Serhan YEDİG
Son Güncelleme:
Köy evleri, tepeleri rengárenk sürpriz şehri
İstanbul’daki Milli Reasürans Sanat Galerisi’nin yöneticisi Amelie Edgü (70) Hollanda doğumlu. Yaklaşık 40 yıldır Türkiye’de yaşıyor. Hakkari’den Artvin’e, Edirne’den Kastamonu’ya gitmediği, görmediği şehir kalmamış. Lise yıllarında Avrupa’da başladığı keşif yolculuklarını 1991’den bu yana dünyanın uzak köşelerinde sürdürüyor.
Üç yıldır "Kuzeydoğu Anadolu Mimarisi" üzerine hazırlanan kitap için iki fotoğrafçıyla bölgeyi geziyor. Kars’a 1998’den bu yana 12 kez gittiğini, en son önceki haftayı kentte geçirdiğini söyleyen Edgü "Bir hafta boyunca her gün farklı rotada gezebilir, şaşırtıcı güzellikleri keşfedebilirsiniz" diyor.
Hollandalılar gezmeyi seven bir ulus. "Uçan Hollandalı" benzetmesi boşuna değil. Çocukluğumda ailesel nedenlerle Hollanda ile teyzemin yaşadığı Almanya arasında mekik dokudum. Teyzemin eşi av malzemeleri satardı, bunun için otomobiliyle Almanya’da şehir şehir gezer ve kuzenimle beni de yanına alırdı. Bu sayede Almanya’da görmediğim şehir kalmadı. Annemle de Hollanda’yı gezdik. Lise yıllarımda yalnız başıma Fransa, İtalya’ya, kuzenimle İsviçre’ye gittim.
Utrecht Üniversitesi’nde Sanat Tarihi okurken, çalışmaya başladım. Bu sayede İngiltere, İrlanda’yı gördüm. Okulun son yılında, gezmek için gittiğim Lahey’de, otobüste Ferit Edgü’yle tanıştım. Evlenip Paris’e yerleştik. Bu dönemde, tatillerde her fırsatta trene atlayıp İspanya ve Portekiz’e giderdik.
1967’de İstanbul’a yerleştik. Bodrum’da bir ev aldık. Hayatımız iki şehir arasında geçiyordu. Eşimin çalışma temposu nedeniyle gezilerimiz azaldı. Yine de 1976’da uzun bir ABD yolculuğu yaptık. Çok sık iş gezilerine çıkıyor, çoğunlukla Fransa, İtalya, Hollanda’ya gidiyordum. 1991’den itibaren gezgin arkadaşlarımla, ikişer aylık gezilere çıkmaya başladım. Eşimden ayrıldıktan sonra gezilerimin temposu da arttı. Avrupa’da ayak basmadığım ülke kalmadı. Sona kalan Balkan ülkelerini de beş yıl önce Osmanlı mimarisinin izinde çıktığım bir yolculukta gezdim. İki kez Japonya’ya, Endonezya’ya, Kafkas ülkelerine gittim. Şu anda yılda ortalama beş ayım seyahatte geçiyor. Hazırladığımız sergilerle birlikte, şehir şehir geziyorum. Sadece bu yıl Türkiye’de 10 civarında ile, yurtdışında Estonya, İsveç, Finlandiya’ya gittim. Aralık ayında ilk kez Hindistan’ı göreceğim.
Yolculuğa çıkmadan önce kapsamlı araştırma yaparım. Şehirlere ayak bastıktan sonra öncelikle müzeleri gezerim. Eski yapıları, garları, kafeleri, evlerin bulunduğu semtleri keşfederim. Küçük lokantalarda yerel lezzetleri araştırırım. Beş yıldızlı restoranlar ilgimi çekmez. Muhakkak semt pazarlarına uğrarım. Oradaki hayatı gözlemlerim.
