GeriSeyahat KimliÄŸini kaybetmemiÅŸ iki kasaba
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
KimliÄŸini kaybetmemiÅŸ iki kasaba

KimliÄŸini kaybetmemiÅŸ iki kasaba

DeÄŸiÅŸimin mucize anlamına geldiÄŸi Birgi. Bir ressama ilham verecek kadar rengarenk TireKimliÄŸini kaybetmemiÅŸ Türk kasabasıYüzyıllar da geçse, her günün aynı yaÅŸandığı, deÄŸiÅŸimin mucize anlamına geldiÄŸi kasabalar vardır... Birgi, öyle sakin, öyle durgundur, ilk adım attığınızda. Sanki tüm kasaba derin bir uykudadır. Sokaklarında gezindikçe, yaÅŸam kıpırdanır. Erkeklerin kimi kahvededir, kimi tarlada. Kapı önünde sohbet eden kadınlar da vardır, tarlada patates ekenler de. Bazıları, kocalarından izinsiz açmadıkları, evlerinin ahÅŸap kapılarının ardındaki dokuma tezgahlarında çaput yolluk dokurlar. Ä°pek dokumacılık yok denecek kadar azalmıştır. Birgi, insanın içini açar. Çünkü savaÅŸlar ve betonlaÅŸma hayatımıza girmeden önce, yolları ve evleriyle, kimliÄŸini kaybetmemiÅŸ bir Türk kasabasının kusursuz bir örneÄŸidir. Batı Anadolu’daki birçok yerleÅŸimden daha iyi korunmuÅŸ olan Birgi’nin, geçmiÅŸin tozunun altında kalan güzellikleri, bir süredir Çekül Vakfı’nın projeleriyle ortaya çıkarılıyor. Küçük Menderes Nehri’nin suladığı geniÅŸ bir ovanın kenarındaki Birgi, antik dönemde Tmolos olarak anılan, 2159 metre yükseklikteki Bozdağ’ın eteklerinde, denizden 390 metre yükseklikte küçük bir kasaba. Tarihi M.Ö. 3000’lere dayanıyor. Frig, Lidya, Pers, Bergama Krallığı, Roma dönemi ve Bizans Ä°mparatorluÄŸu’nun izlerini taşıyor. Ä°lk Türk akınları, 11. yüzyılda, Selçuklular tarafından gerçekleÅŸtirilmiÅŸ. 1307’de AydınoÄŸlu Mehmet Bey tarafından AydınoÄŸulları’nın merkezi yapılmış. Bizans dönemindeki ismi Pyrgion iken, zamanla Türkler tarafından Birgi’ye çevrilmiÅŸ. Burası aynı zamanda, 16. yüzyılın en büyük bilim adamlarından biri olan, Ä°mam Birgivi’nin (1521- 1573) doÄŸum yeri. Hocalık yaptığı medrese bugün hálá ayakta. ÇAKIRAÄžA KONAÄžIArkeolojik ve kentsel SÄ°T alanı olan Birgi’nin ününe ün katan en önemli yapılardan biri ÇakıraÄŸa Konağı. Çakır AÄŸa, bir tüccarmış. Biri Ä°stanbullu biri Ä°zmirli, iki karısı varmış. Memleket özlemi çekmesinler diye, odalarına kentlerinin resimleri yaptırılmış. Hatta Çakır AÄŸa’nın yerli zanaatçıların yanısıra, Fransa’dan da sanatçılar getirdiÄŸi söyleniyor. Ä°stanbul Odası ve Ä°zmir Odası diye adlandırılan bu odalardaki manzaralar, bugün konağın en çok ilgi çeken bölümleri. Birgi Deresi’ne paralel, ÇakıraÄŸa Sokağı’ndaki konak, Kültür Bakanlığı’nca baÅŸlatılan ve 13 yıl süren bir restorasyondan sonra ziyarete açık. Konak, mimari özelliklerinden çok, hem cephelerinde, hem de iç mekanlardaki kalem iÅŸleriyle ünlü. Bugün Tire, ÖdemiÅŸ ya da Birgi pazarlarında, köylü kadınların sattığı oya ve yazmalarda, bu süslere benzeyen çiçek motiflerine rastlanır. Resimleri kadar, ÇakıraÄŸa Konağı’nın ahÅŸap işçiliÄŸi