımızın keyifle denediği bahçedeki Rus Hamamı (Fin Saunası ve Türk Hamamı bir arada) ile Aleksandır’ın hazırladığı pilmenye (Rus Mantısı) ziyafeti de bu gezimizin unutulmayacak anıları arasına ekleniyor…
Evet, dün akşam gördüğümüz manzara gerçekten çok etkileyici idi ama bundan daha etkileyicisi, Ploski Tolbaçik’in püskürttüğü ve 17 kilometre uzaklığa kadar yayılan volkanik tüfler üzerinde yürümek oluyor. Kamçatka, dünyanın nasıl oluştuğunu gösteren açık bir laboratuar gibi. Ayak basmakta olduğumuz, bu sadece iki aylık lavlar, yaşlı dünyamızın en genç topraklarını oluşturuyor. Şimdi irili ufaklı kaya parçaları görünümündeki lavlar zamanla rüzgâr ve yağmur gibi etkilerle, tıpkı Erciyes ve Hasan dağlarının püskürttüğü lavlardan oluşan Kapadokya gibi bir toprak parçası olacak…
Bizi volkana götüren kar motosikletlerini kullanan köylüler, aralıktaki patlamalardan sonra kendilerinin de buraya ilk kez geldiklerini söylüyor. Yeni soğumaya başlayan lavların yüksekliği 10 metreden az değil, güçlükle üzerine tırmandığımız ve her tarafından dumanlar tüten bu lav nehri kilometrelerce uzayıp gidiyor. Kış nedeniyle üst tabaka soğumuş ama 10-15 santimetre altı hâlâ çok sıcak. Bu çok özel coğrafyadaki, çok özel gezimizi (inanmayacaksınız ama) sıcak lavlar üzerinde sucuk pişirerek tamamlıyoruz…

Limanında denizaslanları yüzüyor meydanları heykellerle süslü

Petropavlovsk, idari açıdan Rusya Federasyonu’na bağlı bir kray (eyalet) olan Kamçatka’nın başkenti ve aynı zamanda en büyük yerleşimi. Adını Rus azizler Peter ve Pavel’in isimlerinin birleşmesinden almış. Kentin kurucusu Danimarkalı kâşif Bering’in gemileri de aynı azizlerin adını taşıyordu. Bu bağlantı kent girişindeki gemili anıtla yansıtılıyor. Elizova’ya 35 kilometre uzaklıktaki Petropavlovsk dünyanın karayolu bağlantısı bulunmayan nadir yerleşimlerinden. Sovyetler Birliği döneminde 350 bin kişi yaşıyormuş. Bugün nüfus 200 bine gerilemiş.
Petropavlovsk tipik bir Rus balıkçı şehri görünümünde. Az sayıdaki tarihi ahşap evlerden biri Yerel Tarih ve Kültür Müzesi olarak düzenlenmiş. Müzenin alt katında bölge tarihi, doğası ayrıntılı şekilde sergileniyor. Yanıbaşındaki Tiyatro Meydanı’nda Lenin’in, meydana açılan Lenin Caddesi’nde ise 1823’de kenti kuran Bering’in, aziz Peter ve Pavel’in, 1779’da dünya turu esnasında kentten ayrıldıktan kısa süre sonra ölen İngiliz Kaptan Clark’ın heykelleri ve pek çok anıt yer alıyor.
Petropavlovsk’ta görülmesi gereken diğer yerler arasında panoramik manzarasıyla Nikolaskaya Tepesi, bir başka tepedeki Aziz Nikolay ve Kutsal Üçlü kiliseleri, denizaslanlarının yüzdüğü Mokhavski Limanı, Somon Müzesi ve Volkan Enstitüsü’ndeki Volkan Müzesi sayılabilir. Bu arada, müze çıkışı Lenin Caddesi’nde yürürken tanıştığımız; Moskovalı gezgin doktor çift Katya ve Sergey ile Ankaralı gezginlerden Rasim Selçuk, Cem Artun ve aramıza St. Petersburg’dan katılan Jenya olmak üzere dört kişi olarak başladığımız Kamçatka grubumuzun sayısı altıya çıkıyor.

False