EN GÜZEL MEVSİM SONBAHAR
Kars’a 1998’den bu yana 12 kez gittim. Kış hariç tüm mevsimlerini biliyorum. En güzel mevsimi sonbahar, çünkü doğadaki renk çeşitliliği büyüleyici. Kars’a ilk adım attığınızda "Burası Türkiye olamaz" diyorsunuz. Çok farklı bir mimari dokuya sahip. Caddeleri çok geniş, kaldırımlar ağaçlandırılmış. Sokakları geometrik şekilde yerleştirilmiş. Kıvrımlı sokak yok. Merkezdeki binaların çoğu iki katlı. Yüksek ve çirkin yapılar henüz şehrin silüetine hakim olamamış. Karslılar, özellikle gençler sanata çok meraklı. İstanbul’da açılan sergiyi Kars’a götürdüğümüzde salonlar dolup taşıyor. Film etkinlikleri ilgiyle izleniyor.
Şehir merkezine geniş parklar yapılmış. Camiye dönüştürülen Havari Kilisesi etkileyici bir yapı. Kars Kalesi’ni mutlaka görmek gerekir. Merkezden 20 dakika yürüyüş mesafesindeki kale büyük, duvarları iyi korunmuş. Panoramik şehir manzarası, kenti çeviren yüksek dağlara kadar uzanıyor. Kaleden iniş yolu Kafkas Üniversitesi’nden geçiyor. Merkeze yürürken, üç eski hamam göreceksiniz. Bunlar festival süresince sanat galerisine dönüştürülüyor. Yakında restore edileceği söyleniyor.
HEM KİLİSE HEM CAMİ
Ortaçağ kenti Ani şehrin güneydoğusundaki Ermenistan sınırında, merkeze yaklaşık 40 kilometre uzaklıkta. Taksiyle gitmek gerekiyor. Bekçiler çok yardımsever. Fotoğrafçılara, meraklılara bilgi veriyorlar. Tek ağacın bile bulunmadığı ören yerinde, kiliselerin yanı sıra 1072’te Selçuklular tarafından yapılmış, Anadolu’nun ilk camisi bulunuyor. Ebul Manucehr’in minaresi hálá ayakta, mozaikleri çok güzel. Binanın dört penceresinden Ermenistan’daki dağların büyüleyici manzarası görülüyor.
Şehrin kuzeydoğusunda birkaç küçük, ilginç köy yer alıyor. Çıldır ilçesine bağlı Kayabeyi Köyü’nün 18.yy’dan kalma kilisesi camiye dönüştürülmüş. Farklı renklerde, büyük kesme taşlarla yapılmış. Arpaçay ilçesindeki Doğruyol Köyü’nde ise evlerin taş işçiliği çok dikkat çekici. Duvarlar, büyük kareler halinde beyaza boyanmış. Köyün 11.yy’dan kalan kilisesi sıradışı bir ibadethane. Yaklaşık 200 yıldır hem cami hem de kilise olarak kullanılıyor. Ana kapıdan girince, önce kilise çıkıyor karşınıza, ardından ahşap camiye geçiliyor. Bina koruma altında, köyün halkı yolun karşısındaki yeni camide ibadet ediyor. Köyün evlerinde de taş ustalığının izleri görülüyor. Herbirinin kapısında oymayla aile isimleri yazılmış. Köy odasının, ecza odasının, muhtarlığın kapısında da aynı taş işçiliği kullanılmış. Çıldır ilçesindeki Yıldırımtepe Köyü’nün mezar taşları çok ilginç. 1.80 - 2 metre yüksekliğindeki taşlara çeşitli figürler işlenmiş. Örneğin asker mezarıysa, üstünde madalyalar, tüfekler var. Köyden bir saat yürüyerek Şeytan Kalesi’ne ulaşılıyor. Dağlar, ormanlar içinden geçen yolun manzarası muhteşem. Kale yüzlerce yıl boyunca iyi korunmuş. Çıldır’a gitmişken ilçenin kuş cenneti gölünü görmenizi öneririm. Kuş ve bitki zenginliği açısından birbaşka önemli göl Kuyucuk.
