GeriSeyahat Kartpostallarda görünenden çok daha fazlası AMASYA
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Kartpostallarda görünenden çok daha fazlası AMASYA

Kartpostallarda görünenden çok daha fazlası AMASYA

Ne kadar güzel olduğunu anlayabilmek için, yeterince yaklaşmak gerekiyor. Aksi takdirde yol boyunca, sizi neyin beklediği konusunda en küçük bir ipucuyla bile karşılaşmıyorsunuz. Taa ki, Yalıboyu evleri ve sırtlarını dayadıkları kral kaya mezarlarıyla yüzyüze gelinceye dek...Yeşilırmak’ın açtığı 40 kilometre uzunluğundaki vadi, tam burada, öyle daralır ki, neredeyse bir kanyona dönüşür. Böylece, manzara olduğu gibi karşınıza çıkar. Genellikle Amasya’ya gelenler, yarım gün içinde, Pontus krallarının mezarlarına tırmanır, bir iki sokak gezer, genel fotoğraflar çekip, günbatmadan buradan ayrılırlar. Oysa burada en az bir gece kalmayı gerektirecek, ilginç Selçuklu ve Osmanlı dönemi yapılar, her geçen gün daha fazlası restore edilen ve konaklamanın keyif verdiği nehir kıyısında, 19. yüzyıldan kalma taş avlulu, ahşap evler ve yöresel yemeklerin ustalıkla yapıldığı restoranlar var. Tüm bunlar, Amasya’nın, bir kartpostal fotoğrafında görünenden daha fazlasına sahip olduğuna ve biraz daha uzun zaman ayrılmayı hakettiğine işaret ediyor. Eski İpek Yolu güzergahı üzerinde, antik İris Irmağı’nın (Yeşilırmak) ikiye böldüğü Amasya bugün sakin ve güvenli bir kent. Ancak geçmişi, savaşlar ve fetihlerle dolu. Buranın yerlisi, coğrafyacı ve tarihçi Strabon’a göre, Amasya Amazon kraliçesi Amasis tarafından kurulmuş. Ancak kentin Hititler zamanında kurulduğu ve daha sonra Büyük İskender’in eline geçtiği daha doğru bir saptama. İskender’in ölümünden sonra, Anadolu’da birçok küçük krallıklar kuruluyor, bunlardan biri de, bir Yunan kenti olan Cius’u (bugünkü Gemlik), Antigonus’a kaptırdıktan sonra, doğuya gelen Mitridates’in kurduğu Pontus Krallığı... Bugün kentte görülen Selçuklu yapıları, l071’de Selçuklular’ın kenti ele geçirmesiyle başlayan dönemin eserleri. Ortaçağ ise Amasya’nın Osmanlı hakimiyetinde, refah ve zenginlik içinde yaşadığı bir dönem olur ve kentin en görkemli anıtları bu devirde yapılır. Ayrıca bu dönemde, kent din eğitiminin merkezi haline gelir. 18. yüzyılda, kentte tam on sekiz medresede, 2 bine yakın öğrenci din eğitimi görmektedir. I. Dünya Savaşı’nın ardında, 19 Mayıs 1919’da Samsun’da başlayan Milli Mücadele Hareketi, 12 Haziran 1919 günü, Mustafa Kemal’in Amasya’ya gelmesiyle hız kazanır. Müftü’nün Atatürk’e ilk sözleri ‘Bütün Amasya emrinizdedir’ olur. Kurtuluş mücadelesinin ana hatları burada kararlaştırılır ve ‘hakimiyet kayıtsız ve şartsız milletindir’ prensibi ilk kez, yurdun dört bir yanına buradan ulaştırılır. ŞEHİR TURUAmasya şehir turunun en klasik başlangıç noktaları, merkezdeki Atatürk Heykeli ya da Hatuniye Mahallesi’nden çıkılan Kral Kaya Mezarları’dır. Kral kaya mezarları, kente tepeden bakar ve güzelliğinin en iyi takdir edilebildiği yerdir. Atatürk Heykeli’nden başlayarak ise hemen kentin kalabalığına karışılır, camiler, çarşılar ve medreselerle, müze dahil en önemli turistik noktalara ulaşılır. Meydandaki büyük heykel, Atatürk’ün Milli Mücadele Hareketi sırasında, Amasya’ya gelişinin anısına, heykeltıraş Tankut Öktem tarafından yapılmıştı. Heykelin