Kaşiflerin limanı Honfleur
Paris’e yaklaşık 200 kilometre uzaklıktaki Normandiya bölgesinde Honfleur.600 yıllık ahşap-kagir kilisesi ve eski limanıyla çizgi filmlerden çıkma bir balıkçı kasabası. Geçmişte okyanusu aşan kaşiflerin uğrak yeriydi. Şimdi leziz balıklarıyla damak tadına düşkün Paris’lilerin sayfiye mekanı.
“Deniz, deniz!” diye tutuşup da ilk tatil fırsatında yoluna düştükleri bir adrestir Normandiya Parisliler için! Yazın kamp alanından moteline, pansiyonundan 5 yıldızlı oteline iğne atsan yere düşmez. Kilometrelerce uzunluktaki sahillerde sadece Fransızlar gezmez. Çok sayıda Amerikalı, İngiliz, Kanadalı’ya rastlarsınız. 2’nci Dünya Savaşı’ndaki meşhur müttefik çıkarmasının çok “değmediği”, yüzünü güneşe ve denize dönmüş köy ve şehirlerse, Fransızların yanı sıra dünyanın her yerinden turisti cezbeder.
SEINE İLE MANCHE BURADA BULUŞUYOR
Yaklaşık 600 yıllık ahşap Sainte-Catherine Kilisesi, yatların bağlandığı eski limanı, bunları çevreleyen birbirinden güzel evleriyle Honfleur, bu sahillerin balıkçı kasabalarına güzel bir örnek! Daracık sokaklarındaki hediyelikçileri, sağda solda bölgenin geleneksel içeceklerini satan mağazaları, pembeye, kırmızıya boyalı evleri bu 1000 yıllık köyün diğer cazibeleridir.. Honfleur, tarihi boyunca Seine Nehri ve Manche Denizi’nin buluştuğu kıyısıyla önemli bir liman şehri olmuş. Liman kıyısındaki heybetli Lieutenance (Teğmenlik) binası bunun en iyi göstergesi. Limana hakim konumuyla Lieutenance’ın adına, Normandiya Dükü 3’üncü Richard döneminde, yani 11’inci yüzyılda rastlanıyor. Önemi Ortaçağ boyunca devam ettiğini, surlarla çevrili Honfleur’e iki girişten birinin bu binadan yapıldığını söyleyelim. 16’ncı yüzyılda Honfleur belediye konseyinin bu gösterişli taş binada toplandığı da biliniyor. Mekana “Teğmenlik” denmesinin nedeniyse, 1684’ten 1789 Fransız Devrimi’ne kadar kralın teğmeninin “lojmanı” olması!
Honfleur’ün gözbebeği, ahşap-kagir kilisesi Sainte-Catherine. İskenderiyeli Azize Catherine’e ithaf edilen kilise, İngiliz işgalinden sonra inşa edilmiş. Maddi imkanların kısıtlılığından ötürü yakınlardaki Touques ormanından gelen odunlarla yapılmış. 1879’da “tarihi” statüsüne kavuşan yapı, Fransa’da denizci marangozların inşa edilmiş en büyük ahşap kilisesi! 1879, çok sayıda arkeolog ve tarihçinin Sainte Catherine ile ilgilendiği sene; yapıda ciddi restorasyonlar yapılmış. Kilisenin bir özelliği de çan kulesinin ana yapıdan ayrı inşa edilmiş olması.
KRALIN TEĞMENİ BURADA YAŞAMIŞTI
Roncheville Konağı ise bir başka dikkat çekici mekan: 1206’dan İngiliz işgaline kadar Honfleur derebeylerinin ikametgahı olmuş burası. 1990’dan beri ise kültürel ve sanatsal etkinliklere ev sahipliği yapıyor. Çiçeğe boğulmuş kapı önleriyle sanat galerileri konağın yeni rengi.Honfleur’de dikkatimizi çeken bir diğer yerse eski hapishane! Ahşap-kagir bir yapı içindeki eski hapishane ve yanındaki 16’ncı yüzyıl tarihli diğer evler bugün Etnoğrafya ve Normandiya Halk Sanatı Müzesi. Müzede, yerel evlerin içi, giysiler, mobilyalar tanıtılıyor.
Honfleur’ün 16 ve 17’nci yüzyılda Amerika kıtasına yapılan keşif seyahatlerinde rol oynadığı da biliniyor. Yerel armatörler keşiflerin odağında yer almasalar da, limanı okyanus aşan gemilere destek vermiş. Gemi tamir ve inşası için gereken şantiyeleriyle ve morina balıkçılığında uzman, tecrübeli denizcileriyle Honfleur, Yeni Dünya’nın peşine düşenlerin uğrağı olmuş. Yolu burdan geçen ya da sonlanan pek çok gezgin denizci var. Deniz Müzesi’ne mekan olarak, 14’üncü yüzyıldan kalma Saint-Etienne Kilisesi gibi limanın baş köşesinde, şık bir yapının seçilmesi boşuna değil! Gemi maketleri, objeler ve gravürlerden oluşan koleksiyonuyla müze, Honfleur’ün denizcilik geçmişine bir saygı anıtı adeta!.