de etkilenilmeyecek gibi deÄŸil. Kapılar, pencereler bir yana, özellikle ahÅŸap tavanlar baÅŸ döndürücü. (Pazartesi hariç her gün 09.00- 12.00, 13.00- 18.00 arası açık, 0232 531 52 05)ULU CAMÄ°Birgi’de, en kaçırılmayacak yapılardan biri de Ulu Cami (AydınoÄŸlu Mehmet Bey Camii)... MuhteÅŸem minberinin kapıları çalındığı günden beri, üç yıl sonra Ä°ngiltere’deki koleksiyoncu tarafından iade edilmiÅŸ olsa da sadece namaz saatlerinde açık. Buraya ters bir saatte varsanız da, meydandaki bakkallar imama telefon edip onu çağırarak, bakkallarının önünde size çay ikram ederek, konukseverliklerini göstereceklerdir. Bir baÅŸka konuksever, bilgili genç Ä°mam Ä°rfan YaÅŸar. Ulu Cami’yi ondan dinleyin. Eski bir kilisenin olduÄŸu yere inÅŸa edilen cami, AydınoÄŸlu Mehmet Bey tarafından 1308-1312 arasında yaptırılmış. En çarpıcı özelliÄŸi minberi ve pencere kanatları. Türk-Ä°slam aÄŸaç oymacılığının en güzel örneklerinden; 3 bin parça 175 farklı motifle iÅŸlenmiÅŸ ve hiç çivi ya da tutkal kullanılmadan, geçme (kündekari) tekniÄŸiyle yapılmış. Mimar Muzafferuddin Usta, ceviz aÄŸacından yaptığı minberi kusursuz geometrik hesaplamalarla 10 yılda tamamlamış. Ä°mam, ‘sonsuzluÄŸun baÅŸlangıcı gibi’ diye nitelendiriyor minberi. Caminin turkuvaz ve patlıcan moru çinilerle kaplı mihrabı ve zarif tuÄŸla minaresi de göz alıyor. SOKAKLAR VE BÄ°NALARHemen Ulu Cami’nin arkasındaki sokaklar, Birgi’nin en güzel ve el deÄŸmemiÅŸ sokakları. II. Beyzade Sokak, Cami-i Kebir Caddesi ya da Bahadır Bey Sokak’taki yıkılmak üzere olan terkedilmiÅŸ ya da bacası tüten evler, ve sokakların sonundaki BozdaÄŸ manzarası, en az 20 dakika ayırmayı hak ediyor. ÖdemiÅŸ dolmuÅŸları yarım saatte bir bu meydandan kalkıyor. Ulu Camii karşısında, Birgivi Mehmet Efendi Medresesi var. Ãœnlü bilgin Mehmet Birgivi’nin eserlerinin okutulması amacıyla, 1554’te Sultan II. Selim’in hocası Ataullah Efendi tarafından inÅŸa edilmiÅŸ. Birgivi, Birgi’nin kuzey varoÅŸundaki Hıdırlık mezarına gömülü ve türbesi sık sık ziyaretçilerle doluyor. Cami, medrese ve hamamdan oluÅŸan DerviÅŸaÄŸa Külliyesi’nin bir parçası, Birgi’deki üç camiden biri olan, Pazar Mahallesi’ndeki DerviÅŸaÄŸa Camii. Birgi’nin yerlisi DerviÅŸ AÄŸa’nın yaptırdığı 1663 tarihli caminin, ince tek ÅŸerefeli bir minaresi var. Dernek Caddesi’ndeki DerviÅŸaÄŸa Darülhadisi, Çukur Medrese olarak da biliniyor. Hemen karşısında da oldukça yıkık ancak içeri girince, mukarnaslarıyla etkileyici, Åžeyh Muhiddin Hamamı görülebilir. 