GeriSeyahat Keşfedilmeyi bekleyen 10 arkeolojik kalıntı bölgesi
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Keşfedilmeyi bekleyen 10 arkeolojik kalıntı bölgesi

Keşfedilmeyi bekleyen 10 arkeolojik kalıntı bölgesi

Truva, Efes veya Aspendos gibi antik kentler hepimizin bildiği, her yıl binlerce ziyaretçiyi ağırlayan arkeolojik alanlar. Oysa tarihi kalıntılar tarafından son derece zengin olan Anadolu topraklarında, ziyaret edilmeyi hak eden, keşfedilmeyi bekleyen pek çok eski yerleşim bulunuyor.

Aslında seyahat ederken bunların pek çoğunun yakınından geçip gidiyoruz. Otoyol kenarındaki sarı tabelaları takip etmek pek fazla insanın aklına gelmiyor. Biz de bu hafta jüri üyelerimize Anadolu’nun keşfedilmeyi bekleyen arkeolojik kalıntılarını sorduk. Ağırlıklı olarak Ege ve Akdeniz sahillerinde bulunan antik kentler, yaz tatilinde deniz, kum ve güneşten fazlasını arayanları bekliyor.

EN İYİ 10

1. Arykanda - FİNİKE

2. Aizonai - KÜTAHYA

3. Dara - MARDİN

4. Sagalassos - BURDUR

5. Labranda - MİLAS

6. Klazomenai - URLA

7. Amemuri - ANAMUR

8. Aslantepe - MALATYA

9. Aigai - İZMİR

10. Laodikeia - DENİZLİ

ARYKANDA

Su yolları dikkat çekici

Finike karayolunun 30. kilometresinde, Arif Köyü’ne yakın bir ören yeri. Arykanda’nın filolojik yönden yerli bir isim oluşu ile eski bir yerleşme yeri olduğu biliniyor. Antik kentin en üst teraslarından birinde, bir stadion (stadyum) bulunuyor. Stadionun bir altındaki terasta ufak, fakat çok iyi korunmuş tiyatro, tiyatronun alt terasında odeon (konser salonu) ve buna ulaşan merdivenli yol var. Kentin büyük bölümünü nekropol (mezarlık) kaplıyor. Nekropoldeki tonoz örtülü mezar odalarının dışında lahitlere de rastlanıyor. Arykanda’da büyük bir hamam da var. En ilginç kalıntılardan biri, Aykırıçay kaynağının bulunduğu yerde, kayalığın yüzündeki su yolları. Arykanda kazısı; Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü, Garanti Bankası ve Akdeniz Medeniyetleri Araştırma Enstitüsü’nün (AKMED) maddi destekleriyle, Prof. Dr. Cevdet Bayburtluoğlu başkanlığında yürütülüyor.

AİZONAİ

Adına festival düzenleniyor

Kütahya’ya 57 kilometre uzaklıktaki Çavdarhisar ilçesinde. Efes, Bergama, Side gibi kentlerle çağdaş olan Aizanoi, Penkalas ırmağının iki yakasına kurulmuş. Kent adını Azan adlı mitolojik kahramandan alıyor. Friglere bağlı yaşayan Aizanitis’in ana yerleşmesi. Antik kentte Zeus Tapınağı, antik borsa, stadyum ve antik tiyatro, mozaikli hamam, antik köprüler ve sütunlu yol bulunuyor. Kentin korunmasına bir bekçi, Çavdarhisar Belediyesi ve çeşitli dernekler yardımcı oluyor. Çavdarhisar Belediyesi geleneksel olarak her yıl Aizanoi Festivali düzenliyor. Kentte 1971 yılında yapılan kazılarda antik borsa, 1992-1995 yılları arasında yapılan kazılarda da sütunlu yol ortaya çıkartıldı.

DARA

Mezopotamya’nın Efes’i

Mardin’in 30 km. güneydoğusunda, Mardin-Nusaybin karayolu üzerinde. Mezopotamya’nın ünlü şehri, bugün orta büyüklükte bir köy haline gelmiş. Tarihte adı Dara kalesi olarak geçiyor. Su sarnıçları, tiyatro, su değirmeni, barajı (subent), köprü, kilise, çarşı, depo, tophane ve 40 metre derinliğindeki yeraltı yerleşimi (sonradan zindan olarak kullanılmış) halen görülebilir. Mezopotamya’nın Efes’i kabul edilen Dara, Darxis tarafından MÖ 530-570’te parsedia (dinlence) olarak inşa ettirilmiş. Milad’ın ilk asırlarına kadar İranlılar ile Romalılar arasında el değiştirmiş. 7. yy’da Arapların eline geçen şehir, daha sonraki yüzyılarda yerel beylikler tarafından yönetilmiş ve 15-16. yy’da Osmanlılar’ın hakimiyetine girmiş. Kazıda çıkan paralardan (daryaka), zengin bir şehir olduğu anlaşılıyor.