Köyün restoranlarında tadabileceğiniz balık çeşitleri hayli bol: Kedibalığı, kırlangıç, uskumru, morina, kalkan, yılanbalığı, yayınbalığı, mezgit, mürekkepbalığı ve niceleri.. Köyün en iddialı olduğu deniz ürünleriyse gri karides ile Fransızların özel günlerde yedikleri kabuklu St Jacques cevizleri...
Bölgeye yolunuz düşerse, Normandiya Çıkarması hakkında bilgi edinmek isterseniz, karayoluyla bir saat uzaklıktaki Caen İkinci Dünya Savaşı Anma Müzesi’ne uğramanızı öneririm. Her türlü bilgi, belge ve objeyi görebileceğiniz müzenin dekorasyonu, ışıklandırması, ekranlarda gösterilen savaş belgeselleri etkileyici. (www.memorial-caen.fr)
Balık pazarından Marguerite Duras’a
Honfleur’e 15 kilometre uzaklıktaki Trouville, yeri göğü inleten martı çığlıklarıyla karşılıyor bizi. Fotoğraf meraklılarının kilitlenip kaldığı bir diğer görüntüyse tarihi balık pazarı! 1936’da yapılan pazar her gün açık. Tezgahtan aldığınız balığı pişirtip, karşıdaki masalarda, beyaz şarap eşliğinde yiyorsunuz. Zaten Trouville her şeyden önce bir balık limanı! Öyle ki turizm ofisi yıl boyunca “balıkçılar” başlıklı rehberli geziler düzenliyor. Rıhtım ve plajdaki 70 lokantanın çoğunun baş tacı balık ve deniz ürünleri tabii ki.Trouville’in bir özelliği de ahşap döşemelerle kaplı sahil yolu. 1867’de, plajın yanı başında inşa edilen yürüyüş yolu bir yandan deniz kıyısındaki rengarenk seyyar kabinlerle, diğer taraftan birbiri ardı sıra dizilmiş gösterişli villalarla nefes kesici! Sahildeki villalar 1865-1885 yılları arasında inşa edilmiş. Burada ellerindeki metal toplarla geleneksel Fransız oyunu “petanque” oynayan yaşlı Fransızlara rastlayabileceğiniz gibi, zaman zaman kültürel etkinliklere de denk gelebilirsiniz. Biz gittiğimizde tiyatrocular “plaj tatili ve okuma” konulu bir gösteri düzenlemişlerdi! Sahil yolunun sonuna doğru bir tabela: Marguerite Duras merdivenleri! Basamakları çıkıp da başımızı çevirdiğimizde, denize hakim konumuyla Hotel des Roches Noires (Kara Kayalar Oteli) çekiyor dikkatimizi. 1865 tarihli mekan, 19’uncu yüzyılın ikinci yarısında Normandiya sahil otelciliğinin incisi sayılıyor! 1949’da ise rezidansa çevrilmiş. Oturanlar arasında “Kayıp Zamanın İzinde” adlı dev eseriyle ünlü Marcel Proust’tan, “Sevgili” romanıyla tanıdığımız Marguerite Duras’a kimler yok ki... Duras’ın buradaki dairesinde 1963’ten ölüm tarihi 1996’ya kadar yaşadığını da belirtelim!
Ressamların gözdesi
Tıpkı bütün Seine kıyıları olduğu gibi Honfleur de yazar, ressam ve müzisyenlerin dikkatini çekmiş. İç denizin renklerine duyarlı ressamlar 18’inci yüzyıldan itibaren Honfleur’e gelir olmuş. Özellikle 19’uncu yüzyıl başında, sırtlarında çantaları, koltuk altlarında kroki albümleriyle yağlıboyacı ve peyzajcı ressamların sık sık gelmiş buraya. Öyle ki Honfleur turizm ofisi, ressamların eserlerinde konu ettikleri Honfleur mekanlarından oluşan bir yürüyüş güzergahı çıkarmış! Trouville de tıpkı Honfleur ve diğer Normandiya kıyı şehirleri gibi ressamlara esin kaynaklığı etmiş. Deniz ve plaj tatili konulu resimleriyle ünlü Charles Mozin, Eugene Isabey, Eugene Boudin, Andre Hambourg ile hayatının son yirmi yılını Trouville’de geçiren ünlü afiş sanatçısı Raymond Savignac’ın eserleri, 19’uncu yüzyıldan kalma Montebello Villa Müzesi’nde görülebilir!