Gülgûn TEREK
Son Güncelleme:
Kayzerlerin keyif kenti
Brandenburg eyaletinin başkenti Potsdam, yüzde 75’ini kaplayan yeşil alanları, 20 civarındaki göl ve nehri, görkemli saraylarıyla bir huzur mekanı. 1918’e kadar Prusya krallarına evsahipliği yapmıştı. Bugün 150 bin nüfuslu bir kültür, bilim şehri. Bir zamanlar Prusya Kralı II. Friedrich’in Goethe, Bach, Voltaire’i ağırladığı, flüt resitalleri verdiği Sıkıntısız Saray’ı kadar, KGB’nin Avrupa üssü de özenle korunmuş. İlkbahar ayları kenti turist kalabalığından uzak gezmek için ideal zaman.
Berlin’e hemen her gidişimizde Potsdam’a uğramayı alışkanlık haline getirdik. Bahar ve yaz ayları muhteşem olan kentin kışı sessiz ve hüzünlüdür. Yemyeşil park ve bahçeleri, kartpostal gibi sarayları, sempatik halkıyla huzur veren bir atmosfere sahiptir.
Berlin’den Potsdam karayoluyla 30, trenle 40 dakikada sürüyor. Trene binip Grünewald gibi pek çok malikhane ve villanın bulunduğu, Nikolassee ve Wannsee gibi göllerin süslediği yerleşim alanlarından, ormanlardan geçtik. Otobanla tren hattı arasındaki boş alanlar hobi bahçelerine ayrılmıştı, içlerinde bacaları tüten küçük kır evleri vardı. Önce kentin 1911’de kurulan Babelsberg Stüdyoları’na uğradık. 420 bin metrekareye yayılan stüdyolarda Mavi Melek, 2003’te altı Oscar alan Piyanist gibi birçok film çekilmiş. Semtte bir de film müzesi bulunuyor.
EN HAKİKİ BRANDENBURG KAPISI
Potsdam küçük bir kent, ancak her köşesinde süpriz saklı. Gezmek için ideal yöntem, fayton turu. Tahta sıralı, orijinal faytonlar tren garından kalkıyor, tur aynı noktada bitiyor. Şehre damgasını vuran tarihi şahsiyet Asker Kral Büyük Friedrich. Birçok bina yaptırmış, köylülere bağışlamış. Karşılığında askerleri misafir etme, besleme zorunluluğunu getirmiş. Garnizon evler Doğu Almanya’da üniversiteye çevrilince şehrin göbeğinde bir üniversite kompleksi oluşmuş.
İşte ilk sürpriz. Berlin’deki Brandenburg Kapısı’nın benzeri, aynı adla karşımızda. "Berlin’dekinden 12 yıl daha eski, hakikisi bizimki" diyor halk. Kapının bulunduğu cadde boyunca pek çok gösterişli barok yapı sıralanmış. Nehir kenarında yürürken bir minare, ardından cami beliriyor. Siyah beyaz yapı, son derece zarif. Minaresinden hiç ezanokunmamış, içinde namaz kılınmamış, zaten bina bir cami değil. Pompa merkezi! İki silindirli buhar motoruyla nehirden çektiği suyu 1893’e kadar Sanssoucci Sarayı’na pompalamış, bahçeleri yeşertmiş. Minare görünümlü kule, makinenin bacası. Kral 2. Friedrich saray çevresinde fabrika görünümlü yapı istemediği için mimar 1001 Gece Masalları’nı çağrıştıran bu cami tasarımını geliştirmiş. Yapı 1985’ten bu yana müze.
Şehrin her köşesinde hummalı bir inşa faaliyeti sürüyor. Doğu Alman yapıları restore ediliyor, yeni bir şehir sarayı, Nikolai Kilisesi yeniden yapılıyor. Saray çevresindeki restorasyonu tamamlanan yapılar farklı ve canlı renkleriyle dikkat çekiyor. Belediye başkanıyla ünlü TV sunucusu Günther Jauch’un çağrısıyla birçok ünlü buradan bina alıp, yerleşmiş. Jauch, restorasyon bütçesine destek amacıyla konserler, kampanyalar düzenlemiş. Pek çok yıkıntı binayı almış, tamir ettirip kiraya vermiş. Çevre onun katkısıyla güzelleşmiş.