1876’dan kalma Karakol Binası da benzerine az rastlanan biri. ÇakıraÄŸa Caddesi üzerinde mermer bir dikilitaÅŸ var. Aslında 14. yüzyılda yaÅŸamış ünlü tabip Hacı PaÅŸa (Hızır bin Ali) için, Cumhuriyet döneminde Ä°zmir Valisi Kazım Dirik tarafından diktirilen bir andaç. Yolun evlerin olduÄŸu tarafında bulunan, 19. yüzyıl baÅŸlarına ait Esseyid Hacı Ali AÄŸa anıtsal çeÅŸmesinin yalaktaşı, geç Roma döneminden kalma mermer bir lahit. ÇeÅŸmeyi aÅŸağıda bırakıp, evlerin olduÄŸu tepeye doÄŸru birkaç dakikalık bir tırmanıştan sonra, evlerin arasında 14. yüzyıldan kalma Güdük Minare Mescidi’nin kalıntıları karşınıza çıkar. Cumhuriyet Meydanı’nın kenarında Osmanlı’dan kalma kütüphane, bugün Çekül Vakfı tarafından kullanılıyor.AAAA TEPESÄ°Birgi’nin 20 kilometre kuzeyindeki ücra yerleÅŸime gelmeden önce, birçoklarının vardığında ‘Aaaaa!’ diyerek ÅŸaÅŸkınlığını saklayamadığı için, ‘A Tepesi’ olarak bilinen noktada, Ege Bölgesi’nde sık rastlanmayan bir görüntüyle karşılaÅŸacaksınız. Çam aÄŸaçları arasından görünen, bu daha çok Alpler’e yakışan altı dönümlük gölün kenarındaki yerleÅŸim, 2159 metre yükseklikteki Bozdağ’ın yarı yolunda, karaçam ormanlarıyla kaplı yaylanın ortasındaki krater gölü kıyısındaki Gölcük’tür. Kışın karlar altında ya da sonbaharda farklı keyifler veren Gölcük, popüler bir dinlenme yeri. Kışın, zaman zaman donan gölüyle, daha çok bir inziva yerini andıran Gölcük, yazın bir yayla gibi serin olmasından dolayı kalabalıklaşıyor. 1050 metre yükseklikte ve en derin yeri 6.5 metre olan gölde sazan ve yayın balığının yanısıra kerevit de bulunuyor. Ayrıca göl çevresinde patates üretimi oldukça yaygın. Orman iÅŸletme binasının bulunduÄŸu tepeden inen bir patika ile bir kilometre sonra YeÅŸilçam Piknik Alanı’na ulaşılıyor. Küçük bir kumsalı da bulunan ve yüzülebilen gölün etrafında kır evleri ve villalar, ayrıca otel, pansiyon ve kamping alanları var. Restoranların, oÄŸlak etinden yapılan güveç ve sarmısak soslu yayın tavasının yanısıra ÖdemiÅŸ köftesi ve bölgede yapılan sucuklar da ünlü. Pazar günleri kurulan halk pazarında, yöresel el iÅŸleri satılıyor. BOZDAÄžBirgi’den Gölcük’e ayrılan 8 kilometrelik sapaÄŸa geri dönüp yola 8 km. daha devam edince, Bozdağ’a varılır. 2159 metre yükseklikteki, Ä°zmir’in bu en yüksek ve volkanik dağının etekleri karaçam ormanlarıyla kaplı. Yol üzerinde, küçük kırmızı elmalarıyla ünlü Elmabağ’dan geçilir. 1150 metredeki BozdaÄŸ ilçesine ulaÅŸtıktan sonra, tabelayla iÅŸaretlenmiÅŸ 8.5 kilometrelik bir yol BozdaÄŸ Kayak Merkezi’ne varır. Bozdağ’daki Mermeroluk ÇeÅŸmesi, yazın ve kışın buz gibi akan suyu ve etrafındaki çam aÄŸaçlarıyla, bölgenin en gözde piknik alanlarından biri. Dağın ünlü bir mitolojik hikayesi var; Müzik Tanrısı Apollon, Bozdağ’da dolaşıp lir çalmayı çok sever ve yeryüzünde bu müzik aletini en güzel kendisinin çaldığını söyleyerek övünürmüş. Apollon, bir gün, en az onun kadar güzel lir çalan çoban Marsias’ı çağırmış, ‘bu daÄŸa iki usta çalgıcı fazla’ diyerek, onu yarışmaya davet etmiÅŸ. Yeteneklerini en iyi ÅŸekilde sergileyen tanrı ve çobanı dinleyen jürinin içinde, sadece Kral Midas çobana oy vermiÅŸ. Bunun üzerine Apollon, Marsias’ın derisini yüzdürmüş, yanlış kararı yüzünden de Midas’ın kulaklarını eÅŸek kulaklarına çevirmiÅŸ. Anadolu’nun birçok