OLTU’NUN HAYAL VADİSİ
Kağızman, Kars’ın güneyinde. Ormanlar, meyve bahçeleriyle çevrili. En ilginç yerleşim, bir dağın tepesine kurulan Tunçkaya Köyü. Surla çevrili köyün girişi çok güzel. Hayvancılıkla geçinen halkı çok yoksul. Taş evler kötü durumda. Ancak duvarlarında şaşırtıcı rölyefler var. Bunlar köyün sonundaki eski Ermeni kilisesinden sökülmüş. Okulunda 9 öğretmen var. İstanbul’a dönüşte kitap gönderdik. Kitaplar geri geldi. Ne kurye şirketi köye gidiyordu ne de okuldakilerin parası vardı kitapları taşıtmak için.
Kağızman’ın 30 kilometre güneyinde dağların arasında geçen yolda birden bire karşınıza Çengelli Kilisesi çıkıyor. Çengeli Köyü’ndeki yapı ahır olarak kullanılıyor. Kubbesindeki işlemeler, gümüş rengi yıldızlar çok güzel.
Kars’a kadar gelmişken komşu kent Erzurum’un Oltu ilçesine uğradık. Burada büyük bir Ermeni şatosu olduğunu söylemişlerdi. Alatarla Köyü’ne gittik görmek için. Yol büyüleyici bir kanyondan geçiyor. Kurak ve kayalık alanda, yanyana dizili dağların herbiri farklı renkte: Yeşil, kırmızı, mor, pembe, bej... Dağların arasında ilerlerken birden bir vahaya giriyorsunuz. Her yerden su fışkırıyor. Altı hanelik Alatarla’da sadece ihtiyarlar kalmış. Meyveliklerin arasından yürüyüp, tepedeki Ermeni şatosuna ulaştık. Tahminime göre dört katlı bir yapıymış, taştan ilk iki katı ayakta. Ahşap bölümleri yok olmuş. Gerçek bir şato görünümünde. Köy yakınlarında bir de manastır bulunuyor.
Oltu merkezindeki tarihi ahşap Aslanpaşa Camii’nin, aşırı restorasyona kurban gittiğini görünce yerel yetkililere üzüntümü aktardım. Önerileri üzerine 300 senelik bir camiyi görmek üzere, Gaziler Köyü’ne gittim. Yol, Türkiye’nin en güzel kanyonlarından birinden geçiyor. Caminin rölyefleri, kufi yazıya benzeyen desenleri, içindeki ahşap işçiliği dikkat çekiciydi. Depremde kubbesi ikiye ayrılmış. Dilerim en kısa zamanda restore edilir ve Aslanpaşa Camii’ndeki hata tekrarlanmaz.
Rus işgali sırasında hayvancılığı geliştirmek üzere bölgeye getirilen Estonyalılar ve Malakanların son temsilcileri hálá hayatta. Bir Estonyalı aile Karaca Köyü’nde yaşıyor. Arpaca Köyü’ne ise Malakanlar yerleşmiş. Arpaca, hiç Türk köyüne benzemiyor. Çok geniş bir cadde üzerine, geniş bahçeli evler dizilmiş. Evler restore edilmiş. Her ailenin kazlar var bahçesinde.
Kars’ta Kar Otel’de kaldık. 10 odalı eski bir konak, restore edilmiş. Avrupa’da bile nadir rastlanacak kadar konforlu, şık. Ev atmosferindeki otelin dostça sıcaklığını unutamayacağım. Kentin geleneksel peyniri neredeyse yok olmuş. Ancak balı hálá çok güzel. Yerel lezzetleri tatmak isteyenlere Kars Oteli’nin yakında, kadınların işlettiği lokantayı tavsiye ederim. Özel otlarla ilginç lezzetler elde ediyorlar. İlk kez rastladığım hamur işi tatlılar yapıyorlar. Kentin diğer lokantalarında et yemekleri ağırlıkta.
