Kasım Brisighella’ya şenlikle gelir
Floransa’ya 88 kilometre uzaklıktaki ortaçağ şehri Brisighella, tarihi eşek yolu, kalesi ve kulesiyle ünlü. Toscana’nın gözbebeği şehirde bu ay festivaller birbirini izleyecek. Sırasıyla peynirler, trüf mantarları, zeytinler şölen vesilesinedönüşecek.
Bağ bozumu vakti. Kasasını iri taneli üzümlerle tepeleme doldurmuş kamyon asfaltta ağır aksak ilerliyor. Arkasında ise bir otomobil kervanı. Hız göstergesinin ibresi 30 kilometreden yukarı çıkmıyor bir türlü. Yine de kaşlar çatılıp, eller öfkeyle kornaya uzanmıyor. Al narların ağırlığıyla dalları yere sarkmış ağaçlar, düzlüğü kaplamış bağlar, aralardaki zamane meyvesi kiwi bahçeleri, yumuşak hatlı tepeleri sarmış gümüşi zeytinlikler... Engin bir yeşil deniz içinde kıvrılıp giden yol sükuneti telkin ediyor sürücülere.
Yüksekli alçaklı yeşil tepelerden akıp gidiyor yol... Ta ki başı ak bulutlarda bir kale belirinceye dek. Araçların bir kısmı az sonra kervandan kopup sağ koldan Brisighella’nın yolunu tutacak.
Toscana’nın gözbebeği Floransa’ya 88 kilometre uzaklıkta bir ortaçağ kenti Brisighella. Lamone Nehri’nin vadisinde. Üç tepesine kurulu kalesi Rocca Manfrediana, saat kulesi Torre dell’Orologio ve kilisesi Santuario del Monticino ile ünlü. Sokaklarında yürürken, gökyüzünde asılıymış hissi veren bu üç görkemli anıt her an gözlerinizde.
TUHAF EŞEK YOLU
Carducci Meydanı’ndaki 315 yıllık Collegiata Kilisesi’ni ziyaret edip Marconi Meydanı’na yöneliyoruz. Uzunlamasına bir meydan. Soldaki bitişik sarılı, pembeli ince uzun yapılar dikkat çekici. İtalyan evlerinin özelliğidir pencerelerin koyu yeşil ya da kahve ahşap panjurlarla tamamlanması. Saat kulesinin eteğindeki Marconi Meydanı’nı bir duvar gibi kapayan bu evlerin üçüncü ve dördüncü katlarındaki pencere ve panjurlar geleneği bozmuyor, ama ikinci kat pencereleri çok tuhaf! Her yapının ikinci katında yarım daire biçiminde, camsız tek büyük açıklık var. Yanıtı kentin tarihçesine göz atınca buluyoruz: Antik eşek yolu.
“Yerden yükseltilerek yapılmış, farklı büyüklükteki kemerli pencerelerle aydınlatılmış, dünyada benzeri olmayan bir yol” diyor elimizdeki kitap. 14’üncü yüzyılda kent savunması için inşa edilmiş. Zamanla bu özelliğini yitirdiğinde üstü örtülüp, kat çıkılarak madencilerin konutuna dönüştürülmüş. Bölgedeki mağaralardan çıkan alçıtaşı bu yoldan eşekle evlere taşınmaya başlamış.
Merakla 100 metre uzunluğundaki yola çıkıyoruz. Girişte tabelaya bakılırsa, madenciler yolun altındaki odalara hayvanlara bağladıkları arabaları koyar, hemen yolun bitişiğindeki ahırlarda eşeklerini barındırır, üst katlarda da kendileri yaşarmış.
Tarihi Eşekler Yolu’nun girişindeyiz. Taş döşeli yol dümdüz akmıyor, deniz dalgası gibi bombeli, tavanı ise koyu kahve kütüklerden oluşuyor. Yerden yaklaşık 80 santimetre yükseklikteki kemerli pencerelerden içeri yumuşak bir ışık sızıyor. Bu açıklıklardan düşmanı gözetliyor, yanaştıklarında ise ok atıp, üzerlerine kızgın yağ döküyorlardı herhalde! Arabalara ayrılan giriş katlarının bir kısmı bugün dükkan. Yolun hemen bitişiğindeki odalar ise ofis ya da sanatçıların stüdyoları.
Bombeli taş yolda yürüyüp, bu ilginç pencerelerden meydanı bir süre izledikten sonra, Saat Kulesi’ni görmek için Via degli Asini’nin arkasında kalan avluya yöneliyoruz.
SAAT KULESİNDEN KARTAL GÖZÜYLE
Saat Kulesi’ne çıkış yolunu ararken yeşilin içine saklı basamakları fark ediyoruz. Torre dell’Orologio tabelalarını takip ediyoruz. Sarp kayalık tepeye tırmanış merdivenlerle son derece rahat. Basamaklar soluklanıp manzara seyredilecek genişliklere açılıyor. Bir çırpıda kendimizi tepenin sivrisinde, görkemli taş kulenin dibinde buluyoruz. Çevresini şöyle bir dolandıktan sonra elimizdeki notlara göz atıyoruz. Brisighella ilk olarak, 1290’da bu tepede inşa edilen daha eski bir kalenin eteklerinde kurulup gelişmiş. Diğer tepenin üzerindeki Rocca Manfrediana’yla birlikte 1500’e kadar kenti işgallerden korumuş. 1850’de gotik üslupla yenilenmiş, altı rakamlı saat yerleştirilmiş. Kule restorasyonda. Bize de kartal bakışı eşsiz manzarayı seyretmek kalıyor.