altı, daha çok namaz vaktini bekleyen yaşlılar için bir sosyalleşme yeri. Mustafa Kemal’in, Milli Mücadele’yi örgütlemek üzere Amasya’ya gelerek ilk toplantılarını yaptığı Saraydüzü Mevkii’deki bina bugün yok.Irmağa doğru dönünce, hemen sağda, kesme taş yapısı, oldukça yüksek tuğla minaresi ve ahşap kubbesiyle, Gümüşlü Camii var. 1326’dan kalma cami, o zamandan beri defalarca onarılmış. Dışarıdan seyretmekle yetinmeyin, çünkü ahşap şadırvanı ve girişi, Yeşilırmak manzaralı avlusu, banklara oturup burada biraz vakit geçirmek ve kente buradan bakmak için uygun bir nokta. Heykelin hemen arkasındaki küçücük camii, 1507’den kalma Pir Mehmet Çelebi Camii.Boydan boya, kentin içinden geçen Atatürk Caddesi’nin batısına doğru, Amasya’nın en görülmeye değer yapıları var. Solunuzda ilk karşınıza çıkacak olan Kileri Süleyman Ağa Camii (1489). Hemen arkasındaki, yıkık tuğla ve taş karışımı bina, 18. yüzyıldan kalma Taşhan. İçeri girerseniz, hanın avlusuna yayılmış, marangoz ve metal işleri yapan esnafı görürsünüz. Bir de semaver yapan bir atölye var burada. İki katlı ve 34 odalı Taşhan, 1758’de Amasya’nın ileri gelen ailelerinden Rahtuvanlar tarafından yaptırılmış. 2 BİN EL YAZMASI 3 BİN BASMA ESERTaşhan’ın arkasındaki, adını minaresinin şeklinden alan, Burmalı Minare Camii, 1242’den. Ahşap minberi kitabeli olan cami, ‘Mahkeme Camii’ olarak da biliniyor. Bu bölgedeki Bakırcılar Çarşısı’nda ve bol miktarda semaver satılan Torumtay Caddesi’nde biraz Amasya hayatı ve ticareti gözlemlenebilir. Yeniden Atatürk Caddesi’ne çıkınca, Kileri Süleyman Ağa Camii’nin karşısında, bugün hálá dükkanların ve işyerlerinin bulunduğu, çift kubbeli, taş bir Bedesten var. Bedesten ya da Taşhan’la ilgili, çok otantik beklentiler içinde olmamak gerek. İki tarihi yapı da bugünün kalabalığı içinde, biraz silik duruyor. Atatürk Caddesi’nde devam ederek, kocaman ve güzel bir bahçenin içinde yer alan, kentin en heybetli yapısı Sultan II. Bayezid Camii ve Külliyesi’ne varılır. Sultan II. Bayezid adına, 1486’da Amasya Valisi Şehzade Ahmet tarafından, cami, medrese, imaret, şadırvan ve çeşmeden oluşan bir külliye olarak yaptırılmış. Kentin bu en büyük camisi, simetrik plana sahip. İki merkezi kubbesinin yanında dört küçük kubbesi var. Caminin minareleri ise birbirinden farklı. Gerek boyutu gerekse uzaktan farkedilen dengeli mimarisiyle, bu kentteki başka hiçbir caminin Sultan II. Bayezid ile rekabet edebilmesi mümkün görünmüyor. En etkileyici görüntüsü, Yalıboyu evlerinin olduğu uzak kıyıdan ya da nehre bakan bahçenin içinden. Bahçede caminin iki yanında, camiyle yaşıt olduğu söylenen, asırlık iki çınar ağacı var. Caminin giriş kapısındaki mukarnastaki mermer oymacılığının yanısıra, dikkate değer bir başka detaysa, kapının iki yanındaki iki kısa mermer sütun. Dokunmadan anlamak zor ama bu iki sütun kendi etrafında dönebiliyor. Bir deprem olduğunda, sütunlardan birinin sıkışması ve artık dönmemesi, caminin yapısal durumu hakkında ipucu veriyor. Caminin yanındaki çok kubbeli medrese, bugün öğrencilerin yararlandığı bir kütüphane. Ayrıca buradaki kilitli bir odada, daha önceleri çalınmış ve hatta sonraları, bir kısmı Ayşegül Tecimer’in evinde bulunmuş, el yazması eserler var. Burada raflara dizilen 2 bin el yazması ve 3 bin basma eserin birkaçı vitrinde sergileniyor. (Kütüphane her gün 08.00- 17.00 arası açık, görevli eşliğinde geziliyor, fotoğraf çekmek yasak. 