müzesinde, bir direÄŸe baÄŸlanmış, derisi yüzülmüş Marsias heykeli, bu hikayeyi anlatır. BADEMLÄ° KÖYÜÖdemiş’ten 19 kilometre mesafede, Mum Dağı eteklerine kurulmuÅŸ, parke taÅŸlı dar sokakları ve cumbalı evleriyle ÅŸirin bir köy Bademli. Köyün yeÅŸillikler arasındaki, güzel, eski Türk evleri bir yana Kılcı Mehmet AÄŸa Camii kaçırılmayacak bir eser. TARÄ°HÄ° YERLER Ä°zmir’den Ödemiş’e giderken, Sartmustafa’ya varmadan, Marmara Gölü ve Gölmarmara Köyü yakınında, Bin Tepe olarak bilinen bir bölgede, M.Ö. 5-6 yüzyılda yaÅŸamış olan Lidya krallarına ait tümülüsler (mezar tepeleri) var. Bozdağ’dan 30 kilometre mesafede, Sartmustafa Köyü’nün merkezinden hemen saÄŸa ayrılan küçük sapaktan bir kilometre sonra, Artemis Tapınağı’na varılır. TapınaÄŸa varmadan, yolun yarısında saÄŸda, Lidya paralarının basıldığı darphanenin kalıntıları çok etkileyici. Tmolos Dağı’ndan (BozdaÄŸ) gelen Ecelkapız Çayı (Pactolus), o kadar çok altın taşıyordu ki, altınlar bu çaya yerleÅŸtirilen koyun postlarına takılırdı. Toplanan bu altınlardan da, dünyada ilk kez, altın sikkeler gerçek deÄŸerleriyle basılırdı. Bu nedenle, ilk defa olarak, paraya güven ve ticarette kolaylık burada gerçekleÅŸti. Bu altın ve ticaret, Lidya Krallığı’nın zenginleÅŸmesini ve güçlenmesini saÄŸladı. Tekrar Sartmustafa’ya geri dönülünce, anayoldan bir iki kilometre sonra, solda büyük, fazla restore edilmiÅŸ olan yapı, Sardes’in Roma devri gymnasium’udur.Osmanlı darphanesiBu kadar turistik olmayıp, böylesine gezilmeyi hak eden, bu kadar sade olup sokaklarında bir ressama ilham verecek kadar farklı renkler barındıran, bir zamanların Osmanlı darphanesi Tire’nin, bugün en büyük zenginliÄŸi, insanında, doÄŸasında ve geleneklerinde. Tireli’nin mütevazı yaÅŸamının içinden sivrilen geçmiÅŸin yapıları, aslında bambaÅŸka bir Tire’yi anlatıyor. Ä°zmir’e baÄŸlı, 40 bin nüfuslu Tire adını, Lidya döneminde kale ya da hisar anlamına gelen Tyrha’dan alıyor. Hitit, Frigya, Lidya, Pers, Helen, Roma ve Bizans medeniyetleri burada iz bıraktı. Lidya ve Roma devirlerinin, ticaret yolu olan, Efes- Tire- BozdaÄŸ- Sardes hattı, Türkler zamanında Efes- Tire- Bayındır- Ä°zmir- Manisa’ya çevrildi. Bu dönemde, Tire, kervanların önemli bir uÄŸrak yeri oldu. 1308 yılında AydınoÄŸulları BeyliÄŸi’nin Küçük Menderes yöresinde kurulmasıyla, bu kente aÅŸiretler, obalar, oymaklar yerleÅŸtirildi. Bu bölgenin aldığı ilk göç deÄŸildi. M.Ö. 325’lerde Büyük Ä°skender, Filistin’den Yahudileri getirtmiÅŸti. AydınoÄŸulları döneminde de olumlu bir karar alınarak, Efes halkının önemli bir bölümü buraya yerleÅŸtirilmiÅŸti. En son olarak da Mübadele’yle birlikte Girit’ten gelen Türkler burada iskan edildi. Bu sadece ekonomik zenginliÄŸi deÄŸil folklorik çeÅŸitliliÄŸi de beraberinde getirdi. Bu nedenle AydınoÄŸulları BeyliÄŸi zamanından, Tire’de birçok eser var. Göçlerle, Tire’de sanat ve zanaat ilerledi. Bugün hálá