Kars’ı Hindistan’a bağlayan nedir
Buraya Kars demek, kar esiniyle irdelemek yetmez. Bu topraklar Hurri, Urartu gibi yakın insan tarihleriyle de yetinmez.
Tarih, Kars Platosu’ndan yola çıkar, İndus Vadisi’nden ve aynalardan ibaret kum yolunu geçerek Rajastan üzerinden, mistik Ganj kıyılarına varır.
Tırısta koşan minibüsle batı yakası eski şoseden Kars’a girdik. Düşük tınılı bir ezgi lirik ninni gibi esiyordu: “Dişlerin incidendir, özün nece gözelse, dilin can incidendir, dilin, dilin, can incidendir...” Kars’a geldiğimizi seçkin sözlerle duyuru niteliğindeydi.
Kent merkezine değil, kaleye yakın yola saptık. Eski hamam kubbeleri göründü. Kars Çayı kıyısına vardık. Köprüyü geçtik. Eteklerinde sıralanan eski ev siluetleriyle süslü yamaç parlıyordu. Yamacın doruğu, eski günlerde bal kulesi olan kale, ikindi güneşiyle önümdeydi.
Kent yönündeki yakada duracak, konik Oğuz çadırı ile örülü Havariler Kilisesi önünden yukarı tırmanacaktık. Böyle olmadı. Akarsu boyunu izleyip arkaya, kuzeye dolandık.
Kulağımız ezgide: “Dilin can incidendir..” Ritm beynimde ağıyor. Dolambaçlı, ince yolda kaleden inenlere geri vitesle yol verip doruğa çıkamıyorduk. Bu durum uzayınca uyku bastırdı.
Bu sırada kaçak düşler de oldu. Aynalardan ibaret kum yolunda Banaras’a gidiyordum.
Sonunda koşarak kale doruğuna çıktım. Kuzeybatıda derin fay hattı Kafkaslar’a, Hazarya ve Avrasya’ya açık kavimler kapısı olan vadi ayaklarımın altındaydı.
KALENİN GÜNEYBATISI ARKAİK KARS
Eski bir yanardağ Ağrı ile buranın magma çukuruna yakınlığı, dağların yüksekliği ile ters orantılıdır. Çoruh kanyonlarına girip kırılarak Erzincan’ı vuran ucuyla fay hattı çok can yakar. Bu coğrafi olgu algılanmadan, Kars ve bu plato da algılanamaz.
Çeşmelerinden süt ve bal akan, binbir kapılı imgelemiyle Ani bu nedenle kaç kez yıkıldı. Buna karşın Binbir Gece masallarıyla bu toprağın saklı tarih romantizmi de burada açılır.
Şaman olan Kam Büre, oğlu Bamsı Beyrek, Kanturalı, Salur Kazan, karısı Burla, oğulları Uruz, Bayındır Han, kardeşi Dirsa Han oğlu Boğaç, Deli Dumrul.. dahası, Dede Korkut burada konik çadırlar kurmuş ve mezarlarıyla burayı yurt etmişler söylencesi düzmece değildir.
Her kale; akıl/us ve tarih, sosyal pedagoji ile söylenceli, danışman bir kaldıraç bulur.
Arkaik Kars bu nedenle dağın kuzeyinde değil de, kalenin güneybatı yamaçlarındadır.
Kars Kalesi’ne arka yoldan döne dolana minibüsle çıkarken dünyanın en eski noktasına ayak bastığımı biliyordum. 50 milyon yıl önce lavlarla konmuş bir plato burası.
Başeğmez kale de işte burasıdır. Buradaki tarih öncesi kutsal sayılan söylencelerle mavi gezegen iz bırakır. Tufan efsaneleri burada magmaya doğru çöker ve yeniden yükselir.
Buraya Kars demek, kar esiniyle irdelemek yetmez. Bu topraklar Hurri, Urartu gibi yakın insan tarihleriyle de yetinmez. Tarih, Kars Platosu’ndan yola çıkar, İndus Vadisi’nden ve aynalardan ibaret kum yolunu geçerek Rajastan üzerinden, mistik Ganj kıyılarına varır.
Nüfus hareketleriyle dönüşen Aras adı, Banaras diye Hindistan’a taşınır, evet.
Kale burcunda iki ayrı Kars görünür. İlki, üstte betimlenen arkaik Kars’tır.
Ötekisi, Çarlık Rusya sınırları içinde kalan topraklar ki, o dönem Roma kent düzeneği ile paralel caddelerle güneydeki ovaya yepyeni mimariyle kondurulur. Bugünkü Kars orasıdır.