HİROŞİMA EMRİ BURADA VERİLDİ
1945’te Sovyet lider Stalin, İngiliz Başbakanı Churchill, ABD Başkanı Trumann’ın buluşup, dünyayı paylaştığı ünlü Potsdam Konferansı, 1917’de inşa edilen küçük bir sarayda toplanmış. Kayzer II. Wilhelm’in, oğlu ve gelini Cecilia için yaptırdığı sarayın ismi Cecilienhof. İki katlı, 176 odalı. Önündeki iç avlunun bahçesi çiçeklerle süslü. Çatısındaki birbirinden farklı bacalar, yapıya ihtişam katılıyor. Göle bakan arka cephesi, geniş bir bahçeyle çevrili. Saray, bombalarla yıkılan Berlin’de konferansa yaraşır yapı bulunamayınca müttefiklerin aklına gelmiş. Truman, Hiroşima’ya atom bombası atılması emrini burada vermiş. Huzur dolu kentin, güzelim yapısında, böylesine dramatik olayların gerçekleşmesi çok tuhaf. Sanki yanlış sahnede yanlış tiyatro oyunu oynanmış...
Şehrin en önemli yapılarından Yeni Saray’ı da yaptıran yine Kral 2. Friedrich. Yedi yıl süren savaşlardan hemen sonra başlanmış inşaatına. İmparatorun, ülkenin hálá güçlü olduğunu göstermek için bu sarayı yaptırdığı söyleniyor. Kubbesine, Wilhelm’in tacını taşıyan üç çıplak kadın figürü yerleştirilmiş. Kadınlar imparatorun belalılarını simgeliyor: Fransız Marie Antoinette, Rus Çariçesi Katerina ve Avusturyalı Maria Teresia. Kral üçünden de intikamını tek hamlede almış. Yapının sağ cephesi taştan yapılıp, tuğla gibi boyanmış. Nedeni kısa zamanda, kısıtlı bütçeyle inşa edilmesi, tuğla bulunamaması. Altın kaplama gibi gözüken bölümler ise yaldız. Barok üsluptaki sarayın tam karşısı bataklık. Bu manzarayı kapatmak için mutfak ve hizmet binaları inşa edilmiş. Yemeklerin mutfaktan saraya tabakta taşınması hoş kaçmayınca, yeraltı tüneli açılmış. Hatta iki hizmet binası şık bir geçişle birbirine bağlanıp görüntü daha da güzelleşmiş. Yazları açıkhava konserlerine ev sahipliği yapan geniş bahçenin çevrelediği saray bugün müze olarak kullanılıyor.
KRAL MEZARINA PATATES KOYUYORLAR
Almanların tarih boyunca en sevdiği lider II. Friedrich. Büyük Friedrich’i halk o kadar benimsemiş ki, sonraları "der Alte Fritz" yani Yaşlı Fritz adıyla anılır olmuş. Kral sıkıntılarından kurtulmak, düşünmeye zaman ayırmak için kendine Sanssouci, yani Sıkıntısız Sarayı’nı yaptırdı. Rokoko tarzında küçük bir yaz eviydi, 1745-47 arasında saraya dönüştü. Prusya Versay’ı olarak ünlenen yapı Friedrich için adeta bir tapınak oldu. Zamanının çoğunu burada geçirdi, Bach, Voltaire ve Goethe’yi ağırladı. Çok iyi flüt çalıyordu, konuklarına konserler verdi. Tarımı önemsiyordu. Sarayını bağlarla donattı. Ayrıca yedi katlı geniş bahçesinde her türlü meyve ağacı yetiştirdi. En önemsediği bitki patatesti. Avrupa’da tanınmayan bu sebzeyi ektirdi. Rivayete göre çiftçiler yaprakları, sapı yenmeyen bitkiyi yararsız görüyordu. Bir gün söktükleri patatesleri ateşe attılar. Kimin aklına geldiyse, kömürlerin arasından alıp patatesin tadına baktı ve tarihte yeni bir sayfa açtı. Bugün patates Almanların en sevdiği sebze, adeta milli yemekleri. İşte bu öykü hiç unutulmadı. Hálá Almanlar sevgili Yaşlı Fritz’in sarayın sol cephesindeki mezarını ellerinde patatesle ziyarete gelir. Saygı ifadesi olarak patatesi mezara bırakır.