Tire çarşısındaki dükkanlarda bu geleneksel üretimleri görmek mümkün. Bunların arasında en göze çarpanları; kalaycılar, semerciler, keçeciler, nalıncılar, saraçlar, yularcılar, urgancılar... Özellikle, Fatih Sultan Mehmed’in Ä°stanbul fethinde, gemilerini Tire’nin saÄŸlam urganlarıyla karadan çektirdiÄŸi, efsanevi bir ÅŸekilde anlatılır. Bir zamanlar sadece çobanlara kepenek olan keçeler, bugün Tire çarşısında, iç dekorasyonda yer alacak, yurtdışından ilgi görecek kadar, özellikli olarak yapılıyor. Tire, 1426’da Osmanlı devletine baÄŸlandıktan sonra, siyasi, ekonomik ve kültürel önem kazandı. 15. yüzyıldan itibaren Osmanlı devlet adamlarının önemli bir kısmı, Tire’den yetiÅŸmeye baÅŸladı. Aynı zamanda ünlü hattat, ÅŸair ve bilginler, Tire’nin kültürel hayatını zenginleÅŸtirdiler. Seyyahlar burayı ‘Ahi Kenti’ ya da ‘Aydın Sancağı PaÅŸası’nın Tahtı’ diye adlandırdılar. 15. ile 18. yüzyıl arasında, Tire, Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu’nun darphanesiydi. Tire darphanesi 300 yıl boyunca bastığı, mangır (bakır) ve akçe (gümüş) paralarla da ünlendi. Tire darplı paralar, koleksiyonların en gözdelerinden. KAPLAN YAYLASITire Ovası’nın en güzel manzarası, Tire’ye 4 kilometre mesafedeki Kaplan Köyü’nden. 460 rakımlı Kaplan Yaylası, sıcak yaz günlerinde cennet gibi. Tire Pazarı’nda satılan otlar, kekik, ıhlamur buradan toplanıyor. Ayrıca aynı adla anılan, Kaplan domatesi, Kaplan biberi gibi sebzeleriyle de ünlü. DoÄŸa yürüyüşleri meraklıları için zevkli güzergahları var. Hatta yürüyüşe Tire’den baÅŸlayıp, yol boyunca Tire Ovası’nı ve tarihi yapıları seyrederek yukarı çıkanlar da az deÄŸil. Kaplan Köyü’nün bir klasiÄŸi de kartal yuvası konumuyla, 10 yıldır vadiyi gözleyen Kaplan DaÄŸ Restaurant. Burası, Tire sofra geleneÄŸinin en leziz ve az rastlanan örnekleriyle dolu.NECÄ°P PAÅžA KÃœTÃœPHANESÄ°Gümüşpala Caddesi üzerinde, parkın hemen yanında, bahçe içinde, mescide benzeyen, tarihi Necip PaÅŸa Kütüphanesi var. Bu müstakil kütüphane, II. Mahmud devrinin Baruthane Bakanı Gürcü Mehmet Necip PaÅŸa tarafından 1827- 28 yılları arasında oluÅŸturulmuÅŸ. İçinde beylikler dönemine kadar giden farklı dönemlerden, 2400 civarında taÅŸ baskısı ve yazma eser var. Paha biçilmez deÄŸere sahip bu zengin koleksiyonun yanında, Necip PaÅŸa’nın BaÄŸdat’tan getirttiÄŸi kırmızı kutular içindeki kitaplar da bulunuyor. El yazması kitapların olduÄŸu orijinal bölüme girmek ya da fotoÄŸraf çekmek yasak ancak müzeden sorumlu Ali Ä°hsan Yıldırım, 500 yıllık el yazması eserlerin, mükemmel korunmuÅŸ örneklerini memnuniyetle gösteriyor ve bilgi veriyor. Binanın cephesine ve merdivenlerine de dikkat edin. (Pazar, pazartesi hariç her gün 08.00- 17.00 arası açık, 0232 512 19 58)TÄ°RE’NÄ°N CAMÄ°LERÄ°Tire’nin büyük çoÄŸunluÄŸu 15. yüzyıla ait dini yapıları ve camileri, Osmanlı dönemi klasik yapıları içinde öncü örnekler. ÇoÄŸu zaviye