Kopan film gibi aynalardan ibaret kum yolunda, Banaras’a koşarken uyandım.
KALEDE YÜZÜMÜ BUGÜNE DÖNDÜM
Kale burcunda bugünkü Kars’a döndüm yüzümü. Minibüste uyuyakalan yol arkadaşlarım da vardılar doruğa, ince belli çay bardaklı, renkli masaya koşuştular. Dünyada en leziz sığır bonfilesini Arjantin, Buenos Aires’te.. İrlanda, Dublin’de ve bir de Kars’ta yiyebilirsiniz.
Fakat bunun yerine masalar kete ve katmerle donatılmıştı. Yoldaydık, ağızlar kurumuş, mideler boşalmıştı. Soğanlı’dan, dağ tutulması denilen adrenalin yükselten yayladan inmiştik.
Daha doğrusu bacaklarında eşkin giden atlarını yitirmiş biniciler gibiydik. Dağ yürüyüşü gizemi yitmişti, bedenlerimiz bu kez sallanıyordu. Güz yaprakları gibi düşenlerimiz de oldu.
Son gün, çocukluğumuzda Dede Korkut masallarıyla girilen Kars Kalesi’ndeydik şimdi.
Kale efsunlu sırlarıyla bizi bağrına bastı. Bonfileli döner değil, kete ve sıcak çay oradaydı.
Güz esintisi erken inmişti, sulak yerlerdeki ağaçlar yeşillikleriyle yükseliyordu yine de.
Kalenin güneyi, modern dünya kenti Kars, oradaydı. Ani’ye giden yeraltı, saklı yolda ele geçen ‘Kars Platosu Öyküleri’ cebimdeydi. Küheylan gibi havalı minibüsle Kale’den inerken, kitabı çıkardım, ‘Elyazmaları’ adlı öykü, büyülü su gibi göze olup özümü Kars’a götürdü.
Birbiriyle kucaklaşan uygarlıklar
Tarih öncesi pagan Roma, Kars’ta Asyatik dil okullarıyla kendisine Asya kökenli savaşçı bir ordu kurdu ve Bizans da bu geleneği sürdürdü.
Bizans askerlerinden Alpaslan ordularına katılanlar onların ardıllarıdır. Öncülleri ise Arthur Koestler’e göre, cihatçı Arap ordularını Türkçe konuşarak Kafkaslar’da durduran Hazaralılar, kök olarak Göktürklerdir.
“Yaylakçı kışlakçı ahalinin çoğu (...) Kıpçak boyundan olup (...) Türkçelerini devam ettiregeldiklerinden ötürü... Selçuklu Sultanı bölgelerinde görünmesi üzerine gönüllü olarak ona katıldılar” diyen M. Fahrettin Kırzıoğlu, Kars tarihini bu tümceyle başlatırken uykudaki bir gerçeğe parmak basıyordu.
Proto - Türkçe ile günümüze uzayan dil labirenti de Kars Kalesi’nin altındadır. Ksenophon göre; “zırhları keten Toakh’lar” (MÖ 500) bakın tarih sarmalı ile burada ne olur: Kırzıoğlu’na göre, “Hıristiyan Ortodoks Apkazlar, Dede Korkut’ta Kan Apkaza eli”ne dönüşür, “Toakh: Tayk, Taveli, Tavyurdu, Tavusker” olur.
Aras Irmağı kale surlarını sıyırıp geçip gider. Aras, sözcük gizini, Ganj Irmağı’nın efsunlu kıyısında yükselen Varanasi (Banaras) kentinin alınlığına mühürler. Hinduizmin kutsal metinlerinden Rigveda’da, söze bürünen ilahiler, Kars Platosu’ndan yola çıkan nüfusla gidip Ganj Vadisi’ne yayılır. Bir de lotus çiçeği var. Brahmanizmin Hinduizm’le yenilenmesine yol açan lotus çiçekli Budizm. Aras, Banaras olur ve Buda son söylevini orada verir.
Kars Platosu’ndaki Ardahan, Hindu felsefesiyle Şiva’ya bağlanır. Dansın imparatoru Şiva, Ardahanisvara olur.
Sanskiritçeyi vedalarla kutsallaştıran aryaların bu bölgeden gittiği söylenir. İngilizce wit sözcüğüyle kökteş olan “veda” bilgi anlamı taşır.
Sanskrit Edebiyatı’nda Rigveda, Hint mitolojisinin ilk kaynaklarıdır.