Kışın hakkını veren Tirol’lü

Bu yolculuk diğerlerinden farklı. Tabii ki heyecanı, mutluluğu çok ama içinde biraz hüzün, geçmiş özlemi, biraz ‘bir zamanlar sokakta herkes beni tanırdı’ var içinde… Kısacası nostaljinin seyahat hali.
İlk bakışta gerçekten çok özellikli bir yer gibi gelmemesini doğal karşılamalı. Şeklini şemalini pek de bir şeye benzetemeyeceğimiz 8.5 milyonluk küçücük bir ülkenin batıya doğru uzanan kolunda, neredeyse dörtte biri öğrenci olan 135 bin kişilik bu şehir, kış olimpiyatlarını ağırlamanın, iyi sporcular yetiştirmenin dışında, pek de bir heyecan yaratmamıştır bizlerin hayatında.

LEHÇESİ BOL HIRILTILI

Oysa ben 1993 Haziranı’nda liseden mezun olduğumda yüksek öğrenimimi Innsbruck’ta sürdürme kararı almıştım. Avusturya’da 10 farklı lehçe konuşuluyor, ayrıca yüzlerce bölgesel lehçe bulunuyordu. 9 eyaletten biri olan Tirol’ün başkenti Innsbruck’ta “Tirolerisch” (Tirolce) hâkimdi; gırtlaktan çıkarılan hırıltılı sesler bolca kullanılıyordu. Üniversitedeki ikinci yılımda arkadaşlarım sayesinde ülkedeki tüm aksanları öğrenmiştim.
Ve zaman geçtikçe yeni evimi benimsemeye, hatıralar biriktikçe bağlanmaya, karakterimi, düşüncelerimi şekillendirdikçe sevmeye başladım. İstanbul’dayken Innsbruck’u, Innsbruck’tayken İstanbul’u özler oldum. İlk defa burada fark ettim Türk olmanın anlamını. Önyargının hedefi olacağım söylenmişti. Hedef ola ola kendi önyargılarımın farkına varmamı sağladı.
Gölde yüzmek, dağlara tırmanmak, kaymak, kızak yapmak…�

ÖNEMLİ HAYAT DERSLERİ

İlk gördüğümde çevremi sarmış gibi gelen dağlar zamanla bana sırlarını açtı. Yürüyüş yolları, tırmanma teknikleri, işaretli rotalar... Dağlarına, kayalarına çakılmış halkalara kancalarımı takarak ilerlerken beni kucaklarında taşıdılar.
Farklı onlarca ülkeden arkadaş verdi bana Innsbruck. Onlarla birlikte dinleri, dilleri, kültürleri, alışkanlıklarını öğrendim. Güzellik anlayışım değişmeye başladı. Farkın, farklı olanın, güzel olmasa da bana uymasa da hayatımda olmasının önemini kavradım. Bana uyanı seçebilmem için uymayanlara ihtiyacım olduğunu öğrendim.
Olimpiyat adaylığı tartışmaları, Avrupa Birliği ve Euro’ya geçiş öncesindeki endişeler... Tartışma kültürünü ve sahiplenme duygusunu yaşadım. Kentin sorunlarını benimsedim. Kan bağışladım, gönüllü çalışmalara katıldım. O da beni kolladı; TV’de oyuna katılıp Paris’e bilet kazandım. Mezuniyetimle birlikte bavuluma sıkıştırabildiğim deneyimlerle İstanbul’a döndüm. Getiremediklerimi bahane edip tekrar tekrar gitmeyi severim.

Tatlı rüyalar için

Hotel Weisses Kreuz ve Hotel Goldener Adler: İkisi de dört yıldızlı, ikisi de köklü, ikisi de Innsbruck’un kalbi olan tarihi bölgede (Altstadt). Odalar lüks değil, geleneksel Tirol sıcaklığında. Konumu mükemmel. İlkinde çift kişilik oda ücretleri 250 TL’den başlıyor. (www.weisseskreuz.at / www.bestwestern.at)
Hotel Mondschein: Tabelasındaki 1473 yazısı köklü bir müesseseye geldiğinizi teyit ediyor! Inn Nehri boyunca sıralanmış rengârenk binalardan birinin içine yerleşmiş olan otelde 31 oda var. Çift kişilik oda fiyatları 240 TL’den başlıyor. (www.mondschein.at)
Hotel Goldener Bär: Dört yıldızlı 196 odalı bu otel nehir yanında değil şehrin merkezinde, Sosyal Bilimler Fakültesi’nin karşısında. Tercihiniz burası olursa hemen hemen karşınıza denk gelen İtalyan restoranını ve şarap evini denemeyi ihmal etmeyin!

Sevmemek neden imkânsız

1) Kışı yaşamasını bilir: Üç - beş kayak pistinden bahsetmiyorum. Innsbruck’ta kayak dışında yapılabilecek o kadar çok aktivite var ki! Örneğin Olympia World’de buz hokeyi maçı seyredebilir, olimpiyatta yarışan çılgın deneyimi yaşayabilirsiniz. Kısa bir tren yolculuğuyla Seefeld’e gidip Sport & Kongress Zentrum’un panoramik manzaralı açık havuzlarında keyif çatabilirsiniz. Buz pateni pistine çıkabilirsiniz. Akşam romantik bir fayton gezisi, Rangger Köpfl’de gece kızağı, cumaları Seegrube’de kayak parkı keşfi yapabilirsiniz. Gurmeleri manzaralı Alpine Lounge’da yemek, öncesinde
Iglu Bar’da içki alternatifi bekliyor. Diğer seçenek Uluslararası
Snowboard Yarışmaları.
2) Büyük isimlerle el ele verir: Kente adını yazdıranlardan biri de Zaha Hadid. Innsbruck ilk olarak Bergisel’deki atlama kulesinin projesi kapsamında, 2001’de tanıştı büyük mimarla. Yaklaşık 15.5 milyon Euro’ya mal olan kule 2002’de açıldı. Tepesindeki restoran her gün açık. O güzel manzara eşliğinde kahvaltıyla güne başlayabilirsiniz. Öğlen ve akşam yemeği de olabilir. Şehir Zaha Hadid’in katkısından memnun kalmış olacak ki, merkezden Hungerburg Tepesi’ne çıkan raylı sistemin istasyonlarını da ona tasarlattı. Projede Hadid, doğa, kar, buzul temalarından ilham alan bir görsellik yakalamış. Avusturyalı Swarovski’nin de dünyadaki en büyük mağazası burada. Ayrıca kente 20 kilometre mesafedeki Wattens’da yaşayan Swarovski’nin kocaman kafa şeklindeki kristal dünyası (Swarovski Kristallwelten) eğlenceli saatler geçirilebilecek bir adres. �
3) Kaçamakları kışkırtır: Alışverişe gelince.. Hofgasse 5 numaradaki ‘Tirol-Geniessen’dan bir ‘eier likör’ alıp evdeki dostalara hediye etmek, Einwaller’den alınacak kazakla caka satmak, Avusturya’nın en iyi 3 restoranından biri kabul edilen Pavillon’da akşam yemeği yiyip önünden geçenlere hava atmak mümkün. Başka kaçamaklar mı? Pek tabii ki Café Sacher’den bir sacher torte yemek, Salzburg’lu ünlü yerel kıyafet markası Gössl’ün Herzog-Friedrich Str.21’deki dükkânından bir kışlık ceketle gardırobu taçlandırmak da akıllıca olur.