SAGALASSOS

Cesur insanların şehri

Batı Toros Dağları’nın kollarından Akdağ üzerinde, 1450-1700 metreler arasında kurulu. Kent, Psidia bölgesinin en gözüpek ve cesur insanlarının yaşadığı yer olarak tanınırmış. İskender’in ordusuna büyük direniş gösteren Sagalassos, MÖ 334’te teslim oldu. Büyük İskender döneminde en ihtişamlı günlerini yaşadı. MÖ 25’te Roma egemenliğine girdi. MS 3. yy’da görkemli yapılarla donatıldı. MS 518’de ağır bir depremle hasar gördü. Yapılar onarıldıysa da MS 7. yy’da yeni bir deprem, hem kenti yok etti hem de su kaynaklarını kapattı. Ardından gelen Arap istilası, susuzluk ve salgın hastalıklar nedeniyle halk kenti terk etti. Kentin üzerini, yamacına kurulduğu Akdağ’dan inen toprak örttü. Yıllardan beri süren kazılarla ortaya çıkarılmaya çalışılan kent, Burdur ve Isparta’ya 30 km. uzakta. Haziran başından eylül sonuna kadar görülebilir.

LABRANDA

Karya uygarlığının başkenti

Muğla’nın Milas İlçesi, Kocayayla Köyü sınırları içinde. 1989’da ziyarete açıldı. Türkiye’nin en iyi korunmuş antik kentlerinden. 1948’de İsveç Uppasala Üniversitesi’nin başlattığı kazılar devam ediyor. MÖ 5. yy’da kurulan Labranda Antik Kenti’nin en büyük özelliği Zeus tapınağının kutsal alanı olması. Kent, antikçağda 8 metre genişliğinde, 12 km. uzunluğunda bir kutsal yolla Milas’a bağlıydı. Yolun izlerini bugün de görebilirsiniz. Karya Kralı Mozolus, doğduğu Labranda’yı başkent yapmıştı. Güneydoğu ve güneyde bulunan iki giriş kapısı ayakta. Zeus Tapınağı, stoa, tapınağın güneyindeki büyük teras duvarı, kült yemeklerinin yendiği andron, saray olduğu sanılan büyük yapılar, stadyum, teras evleri kalıntıları görülebilir. Roma dönemi yapılarına da rastlanıyor. Buradan çıkarılan ve Milas Müzesi’nde sergilenen eserler arasında altın süslemeler ağırlıkta.

KLAZOMENAİ

Zeytinyağı üretiminin merkezi

İzmir’in Urla İlçesi’nde bulunan kent, MÖ 6. yy’a ait. Dünya zeytinyağı üretimi ve ticaretinde önemli bir merkez. Bir İyon kenti olan Klazomenai, MÖ iki binli yıllarda önemli bir seramik merkezi konumundaydı. Osmanlı dönemine ait çok sayıda cami ve çeşme de var. Bozulmamış evleri ile doğal bir müze görünümünde. Kazı çalışmaları 1997’de, Antik Klazomenai Zeytinyağı İşliği Kazısı adıyla, Anadolu zeytinyağı kültürünü dünyaya tanıtmak amacıyla başlatıldı. Komili tarafından desteklenen kazıların denetimini Ege Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Başkanı Prof. Dr. Güven Bakır yürütüyor. MÖ 6. yy’a ait bir zeytinyağı işliği çıkarıldı. İşlikte çağdaşlarına göre ileri bir teknoloji kullanılmış. Çalışmalar sona erdiğinde zeytinyağı yapımının 2 bin 500 yıllık tarihi günümüze taşınacak.