olarak tasarlanmış ancak sonraları camiye dönüştürülmüş bu yapılar, bu nedenle özgün niteliklerini büyük ölçüde kaybetmiÅŸler. Orijinal olarak kalan tek örnek, yuvarlak planlı Küçük Hafız Mescidi. Ãœstü mescit, altı medrese olarak kalmış. Tire’nin en geniÅŸ haremli camisi olan Ulu Cami, Atatürk Caddesi ile Ulucami Sokağı’nın kesiÅŸtiÄŸi köşede. KurtuluÅŸ Mahallesi’nde, 1597’de, Yeniçeri Kethüdası Behram AÄŸa tarafından yaptırılmış Yeni Cami var. Tire camileri içinde, camii ve minaresi kesme taÅŸlardan yapılmış tek örnek. Çarşı içindeki cami, özellikle son cemaat yerindeki kalem iÅŸleri ve kubbe süslemeleriyle, Osmanlı klasik döneminin en güzel örneklerinden. Çarşının merkezinde bulunan, Tahtakale Camii ve Külliyesi, 1401’de, kent içinde birçok vakıf ve medrese yaptırmış olan Hoca Emir tarafından inÅŸa edilmiÅŸ. Halk arasındaki bir söylentiye göre, Hoca Emir, caminin yerini bulmakta güçlük çekmektedir. Caminin Orfeni Panaya Kilisesi’nin karşısına yapılmasını isteyen halkı kırmaz ve camiyi bugünkü yerine yaptırır. Bu ÅŸekilde DoÄŸu köşede Müslümanlar’ın Batı köşede de Hıristiyanların tapınağı yer almış olur. AydınoÄŸlu Caddesi üzerindeki YeÅŸil Ä°maret Zaviyesi de kentin en kaçırılmayacak yapılarından. Bugün YahÅŸi Bey Camii olarak kullanılıyor. 1935 ile 1971 yılları arasında kent müzesi olarak kullanılan Mevlevi zaviyesi, 1426’da II. Murad’ın kumandanlarından, AydınoÄŸulları BeyliÄŸi’ni Osmanlı Devleti’ne baÄŸlayan Halil YahÅŸi Bey tarafından yaptırılmış. Anadolu’daki ilk yarım kubbeli eser. PaÅŸa Mahallesi’nde, Kurt ve DoÄŸancıyan Zaviyesi var. 14. yüzyıldan. Çam kozalağına benzeyen ilginç minaresinden dolayı, halk tarafından Güdük Minare olarak da anılıyor. Kaplan Yaylası’na çıkarken, daÄŸa tam tırmanmadan önce de kiremitlerle örülmüş güzel kubbesiyle YoÄŸurtluzade Külliyesi’ni farkedeceksiniz. Özellikle Kaplan Yaylası’na çıkarken, yüksekten görüntüsü durup bakmaya deÄŸer. ALIÅžVERÄ°ÅžTire Salı Pazarı Henüz büyük kentlerde mahalle pazarları modası yokken, herkesçe bilinirdi. Ä°zmir’den ve civardan, özellikle hanımlar gruplar halinde, bir geziymişçesine buraya gelir, alışveriÅŸ yapar, öğle yemeÄŸine de Kaplan Yaylası’na çıkarlardı. Bugün artık Tire pazarının çehresi, kent pazarlarında da satılan tişört, plastik terlik ve kapkacak gibi eÅŸyalarla birlikte deÄŸiÅŸtiyse de bu pazar hálá özel. Çünkü geleneksel zanaatlar, bu sokaklarda, zor da olsa yaÅŸamayı sürdürüyor.Beledi Tire’nin en özel el sanatlarından, Saim Amca’nın (Bayrı) son temsilcisi olduÄŸu Beledi dokuması. Pamuk, yün ve ipekle, çok karmaşık bir tezgahta, bir günde ancak üç metre dokunabiliyor. DoÄŸatepe Mah. Ekinhisarı Cad. No: 96 Tire, 0232 512 23 63Birgi Pazarı Pazartesi günü, sabah saatlerinden 14’e kadar sürüyor. Bölgede yetiÅŸtirilen sebze, meyve ve otların yanısıra, Ödemiş’ten yırtımcı denen bezciler de burada.Nalıncı Pazarlarda satılan renkli