En sevdiği beş yer
á Helsinkiá Stockholmá Çamlıhemşiná Nara á Kyoto
seyahattene okuyor
Gittiği yerle ilgili kitaplar
neyleseyahat ediyor
Uçak, otobüs
nerede kalıyor
Küçük butik oteller
çantasının vazgeçilmezleri
El feneri, kalem
kimleseyahat ediyor
Arkadaşlarıyla
ne giyiniyor
Rahat, spor kıyafetler
ne alıyor
Yerel gıda, el işleri
Hollandalılar gezmeyi seven bir ulus. "Uçan Hollandalı" benzetmesi boşuna değil. Çocukluğumda ailesel nedenlerle Hollanda ile teyzemin yaşadığı Almanya arasında mekik dokudum. Teyzemin eşi av malzemeleri satardı, bunun için otomobiliyle Almanya’da şehir şehir gezer ve kuzenimle beni de yanına alırdı. Bu sayede Almanya’da görmediğim şehir kalmadı. Annemle de Hollanda’yı gezdik. Lise yıllarımda yalnız başıma Fransa, İtalya’ya, kuzenimle İsviçre’ye gittim.
Utrecht Üniversitesi’nde Sanat Tarihi okurken, çalışmaya başladım. Bu sayede İngiltere, İrlanda’yı gördüm. Okulun son yılında, gezmek için gittiğim Lahey’de, otobüste Ferit Edgü’yle tanıştım. Evlenip Paris’e yerleştik. Bu dönemde, tatillerde her fırsatta trene atlayıp İspanya ve Portekiz’e giderdik.
1967’de İstanbul’a yerleştik. Bodrum’da bir ev aldık. Hayatımız iki şehir arasında geçiyordu. Eşimin çalışma temposu nedeniyle gezilerimiz azaldı. Yine de 1976’da uzun bir ABD yolculuğu yaptık. Çok sık iş gezilerine çıkıyor, çoğunlukla Fransa, İtalya, Hollanda’ya gidiyordum. 1991’den itibaren gezgin arkadaşlarımla, ikişer aylık gezilere çıkmaya başladım. Eşimden ayrıldıktan sonra gezilerimin temposu da arttı. Avrupa’da ayak basmadığım ülke kalmadı. Sona kalan Balkan ülkelerini de beş yıl önce Osmanlı mimarisinin izinde çıktığım bir yolculukta gezdim. İki kez Japonya’ya, Endonezya’ya, Kafkas ülkelerine gittim. Şu anda yılda ortalama beş ayım seyahatte geçiyor. Hazırladığımız sergilerle birlikte, şehir şehir geziyorum. Sadece bu yıl Türkiye’de 10 civarında ile, yurtdışında Estonya, İsveç, Finlandiya’ya gittim. Aralık ayında ilk kez Hindistan’ı göreceğim.
Yolculuğa çıkmadan önce kapsamlı araştırma yaparım. Şehirlere ayak bastıktan sonra öncelikle müzeleri gezerim. Eski yapıları, garları, kafeleri, evlerin bulunduğu semtleri keşfederim. Küçük lokantalarda yerel lezzetleri araştırırım. Beş yıldızlı restoranlar ilgimi çekmez. Muhakkak semt pazarlarına uğrarım. Oradaki hayatı gözlemlerim.
EN GÜZEL MEVSİM SONBAHAR
Kars’a 1998’den bu yana 12 kez gittim. Kış hariç tüm mevsimlerini biliyorum. En güzel mevsimi sonbahar, çünkü doğadaki renk çeşitliliği büyüleyici. Kars’a ilk adım attığınızda "Burası Türkiye olamaz" diyorsunuz. Çok farklı bir mimari dokuya sahip. Caddeleri çok geniş, kaldırımlar ağaçlandırılmış. Sokakları geometrik şekilde yerleştirilmiş. Kıvrımlı sokak yok. Merkezdeki binaların çoğu iki katlı. Yüksek ve çirkin yapılar henüz şehrin silüetine hakim olamamış. Karslılar, özellikle gençler sanata çok meraklı. İstanbul’da açılan sergiyi Kars’a götürdüğümüzde salonlar dolup taşıyor. Film etkinlikleri ilgiyle izleniyor.