AMEMURİ

Mezar mozaiklerini görün

Mersin’in Anamur İlçesi’nin 6 km. uzağında. Antik kentin 500 metre genişliği ve 1.7 km. uzunluğu var. Adı rüzgarlı burun anlamına geliyor. İki bölümlü mezarlar kentteki en ilginç yapılar. İç kısmı ölüye, diğer kısmı dua için gelen yakınlara ayrılmış. Mezarların içindeki mozaikler ve duvarlara kazınmış figürler görülmeye değer. Yılda yaklaşık 13 bin yabancı turist ziyaret ediyor. Kazıda çıkan buluntular Anamur Müzesi’nde sergileniyor. Hitit Kralı 4. Tuthalia, kenti MÖ 12. yy’da kendisine sığınan Mattuvata isimli kişiye armağan etmiş. Daha önce Asurlular’ın elinde olan kentin en eski sahibi Finikeliler olarak biliniyor. Mattuvata, Afyon’a kadar uzanan bir prenslik kurmuş ve Anemurium bu prensliğin başkenti olmuş. Daha sonra kent yine Finikelilerin, ardından İsairia, Selefkozlar, Romalılar ve Bizanslıların egemenliğine girmiş.

ASLANTEPE

Kazılar 73 yıldır sürüyor

Anadolu’nun ilk yerleşim birimlerinden. Kazı çalışmaları 73 yıldır devam ediyor. MÖ 712’de Asurlar’ın istilasıyla bir süre terk edilen şehir, MS 5-6. yüzyıllar arasında Roma Köyü olarak kullanıldı. Daha sonra ise Bizanslıların mezarlık alanı oldu. İlk kazı çalışmaları 1932’de Fransız arkeolog Louis Delaporte tarafından başlatıldı. Kazılara 1950’de Claud Schaeffer, 1961’de Roma Üniversitesi devam etti. Bugüne kadar MÖ 3300 ve 3000 yıllarına ait kerpiç saray, MÖ 3600-3500 yıllarına ait tapınak, mühür baskılar, metal kılıç ve silahlar, takılar, kral mezarları ortaya çıktı. Aslan heykelleri, Anadolu Medeniyetleri Müzesi’ne gönderildi. Malatya Müzesi’nde sergilenen dünyanın ilk heykelcikleri de bu uygarlığa ait. Battalgazi yakınlarındaki Aslantepe höyügünde çalışmalar devam ettigi için ziyaretçi alınmıyor. Höyük, bekçi tarafından gece ve gündüz bekleniyor.

AİGAİ

12 Yunan kentinden biri

Manisa-İzmir sınırı, Köseler Köyü yakınında. MÖ 11. yy’da, Ege’de kurulan 12 Yunan kentinden biri. Kıyıya uzak olduğundan az zarar görmüş. Kazı çalışmaları, 2004’te işadamı İsmail Akçura’nın sponsorluğunda, Ege Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Ersin Doğer başkanlığında başladı. Kent, MÖ 6. yy’da Anadolu Pers istilasına uğrarken, bağımsızlığını korumuş. Helenistik dönemde Pergamon Krallığı hem parasal hem teknik destek vererek kenti imar etmiş. MÖ 2. yy sonu, 1. yy başında Roma egemenliğine girmiş. MS 17’de büyük bir depremin ardından Roma İmparatoru Tibaryüs sayesinde ayağa kaldırılmış. MS 7. yy’da Arap akınlarından sonra sırasıyla Bizans, Saruhan Beyliği ve Osmanlı egemenliğine girmiş. Demir giriş kapısı, agora (pazar yeri) ve meclis binası bulundu. Heykeller ve kentin taş yolları ortaya çıkarıldı.

LAODİKEİA

İnanç turizmi için önemli

Denizli şehir merkezinin 6 km. doğusunda. Seleukoslar Kralı II. Ankiakos tarafından eşi Laodikeia’nın adına MÖ 3. yy. ortalarında kuruldu. İnanç turizmi açısından önemli, İncil’de adı geçen kutsal kiliselerden yedincisi burada bulunuyor. Kazı çalışmalarına 2002’de Denizli Müzesi tarafından başlandı, Pamukkale Üniversitesi tarafından sürdürülüyor. Kazının başında Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Celal Şimşek var. En önemli kalıntılar arasında iki tiyatro, stadyum, gymnasium, anıtsal çeşme, meclis binası, Zeus Tapınağı ve kutsal kilise var. Athena heykeli, kabartmalı sütun, Laodike tükesi ve Vali Septimus Dionizos yazıtı bulundu. Hamam bazilika, Suriye Caddesi, tapınak A, batı tiyatrosu, kuzey nekropolü, anıtsal çeşme ve agora’da çalışmalar sürüyor. Üç bekçi ve Dijital kamera sistemi ile 24 saat izleniyor.
False