0358 218 33 92)TÜRKİYE’NİN EN GÜZEL MÜZELERİNDEN BİRİSultan II. Bayezid Camii’den daha ileride, Türkiye’nin en güzel müzelerinden biri olan Amasya Müzesi’ni geçince, Gökmedrese Camii var. 1267’den kalma bu tipik Selçuklu eseri adını, mavi çinilerle süslenmiş kümbetinden alıyor. Caminin içi sade ancak orijinali Amasya Müzesi’nde sergilenen ahşap oyma kapısı oldukça etkileyici. Tekrar Atatürk Caddesi’nden geriye, meydana doğru dönerken, Amasya Müzesi, kentte en fazla vakit ayırılacak turistik noktalardan biri olmalı. Arkeolojik ve etnoğrafik bölümlerden oluşan müze, gerek sunumu gerekse mumya koleksiyonuyla, Türkiye’nin en akılda kalıcı olanları arasında. Müzenin en büyük özelliği, 7500 yıllık bir tarihe sahip Amasya’da varlık gösteren 13 ayrı medeniyetin eserlerinin, kronolojik sıraya göre sergilenmesi ve özellikle sikkelerin ve ziynet eşyalarının asıllarının yanında büyütülmüş fotoğraflarıyla birlikte görülebilmesi. Müzenin giriş katı, Roma dönemine ait bronz ve pişmiş toprak lahitlerle başlıyor ve ardından Bafra’daki batık gemide bulunan amforalar, Amasya sikkeleri, Roma dönemi takıları, Erken Tunç Çağı objeleri, Orta Tunç Çağı mühürleri, ritonlar, mızrak uçları ve libasyon kaplarıyla devam ediyor. Hitit seramiklerinin ardından, bronz Hitit baltası ve gümüş İskender definesi ilginizi çekebilir. Eğer şanslıysanız, 1963’te Doğantepe’deki Hitit höyüğünde, bir köylü tarafından bulunan, zaman zaman Avrupa’daki diğer müzelere, sergilenmek üzere gönderilen, arkeoloji dünyasının ilk ve tek Hitit Fırtına Tanrısı Teşup’un, döküm tekniğiyle yapılmış, bronz heykelciğini görebilirsiniz. Frigler’in bezemeli seramikleri, Urartu döneminin tam teşekküllü bir savaşçı mezarından çıkan bronz aletler, Helenistik dönemde Olimpiyatlar’da ödül olarak verilen kuşlu kase, Roma dönemine ait düdük, cam eserleri, parfüm ve gözyaşı şişeleri bu katın son eserleri. Üst kattaki Etnoğrafya kısmında, Osmanlı devrinden kalma kıyafetler, bindallı elbiseler, sancaklar, silahlar, el yazma eserler, astronomi aletleri, sedef kakmalı ahşap eşyalar, hamam havlu ve nalınları sergileniyor. Bu bölümün en çarpıcı parçası, 1267 tarihli Gökmedrese’nin ustalıkla yaratılmış ahşap kapısı. Burada aynı zamanda, aralarında 19. yüzyıla ait bir Avanos halısının da bulunduğu mükemmel halılar ve Osmanlı devrinden kalma evlere ait, dolap kapıları var. Narlıbahçe Mezarlığı bahçesinde, üzerinde ‘Mumyalar’ tabelası bulunan Sultan I. Mesut Türbesi, müzenin en çok merak edilen bölümü. Mumyalama tekniği açısından dünyadaki diğer örneklerden farklı olarak, iç organlar çıkarılmadan, kurutma ve tahnit (belirli bir formüle göre ilaçlama) işlemleriyle mumyalananlar arasında, 14. yüzyıl İlhanlı yöneticilerinden Anadolu Nazırı Şehzade Cumudar, Amasya Emiri İşbuğa Noyin, İzzeddin Mehmed Pervane Bey, eşi, erkek ve kız çocuklarına ait mumyalar var. Evliya Çelebi dahil farklı kaynaklara göre, bu mumyalara ilk olarak Burmalı Minare Camii’de rastlanmış. Mumyaların daha detaylı hikayeleri için, müzenin bu bölümünde çalışmış olan Muzaffer Doğanbaş’ın ‘Mumyalama Sanatı ve Anadolu Mumyaları’ kitabını edinebilirsiniz. (Müze, Pazartesi hariç her gün 08.00- 12.00 ve 13.00- 17.00 arası açık, 0358 218 45 13)BİMARHANEDEN KONSERVATUVARATekrar Yavuz Selim Meydanı’ndayız... Bu kez, kuzeye doğru, nehir boyunca ilerleyerek, Amasya’nın diğer eserlerini görmek mümkün. İlk yapı sağdaki, Bimarhane Medresesi (Darüşşifa ya da Tımarhane olarak da anılıyor). 