Şehir merkezine geniş parklar yapılmış. Camiye dönüştürülen Havari Kilisesi etkileyici bir yapı. Kars Kalesi’ni mutlaka görmek gerekir. Merkezden 20 dakika yürüyüş mesafesindeki kale büyük, duvarları iyi korunmuş. Panoramik şehir manzarası, kenti çeviren yüksek dağlara kadar uzanıyor. Kaleden iniş yolu Kafkas Üniversitesi’nden geçiyor. Merkeze yürürken, üç eski hamam göreceksiniz. Bunlar festival süresince sanat galerisine dönüştürülüyor. Yakında restore edileceği söyleniyor.
HEM KİLİSE HEM CAMİ
Ortaçağ kenti Ani şehrin güneydoğusundaki Ermenistan sınırında, merkeze yaklaşık 40 kilometre uzaklıkta. Taksiyle gitmek gerekiyor. Bekçiler çok yardımsever. Fotoğrafçılara, meraklılara bilgi veriyorlar. Tek ağacın bile bulunmadığı ören yerinde, kiliselerin yanı sıra 1072’te Selçuklular tarafından yapılmış, Anadolu’nun ilk camisi bulunuyor. Ebul Manucehr’in minaresi hálá ayakta, mozaikleri çok güzel. Binanın dört penceresinden Ermenistan’daki dağların büyüleyici manzarası görülüyor.
Şehrin kuzeydoğusunda birkaç küçük, ilginç köy yer alıyor. Çıldır ilçesine bağlı Kayabeyi Köyü’nün 18.yy’dan kalma kilisesi camiye dönüştürülmüş. Farklı renklerde, büyük kesme taşlarla yapılmış. Arpaçay ilçesindeki Doğruyol Köyü’nde ise evlerin taş işçiliği çok dikkat çekici. Duvarlar, büyük kareler halinde beyaza boyanmış. Köyün 11.yy’dan kalan kilisesi sıradışı bir ibadethane. Yaklaşık 200 yıldır hem cami hem de kilise olarak kullanılıyor. Ana kapıdan girince, önce kilise çıkıyor karşınıza, ardından ahşap camiye geçiliyor. Bina koruma altında, köyün halkı yolun karşısındaki yeni camide ibadet ediyor. Köyün evlerinde de taş ustalığının izleri görülüyor. Herbirinin kapısında oymayla aile isimleri yazılmış. Köy odasının, ecza odasının, muhtarlığın kapısında da aynı taş işçiliği kullanılmış. Çıldır ilçesindeki Yıldırımtepe Köyü’nün mezar taşları çok ilginç. 1.80 - 2 metre yüksekliğindeki taşlara çeşitli figürler işlenmiş. Örneğin asker mezarıysa, üstünde madalyalar, tüfekler var. Köyden bir saat yürüyerek Şeytan Kalesi’ne ulaşılıyor. Dağlar, ormanlar içinden geçen yolun manzarası muhteşem. Kale yüzlerce yıl boyunca iyi korunmuş. Çıldır’a gitmişken ilçenin kuş cenneti gölünü görmenizi öneririm. Kuş ve bitki zenginliği açısından birbaşka önemli göl Kuyucuk.
OLTU’NUN HAYAL VADİSİ
Kağızman, Kars’ın güneyinde. Ormanlar, meyve bahçeleriyle çevrili. En ilginç yerleşim, bir dağın tepesine kurulan Tunçkaya Köyü. Surla çevrili köyün girişi çok güzel. Hayvancılıkla geçinen halkı çok yoksul. Taş evler kötü durumda. Ancak duvarlarında şaşırtıcı rölyefler var. Bunlar köyün sonundaki eski Ermeni kilisesinden sökülmüş. Okulunda 9 öğretmen var. İstanbul’a dönüşte kitap gönderdik. Kitaplar geri geldi. Ne kurye şirketi köye gidiyordu ne de okuldakilerin parası vardı kitapları taşıtmak için.