Sanssouci Sarayı’nın çevresi gerek II. Friedrich gerekse mirasçılarınca giderek genişletildi. Bugün altı ayrı sarayı, 290 hektarlık bahçesiyle Avrupa’nın en ünlü ve geniş parklarından biri.
BANDOCULAR MAHALLE KURDU
Napolyon’a karşı Prusya ordusunda çarpışan Rus askerlerinden 62’si, kralın izniyle Almanya’da kalıp, koro kurmuş. Askerlerin, Rus Çarı I. Aleksander’la kalıcı dostluğun vesilesi olacağını düşünüyormuş kral. 1826’da askerler şehirdeki Rus kolonisi Alexandrowka’yı kurmuş. Hayatta kalan 13 asker ve aileleri için 1927’de soğan kubbeli küçük bir kilise yapılmış. İçlerinden Grigorieff Ailesi hálá mahalledeki evlerinde yaşıyor. Şehirdeki diğer göçmen mahallesi, Hollandalılara ait. 1735’te kral ünlü el işleri ustalarını getirmek için, iki caddeye Hollanda tarzında 135 ev, dört blok tuğla bina yaptırmış.
Eski dokusunu koruyan mahallede nisanda lale şenlikleri yapılıyor. Evler sanat galerisi, antikacı, kafeye dönüştürülmüş.
PUTİN’İN KGB YUVASI
Yasak Şehir, Yeni Saray’ın yakınlarında. Doğu Almanya dağılmadan önce bu bölgeye girmek yasakmış. Zaten hiçbir Potsdamlı’nın isteyerek girmeyeceği işler yapılıyormuş. Potsdam Konferansı’ndan sonra Sovyetler bu bölgeyi sahiplenmiş. Bölgedeki 100 bina Sovyet istihbarat servisi KGB’ye tahsis edilmiş. Soğuk Savaş yıllarında Avrupa’daki tüm istihbarat operasyonlarının buradan sürdürüldüğü söyleniyor. Eski bir rahibe okulundan bozma yapı, uzun yıllar Almanların sorgulandığı merkez ve Batı’yla ilişki kuranların tutulduğu bir hapishane olarak kullanılmış. Yönetim binaları ve üst düzey personele ayrılan bu yapıların en ünlü konuklarından biri Rusya Başkanı Putin. KGB’de üst düzey yönetici olan Putin zamanında yasak şehrin en etkin isimlerinden biriymiş.
Berlin’den Potsdam karayoluyla 30, trenle 40 dakikada sürüyor. Trene binip Grünewald gibi pek çok malikhane ve villanın bulunduğu, Nikolassee ve Wannsee gibi göllerin süslediği yerleşim alanlarından, ormanlardan geçtik. Otobanla tren hattı arasındaki boş alanlar hobi bahçelerine ayrılmıştı, içlerinde bacaları tüten küçük kır evleri vardı. Önce kentin 1911’de kurulan Babelsberg Stüdyoları’na uğradık. 420 bin metrekareye yayılan stüdyolarda Mavi Melek, 2003’te altı Oscar alan Piyanist gibi birçok film çekilmiş. Semtte bir de film müzesi bulunuyor.
EN HAKİKİ BRANDENBURG KAPISI
Potsdam küçük bir kent, ancak her köşesinde süpriz saklı. Gezmek için ideal yöntem, fayton turu. Tahta sıralı, orijinal faytonlar tren garından kalkıyor, tur aynı noktada bitiyor. Şehre damgasını vuran tarihi şahsiyet Asker Kral Büyük Friedrich. Birçok bina yaptırmış, köylülere bağışlamış. Karşılığında askerleri misafir etme, besleme zorunluluğunu getirmiş. Garnizon evler Doğu Almanya’da üniversiteye çevrilince şehrin göbeğinde bir üniversite kompleksi oluşmuş.