1308’de, yıkıcılıklarıyla tanınan Moğollar tarafından akıl hastalarının tedavisi için yaptırılmış. Bimarhane, Moğollar’ın ele geçirdikleri bölgelerde, buralara ait kültürleri ve belirli Selçuk mimari tarzlarını benimsemelerinin belirgin bir örneği. Açık avlulu ve tonozlu yapı, tipik bir Selçuklu medresesi planına sahip. Ayrıca taç kapısı da dönemin taş işçiliğinin etkileyici bir örneği. Moğollar, hastalarını iyileştirmek için su ve müzik terapisi uygulamışlar. Ayrıca medrese, yüzyıllar boyunca bir müzik okulu olarak da kullanılmış. Bugün Amasya Belediyesi Konservatuar Müdürlüğü’ne bağlı olan medresede, özellikle yazın, herkese açık, konserler düzenleniyor.Burada hasta tedavisinin yanısıra, birçok bilim adamı da yetişmiş. Aralarında en önemlisi, medrese duvarlarındaki minyatürlerde görülebilen, Sabuncuoğlu Şerafeddin Bin Ali. 14 yıl hekimlik yapan Sabuncuoğlu’nun, 1465’te yazdığı, Cerrahhiyetü’l Hániye, dönemin gelişmiş tıbbı üzerine önemli bilgiler veriyor.Medresenin hemen yanında, Sıhhi Mustafa Bey Hamamı var. Hálá kullanılan bu eski hamamın bacalarından çıkan dumanlar, uzaktan fark ediliyor. Biraz daha ileride sağdaki, Mehmet Paşa Camii, 1486’da Sultan Bayezid’in oğlu Ahmet’in hocası, Mehmet Paşa tarafından yaptırılmış.Bu yol üzerindeki son önemli cami, şu sıralarda restorasyonda olan ve yaza açılması planlanan, 15. yüzyılın başlarına ait, Beyazıt Paşa Camii. Amasya Valisi Beyazıt Paşa tarafından yaptırılan caminin, içini göremeseniz de renkli dış kemerlerindeki sade güzelliği ve taş işçiliğini görmek için burada durun. Caminin karşısındaki köprüden geçer geçmez, Elmasiye Caddesi’ne varılır. Hemen solda, dik bir tepeden akan, suni bir şelale var. Leğenkaya Şelalesi, altındaki küçük parkla birlikte geceleri ışıklandırılıyor. Sola değil de karşıya ve sağa doğru ilerleyince, Sultan II.Bayezid’in Kapı Ağası Hüseyin Ağa tarafından 1488’de yaptırılan ve Osmanlı medrese mimarisinde ender görülen, sekizgen Büyükağa Medresesi var. Bugün Kuran kurslarının verildiği medresenin avlusunda, ders çalışan, temizlik yapan ya da futbol oynayan çocukları görmek mümkün.Buradan Amasya (Harşena) Kalesi’ne çıkan, Samsun yolu üzerindeki, 3 kilometrelik yolu gösteren tabelayı göreceksiniz. Kral kaya mezarlarının üzerinde yükselen kalenin üst kısmı, Osmanlı devrine ait, temellerse Pontus ve Roma. Araç, kalenin dibine kadar gidiyor ancak Amasya’nın en muhteşem manzarasını görmek isteyenler için, asıl tırmanma bu noktadan sonra başlıyor. İRİLİ UFAKLI 21 MEZARBelirgin bir patika yol ya da tabela yok ancak restore edilmiş surların ve özellikle yıkık olanların içinden geçerken, kral kaya mezarlarında hissetmekte zorlandığınız o duyguyu yakalıyorsunuz. Çok yükseklerdeki bu deneyim, gerçekten de zahmete değer ancak dikkatli olmayı gerektiriyor. Kale kalıntılarının en güneydoğu ucunda eski bir top, ramazan ayında iftar vaktini haber vermek için kullanılıyor. Kaleye, kral kaya mezarlarının olduğu yerdeki bir patikadan da çıkmak münkün, ancak bu yol daha zor ve biraz daha tehlikeli. Helenistik dönemde, Harşena Dağı’nın güney eteklerine, kalker kayalara oyulmuş Kral Kaya Mezarları, İ.