kadifeden, simli, pullu nalınların, hálá çeyizlerde önemli bir yeri var. Cemil Tolga, 60 yıldır sattığı nalınları bir süredir kentten alışveriÅŸe gelenlere hediyelik eÅŸya olarak sattığını söylüyor. Bakır Hanı Cad. No: 41, Tire, 0232 511 50 16Cön Keçecilik KeçeciliÄŸe genç bir ruh katan ve bu zanaatı zorluklarına raÄŸmen devam ettirmeye kararlı, Arif ve Cemil Cön kardeÅŸlerin, yurtiçinde ve yurtdışında devamlı müşterileri var. Yeni Mah. Lütfü PaÅŸa Cad., 0232 512 23 91DoÄŸal Ãœrünler Kaplan Restaurant’ın yanıbaşında kulübeden dükkanında Rafet DaÄŸyaran, daÄŸdan topladığı kekik dahil yaklaşık 15 bitkiden doÄŸal ilaçlar yapıyor. Kaplan Köyü, Tire, 0232 512 79 75, 0546 233 22 38Birgi’de Ham Ä°pek Bir zamanlar ipekböcekçiliÄŸinin merkezi olan Birgi’de, ham ipek, ÖdemiÅŸ keteni, organze imalatı yapan Mehmet Bozdağ’ın atölye- dükkanına uÄŸrayabilirsiniz. Birgi Belediye ZeytinliÄŸi, 0232 531 58 22, 0532 221 44 02Çekül Çevre ve Kültür Evi Kültürel deÄŸerleri korumak ve tanıtmak için kurulan Çekül evinde, Birgi ve civarından gelen kadınların burada aldığı kurslar sonucu, boyadıkları ahÅŸap tepsiler, evlerinde yaptıkları yazmalar ve el iÅŸleri satılıyor. Salı hariç her gün 09.00- 18.00 arası açık. Birgi, 0232 531 55 80Kabak kemaneTire pazarında, vitrinden sarkan, kabaktan yapılan enstrümanları görürseniz, durun. Orta Asya’dan gelen ve özellikle Ege türkülerine eÅŸlik eden bu müzik aleti, naifliÄŸine raÄŸmen iyi sesler çıkarıyor.Ä°ÄŸne oyasıÖzellikle salı günü, Tahtakale Meydanı canlılığını, iÄŸne oyası, tığ iÅŸi ve yazma satan kadınlara ve kızlara borçludur. Türk kadınının sabrını, çalışkanlığını, hayallerini, özlemlerini simgeleyen bu el sanatı, motif ve renk zenginliÄŸiyle hayranlık uyandırır. Burası insanın içinden saatlerce çıkamayacağı bir alışveriÅŸ cennetine dönüşür.YorganMarkalı yorganlar çıkalı, zahmetli bir işçilik gerektiren el yapımı yorganlar daha az tercih edilir oldu. Tek tük meraklıları onunla ısınmanın bambaÅŸka olduÄŸunu söylüyor. Ayrıca geleneksel ailelerde, saten yorgansız çeyiz eksik sayılıyor. Tahtakale Meydanı’na çıkan sokaklardan birinde Yusuf Çırpar, özenle yorganlarını dikiyor. Kendisi ve çocukları hálá dükkanın yorganlarından kullanıyor.KAÇINTire gezisini, pazarın kurulduÄŸu salı gününe denk getirememekBirgi ya da Tire’de, camilerin namaz vakitlerinden biraz önce ve sonra ziyaret edilebildiÄŸini bilmemekTire gezisine, Turizm Danışma’ya uÄŸramadan baÅŸlamakGölcük’ün Karaçam ormanları içindeki, tepeden görüntüsünü kaçırmakHiçbir geleneksel yemeÄŸini yemeye fırsat bulamadan, Tire’den ayrılmakYAKALAYIN Tire yolu üzerinde, Torbalı’daki yeni kazı yeri Metropolis’i ziyaret etmekBozdağ’ın Memeroluk’undan buz gibi su içmekÖdemiÅŸ patatesi satın almakBirgi’ye gitmiÅŸken, Gölcük ve Bozdağ’a da uÄŸramakBozdağ’dan Ä°zmir’e, dönüş yolunda Sardes antik kentini görmekGölcük kıyısında yayın balığı yemekÂ
False