İşte ilk sürpriz. Berlin’deki Brandenburg Kapısı’nın benzeri, aynı adla karşımızda. "Berlin’dekinden 12 yıl daha eski, hakikisi bizimki" diyor halk. Kapının bulunduğu cadde boyunca pek çok gösterişli barok yapı sıralanmış. Nehir kenarında yürürken bir minare, ardından cami beliriyor. Siyah beyaz yapı, son derece zarif. Minaresinden hiç ezanokunmamış, içinde namaz kılınmamış, zaten bina bir cami değil. Pompa merkezi! İki silindirli buhar motoruyla nehirden çektiği suyu 1893’e kadar Sanssoucci Sarayı’na pompalamış, bahçeleri yeşertmiş. Minare görünümlü kule, makinenin bacası. Kral 2. Friedrich saray çevresinde fabrika görünümlü yapı istemediği için mimar 1001 Gece Masalları’nı çağrıştıran bu cami tasarımını geliştirmiş. Yapı 1985’ten bu yana müze.
Şehrin her köşesinde hummalı bir inşa faaliyeti sürüyor. Doğu Alman yapıları restore ediliyor, yeni bir şehir sarayı, Nikolai Kilisesi yeniden yapılıyor. Saray çevresindeki restorasyonu tamamlanan yapılar farklı ve canlı renkleriyle dikkat çekiyor. Belediye başkanıyla ünlü TV sunucusu Günther Jauch’un çağrısıyla birçok ünlü buradan bina alıp, yerleşmiş. Jauch, restorasyon bütçesine destek amacıyla konserler, kampanyalar düzenlemiş. Pek çok yıkıntı binayı almış, tamir ettirip kiraya vermiş. Çevre onun katkısıyla güzelleşmiş.
HİROŞİMA EMRİ BURADA VERİLDİ
1945’te Sovyet lider Stalin, İngiliz Başbakanı Churchill, ABD Başkanı Trumann’ın buluşup, dünyayı paylaştığı ünlü Potsdam Konferansı, 1917’de inşa edilen küçük bir sarayda toplanmış. Kayzer II. Wilhelm’in, oğlu ve gelini Cecilia için yaptırdığı sarayın ismi Cecilienhof. İki katlı, 176 odalı. Önündeki iç avlunun bahçesi çiçeklerle süslü. Çatısındaki birbirinden farklı bacalar, yapıya ihtişam katılıyor. Göle bakan arka cephesi, geniş bir bahçeyle çevrili. Saray, bombalarla yıkılan Berlin’de konferansa yaraşır yapı bulunamayınca müttefiklerin aklına gelmiş. Truman, Hiroşima’ya atom bombası atılması emrini burada vermiş. Huzur dolu kentin, güzelim yapısında, böylesine dramatik olayların gerçekleşmesi çok tuhaf. Sanki yanlış sahnede yanlış tiyatro oyunu oynanmış...
Şehrin en önemli yapılarından Yeni Saray’ı da yaptıran yine Kral 2. Friedrich. Yedi yıl süren savaşlardan hemen sonra başlanmış inşaatına. İmparatorun, ülkenin hálá güçlü olduğunu göstermek için bu sarayı yaptırdığı söyleniyor. Kubbesine, Wilhelm’in tacını taşıyan üç çıplak kadın figürü yerleştirilmiş. Kadınlar imparatorun belalılarını simgeliyor: Fransız Marie Antoinette, Rus Çariçesi Katerina ve Avusturyalı Maria Teresia. Kral üçünden de intikamını tek hamlede almış. Yapının sağ cephesi taştan yapılıp, tuğla gibi boyanmış. Nedeni kısa zamanda, kısıtlı bütçeyle inşa edilmesi, tuğla bulunamaması. Altın kaplama gibi gözüken bölümler ise yaldız. Barok üsluptaki sarayın tam karşısı bataklık. Bu manzarayı kapatmak için mutfak ve hizmet binaları inşa edilmiş. Yemeklerin mutfaktan saraya tabakta taşınması hoş kaçmayınca, yeraltı tüneli açılmış. Hatta iki hizmet binası şık bir geçişle birbirine bağlanıp görüntü daha da güzelleşmiş. Yazları açıkhava konserlerine ev sahipliği yapan geniş bahçenin çevrelediği saray bugün müze olarak kullanılıyor.