Ö. 333’den İ.Ö. 26’ya kadar Amasya’yı başkent olarak kullanan Pontus krallarına ait. Hatuniye Mahallesi’nin dar sokaklarından ve tren yolunu geçerek çıkılan mezarların arasında, kayaya oyulmuş yollar ve yer yer de merdivenler var. Yeşilırmak Vadisi boyunca, irili ufaklı 21 mezar olduğu söyleniyor. Ancak bunlardan sadece dördüne ulaşmak mümkün. Helkıs Kapısı’nın üstünde, Kızlar Sarayı var. Bu Osmanlı sarayı adını, bir zamanlar bugün artık yıkık duvarlarının ardında bulunan hareminden alıyor. Bugün saraydan geriye yıkık bir hamam ve kulesi kalmış. Mevsimine göre, buradaki mezarlar kilitli olabilir ancak içlerine girmek de çok keyifli değil. Yine de isterseniz, bekçi size açacaktır. Mezarların içlerinden çok, arkalarına oyulmuş geçitler etkileyici. Bu bölgedeki iki daha büyük mezardan birinin yanında, nehre kadar uzandığına inanılan bir tünelin başlangıcı var. 1075’te Amasya’yı fetheden Melik Ahmed Danişmend Gazi, mezarların içindeki Pontus devrinden kalma gömüleri kaldırtmış. Yine o dönemde, Hıristiyan keşişlerin bu mağaralarda inzivaya çekildikleri biliniyor. Geceleri, bu mezarlar ışıklandırıldığında, kentin güzelliğine nasıl bir katkıda bulunduklarını, Gezi Yolu’nda yürürken fark edeceksiniz.NEHRE UZANAN CUMBALARTren yoluyla Yeşilırmak arasındaki dar alanda, Amasya’nın güzelliğinin baş kahramanları yarı ahşap, Yalıboyu Evleri sıralanır. Özellikle Yalıboyu’nda, Roma dönemi sur duvarları üzerine inşa edilmiş evlerin çoğu aynı özelliklere sahip; harem ve selamlık bölümleri, ocak ve su kuyusunun bulunduğu bahçeleri ve avluları var. Yeşilırmak’a bakan güney taraftaki evlerin çoğunun, ikinci katları, ‘eliböğründe’lerle desteklenmiş ve nehre doğru uzanan cumbaları var. Her ne kadar aralarından bazıları sel felaketleri ve yangınların ardından, tahrip olmuş ya da bakımı masraflarından terk edilmişlerse de konakların kurtuluşu turizmle gerçekleşti. Kral kaya mezarlarından inince varılan, kentin en güzel mahallelerinden biri olan Hatuniye’de bu evlerin en bakımlılarını görmek mümkün. Bu bölgeyi keşfetmek için en iyi başlangıç noktası, 19. yüzyıla ait Hazeranlar Konağı. Nehir kıyısındaki bu etkileyici bina, bugün bir Etnoğrafya Müzesi ve Sanat Galerisi, (Pazartesi hariç her gün 08.00- 12.00 ve 13.00 (13.30 yazın)- 16.45 (17.15 yazın), 0358 218 40 18) ayrıca şimdilik gezilebilen tek Amasya evi örneği. Konak, 1865’de ünlü şair Ziya Paşa’nın Amasya mutasarrıflığı sırasında, Amasya defterdarı olan Hasan Talat Efendi tarafından, 1865’te yaptırılmış. Konak adını, Talat Efendi’nin kızı Hazeran Hanım’dan alıyor. Şirvanlı Camii’den getirilen, 1893’ten kalma yün halı burada en çok dikkat çeken parçalar arasında. Konağın kiler katında bir sanat galerisi var. Konaktan mahallenin içlerine doğru ilerlerken, 1207’den kalma, kentin en eski hamamı Yıldız Hamamı’ndan (Hatuniye Mah. No:1, Amasya, 0358 218 15 94, sadece erkekler için) geçilir. Buradan itibaren, köprüye varıncaya kadar, bu güzel mahallenin ve eski evlerin keyfini çıkarabilirsiniz. Ayrıca yine bu mahallede, konaklama hizmeti veren Emin Efendi ve Harşena Konakları ile kafe olan Seven Kazak Konağı