Kağızman’ın 30 kilometre güneyinde dağların arasında geçen yolda birden bire karşınıza Çengelli Kilisesi çıkıyor. Çengeli Köyü’ndeki yapı ahır olarak kullanılıyor. Kubbesindeki işlemeler, gümüş rengi yıldızlar çok güzel.
Kars’a kadar gelmişken komşu kent Erzurum’un Oltu ilçesine uğradık. Burada büyük bir Ermeni şatosu olduğunu söylemişlerdi. Alatarla Köyü’ne gittik görmek için. Yol büyüleyici bir kanyondan geçiyor. Kurak ve kayalık alanda, yanyana dizili dağların herbiri farklı renkte: Yeşil, kırmızı, mor, pembe, bej... Dağların arasında ilerlerken birden bir vahaya giriyorsunuz. Her yerden su fışkırıyor. Altı hanelik Alatarla’da sadece ihtiyarlar kalmış. Meyveliklerin arasından yürüyüp, tepedeki Ermeni şatosuna ulaştık. Tahminime göre dört katlı bir yapıymış, taştan ilk iki katı ayakta. Ahşap bölümleri yok olmuş. Gerçek bir şato görünümünde. Köy yakınlarında bir de manastır bulunuyor.
Oltu merkezindeki tarihi ahşap Aslanpaşa Camii’nin, aşırı restorasyona kurban gittiğini görünce yerel yetkililere üzüntümü aktardım. Önerileri üzerine 300 senelik bir camiyi görmek üzere, Gaziler Köyü’ne gittim. Yol, Türkiye’nin en güzel kanyonlarından birinden geçiyor. Caminin rölyefleri, kufi yazıya benzeyen desenleri, içindeki ahşap işçiliği dikkat çekiciydi. Depremde kubbesi ikiye ayrılmış. Dilerim en kısa zamanda restore edilir ve Aslanpaşa Camii’ndeki hata tekrarlanmaz.
Rus işgali sırasında hayvancılığı geliştirmek üzere bölgeye getirilen Estonyalılar ve Malakanların son temsilcileri hálá hayatta. Bir Estonyalı aile Karaca Köyü’nde yaşıyor. Arpaca Köyü’ne ise Malakanlar yerleşmiş. Arpaca, hiç Türk köyüne benzemiyor. Çok geniş bir cadde üzerine, geniş bahçeli evler dizilmiş. Evler restore edilmiş. Her ailenin kazlar var bahçesinde.
Kars’ta Kar Otel’de kaldık. 10 odalı eski bir konak, restore edilmiş. Avrupa’da bile nadir rastlanacak kadar konforlu, şık. Ev atmosferindeki otelin dostça sıcaklığını unutamayacağım. Kentin geleneksel peyniri neredeyse yok olmuş. Ancak balı hálá çok güzel. Yerel lezzetleri tatmak isteyenlere Kars Oteli’nin yakında, kadınların işlettiği lokantayı tavsiye ederim. Özel otlarla ilginç lezzetler elde ediyorlar. İlk kez rastladığım hamur işi tatlılar yapıyorlar. Kentin diğer lokantalarında et yemekleri ağırlıkta.
En sevdiği beş yer
á Helsinkiá Stockholmá Çamlıhemşiná Nara á Kyoto
seyahattene okuyor
Gittiği yerle ilgili kitaplar
neyleseyahat ediyor
Uçak, otobüs
nerede kalıyor
Küçük butik oteller
çantasının vazgeçilmezleri
El feneri, kalem
kimleseyahat ediyor
Arkadaşlarıyla
ne giyiniyor
Rahat, spor kıyafetler
ne alıyor
Yerel gıda, el işleri