KRAL MEZARINA PATATES KOYUYORLAR
Almanların tarih boyunca en sevdiği lider II. Friedrich. Büyük Friedrich’i halk o kadar benimsemiş ki, sonraları "der Alte Fritz" yani Yaşlı Fritz adıyla anılır olmuş. Kral sıkıntılarından kurtulmak, düşünmeye zaman ayırmak için kendine Sanssouci, yani Sıkıntısız Sarayı’nı yaptırdı. Rokoko tarzında küçük bir yaz eviydi, 1745-47 arasında saraya dönüştü. Prusya Versay’ı olarak ünlenen yapı Friedrich için adeta bir tapınak oldu. Zamanının çoğunu burada geçirdi, Bach, Voltaire ve Goethe’yi ağırladı. Çok iyi flüt çalıyordu, konuklarına konserler verdi. Tarımı önemsiyordu. Sarayını bağlarla donattı. Ayrıca yedi katlı geniş bahçesinde her türlü meyve ağacı yetiştirdi. En önemsediği bitki patatesti. Avrupa’da tanınmayan bu sebzeyi ektirdi. Rivayete göre çiftçiler yaprakları, sapı yenmeyen bitkiyi yararsız görüyordu. Bir gün söktükleri patatesleri ateşe attılar. Kimin aklına geldiyse, kömürlerin arasından alıp patatesin tadına baktı ve tarihte yeni bir sayfa açtı. Bugün patates Almanların en sevdiği sebze, adeta milli yemekleri. İşte bu öykü hiç unutulmadı. Hálá Almanlar sevgili Yaşlı Fritz’in sarayın sol cephesindeki mezarını ellerinde patatesle ziyarete gelir. Saygı ifadesi olarak patatesi mezara bırakır.
Sanssouci Sarayı’nın çevresi gerek II. Friedrich gerekse mirasçılarınca giderek genişletildi. Bugün altı ayrı sarayı, 290 hektarlık bahçesiyle Avrupa’nın en ünlü ve geniş parklarından biri.
BANDOCULAR MAHALLE KURDU
Napolyon’a karşı Prusya ordusunda çarpışan Rus askerlerinden 62’si, kralın izniyle Almanya’da kalıp, koro kurmuş. Askerlerin, Rus Çarı I. Aleksander’la kalıcı dostluğun vesilesi olacağını düşünüyormuş kral. 1826’da askerler şehirdeki Rus kolonisi Alexandrowka’yı kurmuş. Hayatta kalan 13 asker ve aileleri için 1927’de soğan kubbeli küçük bir kilise yapılmış. İçlerinden Grigorieff Ailesi hálá mahalledeki evlerinde yaşıyor. Şehirdeki diğer göçmen mahallesi, Hollandalılara ait. 1735’te kral ünlü el işleri ustalarını getirmek için, iki caddeye Hollanda tarzında 135 ev, dört blok tuğla bina yaptırmış.
Eski dokusunu koruyan mahallede nisanda lale şenlikleri yapılıyor. Evler sanat galerisi, antikacı, kafeye dönüştürülmüş.
PUTİN’İN KGB YUVASI
Yasak Şehir, Yeni Saray’ın yakınlarında. Doğu Almanya dağılmadan önce bu bölgeye girmek yasakmış. Zaten hiçbir Potsdamlı’nın isteyerek girmeyeceği işler yapılıyormuş. Potsdam Konferansı’ndan sonra Sovyetler bu bölgeyi sahiplenmiş. Bölgedeki 100 bina Sovyet istihbarat servisi KGB’ye tahsis edilmiş. Soğuk Savaş yıllarında Avrupa’daki tüm istihbarat operasyonlarının buradan sürdürüldüğü söyleniyor. Eski bir rahibe okulundan bozma yapı, uzun yıllar Almanların sorgulandığı merkez ve Batı’yla ilişki kuranların tutulduğu bir hapishane olarak kullanılmış. Yönetim binaları ve üst düzey personele ayrılan bu yapıların en ünlü konuklarından biri Rusya Başkanı Putin. KGB’de üst düzey yönetici olan Putin zamanında yasak şehrin en etkin isimlerinden biriymiş.