ve Cafe M var. Amasya’yla özdeşleşen Ferhat ve Şirin efsanesine konu olan, 2 kilometre uzunluğundaki su kanalını görmek için, kentin biraz dışına çıkmak gerekiyor. Bu kanalın içinde yürümek mümkün. Geç Hellenistik- Erken Roma Dönemi’ne ait bu su kanalı, Amasya’ya su getirmek üzere, kayalar oyulup tüneller açılarak, arazi eğimine uygun terazi sistemine göre yapılmış.AMASYA CİVARIBorabay Gölü: Amasya- Taşova karayolunun 44. kilometresinden sola ayrılan, Taşova- Samsun karayolunu takip ederken, 14. kilometreden tekrar sola ayrılarak ulaşılan, 1050 rakımdaki Borabay Gölü popüler bir gezi ve kamp yeri. Çevresindeki ormanlık alan içinde, her biri üç yataklı dokuz bungalov tipi ev, gazino (0358 345 50 51) var. Ayrıca, kamp, piknik ve doğa yürüyüşleri yapılabilir. Yedi Kuğular Kuş Cenneti(Yedikır Barajı): Amasya- Suluova karayoluna 7 kilometre mesafede, bir piknik alanı. Baraj gölü çevresinde yürüyüş parkuru, DSİ Sosyal Tesisleri ve balık üretim tesisleri var. Amatör balık avcılığına fırsat tanıyan gölde, kuğu, yabankazı, yabanördeği, angut, karabatak ve balıkçıl gibi otuzdan fazla kuş türü barınıyor.ALIŞVERİŞKale Antika Ahmet Kale’nin Taş Han’ın yakınındaki dükkanında, Amasya civarındaki köylerden topladığı eşyalar arasında, halılar, kilimler, takılar, semaverler, sandıklar, gaz lambaları, yöresel kıyafetler, bakırlar, heybeler, aynalar, yazmalar, taş baskı kitaplar var. Bakırcılar Çarşısı, Arasta Sok, No:8, Amasya, 0358 212 98 63Semaver El yapımı semaver üretimi, özellikle Bakırcılar Çarşısı’nda çok yaygın. Torumtay Caddesi’nde sıralanmış dükkanlar da model model semaver satıyor.Güzel Sanatlar AtölyesiZiyarete açık Hazeranlar Konağı’nın alt katında, Mehmet Tektaş’ın nehir kenarındaki sanat galerisinde, çoğu kendisine ait, Amasya ev ve sokaklarını konu alan yağlıboya tablolar satılıyor. Hatuniye Mah. Hazeranlar Sok. No:4, Amasya, 0358 212 77 41Antik Amasya Amasya’nın dışındaki dükkanda bulunan Osmanlı ve Cumhuriyet dönemine ait eşyaların arasında, bakır kaplar, küpler, tahta beşikler, sandıklar, radyolar ve kilimler var. Samsun karayolunun 8. kilometresi, Amasya, 0358 233 87 67 Aktav (Amasya Kültür Tabiatları Varlıklarını Koruma ve Eğitim Vakfı) Eski bir Amasya evinde kurulan Aktav’da, Amasya ile ilgili ücretsiz dağıtılan broşürleri bulabilir, kent hakkında yazılmış kitapları satın alabilirsiniz. Burada ayrıca Amasyalı kadınların yaptığı kilimler ve kilim heybeler satılıyor. Yakın bir zamanda da, vakıfta Osmanlıca dil kursları verilmeye başlanacak. Vakıf, Yalıboyu Evleri’nin restorasyon çalışmalarını da yapıyor. Hatuniye Mah., Bestekar Sok. No:2, Amasya, 0358 212 07 99, 09:00- 17:00 arası açık.KAÇINAmasya’nın gecesini görmeden, kentten günübirlik geçip gitmek Amasya’da, eskiye oranla, konak tipi otel seçeneklerinin fazlalaştığının farkında olmamak Hattusa- Yazılıkaya ve Alacahöyük’ün, Ankara- Amasya yolu üzerinde olduğunu bilmemek Yöresel Amasya yemeklerinin en iyi nerede yendiğinden haberdar olmamakYAKALAYIN Amasya’ya gelir gelmez, kentle ilgili birçok broşür ve kitap edinebileceğinizi bilmek Balayını Amasya’da, Yeşilırmak kıyısında geçirmek12- 22 Haziran Atatürk Kültür ve Sanat Haftası’nda, kaya kral mezarlarına karşı havai fişek gösterilerini seyretmekBorabay Gölü’nde kamping yapmak�
False