Tepelerin üzerinden mavi gökyüzüyle birleşen uçsuz bucaksız yeşil bir denize yerleşmiş küçümen bir kent bu. Ne gam! Manzara ölümlü dünyaya ait tüm düşüncüleri siliyor hafızadan. Diğer iki tepedeki muhteşem yapıtları görme kaygısı olmasa, tüm günü bu manzaraya saklanmış ayrıntıları arayarak geçirebiliriz. Ama kale bizi çağırıyor!
PAPA KRALLA YARIŞTI YARI YOLDA KALDI
Meydana girmeden ikinci tepenin sivrisine çıkan merdiveni buluyoruz. Taş basamaklar daracık toprak patikalarla kesiliyor. Basamakların kenarındaki mineral öbekleri güneşte mücevher gibi parıldıyor. Yamaçtaki taş evleri geçip, yeşile gizlenmiş küçücük bahçelere göz atarak zirveye ulaşıyoruz. Kalenin girişindeki bilgilendirme panosuna yol boyunca parlayan mineral de yazılmış: Alçıtaşı, jips...
Brisighella’yı içeren 2 bin hektarlık La Vena del Gesso Parkı, yaklaşık 6 milyon yıl önce alçıtaşı mineraliyle oluşmuş. Alçıtaşı kesilip tuğla niyetine kullanılır, pişirilip öğütüldüğünde ise çimento işlevi görürmüş. Toz haline getirilip gübre olarak da kullanılmış.
1310’da Faenza Beyleri Manfrediler tarafından inşa edilen kale geometrik olarak bir yamuk. İki burcundan kısa olanı Manfrediler, uzun ve daha modern görünümlü olanı ise kaleyi 1503’ten 1509’a kadar sahiplenen Venedikliler inşa etmiş. Bu yüzdendir ki kale Rocca Veneziana olarak da adlandırılıyor. Tertemiz özenli bir yapısı var. Daracık taş merdivenlerden çıkıp çıplak odaları gezer, duvarlar üzerinde yürüyüp manzarayı hayran hayran incelerken bir yandan da tok bir erkek sesinin anlatımını duyuyorsunuz. Kalenin ses sisteminden İtalyanca bilgi veriliyor. Kaledeki “Köylü Müzesi” ise bu gün kapalı...
Kaleyi son tepedeki Santuario del Monticino’ya asfalt yol bağlıyor. 18’inci yüzyılda bu kiliseyi kralla “en büyük benim” yarışına giren papalık yaptırmış. Fakat başaramamış, kilise kaleden daha yüksek değil. Yine de tüm vadiyi içeren panoraması muhteşem!
SAKİN ŞEHRİN GELENEKSEL LEZZETLERİNİ MATTIA YAŞATIYOR
Boşuna değil “slow kent” markasını vermeleri Brisighella’ya. Yaşam kalitesiyle turuncu bayrağı hak ediyor. Burada doğmak, yaşamak vardı... Meydandaki genç esnaftan Elena da aynı fikirde. Büyük kentte yaşamaya hiç heves etmemiş. “Brisighella nedir senin için” sorusunu “Aşktır” diye yanıtlıyor.
Marconi Meydanı’ndaki dükkanında Terra di Brisighella (Brisighella Toprağı) markasıyla unutulmaya yüz tutmuş yerel ürünleri yaşatan kooperatifin sahibi Mattia da aynı görüşte. Geleneksel ürünlerden bahsederken gözleri ışıldıyor. Çok para kazanmak değil amacı, geleneği korumak. Geçmişte evlerde tüketilen gıdaları konuklara tanıtıyor. Raflarda karpuz marmelatı, yeşil domates reçeli, likörler, Sangiovese şarapları ve zeytinyağının hası var.
“Bizim burada zeytinin yetişmesi tuhaf geliyor insanlara. Haklılar, iç bölgede ve kışlarımız çok soğuk, ama zeytinin en kalitelisi yetişiyor” diye başlıyor Mattia. “Bölgenin kireçtaşı yazın sıcağı depoluyor kışın zeytin ağaçlarının köklerine veriyor.”
Boş sözler değil bunlar. Avrupa Birliği, Brisighella zeytinyağını koruma altına alıp takliti önlemek için D.O.P. markasını vermiş. Mattia, en çok Alman turistin geldiğini, Japonların yeni keşfettiğini söylüyor. “Şimdi sıra Türklerde” diyor.
ÜÇ FESTİVAL BİRLİKTE
Brisighella şenlikli bir kent. 12 ayı dopdolu. Hazirandaki ortaçağ festivali tüm İtalya’da biliniyor. Kasım en hareketli aylardan biri. 11 Kasım’daki “Sagra della Pera volpina e del formaggio stagionato” da bölgeye özgü peynirler ve volpina denen armut görücüye çıkıyor. 18 Kasım’daki “Sua maesta il Tartufo”da “majesteleri” trüf mantarı damaklarla buluşuyor. 25 Kasım’da ise “Sagra dell’ulivo” zeytin şenliği var.